Yazdır

Bu Hafta İçin Saatler

10 TAMUZ

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:13

20:30

-----

Yeruşalayim

19:13

20:30

Tel Aviv

19:29

20:33

23 HAZİRAN

Tel Aviv

19:30

20:33

İstanbul

20:25

21:07

2018

İstanbul

20:25

21:07

İzmir

20:18

21:08

İzmir

20:18

21:08

HUKAT- חקת



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bamidbar 19:1-22:1)

 


Külleri, ölü bir bedenle temas sonucu Tame olan bir kişiyi arındırmak için kullanılan "Para Aduma - Kızıl İnek" ile ilgili kurallar Moşe Rabenu'ya öğretilir.

 Çölde 40 yıl dolaştıktan sonra, Bene-Yisrael Tsin çölüne ulaşırlar. Moşe'nin ablası Miryam ölür ve onun onuruna çölde halkla birlikte her yere gelen mucizevi su kaynağı kuruyunca halk susuz kalır. Tanrı, Moşe'ye bir kayaya konuşmasını ve ona su vermesini emretmesini söyler. Fakat Moşe, isyan eden Bene-Yisrael'e kızar ve taşa konuşmak yerine asasıyla vurur. Su yine de fışkırır; ancak Tanrı, ona ne Aaron'un ne de kendisinin vaat edilmiş topraklara girmeyeceklerini bildirir.

Aaron, Or Aar adlı yerde ölür ve yerine oğlu Elazar geçer. Halkın, "Tanrı'yı ve Moşe'yi eleştirdikleri" yeni bir hoşnutsuzluk dalgasından sonra, Bene-Yisrael'in kampı zehirli yılanların saldırısına uğrar; Tanrı, Moşe'ye, pirinçten yapılmış bir yılanı yüksek bir direk üzerine yerleştirmesini ve gökyüzüne doğru bakan herkesin iyileşeceğini söyler. Halk, çölde mucizevi bir şekilde su sağlayan kuyu onuruna bir şarkı söyler. Moşe, Bene-Yisrael'e kendi topraklarından geçme izni vermeyen Emori kralları Sihon ve Og ile yapılan savaşlarda orduya komuta eder ve bu kralların, Yarden (Ürdün) nehrinin doğusuna doğru uzanan topraklarını fetheder.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VEYİFTAH AGİLADİ

 

Hakimler zamanında yaşanan trajik bir olayın işlendiği Aftara istenmeyen bir kişi olan Yiftah’ın zor durumda kalan kabilesi tarafından nasıl liderliğe layık görüldüğü ile başlar. Yiftah kabilesi tarafından nefret edilse de istenmeden lider seçilir ve başarılı olur. Bu da Para Aduma gibi Tanrı’nın emirlerinin ve hesaplarının sorgulanamayacağının bir göstergesidir.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Bükülen bir cisim tam olarak düzeltilemez. Herhangi bir eksilme de eskisi gibi yerine getirilemez. (Kohelet 1/15)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
BİLMİYORUZ

 

Her sene Hukat peraşasına geldiğimiz zaman ortak bir soru açığa çıkar. Bu kural ne amaçla verilmiştir sorusu kafaları karıştırır ancak yanıt genellikle hep aynıdır. “Zot Hukat ATora – bu Tora’da bir kanundur.”

Moşe Rabenu’dan itibaren geçmiş dokuz Para Aduma’dan söz edilir  ve onuncusunun da Maşiah döneminde ortaya çıkacağı inancı hakimdir. Çoğumuzun içinde olduğu bir kişinin ölü bedenle olan teması sonunda kaptığı tuma yani manevi kirliliği bertaraf edecek tek çarenin bu olduğu bilgelerce öğretilir. 

Hukat peraşasındaki ilk Raşi bunun “hok” olduğu ile ilgilidir. Raşi Sameh-mem’in ve toplumların nedeni bilinmeyen ve açıklaması olmayan bu kanun nedeniyle Bene Yisrael ile alay ettiklerini yazar. Ancak buna verilen yanıt çok nettir. Bu bir “hok” tipi emirdir. Karar bellidir ve arkasından konuşmak herhangi bir şey değiştirmeyecektir.

