Haftanın Peraşası BülteniYisrael halkına, her kişinin yarım gümüş şekel ile Mişkan'a katkıda bulunması söylenir. Mişkan'daki su havuzu, mesh yağı ve tütsüsü ile ilgili talimatlar verilmiştir.

Bu Hafta İçin Saatler

16 ADAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

17:02

18:14

-----

Yeruşalayim

17:07

18:19

Tel Aviv

17:18

18:16

3 MART

Tel Aviv

17:23

18:21

İstanbul

18:42

19:23

2018

İstanbul

18:50

19:31

İzmir

18:45

19:36

İzmir

18:52

19:43

Kİ TİSA- כי תשא



Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Şemot 30:11-34:35)

 


Yisrael halkına, her kişinin yarım gümüş şekel ile Mişkan'a katkıda bulunması söylenir. Mişkan'daki su havuzu, meshetme yağı ve tütsüsü ile ilgili talimatlar verilmiştir. "Bilge yürekli" zanaatçılar Betsalel ve Aoliav, Mişkan'ın inşaatı ile görevlendirilirler ve halka Şabat'a uyması tekrar emredilir.

Moşe Sinay Dağı'ndan beklenen zamanda dönmeyince, halk altın bir buzağı yapar ve bazıları ona doğrudan tapar. Tanrı, doğru yoldan sapan ulusu yok etmeyi önerir; ancak Moşe, onlar için araya girer. Moşe dağdan inerken, üzerinde On Emir'in hak edilmiş olduğu Tanıklık Levhaları'nı taşımaktadır. Halkı putun etrafında dans ederken görünce, levhaları kırar, Altın Buzağı'yı öğütür ve başlıca suçluları ölümle cezalandırır. Sonra Tanrı'ya doğru döner ve şöyle der: "Eğer günahlarını bağışlarsan [çok iyi]. Yoksa lütfen beni yazmış olduğun Kitabın'dan sil!" (Şemot 32:32).

Tanrı affeder; ama halkın günahlarının birçok nesil süresince hissedileceğini söyler. Tanrı önce onlarla birlikle meleğini göndermeyi önerir; ama Moşe, Tanrı'nın, Erets-Yisrael'e giderken Halkı'na Bizzat eşlik etmesi için ısrar eder.

Moşe iki yeni levha hazırlar ve bir kez daha dağa tırmanır. Tanrı orada anlaşmayı bu İkinci Levhalar'a tekrar yazar. Dağda iken Moşe'ye İlahi Merhametin On Üç Niteliği hakkında bir vizyon da gösterilir. Geri döndüğünde Moşe'nin yüzü öylesine ışıldamaktadır ki, yüzünü bir maskeyle örtmek zorunda kalır. Bu maskeyi sadece Tanrı ile konuşurken ve halkına Tanrı'nın kanunlarını öğretirken çıkaracaktır.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VAYİŞLAH AHAV


Bu Aftara Krallar kitabının birinci bölümünün on sekizinci perekne tekabül eder. Bu Aftara Eliyau Anavi ile yabancı peygamberlerin arasındaki yarışmayı anlatır. Karmel dağında gerçekleşen yarıştan muzaffer çıkan Eliyau Anavi halka tesir etmeyi başarmış ve üç yıllık kıtlık sona ermiştir.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Aaron Akoen barış ve sevginin simgesidir. (Rav Moşe Benveniste (Z’’L)’nin yazılarından)

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
BİRLİKTELİK

 


Tora’da Şemot peraşalarında yer alan “mahatsit aşekel – yarım şekel” mitsvası çok ilginç bir mitsvadır. Bu mitsva insanları saymak için kullanılsa da aslında amaç “kapara” yapmaktır. Hemen ardından Kohenler’in ellerini yıkadıkları “Kiyor” adlı su deposunun tanıtımı vardır. Bunun ardından da “Ketoret” dediğimiz tütsünün nasıl yapılacağı açıklanmaktadır. Birbirlerine yakın pasukları “semuhim” esasına göre birbiriyle ilişkilendiren bilgelerimiz birbirlerine yakın bölümlerde de bir açıklama bulabilmektedirler.

Tanrı burada “saymak” fiili yerine “yükseltmek” fiilini kullanmıştır. Halbuki Bamidbar peraşalarında saymak “tifkod” fiili kullanılarak gerçekleşmektedir. Burada sayılması gereken yirmi ile altmış yaş arası erkekler olmasına rağmen “tisa et roş” başların yükseltilmesi kavramı vardır. Bu da acaba sadece kabile başkanlarına yönelik bir emir olarak mı karşımıza çıkmaktadır?

