Bu Hafta İçin Saatler

6 AV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5777

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:03

20:17

-----

Yeruşalayim

18:57

20:11

Tel Aviv

19:20

20:20

29TEMMUZ

Tel Aviv

19:14

20:13

İstanbul

20:09

20:50

2017

İstanbul

20:03

20:43

İzmir

20:05

20:54

İzmir

19:58

20:47

DEVARİM-דברים


1 AĞUSTOS 2017 SALI TİŞA BEAV

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Devarim 1:1-3:22)

 

Bu peraşa, Tora'nın Beş kitabının sonuncusunun başlangıcıdır. Devarim kitabı aynı zamanda "Mişne Tora - Tora'nın Tekrarlanışı" olarak da bilinir. Bu kitap Moşe'nin, hayatının son beş haftasında, Yarden [Ürdün] Nehri'ni geçerek Erets-Yisrael'e girmeye hazırlanan Bene-Yisrael'e söylediklerini kaydeder.

Moşe mitsvaları tekrar gözden geçirerek, halkın yeni ülkelerine girince başlayacağı yeni yaşam tarzını vurgular: Moşe'nin rehberliğindeki doğaüstü çöl yaşantısından, Yeoşua'nın yönetiminde, Erets-Yisrael'de, bildiğimiz yerleşik normal yaşam düzenine geçeceklerdir.

Bu hafta, peraşanın merkezi teması, casusların (Meragelim) işledikleri günahtır. Peraşa, Moşe'nin, çölde ölen bir önceki neslin günahlarına gönderme yapmasıyla başlar. Moşe casusları Erets-Yisrael'e göndermemiş olsalar ne olacağını halka açıklar. Böyle olsaydı, Tanrı, tüm ülkeyi, Akdeniz'den Fırat Nehri'ne kadar, Amon, Moav ve Edom'un toprakları da dâhil olmak üzere, hem de hiçbir çarpışmaya gerek kalmadan Bene-Yisrael'e verecekti. Moşe daha sonra, casusların günahının dolaylı olarak sebep olduğu diğer günahları açıklar ve konuyu özetler: Tüm nesil çölde ölecek ve Moşe, Erets-Yisrael'e giremeyecektir.

Moşe daha sonra, halka, Tanrı'nın kararını duydukları andaki ilk tepkilerinin, günahı affettirme amacıyla "gidip savaşma isteği" şeklinde gerçekleştiğini hatırlatır. Moşe onlara, artık düşmanlarını mucizevi bir şekilde yenme haklarını kaybettikleri gerekçesiyle gitmemelerini öğütlemiş, ancak onu dinlemeyen topluluk, toplu bir katliama maruz kalmıştır.

Moşe devam eder: Bene-Yisrael'e, Esav (Edom), Moav ve Amon milletleriyle savaşmaması emredilmiştir - zira bu topraklar o dönem için Erets-Yisrael'in parçası olarak öngörülmemişti. Kenaan'ın fethi Sihon ve Og savaşlarıyla başladığında ise, savaş doğal yollarla gerçekleşecekti

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
“GİZLİ TSEDAKA ÖFKEYİ SÖNDÜRÜR” (MİŞLE)

 

Rabiler belli peraşaların belli zamanlarda okunması için Ezra asofer zamanında bir uygulama getirmişlerdir. Buna göre Devarim peraşası da Şabat Hazon günü yani Tişa be Av öncesi Şabat günü okunur. Buna göre de Bamidbar kitabından Devarim kitabına geçiş her zaman üç musibet haftasında gerçekleşir. Bu haftalarda idrak etmeiz gereken en önemli gerçek dördüncü galut olan Edom diasporasını yaşadığımızdır. Bu diasporanın iki kısmı vardır ve şu anda ikinci kısım yaşanmaktadır. Birinci Bet Amikdaş’ın yıkılışı ile Bavel sürgününü yaşayan bizler daha sonra Purim olayı civarında Maday, Hanuka olayı civarında ise Yavan dediğimiz sürgünleri yaşarız. Amida sırasında okuduğumuz “umevi goel – kurtarıcıyı getirecek” ifadesinde “mevi” sözcüğünün harfleri bu dört sürgünü gerçekleştiren Maday – Bavel – Yavan – Edom” sözcüklerinin ilk harflerinden oluşmaktadır. Rabi Eli Mansour Prag’lı Maharal’in sinagogunda tsedaka kutularının olduğu yerde “mevi” sözcüğünün yer aldığını öğretir. Bu aynı zamanda Mişle’de yer alan “matan baseter yihbe af – gizli tsedaka veren öfkeyi söndürür” cümlesinin ilk harfleridir. Peygamberler “tsiyon bemişpat tipade veşavea bitsdaka – tsiyon yargı ile kurtulacak sürgünler tsedaka ile geri dönecek” öğretisini paylaşırlar. Buradan hareketle Rabi Bene Yisrael’in diasporadan dönüşünün tsedaka ile hızlanacağı yönünde görüş bildirmekte ve bu yüzden de tsedaka kutularının olduğu yerde bu ifadenin yer aldığını bildirmektedir.

