Haftanın Peraşası BülteniEmor ("Söyle") peraşası, Koenler, Koen Gadol ve Bet-Amikdaş'taki ibadet ile ilgili özel kanunlarla başlar...

 

Bu Hafta İçin Saatler

20 İYAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:45

20:01

-----

Yeruşalayim

18:50

20:06

Tel Aviv

19:02

20:03

5 MAYIS

Tel Aviv

19:07

20:09

İstanbul

19:49

20:31

2018

İstanbul

19:56

20:39

İzmir

19:45

20:36

İzmir

19:51

20:42

EMOR- אמור



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Vayikra 21:1-24:23)

 


Emor ("Söyle") peraşası, Koenler, Koen Gadol ve Bet-Amikdaş'taki ibadet ile ilgili özel kanunlarla başlar. Bir insan, ölüyle temas ettiği takdirde, manevi saflığını kaybeder ("Tame" olur). Bu, kötü değil, aksine bazı durumlarda kaçınılmaz bir durumdur; sadece belirli bir arınma sürecini gerektirir.
Normal Yahudiler'den farklı olarak, bir Koen'in ise, yakın bir akrabasının ölümü vesilesi dışında, bir cesetle temas ederek Tame olması yasaktır. Bir Koen boşanmış ya da karanlık bir geçmişi olan bir kadınla da evlenemez. Koen Gadol ise ancak bir bakire ile evlenebilir. Fiziksel bir kusuru olan bir Koen, Kutsal ibadette aktif olamaz. Kusurlu bir hayvan, korban olarak getirilemez.
Yeni doğmuş bir buzağı, kuzu veya oğlak, yedi gün boyunca annesiyle bırakılmalıdır. Bir hayvanı, yavrusuyla aynı gün içinde kesmek yasaktır.
Emor'un ikinci kısmı, yıllık "Kutsiyet İlanı" Günleri'ni, yani Yahudi takviminin bayramlarını listeler: 14 Nisan'da Pesah korbanı getirilir; Pesah'ın 2. günü ilk arpa hasadından Omer korbanı getirilir. O gün Omer sayımına başlanır ve 50. günde Şavuot bayramı kutlanır. 1 Tişri'de "Şofar sesinin hatırlanması" gerçekleştirilir; 10 Tişri'de kutsal bir oruç günü (Yom Kipur); 15 Tişri'de ise yedi gün boyunca çardaklarda yaşamamız ve dört tür bitki ile bazı işlemler yapmamız gereken Sukot Bayramı vardır.
Emor, Tanrı'ya küfrettiği için idam edilen bir adamla ilgili olay, adam öldürmenin cezası (idam) ve bir kişiyi yaralamanın veya malını mülkünü yıkmanın cezası (parasal tazminat) ile sona erer.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VEAKOANİM

 


Yehezkel peygamberin kırk dördüncü bölümünden pasukların okunduğu Aftara’da gelecekte Kohen olanların özellikle üçüncü Bet Amikdaş döneminde yapacakları irdelenmektedir. Peraşa da Kohen olanların yaptıklarını anlattığından Aftara ile Peraşa arasında doğru bir bağlantı vardır.

HAFTANIN SÖZÜ

 

Şabat günlerimi kutsayın ki sizinle aramda Benim sizin Tanrınız olduğunu bilmeniz için işaret olsunlar.
(Yehezkel 20/20)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
ON VE ONBİR

 


“Velo tehalelu et şem kodşi venikdaşti betoh Bene Yisrael ani Ad... mekadişhem – Ben’im ismimi kirletmeyin Ben Bene Yisrael içinde kutsanacağım. Ben sizleri kutsayan Tanrı’yım.”

İlginç bir şekilde bu pasuk  “minyan” dediğimiz toplulukla birlikte dua etme zorunluluğunu da öğretmektedir. Elbette bu pasukta yer alan Tanrı’nın ismini yüceltmek mitsvası ile minyan dediğimiz toplulukla dua etmek arasında nasıl bir bağlantı olduğunu bilgelerimiz araştırmışlardır.