Daha ileride Raşi Rabi Moşe ADarşan’ın açıklamaları ışığında bir öyküye yer verir. Öyküde bir çocuk kralın sarayında gezinmektedir ve ortaya bir yerde ihtiyacını görerek orayı pisletmiştir. Kral annesinin çağırılarak bu pisliği temizlemesini ister. Bene Yisrael de altın buzağı konusunda hata yapmışlardır. Bu bilgi ışığında Para Aduma altın buzağı için bir kapara görünümündedir. Buzağının pisliğini annesi olan inek temizlemiştir. Ancak bu Raşi açıklaması ilk Raşi açıklaması ile bir çelişki içindedir.

Keduşat Tsiyon adlı kaynak Yahudileri altın buzağı günahına neyin ittiğini sorgular. Moşe gecikmiştir ve “erev rav” dediğimiz Mısırlı iken birden bire Yahudiliği kabul eden kesim Moşe için “lo yadanu me aya lo – nerede olduğunu bilmiyoruz” ifadesini ortaya atmıştır. Burada kullanılan “lo yadanu” yani bilmiyoruz ifadesi her dönemde Yahudileri bu inançtan uzaklaştıran, soğutan en önemli etken olmuştur. Bene Yisrael atalardan aldıkları miras ve sahip oldukları emuna sayesinde sorgulamadan kabul etmeyi öğrenmişlerdir. Bu yüzden ilk verdikleri söz “naase ve nişma – yapacağız ve dinleyeceğiz” olmuştur. Emuna sahibi olan kişi çelişkileri çok fazla sorgulamaz.

Rabilerin kendisine tavsiye ettiği Şabat gününü kutsama sayesinde maddi sıkıntılarından kurtulacağı sözleri her zaman gerçeğe dönüşmez. Bazen kişi bunu yaparken daha büyük maddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir. İnancı olan kişi bunu sorgulamayı düşünmez, düşünse de inancı sayesinde çabuk atlatır. 

Avraam’ın onuncu testi olan Akedat Yitshak da baştan başa çelişkilerle doludur. Yüz yaşına kadar bu oğula sahip olmayan Avraam sadece otuz yedi yıl sonra oğlunu feda etmekle karşı karşıya kalmıştır. Normal bir insan bunu sorgulasa da inancı son derece kuvvetli olan Avraam bunu sorgulamaya yeltenmemiştir.

Günümüzde teknoloji sayesinde birçok şeyi anlayabilmek ve bilgiye ulaşmak mümkündür. Bu yüzden anlaşılmayan ve özellikle manevi konularda gençler mantıklı açıklamaları olmayan şeyleri kabul etmekte zorlanmaktadırlar. Aslında teknoloji olsa da bazı şeyleri anlamasak da kabul etme durumunda kalmaktayız. Bir ilacın işlevi sorgulanmadan “nasıl olsa sağlık içindir” diyerek o ilacı aldığımız anlar az değildir. Yediklerimizi sindirime uğratan ve çok yüksek miktarda hidroklorik asit içeren midemizin kendisine nasıl zarar vermediğini sorgulamayız. Dünyanın neresinde olursak olalım vücut sıcaklığımızın genellikle otuz altı buçuk derecede kalmasını sorgulamak kimin aklına gelir. Bu şeyler sorgulanmasa bile söz konusu inanç ve maneviyat gibi konular olunca sorgulamayı birden bire aklımıza getiririz.

Gemara birçok sorunun cevabını verse de bazı soruları bütün tartışmalardan sonra tek bir kelime ile sonlandırır. Bu kelime asla yanıt değildir. “Teku” dediğimiz bu kelime aslında Eliyau Anavi geldiğinde bu soru çözülecektir anlamına gelen bir cümlenin sözcüklerinin ilk harflerini içerir. Bu çözümsüzlükler Talmud bilgelerinin inançlarını ve öğrenme isteklerini ve azimlerini değiştirmemiştir. Aslında yapılan altın buzağının da bir nedeni ve açıklaması yoktur. Bir belirsizliği ortadan kaldırmak için yapılmış ve Bene Yisrael’in büyük bir günah işlemesine neden olmuştur.