DÖRT SÜRGÜN

Bamidbar kitabının son peraşası olan Mase “elle mase bene Yisrael” sözcükleriyle başlar. Burada Bene Yisrael’in seyahatleri ve kırk iki durak noktası verilmektedir. Diasporalar da bir nevi seyahat gibi görülür. Peraşanın ilk dört sözcüğü de bu dört diasporayı gerçekleştirenlerin ilk harflerine gönderme yapar.

Tora’da yer alan ilk dört kitap da bu dört sürgün ile ilgili mesajlar verir. Bereşit kitabı Babil sürgününü hatırlatır. Babil kulesinin inşasının durması insanların dört bir tarafa dağılması Babil krallığının çöküşü anlamına gelir. Bu da bizim Babil sürgününden kurtuluşumuzu anlatır.

Şemot kitabı Maday sürgününe Matan Tora ile gönderme yapar. Bene Yisrael dağın eteklerindeyken Gemara’nın öğretisine göre Tanrı Sinay dağını alarak üzerlerine getirir ve kabul etmemeleri halinde burasının mezarları olacağını söyler. Korkuyla Bene Yisrael Tora’yı kabul etmek zorunda kalır.  Gemara “beratson hidur kibelua bime Ahaşveroş – istekle Ahaşveroş’un günlerinde kabul edeceklerdir” diyerek bu sürgünün sona ereceğini müjdeler. Megilat Ester’de yazılı olan “kiymu vekibelu ayeudim” ifadesi buna gönderme yapar. Önceden kabul ettikleri Tora şimdi stres olmadan istekle kabul edilmiştir.

Vayikra kitabı ise Yavan sürgününe gönderme yapar. Emor peraşasında bütün bayramlar Şabat da dahil olmak üzere listelenir. En son listelenen Şmini Hag Atseret’ten sonra “tsav et bene Yisrael veyikhu eleha şemen zayit zah katit lamaor” ifadesi ile Bene Yisrael’in saf zeytinyağı almaları ve Menora’yı yakmaları emredilir. Bu ifade Bene Yisrael’in Şmini Atseret sonrasında gelecekte kutlayacakları Yavan sürgününün sonlanması anlamına gelen Hanuka bayramını hatırlatır.  

Ve Bamidbar kitabı da Edom sürgününü anımsatır. Bene Yisrael Edom topraklarından geçmek isterken “nabera na beragleha – topraklarından geçelim” şeklinde bir mesajı Edom kralına gönderirler. Edom halkının cevabı olumsuzdur. “Lo taavor pen baherev etse likrateha – geçmeyeceksin. Seni karşılamaya kılıçla çıkacağım.” Burada Raşi ilginç bir yaklaşım sergiler. Edom aslında Bene Yisrael’e eski bir hesabı hatırlatır. “Sen Yaakov’un sesi ile gurur duyuyorsun ben de Esav’ın elleri ile gurur duyuyorum. Babam Yitshak bana “al harbeha tihye – kılıcınla yaşayacaksın” berahasını vermiştir ve ben de seni böyle karşılayacağım. Burada sorulması gereken soruyu Hatam Sofer sorar ve yanıtlar. Neden Yitshak Esav’a böyle bir beraha verir. Rabi bu berahanın aslında Yaakov’a verildiğini, antisemitizmin hiç de hoş olmasa bile Yaakov ve toplumunu koruyucu olduğunu öğretir. Antisemitizm sayesinde Bene Yisrael genel olarak Esav’ın içinden geçmemekte tamamen asimile olmamaktadır. Bu da onları yok olmaktan korumaktadır. Kısacası sürgünün kurtuluşu bizzat Tora’nın kendisindedir. Simhat Tora bayramında akafot dediğimiz turlar yapılır. Nasıl ki Yahudiler ellerinde Sefer Tora ile sürgün sürgün dolaştılar biz de bu şekilde dolaşırız. Ancak sonunda yine aynı yere geliriz bu da Yeruşalayim’in ta kendisidir.

