Haftanın Peraşası BülteniTanrı, Moşe'ye Menora'daki "daimi kandili" besleyecek saf zeytinyağını Bene-Yisrael'den almasını söyler. Aaron bu aleviher gün, yakacak ve kandil "akşamdan sabaha" yanacaktır.

Bu Hafta İçin Saatler

9 ADAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:56

18:09

-----

Yeruşalayim

17:02

18:14

Tel Aviv

17:12

18:11

24ŞUBAT

Tel Aviv

17:18

18:16

İstanbul

18:34

19:15

2018

İstanbul

18:42

19:23

İzmir

18:36

19:27

İzmir

18:45

19:36

TETSAVE- תצוה


28 ŞUBAT 2018 ÇARŞAMBA TAANİT ESTER
1 MART 2018 PERŞEMBE PURİM – 2 MART 2018 CUMA PURİM ŞUŞAN

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Şemot 27:20-30:10)

 


Tanrı, Moşe'ye Menora'daki "daimi kandili" besleyecek saf zeytinyağını Bene-Yisrael'den almasını söyler. Aaron bu alevi her gün, yakacak ve kandil "akşamdan sabaha" yanacaktır.

Koenler tarafından Mişkan'da hizmet ederken giyilmesi gereken giysiler tarif edilir: Tüm Koenler: 1) Ketonet - ketenden uzun bir entari; 2) Mihnasayim - keten don; 3) Mitsnefet ya da migbaat - keten bir sarık ve 4) Avnet - bele sarılan uzun bir kuşak giyerdi.

"Koen Gadol - Baş Koen" buna ek olarak şunları giyerdi: 5) Efod - mavi, erguvani ve kırmızıya boyanmış yün, keten ve altın ipliklerle dokunmuş, önlüğe benzer bir giysi; 6) Hoşen - üzerinde Yisrael'in on iki kabilesinin isimlerinin yazılı olduğu on iki değerli taş bulunan bir göğüslük; 7) Meil - eteğinde altın çanlar ve dekoratif narlar bulunan mavi yünden bir üstlük; 8) Tsits - alında taşınan ve "Tanrı için Kutsal" yazısını taşıyan altın bir levha.

Tetsave peraşası ayrıca Aaron ile dört oğlu Nadav, Aviu, Elazar ve İtamar'ın, yedi günlük Koenlik'e atanma törenlerini ve tütsünün (Ketoret) yakıldığı Altın Mizbeah'ı yapma konusundaki ayrıntılı talimatları da içerir.

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VAYOMER ŞEMUEL – ŞABAT ZAHOR

 


Tetsave peraşasının kendi Aftara’sı yerine Şabat Zahor nedeniyle Şemuel kitabının 15. Bölümünden “Vayomer Şemuel” parçası okunur. Purim, Amalek ve kral Şaul bağlantısı nedeniyle güne çok uygun bir bölümdür. Şemuel peygamber Amalek’in imha edilmesini Tanrı adına emreder. Şaul bunu gerçekleştirir ancak kralları Agag’ın hayatını bağışlar. Malları yok edeceği yerde yağma ettirir. Bu Şaul’un krallığının sonunun da başlangıcıdır. Rivayete göre Purim mucizesinde Yahudileri katletmeyi isteyen Aman’ın neslinin tohumları o zaman kral Agag tarafından atılmıştır.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Tolerans ve hukuk buluştular,  doğruluk ve barış birleştiler. (Teilim 85/11)

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK

 

Bu hafta okuduğumuz Tetsave peraşasında Tanrı Moşe’ye ağabeyi Aaron ve diğer Kohenler’e onur ve ihtişam için kıyafetlerin yapılması emrini vermektedir. Burada kullanılan ifade “lehavod ultifaret”dir. Her şeyden önce Kohen Gadol “gadol ador – zamanının en bilgesi” olmak durumundadır. İlk Kohen Gadol olan Aaron bu özelliğe uymaktadır. Kişi bu kadar özel olunca yapılan kıyafetler de özel olmalı ve dikimi “kavana” gerektirmelidir. Çünkü bu kıyafetlerin her birinde özel bir Keduşa, özel bir yetenek barınmaktadır ki bu kıyafetler Bene Yisrael’in günahlarını kapara yapmak için kullanılmaktadır. Midraş’a göre Bet Amikdaş’a giren kibirli bir insan Kohen Gadol’da bulunan “Tsits” ile karşılaşınca bütün gururu bir anda parça parça olmaktadır. Yürürken üzerinde bulunan zillerden dolayı ses çıkaran “Meil” “Laşon ara” günahını kapara yapmak için kullanılmaktadır. Kohen Gadol’un üzerinde taşıdığı “Hoşen” yanlış yargının sebep olduğu günahları kapara yapmaktadır.

