bulten"Yedi açılış gününü" takip eden sekizinci gün, Aaron ve oğulları "Koanim - Koenler" olarak görev yapmaya başlarlar; Mizbeah'taki korbanları yakmak üzere "Tanrı'nın Önünden" bir ateş çıkar ve Şehina, Mişkan'a yerleşir...

Bu Hafta İçin Saatler

29 NİSAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:31

19:44

-----

Yeruşalayim

18:36

19:49

Tel Aviv

18:47

19:46

14 NİSAN

Tel Aviv

18:52

19:52

İstanbul

19:27

20:10

2018

İstanbul

19:35

20:17

İzmir

19:25

20:16

İzmir

19:38

20:29

ŞEMİNİ- שמיני


15 NİSAN – 16 NİSAN 2018 ROŞ HODEŞ İYAR
18 NİSAN 2018ÇARŞAMBA YOM AZİKORON
19 NİSAN PERŞEMBE YOM AATSMAUT

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Vayikra 9:1-11:47)

 

"Yedi açılış gününü" takip eden sekizinci gün, Aaron ve oğulları "Koanim - Koenler" olarak görev yapmaya başlarlar; Mizbeah'taki korbanları yakmak üzere "Tanrı'nın Önünden" bir ateş çıkar ve Şehina, Mişkan'a yerleşir.

Aaron'un iki büyük oğlu Nadav ve Aviu, "Tanrı'nın huzurunda, O'nun emretmediği yabancı bir ateş" getirirler ve ölürler. Aaron bu felaket karşısında sessiz kalır. Daha sonra Moşe ile Aaron, korbanlarla ilgili bir kanun maddesi konusunda fikir ayrılığına düşer; ama Moşe, Aaron'un haklı olduğunu kabul eder.

Tanrı, yenmesine izin verilen ve yenmesi yasak olan hayvan türlerini belirleyen kaşerut kanunlarını verir. Kara hayvanları ancak çift toynaklı oldukları ve geviş getirdikleri takdirde yenebilir; balıkların yüzgeçleri ve pulları olmalıdır. Sonrasında, kaşer olmayan kuşların ve kaşer olan böceklerin (dört tür çekirge) listesi verilir.

Şemini peraşasında, "Mikve"nin (belirtilen özelliklere uygun bir su havuzu) ve kaynak suyunun arındırıcı gücü dahil, manevi saflık kanunlarının bazıları da yer alır. Yisrael halkına böylece "saf olanı ve olmayanı ayırt etmesi" emredilir.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
MAHAR HODEŞ

 


Normalde bu peraşanın Aftara’sı “Vayosef od” olarak bilinir. David Yeruşalayim şehrini fethettikten sonra Aron Aberit’i almak için sandığın olduğu yere büyük bir kafile ile gider. Ancak yolda bir trajedi gerçekleşir ve sandığın Yeruşalayim’e getirilişi ertelenir. Üç ay sonra David bir kez daha bunu dener ve başarır.

Bu hafta ise “Mahar Hodeş” Aftara olarak okunur. Ertesi gün “Roş Hodeş” olduğu durumlarda bu Aftara’nın okunması gereklidir. Bu Aftara hakkında daha önce bilgi verdiğimizden asıl Aftara parçası hakkında bilgi aktarmayı uygun gördük.

 

HAFTANIN SÖZÜ

 

“Tora bilgilerine ulaşmak için ölümüne çaba göstermek gerektiğini nasıl öğreniyoruz? Tora’da yazılı olduğu gibi: Kişi bilgi çadırında ölümüne kadar kalmalıdır.” (Gemara Masehet Berahot 63/B)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
AĞLAMAK İÇİN EMİR

 

Nisan ayının ilk günüdür ve Mişkan’ın açılış töreni gerçekleşmektedir. Gemara bu günde on tane tacın Bene Yisrael’e verildiğini söyler. Bu muhteşem gün ne yazık ki Nadav ve Aviu’nun ölümleriyle ulusal bir trajediye dönüşmüştür. Bu olay gerçekleştikten sonra Moşe bütün İsrael oğullarına bu olay için ağlamalarını emreder. Gerçekleşen büyük bir trajedi de olsa nasıl duyguların açığa çıkması emredilebilir sorusu oldukça ilginçtir.