Şulhan Aruh kişinin dua ederken fiziksel varlığından sıyrılması gerektiğini söylemektedir. Dua etmek kişiyi Yaratıcısına bağlamalı ve fiziksel bir etkinlikten bağımsız olmalıdır. Baal Şem Tov Tefila’nın kendisi için yaşamın ta kendisi olduğunu öğretmektedir. Bu o kadar büyük bir kavana ile yapılmalıdır ki sahip olduğumuz fiziksellikten bir süreliğine uzaklaşmak gerekir. Gemara’da yer alan  “Tefila keneged temidin tiknum – Tefila korbanların yerine getirilmiştir” ifadesi nasıl ki korbanlar kutsamayı getiriyorsa Tefila da kendimizi kutsamayı ve arındırmayı sağlamalıdır şeklinde açıklanmaktadır.

Yitshak Avinu bu deneyimi bizzat ve sonuna kadar yaşamıştır. Mizbeah’a bağlanan tek “insan” kurban olan Yitshak bütün benliği ile Tanrı ile bütünleşmiş hatta ruhu bedenini terk etmiştir. “Nakdişah” sözcüğü ile başlayan Keduşa “Tehiyat Ametim – ölülerin dirilmesi” berahasının hemen akabinde okunur. Bu beraha Yitshak ile bütünleşmiştir. Tanrı Avraam’a bunun bir deneme olduğunu bildirdiğinde Yitshak’ın bedenini terk eden ruhu yeniden bedene dönüş yapar. Bu tam olarak “ölülerin dirilmesi” olayının hayata geçmiş halidir.  

Gemara Rabi Yohanan’ın bir öğretisine yer verir. “Sinagoga geldiğinde orada on kişinin olmadığını gören Tanrı hemen öfkelenir ve “neden geldim burada kimse yok seslendim ama cevap veren yok” cümlesini söyler.” Buradan “minyan” ile Tefila söylemenin ciddiyetini anlamak mümkündür. Tanrı minyan yokluğunda hemen (miyad) öfkelenmektedir. Burada sorulması gereken soru açıktır: Neden minyan olmadığı zamanlarda Tanrı öfkelenmektedir?

Tanrı’nın sağında iyilik dediğimiz “hesed” solunda da yargı olarak çevirebileceğimiz “din” vardır. Tam ortada ise ikisinin kombinasyonu olarak açıklayacağımız “Tiferet” yer alır. Sağda ve solda yer alan iki özelliğin kombinasyonu Hesed dediğimiz iyilik özelliğinden bile daha büyük bir özelliğin ortaya çıkmasını sağlar. Karar verme zamanı geldiğinde merhameti çağrıştıran iki özellikle yargıyı çağrıştıran tek bir özellik karşı karşıya gelir. Alaha “yahid verabim alaha kerabim” derken çoğunluğun önemini göstermektedir. Tanrı da alaha’ya göre davranmakta ve hesed ile tiferet’i ön planda tutmaktadır.

Gemara Masehet Berahot 3/A’da bir harabede Tefila söyleye Rabi Yosi ile Eliyau Anavi arasındaki dialoğa yer verir. Peygamber Rabi’ye ne duyduğunu sorar. Rabi göksel bir sesin “vay benim çocuklarıma onların günahlarından dolayı evimi yıktım, tapınağımı yaktım ve onları milletler arasında dağıttım” demektedir. Peygamber devam eder. “Sadece bu anda değil günde üç kez Tanrı bunları söylemektedir. O kadar da değil. Bene Yisrael sinagoglarda Kadiş duasına “amen yee şeme raba” şeklinde karşılık verdikçe Tanrı başını sallamakta ve ne mutlu o kral ki kendi evinde onu överler demektedir. Çocukları sürgün edilmiş bir baba için durum nedir? Ne yazık ki o çocuklar babalarının masasından sürgün edilmişlerdir.”