Teilim 126 Beşuv Aşem mizmoru olarak bilinir. “Beşuv Ad… et şivat tsiyon ayinu leholemim – Tanrı sürgünleri geri getirdiğinde rüyada gibi olacağız” cümlesi kurtuluşun büyüklüğünü anlatmayı amaçlamaktadır. Dört kitabın zehutu için bu kurtuluş yaşanacaksa bunun işaretini burada bulmamız gerekir diyen bilgeler “beşuv” sözcüğüne odaklanırlar. Bu sözcük Bereşit, Şemot, Vayikra ve Bamidbar sözcüklerinin ilk harflerinden müteşekkildir.

GEULA - KURTULUŞ

Devarim kitabı ise Geula’nın ta kendisidir. Mişne Tora olarak bilinen bu kitap genellikle Moşe’nin sözlerinden oluşur. Ancak bu sözlerin her birinde Tanrı Moşe ile hemfikirdir. Or Ahayim adlı kaynak Moşe’nin Maşiah olduğunu iddia eder. Şabat Musaf duasında okunan “en gaalti ethem aharit kereşit – sizi ilkte olduğu gibi sonuncuda kurtaracağım” sözü ilk Goel Moşe olduğu gibi son Goel yani Maşiah da o olacaktır fikrini savunur. Vayhi peraşasında Yaakov çocuklarından Yeuda’ya beraha verirken “ad ki yavo şilo – Maşiag gelene kadar” krallığın Yeuda’da olacağını söylemektedir. Şilo sözcüğü Maşiah ile aynı kişiyi karakterize eder. Şilo sözcüğünün sayısal değeri Moşe’nin sayısal değeri ile aynıdır. Kohelet kitabında yer alan “ma şeaya u şeyiye – ne olduysa o olacaktır” sözünde “ma şeaya u” sözcüklerinin ilk harfleri “Moşe” ismini verir. Şimdi bunu anlamak mümkündür. Üç hafta boyunca sürgün fikirleriyle kafamız meşgul iken bunu Devarim kitabı ile kurtuluşa doğru taşımaktayız.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva
TİŞA BEAV

 

Tamuz ve Av Ayları Yahudi bayramları döngüsünün en karamsar noktasıdır. Bunun sebebi Yahudi toplumunun tarihinin çeşitli zamanlarında başına gelen trajedilerdir.

En önemli trajedi birinci ve ikinci Bet-Amikdaş’ın aynı tarihte, Dokuz Av’da yıkılmış olmasıdır. Tişa Beav geleneksel bir oruç ve yas tutma günü olması yanında Yeruşalayim ve Bet- Amikdaş’ın Babilliler (M.Ö. 586) ve Romalılar (70) tarafından yıkılışını andığımız gündür. Miladi takvimine göre yaklaşık olarak Ağustos ayının başlarında tutulan bir oruçtur.

Yeruşalayim’in düşmesiyle bağlantılı olarak Av ayının dokuzuncu haricinde saptanmış üç tane daha oruç günü vardır. Bunlar Tevet ayının onu (Asara Betevet ); kuşatmanın başladığı zaman, Tamuz ayının On Yedisi (Şiva Asar Betamuz); duvarda ilk yarığın açıldığı zaman ve Tişri ayının Üç’ü (Tsom Gedalya);  Gedalya’nın öldürüldüğü gündür.

Yeruşalayim’in ve ikinci Bet Amikdaş’ın Romalılar tarafından yıkılışından beri bu dört gün de günleri olarak süregelmiştir.

On Yedi Tamuz tarihinde başlayan, Tişa Beav’da neticelenen bu zaman dilimi her iki Bet-Amikdaş ‘ın yasının tutulduğu bir zaman dilimidir. Oruçla başlayıp oruçla sona eren bu üç haftalık zaman dilimi çok büyük üzüntü ve acının işaretidir. Üç hafta olarak bilinen bu matem süresi boyunca düğün ve diğer eğlenceli kutlamalar yapılmaz.

BET AMİKDAŞ’IN İNŞA EDİLDİĞİ MEKANIN GİZEMİ

Büyük düşünürlerimizden Rambam (Rabi Moşe Ben Maymon) şöyle der: “Tanrı altı günlük yaratılıştan sonra yeni bir yaratılış gerçekleştirmedi; fakat buradan Tanrı’nın tabiatı bıraktığı anlamının çıkarılmaması gerekir. “Amehadeş betuvo behol yom tamid maase bereşit- Tanrı yaratılışı her gün yenilemektedir.”  Tanrı yarattığı evrende her bir kişi ile ayrı ayrı ilgilenir, hepimizi yargılar ve üzerimizdeki etkinliğini hiç bir şekilde bırakmaz, kaynağından bereketini ve ışığını bizlere yansıtmaya devam eder.”

