Bu Hafta İçin Saatler |
21KİSLEV |
Gelecek Hafta İçin Saatler |
||||
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
5778 |
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
Yeruşalayim |
16:00 |
17:14 |
----- |
Yeruşalayim |
16:01 |
17:16 |
Tel Aviv |
16:15 |
17:16 |
9 ARALIK |
Tel Aviv |
16:17 |
17:18 |
İstanbul |
17:21 |
18:03 |
2017 |
İstanbul |
17:22 |
18:03 |
İzmir |
17:29 |
18:20 |
|
İzmir |
17:31 |
18:21 |
VAYEŞEV-וישב |
||||||
|
PeraşaÖzetİ |
Yaakov Kenaan'a yerleşir. En sevdiği oğlu Yosef,
kardeşleri hakkında sürekli olarak eleştirel raporlar getirmektedir. Yaakov'un
Yosef'e çok renkli yün şeritlerden bir gömlek yapmasının ardından, Yosef
kardeşlerine görmüş olduğu bazı rüyaları anlatır ve onların kendisine duyduğu
kıskançlığı arttırır. Rüyalarının ilkinde kardeşlerin bağladığı buğday
demetleri, Yosef'in demetine doğru eğilmekte; ikincisinde ise güneş, ay ve
onbir tane yıldız Yosef'e eğilmektedirler. Bu rüyaların verdiği açık mesaj, Yosef'in aile
üzerinde hakimiyet kuracağı şeklindedir. Kardeşler Yosef'i gıyabında
yargılarlar ve ölüm cezasına çarptırırlar. Yosef babasının emri üzerine
kardeşlerine bakmak için Şehem'e geldiği zaman fırsat ellerine geçer, ancak
araya giren Reuven'in tavsiyesi üzerine, onu öldürmek yerine bir kuyuya
atarlar. Reuven'in amacı daha sonra gelip kardeşini kurtarmaktır. Bu arada Yeuda,
Yosef'i kuyudan çıkararak uzaktan gelen bir Yişmaeli kervanına satmayı teklif
eder. Teklif kabul edilir ve Yosef satılır. Olay sırasında orada olmayan Reuven
kuyuyu boş bulunca yastan elbisesini yırtar. Kardeşler Yosef'in gömleğini,
kestikleri bir keçinin kanına buladıktan sonra Yaakov'a gösterirler; Yaakov
oğlunun vahşi bir hayvana yem olduğu sonucuna varır. Yaakov'un teselli bulması
imkansızdır. Bu arada Mısır'a indirilen Yosef, Paro'nun Şef Kasabı Potifar'a
satılır.
Yeuda'nın oğlu Er, eşi Tamar'ın hamile kalmasını
engellemesi sebebiyle erken yaşta ölür. Yeuda'nın ikinci oğlu Onan, arkada oğul
bırakmayan kardeşinin yerine Tamar'la evlenir. Fakat aynı günahı işleyince o da
ölür. Yeuda'nın karısı öldüğü zaman, Tamar bu aileden bir çocuk sahibi olabilmenin
tek yolu olarak Yeuda'ya yönelir. Bu birliktelikten, ileride David'in ve daha
ileride Maşiah'ın geleceği Perets ile ikizi Zerah doğar.
Diğer yandan, Yosef, Mısırlı efendisinin evinde önemli bir pozisyona yükselir. Yakışıklılığı, ev sahibesinin istenmeyen tekliflerine neden olur. Reddedilmeyi hazmedemeyen ev sahibesi Yosef'i, kendisini baştan çıkarmaya çalışmakla itham eder ve hapsettirir.
Yosef hapisteyken, Paro'nun orada bulunan içki sorumlusunun gördüğü bir rüyayı doğru yorumlar ve bu kişi serbest kalır. Paro'nun Unlu Mamuller sorumlusunun rüyası ise pek hayra alamet değildir; adam asılır. İçki sorumlusu, Yosef'e vermiş olduğu söze karşın, özgürlüğüne kavuştuktan sonra onu hatırlamaz. Bu Yosef için hapiste fazladan iki yıl anlamına gelmektedir.