Bu Gemara’yı daha iyi anlamaya çalışalım. Tanrı günde üç kez çocukları sürgüne gittiği ve Bet Amikdaş yıkıldığı için üzüllmekte ve sızlanmaktadır. Kadiş sırasında “amen yee şeme raba” dediğimizde sevinmekte ancak çocukların sürgününden dolayı da ızdırap duymaktadır. Tanrı’nın bu ızdırabının sebebi nedir?

Mahzor Vitri için bir açıklama yazan Tosefot’a göre “amen yee şeme raba” duası Tanrı’nın isminin asıl formunu bulabilmesi için bir yakarış niteliğindedir. Diaspora’da Tanrı’nın ismi tam değildir ve sadece “yud – he” harfler vardır. “Yud ve he” harflerinin tamamlanması ve dört harfli ismin oluşması için adı geçen duada yakarışımız mevcuttur. Kadiş duasının ilk iki sözcüğü on bir harf içerir bu da Tanrısal ismin eksik olan “vav – he” harflerinin sayısal değer toplamına eşittir. “İsmi” anlamına gelen “şeme” sözcüğü aynı zamanda “şem yud – he” olarak yazılır. Bu ismin tamamlanması ve kutsanması için yitgadal – büyüsün veyitkadaş – kutsansın” ifadelerini kullanmaktayız.

Şimdi Gemara’nın neden “ne mutlu o kral” dediğini daha iyi anlayabiliyoruz. “Mutlu” anlamına gelen “aşre” sözcüğü “amen yee şeme raba” sözcüklerinin ilk harflerini barındırır. Bunu söylediğimiz zaman Tanrı’nın isminin tamamlanması için yakarıyoruz. Böylelikle de Tanrı bizim isteklerimizin gerçekleşmesi için bizlere yardımcı olmaktadır.

Minyan gereğini anlayabilmek için aslında Minyan’ın on bir kişiden oluştuğunu da eklemek lazımdır. On birinci kişi Bizzat Tanrı’nın Kendi’sidir. Bu yüzden Tanrı bir Minyan’a katılmaya geldiğinde orada on kişi yoksa “madua bati veen iş – işte geldim ve neden kimse yok” demektedir. İsmin eksik kalan “vav ve he” harflerinin toplam değeri de on bir sayısını vermektedir.  Bizler de minyan oluşturmak ve on birinci olarak Tanrı’nın katılımını sağlayarak bizler için mucize kapılarını aralayacak ismin eksik iki harfini tamamlamaya yardımcı olabiliriz.

Bu aynı zamanda Ketoret’in neden onbir baharattan meydana geldiğini de açıklar. Bunlar içinde en kötü kokuya sahip olan “helbena” toplum içinde erdemli olmayan kişileri simgelemektedir. Ancak onlar da minyan oluşturmaya destek verdiklerinde son derece önemli etkileri olan mükemmel kokulu Ketoret meydana gelmektedir. Bunlar içinde “levona zaka – saf akgünlük” adlı baharat Tanrı’yı simgelemektedir. Tanrı tamamen “saf” olduğu için bu baharat ile özdeşleştirilir. Helbena bizlere çok önemli bir mesaj verir. Bir Yahudi ne kadar uzak olursa olsun birlik içinde olduğu zaman çok değerlidir. Çünkü her Yahudi’nin bir gün teşuva potansiyeli mutlaka vardır.

İlk pasuğumuza dönersek Tanrı’nın bizleri kutsaması için öncelikle bizlerin O’nu kutsamak için minyan ile Tefila söyleme zorunluluğumuzu ortaya koymaktadır. Bizler İsmin eksik harflerini minyan ile tamamlayıp İsmin tamamlanmasına destek verince Tanrı da bizleri mukaddes kılmak için harekete geçmektedir.