David Ameleh Teilim 92’de “iş baar lo yeda uhsil lo yavin et zot – kaba adam bunu bilmez, ne de aptal bunu anlayabilir” ifadesine yer verir. Bunların bilmedikleri ve anlayamadıkları sonraki pasukta anlatılır: “Bifroah reşaim kemo esev vayatsitsu kol poale aven – kötüler çimen gibi çıkar ve günahkarlar filizlenir.”   Ataların altın buzağı konusunda takıldıkları da aynıdır. Her şey sanki anlaşılmıştır da olay sadece Moşe’nin gecikmesine kalmıştır.

Bu olayın kapara olması ile ilgili olarak karşımıza Para Aduma mitsvası çıkmaktadır. Anlamadığın bir şey sonucunda yaptığın günahı kapara yapmak için hiçbir koşulda anlayamadığın ve ancak zamanı geldiğinde anlayabileceğin bir mitsvayı yerine getirmen beklenmektedir. Bilinmelidir ki “Hok” dediğimiz kuralları sahiplendiğimiz ve onları gözettiğimiz sürece altın buzağı günahı karşımızda tamir edilemez bir vaka olarak bulunmayacaktır.

Tora açıklamalarında neden vermek konusunda son derece dikkatli olmak gerekir. Örneğin Tora’da domuzun yenmeyeceği yazılıdır. Bunun nedenini sadece Trichinosis’e bağlamak bu mitsvayı anlamak için yeterli değildir. Çünkü günümüzde bu parazit tarafından enfekte edilmemiş domuzların da üretimi mümkündür. Mitsvayı yerine getirmek için bir nedene odaklanmak o neden ortadan kalkınca o mitsvayı yapmaktan bizleri alıkoyabilir. Domuz yenmez. Çünkü Tanrı böyle demiştir. Tora için nedenler türetmek onu limite eder. O nedenin ortadan kalkması klasik “ancak günümüzde” ile başlayan cümleyi kurmamızın ilk adımını teşkil eder.

Sorgulamalar, nedenler, niçinler başlarsa altın buzağının nedeni ve inanç eksikliği ortaya çıkar. İnancımız temeldir. Temel olmadan o binanın ayakta durması mümkün değildir. Gerisi teferruattır.

DİVRE TORA
Rav Selim Eskinazi
Ne tip bir kanunname?

 


Literatürde farklı tip kanunnameler bulunmaktadır. Devletlerin belirlediği kanunnameler ve doktorların belirlediği kanunnameler, vs... Devletlerin belirlediği kanunnamelerde, insanların yaptıkları şeyler doğrultusunda, doğru izlenen yolların karşılığında ödüller olduğu gibi, kanuna karşı gelen suçlar karşısında da suçların boyutuna göre hafif ve ağır cezalar da bulunmaktadır.

Doktorların belirlediği kanunnamede de, insanların yaptıkları şeyler doğrultusunda, yeme içme faktörleri, vs. doğrultusunda kanunlar bulunmaktadır. Doğru beslenme, vs. sonucunda insanların daha verimli bir hayat sürmeleri onlara bir ödül olurken, doktorların söylediklerine uymayan insanların alabilecekleri ceza da kanunda maddelendirilmiştir.

Bahsi geçen kanunnameler arasında çok büyük bir fark vardır.

1. tip kanunnamede, eğer suçu işleyen kişi yakalanmazsa ceza almaz, yakalansa bile mahkeme kararı çıkana kadar ceza almaz, mahkeme kararı çıksa bile hakim, kanunun ona verdiği yetki doğrultusunda merhamet edebilir ve o kişi gerçekten pişmanlık duyarsa cezası hafifletilebilir.