AFTARA |
HAFTANIN SÖZÜ |
Aslan kükredi kim korkmaz? Tanrı konuştu kim peygamberlik etmez? (Amos 3/8)
Mİ-DRAŞ
YİTSHAK |
Şam şehrinde 1800’lü yıllarda patlayan kan iftirası sırasında şehrin Rabisi olan Rabi Antebi bunun nedenini Tora öğrenmek konusundaki eksikliğe ve giyim konusundaki uygunsuz hareketlere bağlar. Rabi Antebi’nin günümüzde yaşadığını hayal etmeye çalışıyorum da yolda gezenlerin değil sinagogave kutsal mekanlara gelenlerin kıyafetlerini düşününce söyleyecek söz bulamıyorum. Defalarca dindaşlarımızı uyarmamıza, dikkat etmeleri gerektiğini söylememize rağmen düğün, Brit mila, Bar Mitsva gibi güzel zamanlarda kutsal mekanlara yakışmayacak kıyafetlerle gelenlerin sayısı hiç de az değildir. Sadece minik bir değişikliğin nelere mal olduğunu düşünürsek günümüzde “Tsniut” dediğimiz giyimde tevazu sahibi olma mitsvasının hiç dikkate alınmamasının nelere neden olacağını hayal bile etmek çok güçtür. Ne yazık ki çağdaşlaştıkça bu mitsva artık hiç dikkate alınmayan bir mitsva haline gelmektedir. Bu noktada hangi mekanda olursa olsun gerektiği gibi gelen hanımefendilerin ne kadar özendiklerini de belirtmenin gerekli olduğuna inanıyorum.
Yosef Mısır’da tek İbrani’dir. Sadece on yedi yaşındadır. Potifar’ın eşi tarafından bir sene boyunca her gün taciz edilmektedir. Tora Yosef’in cevabını “vaymaen – reddetti” olarak verir ve bunu da bir “şalşelet” taamı ile vurgulamak ister. Yosef orada bir yanlış yapsaydı zaten aile ilişkileri konusunda son derece bozuk olan Mısır ülkesinde kimin umurunda olurdu? Ancak Yosef babasının öğretilerini içindeki Tanrı korkusu ile birleştirerek sadece kendini değil gelecekte Mısır diyarına gelecek Bene Yisrael’i de bu konuda koruma altına almıştır. Yosef’in en büyük sınavlarından biri Potifar’ın eşinin dayanma sınırını aştığı gündür. Tora o günü “keayom aze – o gün gibi” ifadesi ile verir. Yosef kıyafetini kadının elinde bırakır ve kaçar. Bunun sonunda hapse düşer ama o ilkelerinden taviz vermez.
Mısır’da kaldığımız iki yüz on sene boyunca sadece tek bir karışık evlilik vardır. Şlomit bat Divri’nin bu evliliği Tora tarafından da verilir. Başka karışık evlilik yoktur. Bunun nedeni Yosef’in kendisini koruması ve yanlış ilişkiden uzak durmasıdır. Bununla ilgili olarak Tora Vayhi peraşasında Yaakov’un ölümünden sonra kendilerinden intikam alır düşüncesiyle korkan kardeşlerin Yosef’e yalvarmalarından sonra Yosef’in sözlerinde tanıdık bir ifadeye yer verir. “Keayom aze – bu gün gibi.” “Siz hakkımda kötü düşündünüz ama Tanrı iyi düşündü ve bu gün gibi büyük bir toplumu yaşatabilmem için beni buraya gönderdi” ifadesini kullanan Yosef o gün yaptığı doğru davranışın iki yüz on sene Mısır’da köle olacak halkı koruyabildiğinin gizemini paylaşır.
Benzer şekilde Paro’nun sarayında bulunduğu sürece kendini koruyan Sara imenu da Yosef’in erkekleri koruduğu gibi kadınlarımızı korumuştur. Çünkü bir yerde yapılan iyi bir davranış, bir mitsva, bir öğrenim, bir değer, bir fedakarlık varsa bu seneler boyu Yahudi toplumu için bir kalkan vazifesi görür.