Gemara Masehet Suka’da Maşiah’ın geldiği günün programını verir. Bu programa göre Yetser ara Şehina tarafından bu günde Şehita yapılacak ve kötülük ortadan kalkacaktır. Baal Şem Tov burada çok zor bir soru sorar. Neden yetser ara Şehita yapılmaktadır? Neticede o sadece işini yapmaktadır. Onun görevi insanları yanlışa sevk etmekse bu görev ona Tanrı tarafından verildiyse neden bu ceza ona reva görülmektedir? Baal Şem Tov yetser ara’nın işini yapmasının koşullarını öğretir. Yetser ara insanlara iki yüz kırk sekiz yap denilen emri yapmamalarını, üç yüz altmış beş yapma denilen emri de yapmalarını telkin edebilir. Ancak bir yanlışı bir mitsva gibi göstererek yapmasına neden olamaz. Bunu yaptığı zaman suçludur ve Şehita yapılması uygundur. Buna örnek olarak hemen Bereşit kitabındaki ilk günah verilebilir. Hava’nın ve Adam’ın o meyveyi yemeleri hatalıdır. Ancak yetser ara bunu sunarken “Tanrı gibi olacaklarını” söylemiş ve bu günahı sanki bir mitsva gibi sunmuştur.  Hayatımızda yaptığımız birçok yanlışın zaman zaman bizlere mitsva gibi geldiğini biliriz. İşte burada yetser ara yapmaması gereken şeyi yapmaktadır.  

Yosef’in satılması mevzuu bu yüzden kritiktir. Kardeşler kendi aralarında Bet Din toplayarak Yosef’in suçlu olduğuna inanmışlardır. Onu kuyuya attıktan sonra pişmanlık duymamış yemeğe oturabilmişlerdir. Onun satılmasından sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatlarını sürdürmüşlerdir. Çünkü onlara göre Yosef suçludur ve cezalandırılmalıdır. Onlara hiçbir uyarının fayda etmediği açıktır. Ancak yıllar sonra Yosef’in karşısına geldiklerinde Reuven “çocuğa karşı günah işlemeyin diye uyarmıştım ve sizler dinlemediniz” lafını söyler. Çünkü kardeşler yaptıklarının doğru olduğuna inanmaktadırlar.

Bunu nasıl ayırt edeceğiz sorusu şu anda gündemdeki en önemli sorudur. RaMHaL “kol kula tseriha bedika” derken her zaman dikkatli olmak gerektiğini öğretmektedir. Mitsva bazen avera yolu ile gelmektedir. Buna günümüzde en çarpıcı örnek olarak Şabat günü uzak sinagoglara araçla gidilmesi verilebilir. Sinagogu açık tutmak, Şabat duasını yapmak gibi nedenlerin arkasına sığınarak Şabat gününü ihlal etmek aslında yetser ara’nın en sevdiği aldatma yöntemlerini burada kullandığını göstermektedir.

Öncüler Erets Yisrael’e gidecekleri zaman Moşe Yeoşua için dua eder hatta ismini değiştirir. Buradaki soru Moşe’nin neden diğerleri için de dua etmediğidir. En büyük peygamber olarak kişileri gerçekten çok iyi tanıyan Moşe diğer öncülerin olumsuz rapor vermek için hazırlandıklarını ve bunun sebebinin onurlarından vaz geçmemek olduğunu bilir. Yeoşua’nın aklında da olumsuz rapor verme isteği vardır. Çünkü Erets Yisrael’e girilecekse Moşe ölmeli ve yerine Yeoşua geçmelidir. Yeoşua bunu geciktirmek için olumsuz rapor vermenin doğru olduğunu düşünmektedir Yetser ara yine görev başındadır. Bunu gören Moşe duruma el koyar ve onun olumsuz rapor vermesini engeller.  Kendimizi bundan korumak için dua etmek gereklidir. Bununla ilgili dua her sabah okuduğumuz Berahot bölümünde yer almaktadır. 