İsraeloğullarının çölde iken inşa ettikleri Tapınak’ta (Mişkan) mevcut olan masanın (şulhan) kenarında bulunan altın süslemeler ve sonraları inşa edilen Bet-Amikdaş (Kutsal Mabed) İsraeloğulları için zenginlik göstergesi idi.

Bununla birlikte, ilk insan işlediği günahtan sonra Tanrı’nın insanoğluna yansıttığı ışığı algılama gücü azaldı. Bet Amikdaş bu ışığı tekrardan algılamamızı sağlamıştır. Bundan dolayı Bet Amikdaş günahtan önceki evrenin, yaratılışın gerçek amacına dönüş halidir. O nedenle Kutsal Mabed, barışın ve tek Tanrı kavramı ve inancının insanlar tarafından kabul edilmesini sağlayacak bir mekan olmakla beraber Yahudi milleti için çok önemli bir yer olmuştur. Bet Amikdaş, belirtildiği gibi Ki Beti Bet Tefila Yikare Lehol Aamim - Tüm halklar için “dua evi” olarak kabul edilecektir.

Nitekim Bet-Amikdaş’ın gerek inşa edildiği yerin Yeruşalayim dağlarından biriolan,

Ar Abayit’te olması, gerekse de inşa eden kişinin David Ameleh yerine Şelomo Ameleh olmasının sebepleri bütün saydığımız bu düşüncelerden kaynaklanmaktadır. Bet-Amikdaş’ın, devamlı savaşmak zorunda kalan Kral David yerine; barış içerisinde bir politika izleyen, daha doğrusu barışın ne olduğunu bilen Kral Şelomo tarafından inşa edilmesi, insan sevgisi ile birlikte barışın ne kadar önemli olduğunu öğretmektedir. Bet-Amikdaş’ın inşa edildiği mekan hakkında çok şey söylenebilir.

1. Kabala’ya göre; Tanrı evreni yarattığında bir noktayı merkez olarak aldı ve bu merkezden evreni yarattı. Bu merkez Even Aşetiya adı verilen bir taştı. Bu nokta Bet-Amikdaş’ın kurulduğu yerdir.

2. Pirke Avot 5:4’te belirtildiği gibi Avraam Tanrı’ya karşı sonsuz sadakate sahipti.  Tanrı’nın emri üzerine Moria Dağına giderek oğlunu kurban etmeye hazırdı. Tanrı inancını ve sevgisini gösteren bu olayın gerçekleştiği yer Bet-Amikdaş’ın inşa edildiği yerdir.

3.  Yaakov’un merdiven rüyasını gördüğü yer Bet-Amikdaş’ın inşa edildiği yerdir.

4.  İki kardeşe babalarından eşit miktarda miras kalır. Eldeki altınlar ikisi arasında eşit olarak bölünür.  Büyük kardeş iyi bir düşünce ile bu mirasın eşit dağıtılmadığını,  kardeşine düşen payın daha fazla olması gerektiğini düşünür; çünkü onun evli olduğunu ve başına bir şey gelirse ona bakabilecek bir ailesinin bulunduğunu düşünür; bu nedenle küçük kardeşinin kimsesi olmadığından dolayı hakkının daha fazla olması gerektiğini hisseder. Bunun üzerine eşit miktarda paylaştıkları altınların yarısını kardeşinin deposuna götürmek için yola çıkar. Kardeşi de tam aksine mirasta ağabeyine düşen hakkın evli olduğundan ve ondan daha fazla harcaması bulunduğundan dolayı daha fazla olması gerektiğini düşünür. Bunun üzerine eşit olarak paylaştıkları altınların yarısını ağabeyinin deposuna götürmek için yola çıkar. İki kardeş gizlice altınları birbirlerinin deposuna götürürler.

Sabah vakti depolarına giden kardeşler altınlarının azalmadığını görünce buna bir anlam veremezler ve şaşkınlık içerisinde aynı şekilde yaptıklarını tekrarlarlar; fakat hiçbir zaman depolarındaki altınların miktarında bir azalma olmaz. Buna anlam vermekte zorlanırlar. Günün birinde iki kardeş altınları birbirlerinin deposuna götürürlerken bir noktada karşılaşırlar ve olayı çözerler.