Eğer yarım şekel tsedaka olarak verilecek ve kapara olacaksa neden miktar bu kadar az seçilmiştir? Mişkan’ın bütün objeleri başka yerlerde tanıtılırken “kiyor” neden özellikle burada tanıtılmaktadır?

Görüldüğü gibi sorular oldukça fazladır ve bunu anlayabilmek için aydınlanmaya ihtiyaç vardır. Gemara Masehet Berahot’ta “Tsibur”, “Kahal” veya “Eda” olarak tanımladığı birlikteliğe göndermeler yapmaktadır. Bir kişinin yalnız başına Tefila yaptığı zaman bunun kabul edilmesi mümkündür ama çok kolay değildir. Ama tsibur ile yapılan Tefila daha fazla kabul görmektedir. Yahudilerin birlikte olduğu yerde Şehina da bulunmaktadır. Hatta devamlı bir birlikte minyanın olduğu yerde Şehina daha önce gelerek onları beklemektedir.  

Noam Elimeleh adlı kaynak bizlere “Kol Yisrael” adlı bir oluşumdan söz eder. Bu oluşumda yargı yoktur onun yerine merhamet vardır. Beraha vardır. Bunu elde etmenin yolu da sadece birlik olmaktan geçmektedir. Mezeritch Magid’i bir arada birlik içinde dua eden bir minyan içine meleklerin “serafim” dediğimiz özel meleklerin bile girmesinin mümkün olamayacağını Keduşa’nın çok yüksek düzeyde olduğunu öğretir. Bu topluluğa olumsuz güçlerin intikali ise imkansızdır.

Tahara yani saflık deyince hepimizin aklına “mikve” gelir. Pasuk “Mikve Yisrael Ad…” demektedir. Buradan hareketle saf olmak için iki tür mikve vardır. Birincisi su ile mikve yapmaktır. Diğer Mikve ise Yisrael’dir. Birlik içindeki topluluk Mikve etkisi yaratır, saflaştırır. Bu birliktelikte olmak için bilge olmaya gerek yoktur. En basit, bilgisi sınırlı bir Yahudi bile birlik içinde olduğumuzda bu kutsallıktan faydalanır. Şimdi bu bilgilerin ışığında pasukları bir kez daha okumaya çalışalım.

“Ki Tisa - yükselteceğin zaman.” Burada yükselteceğin Bene Yisrael’dir. Onun “Roş”a doğru yükselmesi gerekir. Gemara Tefila’nın “behoved Roş – ağırbaşlı bir şekilde” yapılması gerektiğini öğretirken bilginler buradaki “roş” sözcüğünün galut içinde olan Şehina olduğunu öğretir. Yani Tefila sırasında sadece kişisel isteklerimiz için değil Şehina için de birlik içinde dua etmemiz beklenir. Bunu da birlik içinde “Kol Yisrael” kavramını oluşturmak suretiyle yapabiliriz. Bunu yapabilmek için de pasuk bizlere “mahatsit aşekel” kavramını öğrenmemizi önermektedir.

Tam şekel zaten bir bütündür. Tamamlanmak için başkasına ihtiyaç göstermez. Ama yarım şekel tamamlanmak için başkasını yükseltmek gerektiğinin işaretidir. Yarım şekel birbirimizi tamamladığımızı göstermesi açısından önemlidir. Yarım şekel “kol Yisrael arevim ze baze” ilkesinin açıkça uygulama alanı bulmasıdır. Bu gerçek bir kapara olarak bilinmelidir. Buradan hareketle takibindeki bölümün neden Kiyor olduğunu anlamak da mümkündür. Burada Kiyor mikve kavramına gönderme yapmaktadır. Birliğin mikve kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Şimdi sıra Ketoret’e gelmiştir.

Ketoret on bir baharattan oluşur. Bunlar içinde “helbena” dediğimiz baharat berbat kokulu bir üründür. Ama birlikte olduğu zaman muhteşem bir koku oluşturur. Yahudilerin içinde davranışları ve bilgisi henüz istenen derecede iyi durumda olmayanlar elbette vardır. Ama birlikte “kardeşlik” içinde bulunduklarında inanılmaz yüksek düzeyde bir Keduşa oluşturabilirler.