Kohen Gadol tarafından onur ve ihtişam için giyilen “Mitsnefet” adlı başlık “gasut ruah” dediğimiz kibir ve gururun kaparası için kullanılmaktadır. Aslında Kohen Gadol’un kendisi de alçakgönüllü olmak durumundadır. Onur ve saygı aslında alçakgönüllü olanların hiç peşinde koşmadıkları bir özelliktir.  Burada bir çelişki ortaya çıkar. Hem bu günaha karşı olan Mitsnafet’i taşıyacaksın hem de kıyafetlerin sana onur ve ihtişam sağlayacak. Bu iki zıt durumun nasıl bir araya geleceği önemli bir sorundur. Aslında soruyu yanıtlamadan önce alçakgönüllü olmanın ne demek istediğine bakmak gerekir.

Alçakgönüllü olmak sahip olduğu özellikleri, yetenekleri, imkanları göz ardı ederek kendisinin bir toz zerresi olduğunu iddia etmek değildir. Anava sahip olduklarının üstünü kapatarak kazanılmaz.

Londra şehrinin baş hahamlarından olan Rabi Yehezkel Abrahamsky döneminde Bet Din bir Şohet’i görevinden azleder. Şohet buna çok içerler ve Bet Din kurumunu mahkemeye taşır. Avukat Rabi’nin kimliğini sorar o da ismini söyler. Avukat Rabi’ye “sen bu bölgenin en büyük Tora ve alaha otoritesi misin” diye sorunca Rabi tekrar “evet” yanıtını verir. Avukat oldukça şaşkındır. Tora “Yahudilerin “anav” olmaları gerektiğini emretmez mi” diye sorunca Rabi “benim “anav” olmam demek kim olduğumu gizlemek değildir” şeklinde cevap verir.  

Erets Yisrael’e gönderilen casusların tamamı büyük bilgelerdir. Bu öncüler orayı dolaşırlarken dev insanlarla karşılaşırlar. Dönüşlerinde durumu anlatırken orada devler gördüklerini onlar karşısında çekirgeler gibi hissettiklerini devlerin de kendilerini böyle gördüklerini naklederler. Burada yetser ara tarafından çok sevilen yanlış bir alçakgönüllülük yaklaşımı vardır. Öncüler bu sözleriyle kendilerine öz saygılarının kalmadığını göstermişlerdir. Öz saygısı olmayan kişinin karşısındakinden saygı beklemeye de hakkı yoktur. Bu yanlış davranışları Tanrı’ya güvensizlik yanlışını getirir. Yeoşua ve Kalev’in çabaları boşa gider. Sonunda o günah gerçekleşir ve kırk yıl çölde kalma cezası devreye girer. Gerçek alçakgönüllü kişi yeteneklerinin ve sahip olduklarının farkında iken kendisine de saygısını muhafaza eden kişidir.

Şimdi “anav” olabilmek için neler yapabileceğimize bakalım. Öncelikle kişi potansiyelini, gücünü kuvvetini, güçlü noktalarını ve en önemlisi hayattaki amacını bilmek zorundadır. Bunların hepsi de Tanrı’nın bir hediyesidir. Tanrı bunları verdiği gibi geri de alabilir. Mişna Masehet Sota’da Rabi Yeuda Anasi’nin vefatıyla alçakgönüllülük kavramının bittiğini söyler. Devamındaki Gemara’da Rav Yosef böyle söylememek gerektiğini kendisinin olduğunu ifade eder.  Rav Yosef büyük bir Gemara bilgini Tora konusunda bir devdir. Ancak zamanla görme yeteneğini kaybetmiş ve bütün Tora bilgisini unutmuştur. Rav Yosef aslında ona bakanların Tanrı’nın verdiği hediyeleri nasıl geri alabileceğini görmeleri gerektiğini ve ona bakan bir kişinin “anava” konusunda daha hassas olması gerektiğini öğretmektedir.