Buluştukları o noktada birbirlerine karşı hissettikleri sonsuz kardeşlik sevgisinden dolayı sarılırlar ve tüm içtenlikleri ile ağlarlar.        

Bet-Amikdaş sulhun, maneviyatın en üst seviyesi ve yaratılışın merkezi olan,  sonsuz kardeş ve Tanrı sevgisinin ifade edildiği bu noktada kurulmuştur.

KAMTSA ve BAR KAMTSA

Bet Amikdaş’ın var olduğu dönemlerde, Yeruşalayim’de çok zengin bir adam yaşardı . Günlerden bir gün bu zengin adam evinde büyük bir Seuda ( ziyafet )  düzenledi. Bu ziyafete, zengin adamın bütün arkadaşları ve şehirdeki Büyük Ravlar ve Hahamlar davet edilirler.

Zengin adam, çok sevdiği yakın arkadaşı Kamtsa’yı da ziyafete davet etmek için hizmetkarını özel olarak ona yollar. Fakat hizmetkar yanlışlıkla, düzenlenen ziyafete Kamtsa yerine,  zengin adamın nefret ettiği Bar Kamtsa’yı davet eder. Bar Kamtsa aldığı davete çok sevinerek,  ziyafete gider. Ancak ev sahibi, Bar Kamtsa’nın ziyafete geldiğini görünce çok sinirlenerek, Bar Kamtsa’ya evini derhal terk etmesini söyler. Bar Kamtsa çok üzülmüştür.

Bar Kamtsa büyük Ravların ve Hahamların bulunduğu ziyafette utanmamak için zengin adama ziyafette kalmasına izin verdiği taktirde yediği yemeğin parasını ödeyeceğini söyler. Fakat zengin adam “ hayır ” der. 

Bar Kamtsa : “Eğer kalmama izin verirsen ziyafetin yarısını ben ödeyeceğim”

Zengin adam yine : “ Hayır !!” cevabını verir.

Son olarak Bar Kamtsa : “ Eğer evinde kalmama izin verirsen, buradaki ziyafetin tüm parasını ben karşılayacağım” der .

Ama Zengin adamın cevabı aynıdır “ Hayır !!” ve  Bar Kamtsa’yı evinden kovar .

Bar Kamtsa olup bitenlere çok kızar ve öç almak ister.  Bar Kamtsa Roma kralına giderek Yahudilerin kendisine karşı ayaklandıklarını ve Kral olarak onu başlarında istemediğini anlatır.  

Kral Bar Kamtsa’ya : “ Bunu nasıl biliyorsun “ diye sorar.

Bar Kamtsa; Kral’a, bir koyun alıp bunu Kurban etmeleri için Yahudilere yollamasını ister. Eğer Kralın yolladığı kurbanı kabul etmeyecek olurlarsa bu Kralı sevmedikleri ve ona karşı ayaklandıkları anlamına gelecektir.

Bunun üzerine Kral, Bar Kamtsa ile bir koyun yollar. Bar Kamtsa’nın içi öyle nefretle dolmuştur ki, Yahudilerin sakat bir koyunu korban edemeyeceklerini bildiği halde koyunun gözüne bir çizik atarak sakatlar.

Bar Kamtsa Yeruşalayim’e geldiğinde, koyunu kurban edilmesi için Yahudilere götürür ancak koyunun sakat olduğunu gören Yahudiler koyunu korban etmeyi reddederler.
Bar Kamtsa Krala giderek Yahudilerin koyunu kobran etmediklerini anlatır. Bunun üzerine Romalılar Yahudilere karşı savaş ilan ederler. 9 Av tarihinde Romalılar Bet Amikdaş’ı yakarlar.

Tanrı Bet Amikdaş’ı Sebepsiz nefret yüzünden yıktı.

BET AMİKDAŞ’IN TEKRAR İNŞA EDİLMESİNDE BİZE DÜŞEN VAZİFE

Günümüzde dünya, kıskançlık, açgözlülük, hırsızlık, şiddet, yalan, sabırsızlık, toleranssızlık, hile, aldatma ile çevrelenmiş durumda. Komşularımızdan ve liderlerimizin iyiliğinden şüphe duymaktayız.  Birbirimize yardım etmek yerine, yarışmaktayız. Kendi amacımız doğrultusunda hareket etmekte ve başkalarından avantaj elde etmeye çabalamaktayız. Her koyun kendi bacağından asılır misali herkes kendini düşünmekte. İnternet ve hazır yiyeceklerin oluşturduğu yapay bir uydu perdesinin arkasındaki evimize geri çekilmekteyiz.  Acı gerçeklerden kendimizi saklamakta ve en kötüsü, her şeyin daha iyi olması gerektiği fikrinden umudumuzu yitirmiş durumdayız.  Omzumuzu silkmekte ve “ Hayat budur” demekteyiz.