Fakat ikinci tip kanunnamede, suçu işleyen kişinin alacağı cezayı hafifletilmesi yakalanıp yakalanmamasına bağlı değildir. Doktor, hataya düşen kişi pişmanlık duysa da merhamet edip yargıyı değiştiremez. Kişinin içinde bulunduğu hastalıktan çıkmasını tek bir şey olası kılar. Hastalığa karşı gelecek yeni bir ilaç veya tedavi bulunması...

Kutsal Toramızın emirleri ve kanunları acaba birinci tip kanunname gibi midir yoksa ikinci tip gibi mi?

Yahudi milletine Tora'nın kanunlarını uygulamasını emreden Tanrı Yit-barah, doktordur. Aynı pasukta söylediği gibi "Ani Aş-em Rofeeha", "Ben, Doktorunuz Tanrı'nızım" 

Yahudi milleti, Tora'nın kanunlarını uyguladığı zaman, doğa da düzgün bir şekilde hareket eder. Bereket, bolluk, yağmurların doğru zamanda gerektiği miktarda yağması, sağlık ve her türlü başarının kaynağı, izlenen doğru yolun sonucunda otomatik olarak gelen, kanunnamede yazan ödüldür.

Eğer mitsvalar uygulanmazsa, o zaman doğa da düzgün bir şekilde çalışamaz. Her türlü sıkıntı, doyumsuzluk ve problemin kaynağı, izlenen yanlış yolun sonucunda, otomatik olarak gelen, "kanunname de yazan cezadır.

Şamayim'den hiçbir zaman kötülük gelmez, insanın başına gelen sıkıntılar, İnsanın yaptıklarının otomatik sonucudur. (Daha evvelki yaşamlardan gelen hesaplar da söz konusu olabilir.)

Tanrı Yit-barah, Am Yisrael'i içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtarmak için, yani Am Yisrael'i hem kişisel hem de toplumsal bazda iyileştirmek için doktor önlüğünü giyer ve Am Yisrael'i iyileştirir.

Tanrı Yişmor, iki tip hastalık vardır, birinci tip hastalık, insana ailesinden gelen genetik hastalıklar, ikinci tip hastalık, insana başka insanlar tarafından bulaşan hastalıklar. Bilindiği üzere birinci tip hastalıklar, 2.Tip hastalıklardan daha farklı bir sisteme sahiptir.

Şelomo aMeleh, Şir aŞirim'de Am Yisrael için "umum en bah", "sende sakatlık yoktur" demektedir. Her ne kadar bazı sakatlıklar olsa bile, canında ve kanında sakatlık yoktur. Hiçbir sakatlığı olmayan Avraam Yitshak ve Yaakov'dan gelen Yahudi Milletinde, ruhani bazda genetik hastalıklar yoktur, izlenen yanlış yollar, dışarıdan bulaşmaktadır. 

Kızıl ineğin bir hok olması gibi, Tanrı'nın Am Yisrael'e karşı izlediği davranış biçimi de anlaşılması imkanı olmayan bir hok'tur. Sistem üstü bu davranış, Tanrı'nın Am Yisrael'e karşı olan özel sevgisinden gelmektedir. 

Tanrı, tüm Yahudileri, fiziksel, psikolojik, ruhani her türlü hastalıktan korusun ve tüm hastaları iyileştirsin ve en yakın zamanda Maşiah'ı ve Bet aMikdaş'ın inşasını görmeye layık olalım.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

“Ölmüş bir adam çadırdaysa kanun şudur:” Bamidbar 19:14

Talmud Masehet Berahot 63b’de Tora’nın devamlılığının yalnızca onun uğruna ölenler ile sağlandığı yazılıdır. Bu çok kafa karıştırıcı gibi gözükür çünkü Vayikra Kitabın’da Tora’nın yaşam için olduğu yazılıdır. “... zira insan sadece onları (mitsvaları) uygulaması sayesinde [gerçekten] yaşayabilir…” Vayikra 18:5

Hafets Hayim şu benzetmeyi anlatmıştır: Çok başarılı bir tüccar müşterileriyle ilgilenmekle öyle meşguldü ki azıcık Tora çalışacak kadar zamanı bile yoktu. Bir gün saçının beyazlaştığını fark eder ve ancak böyle yaşlanmaya başladığını anlar. Ve biliyordur ki Dünyadan ayrılacağı gün gittikçe yaklaşıyordur. Bunun için her sabah kala gidip minyanla dua etme ve her gün birkaç saat Tora çalışma kararı alır.