DİVRE TORA
Rav İzak Peres
TANRI İÇİN ŞABAT

 


Tanrı, Şabat ve Yamim tovim kurallarını verdiğinde ‘Bunlar benim bayramlarımdır.’ (Vayikra 23:2) diye buyurmuştur. Bu sözler ile belirtilmek istenen şey bunların bizim keyfimiz için verilmiş tatil günleri olmadığıdır. Bu günler, bizim ruhani olarak Tanrı’ya yaklaşmamızı sağlayan günlerdir. Tanrı bu günleri, halkının kutsiyete ulaşmasına imkan tanımak için vermiştir ve biz de O’nun isteği doğrultusunda hareket etmeliyiz. Aksi takdirde, laikleşmenin ve asimilasyonun kurbanı oluruz.

Bu durumu bir hikaye ile anlatabiliriz: Bir çok çocuğu olan bir adamın, çocukları teker teker bulaşıcı bir hastalığa yakalanmaktadır. Baba çok telaşlanır ve aile doktorunu arar. Doktor hemen gelir ve çocukları muayene ettikten sonra gerekli ilaçları yazarak evden ayrılır. Bir süre sonra baba, aynı panikle doktoru tekrar arar. Doktor şaşırır. ‘Ne oldu? Söylediğim ilaçları çocuklara vermedin mi?’

‘Tabii ki de verdim. Çok da güzel iyileştiler fakat hastalık tekrar nüksetti. Ne yapacağımı bilemiyorum.’ der baba.

‘Neden tekrar aynı ilaçları kullanmıyorsun?’

‘Çünkü çocuklar ilaçları kullanmak istemiyorlar’

‘O zaman benim yapabileceğim bir şey yok. Onları iyileştirmenin tek yolu elinizde ama eğer onlar bunu kullanmak istemiyorlarsa hasta kalmaya devam edecekler mecburen.’

Bizim de monoton günlük rutinimizden kurtulmamızı sağlayacak ruhani ilacımız elimizde. O da şabat. Şabat, depresyona iyi gelir, ruhlarımız tazeler. Fakat eğer Şabat’tan faydalanılmazsa o zaman yapacak bir şey kalmaz. İlacı elinde bulundurup kullanmayan kişiler ruhani olarak hasta kalmaya mahkumdurlar.

‘Şabatı hatırla ve onu kutsal kıl.’Şabat’ı nasıl kutsal kılabiliriz? Tora ve mişna çalışarak, güzel yiyecekler yiyerek, güzel giyinerek ve dinlenerek. 

Şabat’ı ihlal etmenin olası sebeplerinden biri de insanların, bunun çok pahalıya mal olacağını düşünmesidir.  Bazı kimseler, eğer Şabat’a bakarsam, para kaybederim diye düşünmektedir. Bu çok kısa vadeli bir düşünce tarzıdır. BU bakış açısını bir hikaye ile örneklendirebiliriz.

Zengin bir iş adamının birçok sayıda marketi vardır. İş yaptığı adamlardan biri de ona yumurtaları tedarik eden çiftçidir. ‘Bana gönderdiğin her yumurta için sana ödeme yapacağım. O yüzden her bir yumurtanın hesabını tut.’ der iş adamı çiftçiye.

Çiftçi mahcup bir şekilde cevap verir.  ‘Hesap tutmakta pekiyi değilimdir. Sürekli kayıtları kaybediyorum.’ der.

‘O zaman şöyle yapalım: Bana gönderdiğin her bir yumurta için sepete bir ‘peni’ koy. Bir ara geldiğimde penileri sayarım. Sana güveniyorum. Sepetteki her 10 peni için sana 1 sent vereceğim.’ der iş adamı.