Alçakgönüllü bir insan başkalarına onur bahşetmekte zorlanmaz. Kibirli olan ise onur peşinde koşan bir zavallıdır. Çünkü sürekli olarak övgü bekler. Kibri onun güvende hissetmemesini sağlar. Alçakgönüllü olan insan sıkıntıları kendisini düzeltmek ve daha iyi bir hale getirebilmek için kullanırken kibirli insan sürekli olarak bunlardan şikayet eder. Kibirlinin sıkıntılara tahammülü yoktur. Pirke Avot’un dördüncü bölümünün ilk Mişna’sında Ben Zoma adlı bilge kimin onurlandırılacağını “ezeu mehubad” sorusuyla gündeme taşır. Yanıtı yine kendisi “amehabed et aberiyot – başkalarına saygı gösteren” şeklinde verir. Aslında yanıt “saygı gösterilen” olması gerekirken Mişna bunun doğru olmadığını başkalarını onurlandıran kişinin onurlandırılacağını öğretir.

Bereşit kitabında yer alan bir Midraş, Perat ile Hidekel nehirlerini karşılaştırır. Perat güçlü bir nehirdir ama sessizce akar. Bilge nehre neden sessiz aktığını sorunca nehir yaptıklarının onu anlatacağını ifade eder. Bilge Rabi Yeoşua daha sonra Hidekel nehrine gider ve çok sesli aktığını görür. Aynı soruyu ona da “neden gürültülü akıyorsun” şeklinde sorar. Nehir “gürültümle bana bakmalarını sağlıyorum” şeklinde yanıt verir. Eğer tsedaka kutusu ağzına kadar dolu ise ses yoktur. Aynı kutu boş ise müthiş gürültü çıkarır. Rabiler buna benzeterek boş insanların çok gürültü koparacaklarını dolu insanların ise bunu yapmayacaklarını öğretir. Boş insan kibirli insan bir yere girerken kendilerini fark etmeleri için elinden gelen her şeyi yapar. Çünkü onur son derece tatlı bir duygudur. “Anav” ve dolu insanın buna ihtiyacı yoktur. Sessizce olması gerektiği gibi ortama girer ve orada bulunur. Çünkü kendisine güveni de saygısı da tamdır. 

Tanrı için Teilim 24’deki bir pasuk “Ad… meleh akavod” demektedir. Tanrı kim olursa olsun onur vermeyi sever. Günün birinde Bene Yisrael’i lanetlemek için tutulan yabancı peygamber Bilam bu görevi yapmaya giderken Tanrı’nın meleği karşılarına çıkar. Bilam bunu göremez ama bindiği eşek bunu görür. Yolda eşek dile gelir ve “hayatı boyunca onu üzerinde taşıdığını hiç böyle bir şey yapıp yapmadığını” sorar. Bilam olumsuz yanıt verince gözleri açılır ve meleği görür. O melek daha sonra eşeği öldürür. Çünkü o eşeğin her geçtiği yerde “işte Bilam’ı susturan onu rezil eden eşek bu” şeklinde görülmesini istemez. Tanrı Bilam gibi birine dahi kavod veriyorsa bizlerin bu konuda çok daha dikkatli davranması gerekir.

Rabi Moşe Feinstein son zamanların en büyük bilgelerinden biridir. Günün birinde Bet Midraş’ta oturup ders çalışırken bir öğrencisi ona “Moşe saat kaç” diye sorar. Rabi “saat 9” diye yanıt verir. Orada olanlar öğrencinin yaptığı bu harekete büyük tepki gösterirler ancak Rabi neden gürültü yaptıklarını sorar. “Benim adım Moşe” şeklinde de cevabını tamamlar. Alçakgönüllülük insanı büyütür.

DİVRE TORA
Rav Selim Eskinazi
OR AGANUZ

 


Tetsave peraşasında, Toramız, Bet aMikdaş’taki Menora’nın ışıklarının “şemen zayit zah” yani saf zeytinyağından yapılmış kandillerden oluştuğunu öğretir.