Dükkana geç geldiğini gören eşi çıldırmıştı. İnsanlar onun orada olduğunu düşünerek dükkana geliyordu ancak o yoktu ve müşteri kaybediyorlardı!  Sakince eşine şöyle der: “ Ölüm meleği bana gelip bu dünyadaki zamanımın dolduğunu söyleseydi ne yapabilirdim? Ona müşteri kaybedeceğimden dolayı şimdi gelemeyeceğimi mi söyleyecektim? Eğer zaten ölseydim dükkana hiçbir şekilde gelemezdim. Bu yüzden günün birkaç saati benim zaten ölüymüş gibi olduğumu düşünelim. Böylece her gün Tora çalışabilirim.”

Hafets Hayim’in bu anlattığı bize Hahamların bize söyledikleriyle aynıdır. Çok meşgul olabilirsiniz ve bu yüzden Tora çalışabilecek hiçbir zamanınızın olmadığını düşünebilirsiniz. Ancak, eğer kendinizi ölüymüş gibi görürseniz, Tora çalışacak zamanı bulursunuz ki Tora onu çalışıp uygulayanlara hayat verir.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Bene Yisrael kırk yıldır çölde idi. Moşe'nin ablası Miryam, 126 yaşında öldü. Ondan sonra İsrailoğulları'nın artık içecek suyu yoktu. Moşe ve Aaron'a yakındılar: "Hepimiz susuzluktan öleceğiz! Çölde su yok! Neden bizi Mitsrayim'den (Mısır) çıkardın?!"

Tanrı Moşe'ye: "İnsanları kayaya getir! Kayaya su vermesini söyle. Su gelecektir." dedi. Buna bazı İsrailoğulları güldüler: "Bunun gerçekten olacağına inanmıyoruz!" dediler. Moşe heyecanlandı. Sopasıyla kayaya iki kez vurdu. Bol su fışkırdı!
Tanrı Moşe'ye: "Senden kayaya konuşmanı istemiştim. Ama sen ona vurdun. Dolayısıyla sen ve Aaron çölde öleceksiniz." dedi.

Moşe sadece çok küçük bir hata yapmıştı. Neden Tanrı ona ve Aaron'a o kadar büyük bir ceza verdi? Moşe ve Aaron tsadikim (iyi insanlar) idi. Bu yüzden Tanrı onların tutum ve davranışlarına karşı çok titiz ve sıkıydı. Tanrı Moşe'ye: "Kardeşin Aaron'un ölme zamanı geldi." dedi. "Onu dağa götür. Oğlu Elazar'ı da getir."  Üçü dağın tepesindeki bir mağaraya gittiler. Aaron koen gadol'un (koenlerin başı) sekiz giysisini giyiyordu. Moşe onları Elazar'a giydirdi. Elazar artık yeni koen gadol'du! Aaron dağda öldü. Bene Yisrael ağladı. "Aaron bizim teşuva yapmamıza (daha iyi olmamıza) yardım etti. Kavga eden insanları arkadaş yaptı. Onu özlüyoruz!" dediler. Erets Yisrael'in yakınında yaşayan iki güçlü kral vardı.
İsimleri Sihon ve Og idi. İkisi de devdi. Sihon ve askerleri İsrailoğulları'na karşı çarpışmak için geldiler. Ama İsrailoğulları kazandı. Sihon'u öldürdüler. Sonra Og ordusuyla saldırdı. İsrailoğulları'nın üzerine büyük bir kaya atmak istiyordu. Moşe Og'u öldürdü. İsrailoğulları savaşı kazandı. İsrailoğulları artık Sihom ve Og'un topraklarına sahiptiler. O toprağın adı Ever Ayarden (Ürdün Nehri'nin doğu yakası) idi.