Kafamızda bir mitsva varsa bunun gerçekten mitsva olup olmadığı konusunda bir kuşkumuz varsa bunu mutlaka bilgelere danışmak gerekir. O bilgeler mutlaka bizlere doğru yolu gösterecektir. Eğer kardeşler Yosef hakkında karar vermeden önce Yaakov’a danışsalardı olaylar farklı bir şekilde gelişebilecekti. 

Peraşamıza dönersek Baal Aturim Aaron’un oğullarının altı yanlış yaptıklarını kaydeder. Ancak kimse onların tsadik olduklarından kuşku duymamaktadır. O halde bu yanlışları nasıl yapmışlardır sorusu gündeme geldiğinde yukarıdaki açıklamalar bize yardımcı olacaktır. Evet onlar birer tsadiktir ve yaptıklarının mitsva olduğunu sanmaktadırlar. Ancak şüphe durumunda sorunu bilgelere getirmemişlerdir. Yetser ara onlara bu yanlışları birer mitsva gibi sunmuş onlar da bunu Moşe gibi birine danışma ihtiyacını duymamışlardır. Her yaptıklarının arkasında “lifne Ad…” sözü vardır çünkü yaptıklarının doğru olduğundan emindirler. Ne yazık ki bunu sonunda Tanrı’nın önünde hayatlarını kaybetmişlerdir.

Şimdi Moşe’nin ağlama ile ilgili emri daha anlaşılır olmuştur. Onların ağlamak zorunda oldukları tsadiklerin kaybından ziyade herkesin bu şekilde yanlışlarla karşı karıya kalma ve bedelini ödeme ihtimalidir. Moşe burada ağlama emrini “al aserefa – ölümler için” değil “et aserefa – ölümlerin nedeni için” vermektedir.

DİVRE TORA
Rav Selim Eskinazi
Birkat Koanim

 


 “Aaron, ellerini halkın üzerine doğru kaldırır ve onlara beraha verir”

Am Yisrael’in tek yürekle Tanrı’ya ibadetlerine şahitlik eden mitsvalardan bir tanesi, Tanrı’nın, Koenlerin aracılığı ile berahayı, Yisrael milletinin üzerine yerleştirmesidir.

Birkat Koanim, Koenlerin oluşturduğu muhteşem ruhani potansiyel ve kutsiyetten dolayı babaların evlatlarını, kanatlarının aldığı, Am Yisrael’e verilmiş çok değerli bir hediyedir.

Bu hediyeye layık olabilmek için bazı önkoşullar mevcuttur.

Birkat Koanim duası, Nesiat Kapayim yani avuçların yukarıya doğru açılmasıdır.

Koenlerin beraha sırasında ellerini başlarının yukarısında tutmaları bize nasıl bir ders vermektedir?

Anlaşılması gereken ikinci bir nokta, birkat koanim metninin, niye diğer beraha metinlerinden farklı olduğudur. Mitsvaları yerine getirmeden evvel söylediğimiz tüm berahalarda, “aşer kideşanu bemitsvotav vetsivanu” metni takip edilirken, Birkat Koanim’de “aşer kideşanu bikduşato şel Aaron” metni takip edilir. Beraha metninin içindeki bir diğer farklılık, berahanın “beaava” yani “sevgiyle” kelimesi ile sonlanmasıdır.