Midraş Raba, Am Yisrael’in birçok lezzetli meyvenin içinden zeytine benzediğini öğretir. Nasıl ki zeytinden zeytinyağı üretmek için uzun bir prosedür uygulamak gerekiyorsa, ve zeytinyağı oluştuktan sonra, kandilin alevine otomatik olarak tutunabiliyorsa Am Yisrael’in içindeki ışığı çıkarmak için, Yahudi’nin içinde saklı olan “helek Elo-ka mimaal”ı yani maddiyatın içindeki neşamasının ışığını ortaya çıkarabilmek için ciddi bir prosedür uygulanması gerekir. Zeytinin ezilmesi ile beraber, içinde gizli olan zeytinyağına ulaşabilme, Am Yisrael’in nesiller boyunca çektiği acıların, sıkıntıların, sürgünlerin Am Yisrael’in içindeki ışığı açığa çıkarmasıdır.

Am Yisrael’in toplum bazında yerine getirmesi gereken tikun için, tamirat için bu benzetme kullanılsa da kişisel bazda içinde saklı ışığa ulaşabilmesi için has ve şalom sıkıntılar, acılar çekmesine gerek yoktur. Masehet Berahot 7a’da şöyle der: “tova mardut ahat belibo şel adam yoter mimea malkuyot”, insanın kalbinde hissettiği bir kerelik “hata yapmanın verdiği acı ve yapılan hatanın sebep olduğu pişmanlık duygusu”, 100 kerelik kırbaçtan daha iyidir.

Menoranın alevinin ve Yahudi’nin içinde saklı olan bu ışık, Tanrı’nın başlangıçta yarattığı ışıktır. Başlangıçta yaratılan ışık fiziksel bir ışık değil, Tanrısal bir ışıktır. Bu ruhani ışık sayesinde Adam aRişon, dünyayı bir ucundan diğer ucuna kadar görmekteydi. Akadoş Baruh U, yaratılıştan birkaç nesil sonra davranış bozuklukları olan nesilleri görür ve bu ışığı gelecekte tsadiklerin aydınlanabilmesi için genizaya koyar. “Zamanın sonunda, yeryüzü Tanrı’nın bilenlerle dolacak” denildiği zaman, tamirat gerçekleştikten sonra dünyanın Tanrısal ışıkla aydınlanması kastedilmektedir.

Yeşaya peygamberin söylediği gibi, “artık güneş dünyayı aydınlatmayacak, Tanrı, dünyanın ışığı olacak”.

Midraş Tanhuma Noah Peraşasında, Or aGanuz’un yani saklı ışığın, sözlü Tora’yı yani talmudu öğrenmek için canla başla çalışanlara saklı olduğunu yazar. Torayı derinlemesine anlamak için canlarını ortaya koyup, gözlerinden uykuyu men eden, maddi dünyayı sadece fiziksel olarak yaşamaya devam edebilmek için kullanana Tora öğrencileri, bu sayede “Or aGanuz”un ışığına hak kazanırlar. Pasukta şöyle der: “aAm aolhim behoşeh, rau or gadol”, karanlıkta giden millet, büyük bir ışık görürler. Canla başla Tora öğrenimi, Yahudiye, maddiyatın kuvvetini kırarak, her türlü maddi maskenin düşüp Tanrısal ışığın açığa çıkmasına hak kazandırır.

Bu ışık aynı şekilde Şabat Kodeş’in içinde de saklı olarak bulunmaktadır. Masehet Şabat 10b’de şöyle der: Akadoş Baruh U, Moşe’ye şöyle dedi: “Matana Tova yeş li beBet GNAZAY, ve Şabat şema”, Saklı hanizemde senin için iyi bir hediye var, ismi Şabat. Şabat’tan evvel kendisini fiziksel ve ruhani olarak hazırlayan kişi, Şabat’ın içinde saklı olan Or aGanuz’u açığa çıkarmaya layık olacaktır.

Dünyanın yaratılışından itibaren, dünyada ruhani denge kuralı uygulanmaktadır.