Rabiler Mikve’ye giren bir kişinin kavana tutsa da tutmasa da Mikve ritüelinin gerçekleştiğini öğretirler. İşte kardeşlik içinde dua eden, Tora öğrenen, birlikte bir mitsva yapan topluluğa dahil olan fazla bilgili olmayan hatta hiçbir şey anlamayan bir kişi bile bu kutsallıktan yararlanır. David Ameleh Teilim 119’da “haver ani lehol aşer yereuha–senden korkanların bir arkadaşıyım” ifadesini kullanırken Tanrı’dan korkan bir topluluğun içinde olabileceğini söylemektedir.

Minyan kavramının kaynağı son derece ilginçtir. Erets Yisrael’e gönderilen on iki öncüden iki tanesi olumlu ama on tanesi olumsuz haber getirir ve kutsal topraklara giriş kırk yıl gecikir. Minyan kavramını da bu on tane öncü oluşturur. Bilginler on öncünün bile birlik içinde birlikte dua etmeleri halinde dualarının kutsallığının çok yüksek olacağını öğretirken bu kadar olumsuz olmayan kişilerin birliğinin nasıl bir Keduşa ortaya çıkaracağını tahmin etmemizi isterler. 

Sinagogta genellikle sıkıntı çektiğimiz konulardan biri “amen” söylemek ile ilgilidir. Nedense bu sözcüğün söylenmesi gereken yerlerde “amen” dememek için kendimize geçerli olmayan sebepler bulmaya çalışırız. Kadiş gibi Amida tekrarı gibi mutlaka “amen” söylenmesi gereken yerlerde ya sohbet eder ya da sessiz kalırız. Özel dualar edilirken, Refua okunurken “amen” demek suretiyle duaların kabulü daha mümkün iken bunu yapmaya yanaşmayız. Ben İş Hay “amen” sözcüğünün değerini anlatırken bu sözcüğün yargının yumuşatılması konusunda büyük etkisinin olduğunu ifade eder. Şöyle ki Tanrı’nın isimlerinden olan “A-do-nay” sayısal olarak 65’e denktir ve yargı özelliğini temsil eder. Hepimizin bildiği “Şem Avaya” yani dört harfli isim ise 26 sayısına denk gelir ve merhametin ismidir. Bu ikisinin toplamı 91 sayısını verir ki bu sayı “amen” sözcüğünün sayısal değeridir. İki ismin birleşimi aynı zamanda yargının tatlılaşması sonucunu doğurur ki Bene Yisrael bu konuya çok fazla önem vermelidir. O halde yukarıda yargıya tabi tutulan bir kişinin dünyamızda refua veya başarı için dua okunurken katılacağımız “amen” ile yargısının daha yumuşayacağını ve günün birinde buna bizim de ihtiyacımız olabileceğini düşünenimiz var mıdır? Küçük bir çocuğun “amen” ile dualara katılması bile göksel kapıların açılmasına yardımcı olmaya yeterlidir. 

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

 


‘’Tanrı Moşe’ye şöyle dedi:

Ve sen bene-Yisrael'e şöyle de: Ancak Şabatlarımı koruyacaksınız, çünkü sizlerle aramda nesilleriniz boyunca, benim sizi kutsal kılan Tanrı olduğumu bilmeniz için işarettir o.’’ (Şemot31:12-13)

Acaba Şabat’ın, Tanrı ile Bene-Yisrael arasındaki anlaşmanın sembolü olması ne demektir?
Hafets Hayim, bu konuda iki benzetme verir:


İki kişi nişanlı iken, birbirlerine hediyeler verirler. Aralarında bazı zorluklar çıksa da, hediyeler hedeflerinde kaldığı sürece, evlilik planlarında bir değişiklik olmadığı anlaşılır. Ancak hediyeler geri verildiği andan itibaren, aralarındaki ilişkinin sona ermeye yakın olduğu belirgin hale gelir. Benzer bir şekilde, bir kişi Şabatı koruduğu sürece Tanrı ile arasındaki yakın ilişki devam etmektedir. Talmud, Şabatı, Tanrı'nın bene-Yisrael'e vermiş olduğu özel bir hediye olarak tanımlar. Bir kişi, kendisine verilen hediyeyi geri verdiği taktirde, ilişkide bazı zorlukların mevcut olduğu anlaşılır.