Çiftçi bu teklifi kabul eder. Tavuğu her yumurtladığında sepete bir peni koyar. Bir süre sonra sepette bayağı bir peni birikir. Çiftçi sepete bakıp ‘ Bu kadar çok peninin burada kullanılmadan durması aptallık değil mi? ‘diye düşünür. ‘ Tamam, adam bana paraları burada tut dedi ama bir kaçını harcarsam nereden fark edecek?’ diyerek parayı harcamaya başlar. Ne yazık ki, çiftçi kendini kandırdığının farkında değildir. Sepetten aldığı her bir peni ile 10 sent kazanma hakkını da kaybetmektedir.

İşte buna benzer bir şekilde, para kazanmak için Şabat günü çalışan kişiler kendilerini kandırmaktadır. Doğrudur, o an için kullanacakları parayı kazanmaktadırlar ancak ruhani zenginlikleri ve gelecek dünyadaki refahları için olan birikimlerden kaybetmektedirler.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

 “(Bu) Yedi gün boyunca çardaklarda yaşayacaksınız. Yisrael’e mensup herkes çardaklarda yaşayacaktır.” Vayikra 23:42

Bir Suka’da (çardak) yaşamaktan nasıl bir ders çıkartabiliriz?

Hafets Hayim, bir çardakta yaşamanın bize bu Dünya’da kalıcı olmadığımızı hatırlattığını söyler. Aynı şekilde içinde yaşadığımız Çardaklar da geçici konutlardır, bu Dünya da kaldığımız geçici olan süre de sadece geçici bir konuttur.

Aynı şekilde, Sukamıza birilerini konuk olarak davet ettiğimizde de bu dünya da bizim de konuk olduğumuzu hatırlarız. Bu farkındalık - Dünya’da geçici olarak bulunduğumuz- motivasyonumuzu bu Dünya’da geçirdiğimiz sürece elimizden geleni yapmamız için geliştirir.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Bildiğiniz gibi bir Koen Bet Amikdaş'ta çalışır. Koen çok kutsaldır. Bu nedenle özel kuralları vardır. Bir ölüye dokunamaz. Hatta bir ölünün bulunduğu evde bulunmamalıdır.  Bu onu tame yapar. (Manevi olarak kirli durumuna sokar.) Boşanmış bir kadınla evlenemezler. Korban olarak kullanılacak bir hayvanın mükemmel olması gerekir. Kusursuz bir hayvan korban için uygundur.

Tora öğrenen çocuklar her zaman güzel davranışlarda bulunmalıdırlar. Bu bir kiduş Aşem'dir. (Tanrı'nın ismini yüceltmek çok önemlidir.)

İnsanlar: "Bakın Tora öğrenen çocuklar ne kadar iyi davranıyorlar! Terbiyesiz değiller. Tora'ya uymak iyidir!" diyeceklerdir. Tora öğrenen çocuklar terbiyesiz veya yaramaz olurlarsa insanlar: "Tora'nın onlara öğrettiği buysa, hiç öğrenmesinler daha iyi!" derler. Bu bir hilul Aşem'dir. (Tanrı'nın ismini alçaltmak utanç verici bir durumdur)

Yamim tovim'i (Yahudi bayramları) öğrenelim:
PESAH: Pesah bize yetsiat Mitsrayim'i (Tanrı'nın bizi Mitsrayim'den çıkardığını) hatırlatır.
Pesah'ın ilk iki gecesi (Erets Yisrael dışında) matsa yemek bir mitsva'dır. Sekiz gün boyunca hamets yemeyiz. (örneğin ekmek veya hamurlu ürünler)  Pesah'ın ilk iki ve son iki günü melaha (yasaklanmış iş) yapmayız.  Mutlu olmak bir mitsva'dır. (Bu mitsva'yı sevdiniz mi?)

Hol hamoed'de (Pesah'ın ortasındaki günler) biraz daha fazla Tora öğrenmeye çalışırız. Pesah'ın ikinci günü mizbeah'ta undan yapılmış özel bir korban yakılırdı.