Nasıl ki doğru yapılan şeyler kalkan vazifesi görüyorsa yanlış yapılan şeyler özellikle giyim konusundaki bu vurdumduymazlık topluma büyük zarar vermektedir. Günümüzde böyle konuşan Rabiler veya tavsiye edenler “geri kalmış” veya “fanatik” olarak adlandırılmaktadır. Ancak bu vurdumduymazlığın topluma verdiği büyük zarar anlaşılmaz veya anlatılmazsa daha büyük zaraların bizleri beklediği de unutulmamalıdır.
Bilam Yahudi halkını yok etmek için Balak’ın önerisine uyup bizleri lanetlemek isteyince Tanrı bu laneti kutsamaya çevirir. Bu sefer Bilam aramıza Moav ve Midyan kızlarını göndertir. Bu toplumun hem zina hem de putperestlik günahını işlemesine neden olur. Sonuçta toplumdan yirmi dört bin kişi hayatını kaybeder.
Rabi Akiva’dan intikan almak isteyen zamanın Roma valisi Turnus Rufus kendi eşini Rabi Akiva’ya gönderecek kadar alçalır ve “bunların Tanrı’sı zinadan nefret eder” şeklinde ifade kullanarak nasıl bir zarar vermek istediğini anlatır. Rabi Akiva bu oyuna düşmez ve valinin planını boşa çıkarır.
Giyimde tevazudan söz ettiğimize göre burada çok önemli bir konuyu da gündeme alabiliriz. Gözlerimizi korumak. Daha doğru ifade ile bakmamamız gereke şeylere bakmaktan gözlerimizi korumak. RaMBaM Teşuva kurallarını işlerken bazı yanlışların teşuvasının çok zor olduğunu belirtir. Çünkü insanlar bu gibi yanlışlara “hata” gözü ile bakmaz. Önem vermez. Önemsiz sayıldığı için de bundan vaz geçmek ile ilgili bir aba göstermez. Halbuki günde iki kez okunan Şema duasında bile “velo taturu ahare levavhem veahare enehem – kalplerinizin ve gözlerinizin ardından gitmeyin” emri vardır ki bu emir özellikle yanlış ilişkilerden insanı korumak için söylenmiştir. Nasıl ki Şabat gününü koruyan kişiye “Şomer Şabat” diyorsak, gözlerini koruyan kişiye de “Şomer enayim” demek gerekir.
Rabi Yaakov Ades yolda yürüyen kişinin dönerken sırtında bir çuval olduğunu söyler. Bu çuval bazen ağzına kadar mitsva bazen de ağzına kadar hata ile dolu olabilir. Çünkü dış ortam yetser ara dediğimiz kötü isteklerin son derece kuvvetli olduğu bir yerdir. Rabi Yosef Ades Teilim’de “alef – bet” düzeni ile yazılmış dört mizmordan iki tanesine dikkat çeker. Bir tanesi 119 numaralı mizmordur. “Aşre temime dareh – yolda gidenler ne mutludur” şeklinde başlar. Burada yolda gidenler sözü ile kast edilen Tanrı’nın yolundan gidenlerdir. Rabi aynı zamanda yolda mutlu bir şekilde ilerleyenleri de kast eder. Mizmor “Taiti kese – vir kuzu gibi hata yaptım” şeklinde noktalanır. Bu da yolda gidenlerin tehlike içinde olduklarına gönderme yapar. Diğer mizmor ise 145 mumaralı mizmordur. Tefila kitaplarında bu mizmora “aşre yoşeve beteha – evde oturanlar ne mutludur” ifadesi eklenir. Bu ifade Tanrı’nın evinde oturanları kast ettiği kadar evde oturup kendilerini yanlış şeylere bakmaktan alıkoyanları da kast etmektedir. Bu mizmor da Teilat Ad… yedaber pi” diyerek sonlanır ve Tanrı’ya övgülerden bahseder.
DİVRE
TORA |
Tora yorumcularımızdan Raşi, Potifar'ın karısının Yosef 'e her gün baskı yapmasının sebebini, astrologların ona verdiği tavsiye olarak açıklamaktadır. Yosef' in ve onun soyundan liderler çıkacağını öngörmüşlerdir ama bu kızı Tamar'la olacaktı. Lesem şamayim olarak başlayan bu girişim kötü dürtü yüzünden başarısız olmuştur.