Diğer benzetme ise:
Bir kişi yeni bir dükkan açtığı zaman, kapıya bir levha asarak, herkesin, bunun ne tür bir dükkan olduğu hakkında bilgi sahibi olmasını sağlar. Bir terzinin kapısında oranın bir terzi dükkanı olduğu, bir kunduracının kapısında da oranın bir kunduracı dükkanı olduğunu belirten işaretler asılıdır. Bir süre için seyahate bile çıksa, kapının üzerindeki levha yerinde olduğu sürece, herkes o kişinin bir süre sonra döneceği konusunda hemfikirdir. Ancak kapıdan levhayı kaldırıp bir yolculuğa çıktığı zaman, o kişinin bir daha dönme ihtimalinin zayıf olduğu açıktır.

Bu örnekleri verdikten sonra Hafets Hayim sözlerini şöyle sürdürür:

 "Şabat'ı gözettiğiniz zaman, Tanrı'nın dünyayı altı günde yaratıp yedinci günde işlerini durdurduğuna dair şahitlik etmektesiniz.   Şabat'ı korumanız, bu gerçeği kabul ettiğinizin bir ifadesidir. Şabat'ı koruma konusunda titizlik göstermeyen bir kişi bu işareti üzerinden çıkarmış gibidir. Şabatın bu denli önemli olmasının sebebi budur."

Çağlar boyu Şabat, aile ve cemaat için odak noktası olarak kalmıştır. Şabat, ailenizin Yahudi geleceği konusunda yapacağınız listenin en başında gelmelidir. Peraşanın devamında Şabat’la ilgili şu emre rastlarız: 

İsrailoğulları,  nesilleri boyunca ebedi bir antlaşma olarak Şabat’ıkutlayarakŞabat’ı gözetsinler. [Şemot31:16)

Tora’da dile getirilen bu cümlede sanki dile getirilen bir tekrar görmekteyiz. Bu cümlede İsraeloğullarına ‘’Şabat’ı kutlamak ‘’ ve ‘’Şabat’ı gözetlemek’’ gerekliliğinden bahsedilmektedir. Nasıl bir insan Şabat’ı yapabilir ve Şabat’ı gözetleyebilir? Tora’nın bu emrini nasıl yerine getirebilir?

Hasidik öğretileri ile insanlara ışık tutan Rabi Levi Yitshak Berdiçev bu cümleyi şu şekilde yorumlar: Tora bize Şabat’ı kutlamamız konusunda bize emir vermiştir. Şabat’ı yaşadığı sürece, kişi ruhsal olarak farklı bir boyuta geçecektir. Ruhsal olarak aldığı bu haz ve yaşadığı deneyim sonucu öteki hafta Şabat’ı gözetlemek isteyecektir. Bir hafta sonraki Şabat’ı yaşama arzusu sayesinde bu durum nesilden nesle devam eden bir zincir haline dönüşecektir.

Şabat ile ilgili çok kanunlar mevcut olması nedeni ile bazı insanlar, Şabatı korunmasının zor olduğunu çok büyük fedakarlık yapılması gerektiğini düşünürler. Şabatı kutladıkları andan itibaren, muhteşem bir deneyim ve haz duymaya başlarlar. Şabat sofrası, Şabat günü yapılan özel ritüeller ve Şabat duaları kişiye ruhsal anlamda enerji verir. Şabat günü boyunca edilen Tora sözcükleri kişiye bilgelik ve ailesi ve dostları ile birlikte harcadığı zaman zevk verir. Şabat’ı kutlayan ve Şabatı verdiği hazı tadan bir kişi Şabatsız bir yaşamı hayal bile edemez. Şabat olmadan yaşamın bir tadı olmadığı bilincindedir. Tüm hafta boyunca Şabat gününün gelmesini arzular ve burnunda tüter. Bu bakımdan Şabat diğer günlerin merkezi olup Şabat gününün kazandırdığı ruhsal enerji haftanın diğer günlerine enerji verir. O bakımdan Şabat’ı gerçek anlamı ile yaşayan kişi diğer Şabat’ı iple çeker ve gelmesini hayal eder.

İşte Tora’da belirtilen bu cümlenin anlatmak istediği kısaca şu şekilde özetlenebilir: Yisraeloğulları Şabat’ı yaşadıkça gelecek nesiller de Şabat’ı korumak isteyecektir. Şabat’ın verdiği enerji hissedildikçe diğer nesillerde bu enerjiden ilham alarak devam etmek isteyeceklerdir. Bu zincir halkası ebediyete kadar devam edecektir.