Avodat Yisrael adlı kitapta çok önemli bir prensip öğretilmektedir. Tsadikler, ne zamanki yaptıkları işlerin kendilerine ve halka büyük bir ruhani potansiyel getirdiğini gözlerler, hemen kendilerini alçaltıp, “bütün bunlar benim sayemde, benim zehutuma değil, Yisrael’in tek yürek haline gelmesinin zehutunadır” derler. “Aaron halka beraha vermek için ellerini yukarı kaldırdı” dediği zaman, Krallığın iki eli kolundan yani aava (sevgi)den ve yira (korku)dan bahsetmektedir. Aaron şöyle der: “benim zehutum değil, halkın zehutu bu ruhani potansiyele sebep olmuştur.” ve Aaron bunun üzerine beraha verir. Halka olan sevgisi, Aaron’un Yisrael halkına beraha vermesinin kaynağıdır.

Zoar aKadoş şöyle demektedir: Kol Koen deu lo rahim leama, o ama lo rahmin le, lo yifros yadav livraha leama. Halkı sevmeyen veya halkın sevmediği bir Koen, halka beraha vermek için ellerini açmasın.

Başka bir deyişle, halk, bu sevgi olmadığı sürece,  berahayı almaya hak kazanamayacaktır.

Halkın içindeki sevgi de ne kadar artarsa, beraha o kadar kuvvetli bir şekilde aşağıya inecektir.

Pirke Avot’ta söylediği gibi Aaron’un simgelediği karakter aava’dır. Şalom’u seven, Şalom’u kovalayan, yaratılanları seven ve onları Tora’ya yaklaştıran. Aaron, ondan çıkacak tüm soyların içine bu ruhani dna’yı yerleştirmiştir. Bu açıklama ile Koenlerin, niçin Yisrael milletinin içinde özel bir göreve sahip olduklarını daha iyi anlayabiliriz.

Şimdi beraha metninin farklılığını açıklayalım, “bikduşato şel Aaron” “Aaron’un kutsiyeti ile”, Aaron’un kutsiyeti, midat aava’dan (sevgiden) gelmektedir. Beraha bu sebeple “beaava” kelimesi ile bitmektedir. 

Bir başka deyişle, Birkat Koanim berahasının temeli, Aaron aKoen’in kutsiyetidir.

Aaron’un ellerini kaldırıp halka beraha vermesi, Moşe Rabenu’nun ellerini kaldırarak Amalek ile savaşmasıyla paraleldir. Moşe Rabenu’nun ellerinin yukarıda olması, savaşın kazanıldığına dair bir işaretken, ellerinin aşağıda durması tam tersine işaret etmektedir. Aslında Moşe Rabenu’nun elleri değil, halkın tek yürek olup yaptıkları dualar, savaşın kazanılmasını sağlamaktadır.

Koen olmayan bir kişi de Aaron aKoen’in öğrencisi olabilir. Aaron aKoen’in dünyaya öğrettiği dersi öğrenmek ve her gün tekrarlamak bizlere çok şeyler kazandıracaktır.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

Moşe, abisi Aaron’un bir korban konusunda hata yaptığını düşünür ve onu eleştirir. Aaron yaptıklarının doğru olduğunu açıklar. Ve ardından Tora şöyle der: “Moşe duydu ve onayladı.” Vayikra 10:20 Moşe’nin bu tepkisinden nasıl bir hayat dersi alabiliriz?

Çoğu kişi, hatalı olduğunu anladığında, savunmacı olur. Hatalarından dolayı mahcup olurlar-- ve gerçeklerle yüzleşmek yerine kendilerini korumaya veya karşısındaki kişiye karşılık vermeye çalışırlar. Bu eğilimin farkındaysak, içimizdeki bu dürtüyü kontrol edebiliriz ve daha yerinde cevaplar verebiliriz. Tartışmaların amacı anlaşılırlık ve gerçeklik olmalıdır, kendi egomuzu savunmak olmamalıdır.

Sforno, Moşe’nin Aaron’un ona verdiği açıklamalar sonucunda içinde bir mutluluk olduğunu açıklar. Aaron’un kararındaki haklılığı onu keyiflendirir.

