Bu Hafta İçin Saatler 

12 TEVET

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5778

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:09

17:24

-----

Yeruşalayim

16:14

17:29

Tel Aviv

16:24

17:25

30ARALIK

Tel Aviv

16:29

17:30

İstanbul

17:29

18:09

2017

İstanbul

17:35

18:16

İzmir

17:38

18:29

 

İzmir

17:43

18:34

VAYHİ-ויחי

 

 

PeraşaÖzetİ
[www.chabad.org]
(Bereşit47:28-50:26)

 


Mısır'da geçirdiği 17 yılın ardından, Yaakov günlerinin sona ermek üzere olduğunu hisseder ve Yosef'i çağırtır. Ona, kendisini Mearat Amahpela'ya, Adam ve Hava'nın, Avraam ve Sara'nın, Yitshak ve Rivka'nın gömüldüğü yere gömeceğine dair yemin ettirir.

Yaakov hastalanır ve Yosef, iki oğlu Menaşe ve Efrayim'i kendisine getirir. Yaakov, Efrayim ve Menaşe'yi kendi çocuklarının statüsüne yükseltir; bu şekilde Yosef'e, aslında Reuven'in sahip olması gereken çift payı - behorluk hakkını - vermiş olur. Yaakov'un görüşü yaşlılıktan dolayı zayıfladığı için Yosef, oğullarını ona yaklaştırır. Yaakov onları öper ve kucaklar. Yosef'i bile bir daha göreceğinden ümidi kesmişken, şimdi onun çocuklarına beraha vermektedir. Berahayı verirken, daha güçlü olan sağ elini Efrayim'in başına koyar. Zira ileride Erets-Yisrael'in fethi sırasında Bene-Yisrael'in başında olacak olan Yeoşua, Efrayim'in soyundan gelecektir.

Yaakov, diğer oğullarını da, kendilerine beraha vermek üzere çağırtır. Yaakov'un verdiği berahalar, her bir kabilenin kendine has karakter ve yeteneğini yansıtır; ayrıca her birinin, Tanrı'ya hizmet konusunda kendine has görevini belirler niteliktedir. Yaakov 147 yaşında dünyadan ayrılır. Büyük bir cenaze korteji Mısır'dan kalkıp, onu Hevron'daki Mearat Amahpela'ya götürür.

Yaakov'un ölümünden sonra Yosef'in kardeşleri, onun intikam alacağından endişe etmeye başlarlar. Ancak Yosef onları rahatlatır; ailelerinin geçimini bile kendisinin sağlayacağına dair söz verir. Yosef kalan yıllarını Mısır'da geçirir ve Efrayim'in büyük torunlarını bile görmeye hak kazanır. Ölümünden önce, kardeşlerine Tanrı'nın kendilerini Erets-Yisrael'e tekrar geri götüreceğini söyler ve onlara, o zaman kendi kemiklerini de birlikte götüreceklerine dair yemin ettirir. 110 yaşında ölen Yosef mumyalanır.

 

 

AFTARA
Rav İsak Alaluf
VAYİKREVU

 

Hükümdarlığının yedi yılını Hevron’da otuz üç yılını da Yeruşalayim’de süren David hayatının sonuna gelmiştir. Ölmeden önce devletin ve halkının yaşayacaklarını değiştirecek kararları oğlu Şelomo’ya öğretir. Bunları bir emir gibi verse de Şelomo’nun bilge bir kişi olduğunu ve nasıl davranması gerektiğini iyi bildiğini ekler. Gerçekten de Şelomo Tanrı ile olan ilk görüşmesinde “halkını doğru yargılamak için bilgelik” talebinde bulunur. Bilge bir kralın yargısı daha sağlamdır. Sağlam bir yargı da devletin esasıdır.