Bu verilen mesaj genel olarak Yahudilik’te önemli bir ders vermektedir. Uygulamamız gereken mitsvalar, kanunlar, gelenek ve göreneklerimiz mevcuttur.  Başlangıçta mevcut olan bu kuralları uygulamanın mümkün olmadığını, çok zor olduğunu düşünürüz.  Kuralları uygulamaya başladığımız an tüm bu önyargılar ortadan kalkar. Bu kurallar yaşamamızın ayrılmaz bir parçası haline gelir. Mitsvaların fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duygusal olarak yaşamımıza renk kattığını görmeye ve İç dünyamıza neşe ve güç kaynağı olduğunu anlarız.  Mitsvaları uyguladıkça aldığımız hazdan dolayı başka bir mitsva yapma istediğimiz ortaya çıkar. Rabilerimizin belirttiği gibi ‘’Mitsva goremet Mitsva’’ Yapılan her mitsvanın sonucu başka bir mitsva yapmamıza neden olur.

On yedinci yüzyıl yorumcularından Rabi Yitshak Kardoso , 613 mitsva’dan birkaç  tanesini zorluluklarından dolayı uymayan kişi için diğer mitsvalarıda yaşamı ile bağdaştıramaz. Birkaç tane Mitsva’yı uygulayan ve önyargısı olmayan kişi uzun vadede diğer mitsvalarla yaşamını bağdaştırma arzusundadır. İnsanların bu şekilde davrandıklarını çok sık görürüz.  Olumlu bir bakış açısı ile coşkulu bir şekilde tüm arzusu ile mitsva yapmaya gayret eden kişi aynı coşku ve istekle diğer mitsvaları uygulamak ister. Mitsvaları negatif bir bakış açısı ile gören kişi ise aynı önyargı ve olumsuzlukla diğer mitsvalara yaklaşır ve onlardan uzak durmak adına çeşitli bahaneler sunmak ister.

Yahudi ebeveynlerin çocuklarına vermeleri gereken en büyük miras olumlu bir bakış açısı ile coşkulu bir şekilde mitsvaları uyguladıklarını görmelerini sağlamak ve özellikle büyük bir istekle Şabat’ı kutladıklarını göstermeleri gerekmektedir. Bu coşkuyu gören çocuklarımız aynı istek ve arzu ile Şabat’ı ve Mitsvaları uygulamak ve yaşamlarının bir parçası haline getireceklerdir. Bu şekilde mitsvaların ve Şabat’ın değeri anlamış olacaklar ve nesilden nesle aktarılan bu duygu sayesinde Tanrı ile aramızdaki antlaşma ebedi olarak devam edecektir.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 


 “...Doğal yeteneğe sahip herkesin kalbine de akıl bahşettim.” Şemot 31:6

Tora acaba neden her doğal yeteneğe sahip olan kişilere ön koşul olarak onlara Tanrı’nın bilgelik bahşedeceğini söyler.

Rabi Hayim Şemuelevitz şöyle öğretir: Buradan öğreniyoruz ki birisinin zaten bilge olması lazım ki bilgeliği elde etsin. Peki bu bilgelik nedir? Yürekten gelen bilgelik isteğidir!

Bu isteğin ne olduğunu şöyle yani Aman’ın kendi onuru için olan isteği yardımıyla resmedebiliriz. Güç bakımından Kral’ın yanında ikinci adamdı ve de 127 ülkenin nüfusunun tamamı onun önünde eğiliyordu. Ancak, Mordehay onun önünde eğilme konusunda ona karşı çıktığından kendi onurunun hiçbir şey olmadığını söyler çünkü sadece bir kişi tarafından bile olsa onurlandırılmıyorsa onun onuru hiçbir şeydi. Aynen bu şekilde, Bilgelik aşkıyla yanıp tutuşan birisi her bilmediği bir bilgi için içinde büyük bir eksiklik hisseder. İşte bilgeliğe karşı bir sevginiz varsa, Tanrı hep daha fazlasını verecektir.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Tanrı: "Mişkan için bir kiyor yap." dedi. 
Kiyor, içi su dolu bir depoydu.

Muslukları vardı.
Avluda dururdu.
Tanrı: "Koanim her gün ellerine ve ayaklarına su dökmeli.
Ancak o zaman Mişkan'da çalışabilirler." dedi.
Moşe Ar Sinay'daydı.
Luhot'u almaya gitmişti.
Yisrailoğulları: "Moşe'ye ne olduğu
 Geç kaldı! Belki de geri dönmez.

O yokken bize kim yardım edecek" dediler.