İşte bu mükemmel ve çok yüksek seviyede bir tepkidir. Moşe gerçekliği ve bilgeliği çok severdi-- aynı Abisi Aaron’u sevdiği gibi-- ve hem hatalı hem de pişman olmasına rağmen yine de keyiflenmiştir. Amacımız gerçekler ve açıklık için çabalamak ve egomuzu kontrol altında tutmak olmalı.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Koanim, Mişkan'ın içine yerleştirilen yeni mizbeah'ın üzerine korban (hayvanlar) koydu. Bir nes (mucize) oldu. Tanrı’dan ateş geldi ve bütün korbanı yaktı. Bene Yisrael mutluydu. Dediler ki: "Tanrı O'nun için kurduğumuz Mişkan'ı beğendi! Bu yüzden korbanı yakmak için ateş gönderdi."

Tanrı’ya teşekkür ettiler. Nadav ve Avinu, Aaron'un oğullarıydı. "Biz de Tanrı'ya bir armağan verelim!" dediler. Mişkan'daki en kutsal odaya, kodeş akodaşim'e girdiler. Tanrı'ya armağan olarak baharat yaktılar. Ama Tanrı "Ben onlara bunu yapmaları için izin vermedim!" dedi. Nadav ve Avinu bu günah yüzünden cezalandırıldılar. Aaron bunu öğrenince şikayet etmedi:

"Tanrı'nın oğullarımı cezalandırması doğruydu. Bir daha kimse en kutsal odaya girmeye cesaret etmeyecek. Ve kimse izinsiz korban getirmeye cüret etmeyecek!" dedi. Tanrı Moşe'ye: "Kardeşin Aaron bir tsadiktir. Şikayet etmediği için onu ödüllendireceğim." dedi.
Tanrı Moşe'ye şöyle öğretti: "Bene Yisrael kaşer olmayan hayvanları yiyemez.

Bir hayvanı kaşer yapan iki şey vardır:
1. Çift tırnaklıdır: Yani ayakları yarıktır.
2. Geviş getirir: Yani hayvan yiyeceğini yutar sonra tekrar ağzına geri getirir, bir daha çiğner. Bunu birkaç kere yapar. Balık, ancak yüzgeçleri ve pulları olduğu takdirde kaşer'dir. Yalnızca bazı kuşlar kaşer'dir." Böcekler ve solucanlar hiçbir zaman kaşer değildir. Bazen meyve ve sebzelerde böcekler bulunur. Yemeden önce hangi meyve ve sebzelerin kontrol edilmesi gerektiğini biliyor musunuz?

BİR HİKAYE
KUŞLAR

 

Sınıf gezilerine bayılırım. Hem tatil yapar, hem de biraz dinlenmiş oluruz. Kim bir doğa parkından, küçük bir sinek veya kuştan hayatımdaki en önemli derslerden birini öğrendiğimi bekleyebilir ki?