HAFTANIN SÖZÜ

 


Kohelet “dürüst olan dürüstlüğü ile kaybolur” der. Bunun nedeni açıktır: Çünkü yargı adaletten uzaklaşmıştır.
(İdara Zuta)

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
DOĞRU HEDEF, DOĞRU EĞİTİM

 

Yaakov oğullarına ölmeden önce beraha verirken yapabileceği iki şey vardı. Bütün oğullarını genel bir beraha ile bereketlendirmek veya her oğlunu yaşamına karakterine ve yeteneğine göre ayrı beraha ile taltif etmek. Yaakov zor yolu yani her oğluna ayrı beraha verme yolunu seçmiştir. “İş kevirhato berah otam – hersini kişiliğine göre bereketlendirdi.” Bu kavram aynı zamanda Mişle’de de yer almaktadır. “Hinuh anoar al pi darko – gençlerin eğitimi yoluna göredir.” İşte buradan hareket ederek birini eğitmek ancak onun karakteri, yeteneği doğrultusunda olduğu zaman olumlu bir şekilde sonuçlanır diyebiliriz.

Rabiler Tora’daki ilk mitsvanın çoğalma mitsvası olduğu konusunda hemen hemen ortak görüş verirler. Rabi Samson Rafael Hirsch duruma biraz daha farklı yaklaşmaktadır. Tora’nın ilk mitsvasının “kişiyi eğitmek” olduğunu söylemektedir. Rabi bunu “pru urvu” çoğalma mitsvasının sözcüklerine bakarak öğrenmektedir. “Pru – çoğalın” sözcüğü İbranicede “pri – meyve” sözcüğünden türetilir. Gerçekten de bu emir çoğalmayı ifade eder. “Urvu – ve çoğalın” sözcüğü aslında yönlendirme sözcüğünden türer. Bereşit kitabında Yişmael için “rove kaşat – oka yön veren yani okçu” ifadesi kullanılır. İşte “Urvu” emri sadece çoğalmayı değil aynı zamanda yönlendirmeyi de öğretir. O halde Tora’nın ilk emri hem çocuk sahibi olmak hem de onları yönlendirmektir.

Hayatımızı tamamladığımızda Tanrı’nın başkanlık ettiği Bet Din bizi yargılarken bu gün bile bildiğimiz birkaç tane soru soracaktır. Bu sorulardan bir tanesi “asakta bepirya verivya – çoğalmakla ilgilendin mi” sorusudur. Yukarıdaki açıklamaya göre çocuğu dünyaya getirmek kolay değildir ama neticede fiziksel bir olaydır. Onun için herkes işin “priya” kısmına olumlu yanıt verebilecektir. Ama çocukları yönlendirmek konusunda ise üzerimize düşeni de yapmamız istenmekte ve bu istek “laasok –ilgilenmek, meşgul olmak, görev edinmek” fiili ile verilmektedir. Gerek anneler gerekse babalar çocuk daha dünyaya gelmeden Teilim okuyarak, beraha alarak, dua ederek çocuğun sağlıklı ve iyi dünyaya gelmesi için niyaz etmektedirler. Ama nedense çocuk doğduktan sonra Teilim kitabı kapanıverir. Halbuki asıl şimdi çocuklarımızın iyi yetiştirilmesi için dua etmeye ve Teilim okumaya başlamamız gerekir. David Ameleh Teilim’de çok güzel bir cümle kullanır ki İzmirli büyük Tora otoritesi Rabi Hayim Palaçi bu cümlenin de içinde bulunduğu Teilim mizmorunun hamileler için okunmasının doğru olduğunu öğretir: “Eşteha kegefen poriya verarhate beteha baneha kiştile zetim saviv leşulhaneha.” Burada eşlerimiz üzüme (asma), çocuklarımız da zeytine benzetilir. Rabiler buradan çok önemli bir ders öğrenirler. Üzüm asma bitkisinin en son ürünüdür ve yemeye hazırdır. Yani eşimiz bizim yanımıza geldiğinde anne ve babasından gerekli eğitimi, etik değerleri mutlaka almıştır ve evlilik kurumunda bizlerle yaşamı paylaşmaya hazırdır. Ancak zeytin ağaç dalından koparıldığından soframıza gelene kadar uzun işlemlerden geçirilir. Sonra soframızda yer alabilir. Çocuklarımız da ancak eğitildikten sonra yaşama atılacak duruma gelebilirler. Eğitimin mutlaka çok iyi verilmesi gerekir. Çünkü yanlış eğitim sadece aile açısından değil toplumsal açıdan bile bir trajediye neden olabilir.