O korban şöyle hazırlanırdı:
Tarlada arpa başakları kesilirdi. Bunlar öğütülüp un yapılırdı. Un, yağla karıştırılarak hamur haline getirilirdi. Hamurun bir kısmı mizbeah'ta yakılırdı. Geriye kalanı koanim tarafından yenirdi. Buna korban omer denirdi.

Tanrı: "Pesah ile Şavuot arasındaki günleri ve haftaları saymak bir mitsva'dır" demiştir. Bu mitsva'ya sefirat aomer denir. (Böylece Mabet'e getirilen omer mitsvasını hatırlarız.) Pesah'tan (ikinci gününden itibaren) Şavuot'a kadar 49 gün, yani yedi hafta boyunca sayarız. Bu günleri sayarak, Tora'nın verildiği Şavuot'u bekleriz.

Tanrı, ŞAVUOT'ta Bene Yisrael'e Ar Sinay'da aseret adibrot'u (On Emir) verdi. Şavuot'ta;

*Özel yom tov yemekleri yeriz.
*Yom tov şerefine en güzel giysilerimizi giyeriz.
*Ayrıca mutlu olmak bir mitsva'dır. Şavuot'ta bal ve sütten yapılmış yiyecekleri yeme geleneği vardır. Bu bize Tora'nın süt ve bal gibi nefis ve tatlı olduğunu hatırlatır.

ROŞ AŞANA yeni yılın başlangıcıdır. İki gün boyunca sürer. Şofar'ın sesini duyarız. Şofar bize şunu hatırlatır: "Tanrı bizim kralımızdır! Onu dinlemeliyiz. Teşuva yapalım (daha iyi bir insan olmak için çalışalım)!"
Roş Aşana'da Tanrı gelecek yılda her kişinin başına neyin geleceğine karar verir.
Tanrı'dan hepimize iyi bir yıl vermesini isteriz.
Roş Aşana'dan sonra YOM KİPUR gelir.
Yom Kipur'un ne olduğunu hatırlıyor musunuz? (Hatırlamıyorsanız peraşa Ahare Mot'a bakın.)
SUKOT'ta sukalarda ( taşınabilir çardaklarda) otururuz.
Suka bize Tanrı'nın, atalarımız çölde iken onlara nasıl baktığını hatırlatır. Onları bulutlardan bir dam, duvarlar ve bir zeminle korumuştu. Sukot'ta arba minim (dört çeşit bitki) toplarız: Bir etrog, bir lulav, adasim ve aravot. Sukot'ta mutlu olmak özel bir mitsva'dır.

BİR HİKAYE
SABAHIN ERKEN SAATİ

 

Uyamam için kolum dürtüldüğünde hava hala karanlıktı. "Günaydın Beni, uyanma zamanı!"
Uyanma zamanı mı? Bu kötü bir şaka mı yoksa bir kabus mu? Çocukları şehir dışına çıkartsanız da şehri çocuğun dışına çıkartamayacağınızı söylerler ve bu gerçekten de doğrudur. Sömestr tatilimi amcam ve kuzenlerimin çiftliğinde geçirme kararı aldığımda bunun iyi bir değişiklik olacağını, muhteşem manzara ve taze havayla kendime geleceğimi düşünmüştüm. Ama her gün daha gün doğmadan kalkacağımı hiç hesaba katmamıştım!
Şimdi, çiftlikteki bu ilk sabahımda, kuzenim Albi beni uyandırmaya çalışırken kendine saygı gösteren her şehir çocuğunun yapacağını yaptım: Yorganı başımın üstüne çekip onu duymamaya çalıştım.

Ama sanırım inatçılık bizim ailemizin genel bir özelliğiydi, çünkü o da pes etmeyerek beni dürtmeye devam etti. Oyun oynarcasına yorganımı çekti ve sabahın o saati için fazla neşeli bir sesle: "Haydi kuzen birazdan güneş doğacak. Hayvanlar bizi bekliyor" diyordu.