Bahsedilen ışığın, Or aGanuz’un karşı terazisinde bulunan gizli karanlık, Klipat Amalek’tir. İnsanı ruhaniyet yolundan çıkarmakla görevli olan kötülüğün arkasındaki gizli karanlık, Yahudi’nin mitsvaları uygularken ki, Tora öğrenirken ki heyecanından soğutmaya çalışırken, günah işlerken ki heyecanını arttırmak için elinden geleni yapmaktadır.

Am Yisrael’i devamlı olarak Tora yolundan uzaklaştırmak isteyen “erev rav”, Amalek’in tumasından beslenmektedir.

Kişisel platformda da her Yahudi’nin içinde saklı Klipat Amalek’i yok etmesi ile beraber, Or aGanuz’a ulaşabilmek için canla başla çalışmak, Yahudi’nin hem bu dünyadaki hem de gelecek dünyadaki mutluluğudur.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

“Ve sen (Moşe), Bene-Yisrael’e emret: Daimi kandili yakmak için, sana, aydınlatma amacıyla [elle] ezilmiş zeytin(den mamul) berrak yağ getirsinler.” Şemot 27:20

Midraş bu pasukla ilgili şöyle bir yorum yapar: Tanrı’nın aslında ışığa hiçbir şekilde ihtiyacı yoktur ancak o nasıl bizim için ışık yapıyorsa bizim de onun için yine de ışık yapmamız lazım. Midraş görme engelli olan birisiyle görmekte hiçbir sıkıntı çekmeyen birisinin beraber yolda yürüdüğü bir örnek getirir. Görme engeli olmayan kişi görme engelli olan kişiye yol boyunca önderlik ediyordu. Gidecekleri yere vardıklarında Gözleri gören adam, görme engeli olan adama bir ışık tutmasını ister. “Bunu senin yapmanı istiyorum” der, “Böylece sana yaptığım yardım karşılığında kendini minnettar ve borçlu hissetme. Çünkü bana sende bir iyilik yaptın bile.”

Rabi Yeruham Levovitz buradan gerçek iyiliğin ne olduğunu öğrendiğimizi söyler. Birisi birine yardım ettiğinde bir sürü art niyeti olabilir. İyilik yaparken ki en yüksek seviye, yaptığınız iyiliği hiçbir karşılık beklemeden yapmanızdır. Bu Midraş birisine bir iyilik yaparken bize bir kılavuz olmalıdır. Tutumumuz her zaman birisine yardım ederken o kişiden bir beklentimiz olmadan bu yardımı gerçekleştirmemiz olmalıdır.

ÇOCUK PERAŞASI

 

Tanrı: "Bene Yisrael, koanim için giysiler dikmeli." dedi.
Koanim'in giysilerine bigde kehuna denirdi.

Bu giysiler çok güzeldi.
Her Koen dört bigde kehuna giyerdi:

1. Uzun bir gömlek
2. Pantolon
3. Bir şapka
4. Bir kemer

Koen gadol tüm koanim'in başıydı.
Sekiz giysi giyerdi.
Bu giysilerden dördü, diğer koanim'inki gibiydi.
(Ama koen gadol'un şapkası sivri değildi.)
Bu dört giysinin dışında dört ayrı giysisi daha vardı:

1. Bir palto
2. Bir önlük
3. Bir kafa bandı
4. Bir hoşen mişpat
Koen gadol, hoşen mişpat'ı kalbinin üzerinde taşırdı.

Hoşen mişpat'ın on iki renkli değerli taşı vardı.
Her bir taşın üzerinde bir şevet'in (kavim) adı kazılıydı.
Koen gadol, hoşen'e sorular sorabilirdi.
Tanrı bazı harflerin yanmasını sağlardı.
Koen de bu harfleri okuyarak sorularının cevaplarını öğrenirdi.
Tanrı Moşe'ye şöyle emretti:
"Küçük bir mizbeah yap.
Onu Mişkan'ın içine koy.
Bir Koen bu mizbeah'ta her gün baharat yakmalı."
Baharatın güzel bir kokusu vardır.