Şimdi burada önemli bir soru var. Eğitime nasıl başlanmalıdır? Gerçekten çağlar boyunca her zaman günden de olan bu soruya yanıt vermek hiçbir zaman kolay olmamıştır. Teilim “kehitsim beyad gibor ken bene emeurim – yiğidin elindeki oklar gibi gençliğin çocukları öyledir” demektedir. Bir okçu hedefi tutturabilmek için öncelikle hedefi görecek kadar ona yakın olmalıdır. İşte eğitimde hedefi tutturmanın ilk şartı çocuklarımıza yakın olmaktır.

Hepimizin ajandaları özellikle sosyal açıdan çok doludur. Toplantılar, düğünler, davetler arasında yitip giden çocuklarımızla olan yakınlığımızdır. Anne baba olmak eve gelip denetim yapmak, kural koymak ve onların uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmek değildir. Aksine kuralları birlikte oluşturmak, birlikte işleyişlerine bakmak birlikte vakit geçirmek demektir. Hedefi görmeden doğru bir atış yapabilmek imkansız olduğu gibi görmeden çocuklarımıza eğitim vermek mümkün değildir.

Eğitimde uzman bir Rebbetzin anne olarak çocuğu ile oyun oynamanın önemine vurgu yapar. Bir anne için çocuğu ile oyun oynarken konuşmak, dertleşmek, sorunlarla yüzleşip onları çözmek tek başına yapılacak etütlerden, okumalardan daha iyidir. Günümüzde ne yazık ki çoğumuzun buna vakti yok gibi görülmektedir ama bu çocuklarımızla olan ilişkimizin zayıflamasına neden olmaktadır.

Hasidik bir Rabi bütün Hasidikler gibi saten bir cübbe giymekte ve derse onunla girmektedir. Rabi’nin derste iyi davranmayan öğrencilere yaptığı uyarı kötü davranan öğrencinin ismini tahtaya yazmaktır. Günün birinde okul müdürü sınıfa girer. O sırada Rabi tahtaya isimlerin yazıldığı yere geri geri gelir ve sağa sola doğru sallanmaya başlar. Başlangıçta kimse bunun nedenini anlamaz. Ama Rabi arkasını dönünce bembeyaz olmuş saten giysiden olay anlaşılır. Okul müdürünün önünde öğrencilerini küçük düşürmemek için Rabi kıyafetiyle çaktırmadan tahtada yazılı olan davranışı iyi olmayan çocukların isimlerini silmiştir.

Çocuğunuza söylediğiniz güzel bir söz, yaptığınız örnek bir davranış ona hayat boyu sevgi dolu şeyler hatırlatırken kötü bir söz onun ruhunun derinliklerinde onarılması güç yaralar açabilir.

Rabi Eli Mansour Wisconsin’deki bir okuldaki olayı anlatır. Yedi sene mükemmel eğitimciler tarafından bile eğitilemeyen bir sınıf yeni bir öğretmene verilir. Çocuklar sekizinci sınıfta bile okuma yazma bilmemektedirler. Okul müdürü öğretmene sadece çocuklara gözcülük yapmasını ister. Bir süre sonra öğretmen müdürü davet eder ve çocukların okuyabildiklerini gösterir. Bu olağanüstü durum karşısında müdür ne yaptığını sorar o da çocukların IQ sonuçlarını gösterir kağıdı gösterir. Çocukların hepsinin çok zeki olduklarını ve okumayı öğrenmenin fazla zaman almayacağına onları inandırdığını söyler. Müdür IQ değerleri olarak bilinen kağıdın yoklama kağıdı olduğunu öğretmene söyleyince öğretmen önemli olanın çocukların neye inandırıldığı olduğunu hatırlatır. Bir çocuğa bir şey yapamayacağını defalarca söylemek onu sadece başarısızlığa iter. Okul eğitiminde gördüğümüz bu olay anne baba olarak çocuk eğitiminde de farklı değildir.