Raşi'nin açıklamasından içimizdeki yetser aranın çok güçlü olduğunu öğreniyoruz. Potifar'ın karısı, Tanrı adına mitsva yapacağını düşünse de içindeki yetser ara bu amacı farklı yollarla elde etmeye zorlar.
Hovot Alevavot kitabında Rabenu Bahye, her insanın kendisinden en çok nefret eden varlığın içindeki yetser ara olduğunu öğretir. Yetser ara insanın arzularına ve ruhsal gücüne hükmetmek ister, onu karanlıkta bırakmak için ortak gibi hareket eder, sorumlulukları unutturur, alacağı kararlarla sonunda onu Tanrı’dan uzaklaştırır. Kişi uyusa da o uyanık kalır ve o her zaman ona hakim olmaya çalışır. Yetser araya söz geçirilmesi son derece zordur.
Rav Şalom Svadron’a göre yetser ara, insanın tefila yapmaması için stratejisini belirlerken şöyle çalışır: Geç kalkan kişiye Tefila yapmamasını söylemez ve Şema duasının zamanının sınırında söylenmesini sağlar. Daha sonra Şulhan Aruh’ta yer alan “Şema berahaları mitsvayı etkilemez” kuralını akla getirir ve her gün daha geç kalkmasını sağlamaya çalışır. Kişi artık sadece Şema duası için kalkmaktadır. Yetser ara bundan sonraki adım olarak Tefila’yı zamanında yapmanın minyanla yapmaktan daha iyi olduğu kuralını benimsetir. Artık yetser ara sınır konulacak zamanı geçmiştir. Aslında herkes bu yanlışa düşebilir. Sonraki adımda Tefila’nın gün ortasına kadar yapılacağını benimsetmektir. Yetser ara aciz olani tanrı affeder anlamına gelen “anus Rahamana Petira” kuralını benimsetince kişi artık de Rabanan yani Rabinik emir olan Tefila’yı artık hiç yapmamaya başlar. Bu yüzden her hafif düşüş, bir saç teli kadar küçük de olsa büyük kayıplara sebep olur bu durum için Rabilerimiz gelecekte Tanrı’nın yetser arayı kötülerin önüne bir saç teli olarak gösterecek ve raşalar (kötüler) biz buna mı uyduk diyerek ağlayacaklardır. Bunun kadar zayıf biri yüzünden tefilaları kaçırdım diye ağıt yakacaklardır. Eğer dünyada ona kapıyı açmasaydım şimdi Tanrı’nın huzurunda ona gülebilirdim.
Tanrı, hepimize içimizdeki yetser araya karşı güç versin AMEN.
GENÇ NESİLDEN
ÖĞRENİYORUZ |
“Birbirlerine ‘İşte bizim rüyacı (Yosef) geliyor.’ diyorlardı.” Bereşit 37:19
Yosef’in kardeşleri Yosef’in Reuven’in Behorluk Hakkını zorla almaya çalıştığı konusunda endişeleniyorlardı, çünkü Yosef rüyasında bütün ailenin onun önünde eğildiğini anlatıyordu.
Raşi (Bereşit 49:5) Buradaki iki kardeşin Şimon ve Levi olduğunu söyler.
Rabi Zalman Sorotskin Şimon ve Levi’nin Reuven Behorluk hakkını
korumak ve onun gelecek Krallığını korumak için gayret ediyorlardı. Ancak
Reuven, Yosef’i onların elinden kurtarmaya çalışmıştır. Neden Reuven Yosef’i
onların elinden kurtarmaya çalışmıştır?
Rabi Şemuel Walkin bu konuda şöyle bir yorum yapar. Ne zaman birisinin
önyargısı öne çıkıyorsa, kendisine güvenmemelidir. Çünkü Aklı karartmak önyargı
için çok kolaydır. Bu nedenle, Reuven, Behordu ve de Yosef’e karşı kaybedeceği
çok şeyi vardı. Ancak o Yosef’e zarar vermekten kaçındı hatta onu kurtarmaya
bile çalıştı. İşte buradan çıkartacağımız ders te budur! Karar vermeniz
gerektiği bir anda önyargınız öne çıkıyorsa çok dikkatli olun!
ÇOCUK PERAŞASI |
Yaakov Yosef'i diğer bütün oğullarından daha çok seviyordu.