Kafanızı daha karıştırmadan açıklayayım. Gezimiz Altın Göl doğal parkındaydı. Herkes harika vakit geçiriyordu. Çok güzel bir bahar günüydü ve taze açmış çiçeklerin arasında, çeşit çeşit hayvan ve kuş bizlere adeta rehberlik ediyordu. Doğal bir harikalar diyarındaydık. Bizden başka sadece tek bir sınıf vardı. Dolayısıyla neredeyse bütün park bize aitti. 
Parıldayan göle doğru giden patikayı indik. O sırada bir vızıldama duydum. Ah! Artık çok geçti... sivrisinek beni sokmuştu. Etrafıma bakındım ve yalnız olmadığımı gördüm. Bütün yol boyunca çocuklar kaşınıyor, hoplayıp zıplıyordu. Görünüşe göre herkes sivrisineklerden rahatsız olmuştu. 
Rehberimiz havaların normalden sıcak olması yüzünden, sivrisineklerin bu yıl erken ortaya çıktıklarını anlattı. 
Bu ne acı! Böceklere aldırmamaya çalıştık ama bu zordu ve artık gezi eskisi gibi değildi. Aniden çantamda sivrisinek kovucu olduğunu hatırladım. Daha önce hiç kullanmadığım için orada olduğunu unutmuştum. İşte şimdi kullanmanın tam sırasıydı. Kendime sürdükten sonra, sınıf arkadaşlarımla da paylaştım. Arkadaşlarım da mutlulukla sürdüler. 
"Lora, bizlerle paylaştığın için sana çok teşekkür ederiz" dediler. 
Şimdi, sivrisinekler olmadan gezinin tadını çıkartabilirdik. Kendimi günü kurtaran bir kahraman gibi hissediyordum. 
Tam kapağı kapatıyordum ki tanımadığım bir çocuğun yaklaştığını gördüm. Bu diğer sınıftan bir kızdı. "merhaba" dedi bana, "sende sivrisinek ovucu olduğunu gördüm. Acaba ben de bir parça kullanabilir miyim?" diye sordu. 
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kendi sınıfımla paylaşmaktan hiç tereddüt etmemiştim. Ne de olsa hepsi benim arkadaşlarımdı. Ama şimdiki durum farklıydı. Bu çocuklar yabancıydı, ayrıca geri kalanını belki sonradan bize lazım olacaktı. 
"Şey, üzgünüm" dedim. "Ben de çok az kaldı. Sanırım veremeyeceğim".
Kız hayal kırıklığına uğramış biçimde geri döndü. Ben de kendimi kötü hissettim ama ne yapabilirdim ki? Kendi başının çaresine bakmalıydı diye düşündüm. 
Yolda biraz daha ilerlemiştik ki, rehberimiz birden heyecanlandı. Hepimizin sessiz olmasını isteyerek gölüm üstündeki otların arasında duran beyaz kuşlara işaret etti. Anne kuş yavrularını besliyordu. Çok sevimliydiler. 
Sınıfın akıllı öğrencilerinden arkadaşım Reni, "Bunlar Hasida kuşu. Tora sınıfında öğrenmiştik" dedi. 
Ne kadar da ilginç. Ama bir dakika diye düşündüm kendi kendime. Biz bu kuşların yırtıcı davranan ve bu nedenle kaşer olmayan kuşlar olduğunu öğrenmemiş miydik? Ama bu anne kuş yavrularını beslerken son derece iyi ve sevimli görünüyordu. 
Bunu Reni'ye söylediğimde şaşırmadı. "Kendi türüne iyi davranabilir ama diğer kuşlara karşı böyle değil. İşte onların yırtıcı sayılmasının nedeni bu." diye açıkladı. 
Artık ilerleme zamanıydı. Yoldan inmeye başlarken arkamı döndüm ve diğer sınıfın da bizi takip ettiğini gördüm. Onlar hala, artık bizi rahatsız etmeyen sivrisineklerle boğuşuyordu. Çoğu kaşınıyordu. Hatta bazı kızların ağladığını bile gördüm. "çok kötü" diye düşündüm. "ama sonuçta bu benim problemim değil mi? Ne de olsa kendi arkadaşlarıma yardım ettim..."
Ama tam o sırada anladım. Ben tam da Hasida kuşu gibi davranıyordum. Sadece kendi arkadaşlarıma iyi davranıyor, diğerlerinin iyiliğini düşünmüyordum. Yolda kalakaldım ve bunu düşünmeye başladım. 
"Haydi Lora. Hayal kurmayı bırak, ilerliyoruz!" dedi arkadaşlarımdan biri. 
"Tamam, geliyorum" dedim. Sınıfı yakalamak üzere hızlanacaktım ki, bundan önce yapacak önemli bir işimin olduğunu fark ettim. 
"İşte, alabilirsin. Sanırım burada kalan hepimize yeter" dedim, demin bana ilacı soran diğer sınıftan gelen kıza. Oldukça şaşırmışa benziyordu. Şimdi kendimi diğer sınıfı da kurtaran bir kahraman gibi görüyordum.
"Hey nerelerdeydin?" diye sordu Reni geri döndüğümde. 
"Şey..." diye gülümsedim, "sadece küçük bir kuşun bana söylediklerini yapıyordum..."