Şelomo Ameleh “aptalı uyarma senden nefret eder, akıllıyı uyar seni sever” ifadesini kullanır. Çünkü akıllı olmayan kişi eleştiri kabul etmez. Gururu ve kibri buna engel olur. Ama bilge kişi eleştirileri can kulağı ile dinler. “Bakamim alay mereim tişmana oznay – beni eleştirmeye gelenleri kulağım duysun” diyen David Ameleh eleştirileri her zaman duymak gerektiğini de öğretir.

 

DİVRE TORA
Rav Yehuda Adoni

 


Yaakov Avinu 17 yıl Mısır topraklarında yaşadı yaşı 147 ye gelmişti. Artık son günlerine geldiğini anlamıştı. Tüm evlatlarını etrafına toplar onlara ileriye dönük tavsiyelerde bulunur.

Şelomo Ameleh Mişle kitabında Beorah Tsedaka Hayim anlamını Tsedaka mitsvasını gerine getiren kişiye Tanrı uzun ömür ihsan eder. Bilinen bir gerçek, insanın ömrü yıldızlara dayanır. Yıldız sözcüğü İbranicede kohav ve mazal olarak tercüme edilir. Mazal aynı zamanda şans sözcüğü olarak açıklanır. Bu açıklamalardan yola çıkarak, uzun ömürlü olmak için insanda ayrı bir şansın olması gerekiyor. Tsedaka mitsvası yıldızların üstünde olan olağan üstü bir mitsvadır. Öyle ise, uzun bir ömür şansı olmayan kişi tsedaka mitsvasını uygulamakla şansını değiştirebilir. Tanrı ona uzun bir yaşam verir. Bilgelerimiz tsedaka öyle büyük bir mitsvadır ki Tanrı katına ulaşır, yani tsedaka yıldızların üstündedir. Yaakov Avinu şöyle demişti: Amuta apaam aharereoti et paneha. Oğlum Yosef senin yüzünü gördükten sonra artık ölebilirim yani ölümünü Yosef’in yüzünü görmeye bağlamıştı. Nitekim Yosef’i gördü.

Yaakov’un oğulları Yosef’i babalarından ayırıp, sattıkları zaman Yosef 17 yaşındaydı. Demek ki Yaakov Avinu oğlu Yosef’i 17 yıl besledi. Bu da Tanrı tarafından bir tsedaka olarak kabul gördü ve Yakoov Avinu’da Yosef’i gördükten 17 yıl sonra hayata gözlerini yumdu. Ulu Tanrımız, biz insanlara her şeyi günü gününe hesap edip, öder. Böylece Yaakov Avinu’nun ömrü 147 yıl olarak tamamlandı.

Vayhi peraşasının Sefer Torada yazılış tarzı diğer peraşalardan değişiktir. Sefer Torada bir peraşa bitince 9 harflik bir aralıktan sonra müteakip peraşa başlar. Fakat Vayigaş peraşasından sonra başlayan Vayhi peraşasında harf aralığı bir harf kadardır. Yani aralık yok denecek kadardır buna Sefer Tora yazılış sisteminde” setuma” yani kapalı anlamına gelen bir sözcüktür bu yazılış sistemi engin mesajlar vermektedir. Yaakov Avinu’nun ölümü ile Yaakov Avinu’nun oğullarının, torunlarının tüm yakınlarının onun ailesini teşkil eden herkesin gözleri kapandı kalplerindeki neşe kayboldu.