Evet bekliyor olabilirler - ama ben de uyuyorum. Yatağa sıkıca yapıştım ama benim sıska kollarım, her gün çiftlik işleriyle uğraşan kuzenimin kaslı kolları yanında çok çelimsiz kaldı.

Bu mücadeleyi kazanamayacağımı anlayınca, "Tamam Albi, sen kazandım" diye pes ettim. 
Yataktan kalktım, giyindim ve ikimiz beraber araziye çıktık. Etrafıma baktım ve derin bir nefes aldım. İtiraf etmeliyim ki gerçekten çok güzeldi. Güneşin batışını bir çok kez seyretmiştim ama gündoğumu bambaşka bir deneyimdi.

İşlerimize başladık ve bir süre sonra Albi "Artık kahvaltı zamanı" dedi. 
Harika! Belki bilmiyorsunuz ama bir çiftlikte yapılacak o kadar çok iş var ki... Ve sabahın erken saatinde günlük taşıma, odun kırma işlerini bitirdikten sonra öyle bir acıkıyorsunuz ki! Eve yaklaşırken teyzemin yaptığı reçelli kurabiyelerin kokusunu duydum. Ağzım sulanmaya başlamıştı bile.

Tam eve yönelmişken kuzenim arkamdan seslendi. "Hey, nereye gittiğini zannediyorsun?" diye sordu.

"Yemek yiyeceğim. Kahvaltı zamanının geldiğini söylememiş midin?"

Kuzenim güldü. "Evet, ama ben hayvanların kahvaltı zamanının geldiğini söylemek istemiştim. Tavuk ve hindilere mısır vereceğiz ve ineklere saman getireceğiz. Böylece yemeklerini yiyebilirler."

Belki kuzenimi temiz hava çarpmıştı çünkü kafasının karıştığını zannettim. "Bir dakika. İşleri biraz tersinden yapmıyor muyuz? Burada bizler insan değil miyiz? İlk önce yemesi gerekenler biziz öyle değil mi? Karnım kurt gibi açıktı. Ayrıca biz sabahın erken saatinden beri çalışırken inekler uyuyordu. Eminim ineklerimizi bizim kahvaltımızı bitirmemiz için yarım saatçik daha bekleyebilir."

Son derece mantıklı bir şey söylediğimi düşünmüştüm ama kuzenim başını iki yana salladı. "Bu kesinlikle olmaz. Tora hayvanlara şefkatli davranmamız gerektiğini öğretir. Onları spor olsun diye avlamak yasaktır. Ayrıca çiftlik hayvanlarının, etrafta buldukları yiyecekleri yiyebilsinler diye ağzını kapamayız. Hatta birbiriyle geçinemeyen iki hayvanı beraber çalıştırmamız bile yasaktır."

Bu ilginçti. Ben de hayvanları sever ve onları incitmek istemezdim ama yine de bütün bunlarım kahvaltımla ne ilgisi vardı ki?
Albi yüzümdeki şaşkın ifadeyi fark edip devam etti. "Tora bize hayvanlara o kadar şefkat göstermemizi ister ki, yemek yemeden önce, ilk başta onları beslememiz gerektiğini de öğretir. Onlar biliyorsun ki bize bağımlıdır."

Vay! Gerçekten de hayvanlara karşı ne kadar da şefkatliydi. Hayvanları besledik. Belki sadece hayal kuruyorum ama onlara yemlerini verdiğimiz için gerçekten çok mutlu oldular. Ve biliyor musunuz? Bunun ardından benim kahvaltım bile o kadar lezzetli geldi ki. O sabah çiftlik hayatı ve Yahudi olmak hakkında çok şey öğrendim. Albi'ye gözlerimi birçok yönden açtığı için teşekkür ederim.