BİR HİKAYE
BÜYÜK YARIŞMA

 


Bütün arkadaşları Betsi'ye "ayaklı sözlük" derlerdi. Betsi, sanki bütün kelimelerin anlamını, yazılışlarını, okunuşlarını biliyordu. 
Bu nedenle, Betsi, şehrin dil şampiyonu olup da ülke çapında düzenlenen şampiyonaya finalist olarak katıldığı zaman kimse çok şaşırmamıştı. 
Büyük gün gelip çattığında, Betsi, anne babası ve en yakın dört arkadaşı hep beraber üç saat uzaklıktaki yarışma yerine doğru sevinçle yola çıkmıştı. Herkes yol boyunca Betsi'ye sorular soruyor, bilgileri tekrar etmesin yardımcı oluyorlardı. 
"Betsi, nasıl yazıldıklarını bildiğin bu kelimelerin birçoğunu ben okuyamıyorum bile!" diye güldü arkadaşlarından biri Alis. 
En sonunda, yarışmanın düzenlendiği Wilson Oditoryumuna vardılar. Burası, yüksek tavanlı, kadife kaplı koltukların bulunduğu çok muazzam bir binaydı. Alis ve diğer kızlar ön sıralarda bir yer buldular, Betsi'ye başarılar dilediler. Hepsi, Betsi ve diğer 19 yarışmacı sahnede yerlerini alırken heyecandan titriyorlardı. 
Yarışma ilerledikçe kelimeler de gitgide zorlaşıyordu. En sonunda geriye, elene elene sadece iki yarışmacı kalmıştı: Betsi ve siyah saçlı kalın gözlüklü, son derece ciddi görünümlü bir kız...
Jüri üyeleri arka arkaya iki finaliste zor sorular soruyordu. Ama hiç birinin pes etmeye niyeti yoktu. Alis, heyecandan bayılacağını hissediyordu. Sıra Betsi'nindi. Jüri, Betsi'ye çok kolay gibi görünen bir kelime sordu.
Soru o kadar basitti ki, Alis, "Bunun cevabını ben bile biliyorum" dedi içinden...
Betsi'nin sanki kafası karışmıştı ve o anda, birde bire cevabı yanlış verdi!
"Üzgünüm" dedi jüri üyesi, diğer yarışmacı kazanmanın sevinci içinde zıplarken...
Betsi yüzünü ellerinin arasında sakladı ve sahneden koşar adımlarla çıktı. Alis, arkadaşını kızlar tuvaletinde ağlarken buldu. "Batırdığımı inanmıyorum" dedi acı içinde. "Böyle bir kelimeyi uyurken bile tersten yazabilirdim!..."
Alis, arkadaşını rahatlatmayı denedi. "Bek Betsi. Kendini berbat hissettiğini biliyorum. Ama herkes hata yapar..."
Ama Betsi başını iki yana salladı:" Ben yapmam!" diye burnunu çekti. "Daha iyisini yapmalıydım!"
Alis, arkadaşının elini tuttu. "Betsi, çok üzgünsün, biliyorum. Ama kimse mükemmel değildir. Sen de değilsin. Tanrı bizi dünyaya mükemmel olmamız için getirmedi. Bizler elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız ve yaptığımız hatalardan ders çıkartmalıyız."
Betsi, onaylar şekilde başını salladı. "Biliyorum, biliyorum..."
Birdenbire Alis'in aklına bir fikir geldi. Hemen sırt çantasını açtı ve içinden bir sözlük çıkardı. Sözlüğün kabı ters basılmıştı. "Baksana Betsi" dedi gülümseyerek, "Bazen sözlüklerin kendileri bile yanlış olur..." İki arkadaş güldüler, birbirlerine sarıldılar ve eve dönmeye hazırlandılar.