Yaakov Avinu ileriye dönük istikbalde olacak yaşam hakkında bilgi aktarmak arzusundaydı. Tanrı onun ileriyi görme yeteneğini aldı. Bu nedenle bu peraşaya Setuma yani kapalı adı verilir. Vayhi peraşaında ilginç bir mesaj vardır. Yakoov’un 12 oğlunun isimlerinde HET ve TET harfi bulunan bir isme rastlamayız. HET ve TET birleşince HET kelimesi oluşur. Het günah anlamına gelir. Yaakov Avinu çocuklarında günah mevhumunun olmayacağına kanaat getirerek bir huzur buldu. Yine 12 kardeşin isimlerinde Kof ve Tsadi harflerinin olmayışı ki Kof ve Tsadik“Kets” kelimesini yani son anlamına gelen bir sözcüktür. Sonunda ne olacağını açıklamak istemedi, onların Tanrı’nın gösterecekleri yolda inançla gideceklerini kanaat getirmiş ve inanmıştı bu konuda huzur içindeydi. Son günlerine gelince oğlu Yosef’i çağırır ona, öldükten sonra Kenaan topraklarına Avram ve Yitshak’ın kabri Mearaet amahpela ya gömmesi için vasiyet eder ve de yemin ettirir.

 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

 Yaakov ölüm döşeğindeyken oğlu Yosef’e kendisini Mısır’dan çıkartıp atalarının Avraam’ın, Sara’nın, Yitshak’ın, Rivka’nın gömüldüğü Hevron’da ki mağaraya gömmesin söyler. Yosef bunu yapmayı kabul eder, ancak Yaakov memnun olmaz ve Yosef’e “Bana yemin et!”der. Ve Yosef yemin eder. (Bereşit 47: 28-31) Neden Yaakov Yosef’e kendisini Hevron’da ki mağarada gömmesi için yemin ettirmek için ısrar eder. Yosef’e inanmıyor muydu?

Yaakov anlayışlıydı. Bu isteğinin Paro için ne anlama geleceğini ve de Yosef’in bu isteği yerine getirmesinin de ne kadar zor olduğunu biliyordu. Paro bunu çifte suç olarak sayabilirdi. İlk olarak, Bene-Yisrael için o kadar şey yaptıktan sonra, Mısır ölülerini gömmek için yeterli bir yer olmadığını hissedebilirdi. İkinci olarak ta, Bene-Yisrael’in bağlılığının Kenaan Toprakların’da olduğunu düşünebilirdi. Bu yüzden de, Paro Yosef’e bu konuda izin vermek eğiliminde olmayabilirdi.

Rabi Ovadya Sforno, Yaakov, Yosef’e ellerinde geçerli ve güçlü bir mazeret bulunması sonucunda Paro’nun onlara engel olamayacağını bildiği için yemin ettirdiğini söyler. Yaakov bir devletin başındaki bir kişinin gözünde bir yeminin ne kadar da önemli bir şey olduğunun farkına varmıştı. İşte Paro Yosef’in bu yemini sayesinde ona izin vermişti! Paro Yosef’e aynen şu şekilde cevap vermiştir. “Git ve babanı senin yemin etmeni sağladığı yeminine dayanarak onu göm.”             

 

ÇOCUK PERAŞASI

 
Yaakov artık yaşlı ve hastaydı. Yosef iki oğlunu Yaakov'a götürdü:

"Lütfen onları kutsa." dedi. Yaakov ellerini torunlarının başlarının üzerine koydu.
Sağ elini Efrayim'in başının üzerine koydu.
Sol elini Menaşe'nin başının üzerine koydu.
Yosef: "Baba, sağ elini Menaşe'nın başının üzerine koy. O daha büyük!" dedi.
"Hayır" dedi Yaakov. "Efrayim daha önemli olacak!"
Yaakov Menaşe ile Efrayim'i kutsadı.
Daha sonra Yaakov on iki oğlunu kutsadı: 

REUVEN: Reuven, sen benim behor'umsun (en büyük oğul). Ama çok çabuk hareket ediyorsun. Hızlı bir çağlayan gibi acele ediyorsun. Hareket etmeden önce düşün!