Yaakov Yosef için güzel bir ceket yaptı.
Öteki kardeşler kıskanmışlardı.
Yosef Tanrı tarafından bir rüya gördü.
Rüyasını ağabeylerine anlattı: "
Tarlada tahıldan demetler yapıyorduk. Benim demetim kalktı ve dik
durdu. Sizin
demetleriniz benimkine doğru eğildiler."
Ağabeyleri: "Bu rüya Tanrı'dan değildi! Uyduruyorsun! Bize hükmetmek istiyorsun!" dediler.
Yosef başka bir rüya gördü.
Ağabeylerine ve babasına anlattı: "Güneş, ay ve on bir yıldız benim önümde eğildi!"
Ağabeyleri: "Rüyan bizim üzerimizde kral olmak istediğini gösteriyor!" dediler.
Yaakov: " Benim, annenin ve ağabeylerinin senin önünde eğilmemizi mi istiyorsun?" diye bağırdı.
Yosef'in ağabeyleri Yaakov'un koyunlarına bakıyordu.
Yaakov Yosef'e: "Git bak bakalım ağabeylerin ne yapıyor?" dedi.
Ağabeyleri Yosef'in geldiğini görünce: "Yosef'i şimdi cezalandıralım! Bize hükmetmek istiyor!" dediler.
Yosef'i bir çukurun içine attılar.
O sırada oradan bazı Araplar geçiyordu.
Ağabeyleri Yosef'i çukurdan çıkarıp Araplar'a sattılar.
Yosef Mitsrayim'e (Mısır) götürüldü.
Potifar adlı bir adam: "Yosef'i ben satın alacağım! Benim kölem olsun!" dedi.
Potifar'ın karısı Yosef'ten hoşlanmıştı. Yosef'e: "Seninle evlenmek istiyorum!" dedi.
Yosef: "Olmaz, bu bir avera'dır (günah). Senin zaten bir kocan var!" diye cevap verdi.
Potifar'ın karısı çok kızdı. Potifar'ın Yosef'i hapse atmasını sağladı.
Yosef hapisteydi.
Fıravun'un ekmekçi başı ile şarap sorumlusu da hapisteydi.
Her ikisi de birer rüya gördüler. Yosef'e: "Rüyalarımızın anlamı nedir?" diye sordular.
Yosef, şarap sorumlusuna: "Rüyan, Fıravun'un seni hapisten çıkaracağı anlamına geliyor. Lütfen krala beni de çıkarmasını hatırlat!" dedi.
BİR HİKAYE |
Kuzenim Seli'nin ilk yaz kampıydı
ve ben de kampta görevli biri olarak onun şimdiye kadar geçireceği en güzel
yazı yaşamasını sağlamak istiyordum.
İşte bu yüzden, görevlilerin yemekhanesinin önünde durup beni bütün yazını
mahvetmekle suçladığında çok şaşırdım!
Seli için her şeyi mükemmel kılma
planlarım daha o kampa ulaşmadan başlamıştı bile. Onun en iyi barakada
kalmasını sağlamak istedim ve orayı bulup kapısına ismini, diğer bütün
kampçılardan önce koydum.
Önüne de rahatça okunabilecek büyük bir yazı astım: "ÖZEL KAMPÇI, HOŞ
GELDİN!". Kendi ellerimle yazdığım bu mesajı kamp boyunca saklayacağını
düşünmüş, hemen ortadan kaldırdığını gördüğümden biraz kırılmıştım. Tabii ki
bazı çocuklar parmaklarıyla işaret edip biraz gülüşmüştü ama ne olacaktı ki?
Ama ona yardım etmeye çalışmaktan vaz geçmedim. Yardımcı kamp görevlisi olarak, bütün kampçıların, her hafta yapmaları gereken görevleri belirliyordum. Herkes Cuma sabahları görevlerini almak için sıraya dizilirlerdi. Bütün kızlar sıranın başında olmak ister, benden en kolay görevleri almak için neredeyse yalvarırlardı. Onlara karşı koymak zordu ama her zaman en iyi görevleri kuzenim için saklamayı başarıyordum.