BİR HİKAYE
YARIŞI KAZANMAK

 

Hartsville Okulunun model araba yarışı kulübü, o gün heyecan içindeydi. Öğretmenleri ve kulüp yöneticisi Bay Şaret, kısa bir süre önce Büyük Yarış'ın detaylarını duyurmuştu. Herkes, yeni baştan kendi yarış arabasını modelleyecekti. Daha sonra hepsi yarattıkları modelleri Wildcliff tepesine getirecek, yapılacak yarışlardan sonucu birinci gelen, büyük ödülü alacaktı!
Bay Şaret, çocukluktan beri model araba yaptığını ve isteyen herkese özel olarak tavsiyelerde bulunabileceğini söyledi. 
İki kulüp üyesi Albert ve Sabi, kapı komşularıydı. Her ikisi de projeleri üstünde vakit kaybetmeden çalışmaya koyuldu. Garajları, araba modeli fabrikasına dönmüştü bile! Zaman zaman, iki arkadaş birbirlerine, birkaç alet edevat almaya ya da işlerin ne alemde olduğuna bakmaya geliyordu. 
Bir Pazar günü, Albert, Sabi'ye giderken, arkadaşının da garajdan çıktığını gördü. " Hey, nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Bir problem çıktı." dedi Sabi. "Ne yapabileceğim hakkında danışmak için Bay Şaret'e gidiyorum. Sen de sıkıntı çektiğini söylemiştin. Benimle beraber gelmek ister misin? Eminim bizi görünce çok sevinecektir..."
"Neden gideyim ki?" diye cevap verdi Albert kendini savunur bir ifadeyle. "Ben, kimsenin tavsiyesine ihtiyaç duymadan gayet güzel işleri idare ediyorum..." diye devam etti. 
"Sen bilirsin" dedi Sabi gülerek. Ardından her iki oğlan da kendi yollarına gittiler. 
Sabi, Bay Şaret'in evine ulaştığı zaman, garajdan bir takım seslerin geldiğini fark etti. Kapıyı çaldığında, Bay Şaret'in çalıştığını gördü. Klasik bir arabayla uğraşıyordu. 
"Hoş geldin Sabi" diyerek gülümsedi Bay Şaret. Bir ziyaretçinin gelmesinden memnundu. 
Sabi problemini açıkladı. Bay Şaret de, sabırlı bir şekilde, çocuğun yanına oturarak, problemini nasıl gidereceği hakkında bazı fikirler vermeye koyuldu. Çocuk, basit ama zekice kurgulanmış çözümler karşısında büyülenmişti. Konuşmaları boyunca, Sabi, Bay Şaret'in güzel fikirlerle dolu akıllı ve anlayışlı bir insan olduğunu fark etti. Ne olduğunu anlamadan, öğretmeniyle, kendi yaşamı hakkındaki bazı sorunları tartışmaya başlamıştı. Yaşlı adamın verdiği tavsiyeler çok mantıklıydı. Sabi, bir saat sonra garajdan çıktıktan sonra, sanki tek başına ancak bir yılda öğrenebileceği bilgiyi edindiğini hissetti. Üstelik bunlar sadece yarış arabaları ile ilgili de değildi. Eve geldiğinde, hemen çalışma yerine geri döndü ve daha önceden karşılaştığı sorunların teker teker ortadan kalktığını fark etti. 
Bundan sonraki birkaç gün boyunca, Sabi, Bay Şaret'in hayat hakkında verdiği tavsiyeleri de değerlendirmeye ve bu şekilde uzun süredir kendisini rahatsız eden konuların çok daha iyi bir hale geldiğini gördü. 
En sonunda büyük yarış günü gelip çattı. Çocuklar heyecan içine tepenin üstünde, yarış arabalarıyla dizildiler. Başlama düdüğü çaldı ve herkes yarışa başladı. Sabi'nin arabası düzgün bir şekilde tepeden indi ve herkesin önüne geçti. Hızlandıkça, Sabi, Albert'e de göz attı. Onun arabası, marketlerdeki alışveriş arabalarına benziyordu ve hızı da Sabi'ninkinin neredeyse yarısıydı. 
O günü sonunda büyük ödülü alan Sabi oldu. Arabasını saplandığı çamur yığınından çıkarmaya uğraşan Albert ise, arkadaşının parlak sürüşünü görmüştü. " Hey Sabi!" diye çağırdı arkadaşını, "Sanırım bana Bay Şaret'in tavsiyesini almamı söylerken haklıydın." dedi. 
Sabi sadece gülümsedi ve başını salladı. Arkadaşı ne kadar da haklıydı...