ŞİMON ve LEVİ: Yosef'i siz cezalandırdınız. Ona öfkelenmiştiniz. Öfke iyi bir şey değildir!

Erets Yisrael'deki toprağınızın hepsi aynı yerde olmayacak. Ayrı yerlerde küçük parçalara sahip olacaksınız.

YEUDA: Senin şevet'in (kavim) bir aslan gibi. Aslan hayvanların kralıdır. Yahudi krallar ve liderler Yeuda'dan çıkacak.

ZEVULUN: Senin şevet'in deniz kıyısında toprak sahibi olacak. Birçok geminiz olacak. Bir şeyler alıp satmakla uğraşacaksınız.

YİSAHAR: Senin şevet'in bir eşekle karşılaştırılabilir. Bir eşek yükünü sabırla taşır.

Çocukların talmide hahamim (Tora bilginleri) olacak. Tora'nın ağır yükünü omuzlarında taşıyacaklar.

Tora'yı gece gündüz çalışacaklar.

DAN: Senin şevet'inden güçlü bir adam çıkacak.

Bir yılan gibi dövüşecek.

Yahudilerin tehlikeli düşmanlarını öldürecek.

AŞER: Senin Erets Yisrael'deki topraklarında çok sayıda zeytin ağacı olacak.

Zeytinlerden çok yağ elde edeceksiniz.

GAD: Gad'ın güçlü askerleri olacak. Erets Yisrael'i almak için Yahudilere yardım edecekler.

NAFTALİ: Naftali bir geyik kadar hızlı koşar.
Onun şevet'inin toprağında güzel meyveler bulunacak. Meyveler çok kısa zamanda olgunlaşacak.

YOSEF: Yosef pınar kıyısındaki bir bitkiyle kıyaslanabilir. Nasıl ki o bitkinin birçok dalı vardır, Yosef'in çocuklarının da çok çocukları olacak.

BİNYAMİN: Şevet Binyamin düşmanları ile tıpkı bir kurt gibi dövüşecek.

Yaakov öldü.
Oğulları Yaakov'un tabutunu Erets Kenaan'a taşıdı.
Yaakov'u Mahpela Mağarası'na gömdüler.
Yosef kardeşlerine: "Yakında öleceğim. Cenazemi Mitsrayim'de bırakmayın!" dedi.
"Bir gün Mısır'dan gideceksiniz. Cenazemi de beraberinizde götürün! Erets Yisrael'de gömülmek istiyorum!"

Yosef öldü. Bütün kardeşleri de birer birer öldüler. Çocukları hâlâ Mitsrayim'deydi.
Onlara ne olduğunu, bunu bize Şemot Kitabı söyleyecek.

 

BİR HİKAYE
YETENEK AVCISI

 
30 çift gözün bana baktığını hissediyordum. Bazı çocuklar benim için mutluydular, bazılarının kafası karışmıştı, bazıları ise kötü kötü bakıyordu. Ben ise sadece şaşkına dönmüştüm, çünkü tiyatro öğretmenimiz Bayan Suzi beni okul tiyatrosunun başrol oyuncusu olarak seçmişti ve ben bunun nedenini kesinlikle anlayamamıştım.

Görüyorsunuz, ben hiç bir zaman ön plana çıkmış bir çocuk olmadım. Notların iyiydi ama bu "çok akıllı" olduğum anlamına gelmiyordu. Bunun yanında tabii ki de bir kaç arkadaşım vardı ama hiç bir zaman okulun o popüler insanlarından biri olmadım. Sessiz sedasız kendi yolumda ilerleyen biriydim. Bayan Suzi gelince sanki bütün spot ışıklarını bana yöneltmişti.