Bir kaç sefer, bir kaç çocuğun bu konu hakkında aralarında şikayet ettiklerini duydum ama kimse benim yüzüme bir şey söylemediği için, bunun çok da önemli bir şey olmadığını düşündüm.
Bazı kızlar, Seli'ye "Prenses" diye lakap taktılar, ben de bunun çok tatlı olduğunu düşündüm. Ne de ola benim gözümde çok şirin prensesti!
Onları kontrol etmeye gittiğimde kuzenimin tuvaletleri temizlediğini, yani en zor görevlerden birini yaptığını gördüğümde ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsiniz. Hem de ona o kadar iyilik yaptıktan sonra! Neden diğer kızlarla görevleri değiştirdiğini anlayamamıştım.
Bütün yardımlarıma rağmen Seli
uyum sağlayamıyordu.
Onu her zaman arkadaş canlısı, popüler biri olarak tanıdığım halde, burada,
kampta sanki bir türlü arkadaş edinemiyordu.
Günün birinde Seli'nin diğer herkesten ayrı, tek başına yemek yediğini gördüm ve bunu fırsat bilerek benimle görevlilerin yemekhanesinde buluşmasını istedim. Benim özel misafirim olarak yanıma gelmesini istiyordum. Böyle bir fırsata kamptaki herkes balıklama atlardı ve kuzenimin de aynı şeyi yapacağını düşünüyordum. Bu mükemmel fikrimi söylediğimde, gülümsemek yerine kuzenim gözyaşlarına boğuldu!
"Teri, bunu neden bana yapıyorsun?" diye ağladı. Ben ağzımı açamıyordum.
"Ne mi yapıyorum?" Ne demek istemişti? Bu sorunun cevabını bulmam fazla zamanımı almadı. Sanki bir aydır içinde sakladığı duyguları, şimdi bardaktan boşanırcasına akıyordu.
"Buraya geldiğimden beri,
diğer herkesin benden nefret etmesi için elinden geleni
yapıyorsun..."
Nefret mi?
"İlk olarak yatağımın üstüne
o işareti koydun. Pencerenin yanında olup özel dolaba sahip olan tek yatağın
üstüne! Herkes o yatağı istiyordu ve kampa yıllardan beri katılmış ve en
sonunda o yatağa sahip olma sırasının kendilerine geldiğini düşünen çocuklar da
vardı. Yeni bir kampçının o yatağı aldığını görmek hepsinin beni kıskanmasına
neden oldu. Tam buna alışıyorlardı ki, sen bana en kolay görevleri vermeye
başladın. Beni ne kadar kızdırmaya başladılar. Sırf onlarla konuşabilmek için
haftalar boyunca en kötü görevleri değiş tokuş etmek zorundan kaldım. Artık
öğle yemeklerinde bile benle oturmak istemiyorlar. Bir "prensesle"
oturabilecek kadar iyi olmadıklarını söylüyorlar benle dalga geçerek. O kadar
kıskanıyorlar ki bana artık daha fazla dayanamıyorlar. Teri, sana yalvarırım -
bana yardım etmeye çalıştığını biliyorum ama beni bitiriyorsun. Neden bana da
herkese davrandığın gibi davranmıyorsun?"
Seli yeniden gözyaşlarına boğulunca benim yüreğim sıkıştı. O sırada oradan
hızla çıkıp bütün kampçılara ağızlarını payını vermek istedim. Buna nasıl cüret
edebilirlerdi? Ama sonra kendimi durdurdum. Bu her şeyi daha da berbat etmez
miydi? Sanrım kuzenimin haklı olduğunu itiraf etmem gerekiyordu. Onu, yaptığım
aşırı iyiliklerle öldürüyordum...
O günden sonra değişmeye gayret ettim. Zor olmasına rağmen Seli'ye de diğer herkes gibi davranmaya çalıştım. Aynı isteklerde bulundum, aynı görevleri verdim. Hatta yatağını bile değiştirip, sıranın başkasına geldiğini söyledim. Geç kalmadığımı umdum. Seli, kendini çok daha iyi hissetti ve mutlu oldu. Artık başkalarıyla oynuyor, yemek yiyordu. O zaman bazen başkalarına iyilik yapmamanın yapılabilecek en güzel iyilik olduğunu anladım.