Erev rav şöyle dedi:
"Bir fikrimiz var! Moşe geri dönünceye kadar kendimize bir yardımcı yapabiliriz."

Erev rav, Aaron'a: "Altından bir şekil yapalım!" dedi.
Aaron altından bir buzağı yaptı.
Erev rav: "Buzağı bir tanrıdır!" dedi.
İsrailoğulları'ndan bazıları onlara inandı.
Buzağının önünde eğildiler.
Moşe luhot'la geri döndüğünde, altın buzağının etrafından dans eden insanlar gördü.
O kadar öfkelenmişti ki luhot'u kırıp parçaladı.
Sonra da: "Buzağıyı yakacağım!" dedi.
Moşe, Tanrı'ya dua etti:

"Lütfen Tanrım, Bene Yisrael'i ölümle cezalandırma!
Altın buzağı avera'sı (günah) için onları affet!"
Tanrı: "Bene Yisrael'i yok etmeyeceğim. Yine Ar Sinay'a gel.
Sana yeni luhot vereceğim." dedi.
Moşe Bene Yisrael'e yeni luhot getirdi.
Yüzü güneş gibi parlıyordu.
Bene Yisrael: "Moşe'nin yüzüne bakamıyoruz. Çok parlak!
O kutsal bir adam." dediler.
O andan itibaren Moşe yüzünü örttü.

BİR HİKAYE
PROBLEM ÇOCUK

 

Serin, güneşli bir öğlendi. Mişel Fins ve arkadaşı Dani, futbol antrenmanlarından sonra evlerine doğru yürüyorlardı. İki çocuk da, yorucu ve dinamik bir çalışmanın ardından çok yorulmuşlardı. Çoğu zaman, antrenmanlarından sonra, birbirleriyle konuşamayacak kadar yorgun hissederlerdi kendilerini. Çocukların uğraşmak isteyecekleri en son şey, o anda arkadan adım adım yaklaşan Sami gibi, insanı sinirlendiren biriyle uğraşmaktı. 

Çocuklar daha onu fark etmeden, Sami gizli gizli gelip onları " Boo!" diye bağırarak, korkutmayı başarmıştı bile. Çocuklar arkalarında döndüğünde, Sami, çıkarabileceği en tiz sesiyle, "Koktunuz değil mi?" diye kıkırdamaya başladı. 
Dani, kanının kaynadığını ve tüylerinin diken diken olduğunu hissetmeye başladı. Ama Mişel, sakince, kısa boylu çilli çocuğa baktı ve hatta gülümseyerek, "Merhaba Sami. Nasılsın?" dedi. 
"Sana ne!" diye cevap verdi çocuk sinir bozucu bir şekilde. 
"Şuna haddini bildirelim mi?" diye söylenmeye başladı Dani arkadaşına. 
Ama Mişel, sabırla başını iki yana salladı ve Sami ile normal bir sohbete başlamak için çaba sarf etti. Ama Sami'nin tek ilgilendiği, saçma şakalar yapmak, çocuklara isim takmak ve sürekli etrafını rahatsız edecek hareketler yapmaktı.
Aradan dakikalar geçti ve Dani patlayacağını hissetti. Çocuğun nasıl bu kadar rahatsızlık verebildiğine hayret etmişti. Ama asıl hayret ettiği, arkadaşı Mişel'in ona gösterdiği sabırdı. Mişel hiç sinirlenmemiş, hatta Sami'nin saçma şakalarına sırıtmıştı bile. Bir süre sonra, Sami en sonunda sıkıldı ve başka birini rahatsız etmek için çocukların yanlarından ayrıldı. Çocuklar, yorgunlukla evlerine doğru gitmeye devam ettiler. 
Dani, bir mendil çıkartıp alnını sildi. "Bu sinir çocuğa nasıl bu kadar sabırlı davranabildin? " diye sordu arkadaşına. 
Mişel omuzlarını silkti. "Bunun nesi zor ki? İnsanların Sami'ye zor dayanabildiğini biliyorum ama herhalde o da bir gün büyüyecektir. Herkes zavallı çocuğa sinirleniyor. Ben de onun şakalarına gülümseyerek ve kendini iyi hissetmesini sağlayarak, çocuğu biraz rahatlatmak istedim."
Dani, düşünceli bir şekilde durdu. " Sanırım, bu bakış açısından düşününce, ne demek istediğini anlayabiliyorum. Sami'nin espri anlayışını çok sevmesem de, sanırım onda bir sorun yok. Arada bir onun şakalarına gülebilirim belki de..."