Dersten sonra, öğretmenin yanına gidip bu işten sıyrılmaya çalıştım. "Öğretmenim, bu işte bir yanlışlık olduğuna eminim. " dedim ve herkesin beklediği gibi öğretmenin ne yaptığının farkına varıp, başrole "yıldızlardan" birini seçeceğini umdum. Ama Bayan Suzi fikrini değiştirmedi. 
"Beti, kararımda hiç bir yanlışlık yok" dedi."20 yıldır tiyatro yönetmenliği yapıyorum ve senin bu işi başaracağına eminim. Kendini böyle hissetmenin nedeni, kendine bir yıldız olabileceğine inanacak kadar güvenmemen. Seni seçmemin asıl nedenlerinden biri de bu ve eminim bu noktada çok başarılı olacaksın. İyi bir oyuncu, karakterine iyi bürünebilmeli, yoksa karakteri kendine uydurmaya çalışmamalı."

Size gerçeği anlatabilirim- Bayan Suzi'nin söyledikleri hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Ama kesin olan bir şey vardı: Kararını değiştirmeyecekti.

Bu fikre katlanmaya çalıştım ve ertesi günkü ilk provaya gittim. İnsanların benle dalga geçeceğini düşündüm, hayal kırıklığına uğramayacaktım.

"Yıldızımız bugün nasıllar?" diye kızdırmaya çalıştı beni, popüler kızlardan biri olan Fani. Eminim kendisinin daha iyi bir oyuncu olacağını düşünüyordu. Ve ben sözlerimi okumaya başladığım zaman, arkada bir kaç çocuğun aralarında gülüşüp beni gösterdiklerini fark ettim. Ama bunların hepsini görmezden geldim ve böyle durumlarda hep yaptığım gibi, mutlu bir yüz ifadesi takındım. Bayan

Suzi olanların hepsini fark etti ve benim duygularımı kontrol etme 'yeteneğimin", "oyunculuğun çok önemli bir özelliği" olduğunu vurguladı. Hımm, belki de düşündüğümden biraz daha yatkın olabilir miydim ben bu işe...

Provalar devam etti ve ben bir kaç kez çıkmaya çalıştım. Gerçekten çok zordu. Ama her defasında Bayan Suzi bana ufak konuşmalar yapıyor, bu işe neden çok uygun olduğumu, kendimi ne kadar geliştirdiğimi ve okulun şimdiye kadar gördüğü en iyi oyunu çıkartacağımızı bir kez daha anlatıyordu. Abarttığını düşünüyordum ama itiraf etmeliyim ki bana olan güveni, kendime daha önceden hiç bakmadığım bir yönden bakmamı sağladı. Kendimden zevk almaya başlıyordum. Satırları sessizce ağzımda gevelemek yerine, içimden gelip aktıklarını hissedebiliyordum. Artık diğer çocuklar gülüşmüyorlardı ve sadece Fani biraz zorluyordu beni.

Oyun akşamı iyice hazırlanmıştım. Biraz endişeliydim doğrusu. Kostümümü düzeltirken arkamdan birinin öksürdüğünü duydum. Arkamı döndüğümde karşımda Fani'yi buldum. Şimdi tam sahneye çıkmadan önce beni rahatsız etmeye mi gelmişti?

"Senin hakkında ne düşünüyorum biliyor musun Beti?" dedi. Kendimi o sırada en kötüsü için hazırladım. "Sanırım Bayan Suzi haklıydı. Gerçekten çok iyisin. İyi şanslar."
Bana hemen sarıldı ve ardından gözden kayboldu. Perdeler açılınca, kendimi oynadığım karakterin içinde buldum. O anda, rol yapmak dünyanın en doğal işiymiş gibi geliyordu bana. Beklendiği gibi, oyun çok başarılı oldu.

İnsanlar benden, yılsonundaki oyunda da başrolü oynamamı istedi. Bunu başarabileceğimi kim hayal edebilirdi ki... Kesinlikle ben değil! Ama başardım ve bu bana inanan, bundan da ötesi bana, kendime inanmayı öğreten öğretmenim sayesinde oldu.