Ekosistemin mükemmel çalışması  – ağaçların karbondioksit soluması ve bulutların yağmur taşıması gibi, tüm insanlığın uyum içinde birlikte çalıştığı bir dünyayı aramaktayız. Bu hepimizin aynı şekilde hareket etmesi ve farklılığımızı görmezden gelmek anlamında değildir. Bu sözde denildiği gibi: “ İki Yahudi, üç fikir.” Ancak  farklı olmamıza rağmen “Yahudilik’in  yaşaması”  için birbirimizi sevmemiz, birlikte öğrenmemiz ve birlikte çalışmamız gerekir.

Savaş öncesi Avrupa döneminin büyük rabilerinden biri Rabi Baruh Ber Leibowitz şöyle demiştir :“ Göklerde yargılanacağım zaman bana “ Burayı hak edecek ne yaptın? Diye sorulduğunda ne cevap vereceğim? Tora? Benim Tora bilgim yeteri kadar değerli mi? Tanrı korkusu? Yaptıklarım bu tanıma uyacak şekilde midir?  Bir tek şey için hak iddia edebilirim – Her Yahudi’yi tüm kalbimle sevdiğim için. Sokakta her yürüdüğümde gördüğüm her Yahudi için, tek düşüncem olur:  Onu kutsamak !”

Midraş der ki 3.Bet-Amikdaş göklerde hazırlanmış ve bizim dünyada hazır olmamızı bekliyor. Kral David’in Teilim’de (95:7) yazdığı gibi : “ (Kurtuluş gelecek) Bugün- Tanrı’nın sesine kulak verirseniz”.

Eğer bizler içimizdeki sebepsiz nefretimizi sebepsiz “sevgiye” dönüştürebilirsek Tanrı üçüncü Bet Amikdaş’ı belki günümüzde tekrar inşa edecek.

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar

 

"O zaman yargıçlarınıza şöyle emrettim: “Kardeşleriniz arasında[ki her türlü anlaşmazlığı dikkatle] dinleyin ve kişi ile kardeşi ya da davalısı arasında adil yargıda bulunun.” Devarim 1:16

Moşe yargıçlara davacıların iddialarını anlamaya çalışmaları konusunda ve karar vermede acele etmemeleri konusunda talimat verir. Ve onlara, eğer önceden aynı olan bir olayı birkaç kez gördüyseler bile, yine de karar vermeden önce dikkatlice düşünmeleri lazımdır. Pirke Avot’taki ilk Mişna şu öğütle başlar: “Yargılamadan önce dikkatle düşün.” Pirke Avot bizlere günlük yaşantımız konusunda dersler verir. Ve bilgelerin öğrencilerine uygulamalarını istedikleri Ahlak ve etik kurallarından oluşur. Peki Pirke Avot herkese uygun olan bir şeyle başlamak yerine, yargıçlara ders vererek başlar?

Her sürücü el kitabı, sürücüye sürüş yaparken sürekli karar vereceği konusunda uyararak başlar. Bir sürücü sürekli olarak düşünür, “ Direksiyonu şimdi kırmalı mıyım? Sarı ışıkta geçmeli miyim? Bu dönüşü yapabilmek için yeterli sürem var mı?” Eğer bu seçimler konusunda acele edilirse sonuçlar acı olabilir.

Günlük yaşantı sürekli olarak yargılamamızı ve kararlar vermemizi sağlar. Birisiyle buluştuğumuzda hemen o kişiyi aklımızda değerlendiririz. Kişilerin eylemlerini değerlendirmek konusunda çok hızlıyız. Kişisel olarak kararlar veririz. Nerede yaşayacağımıza, hayatımızı nasıl kuracağımıza biz karar veririz… Bu yüzden Mişna şöyle der “Yargılamadan önce dikkatle düşün.” Herkes bir yargıçtır. Her ne olursa olsun hızlıca davranmak yerine dikkatlice davranmamız lazım. Ve son olarak; hiçbir zaman, sonradan pişman olabileceğiniz bir kararın içine atlamayın.

YAZILI VE SÖZLÜ TORA
Rav İsak Alaluf
KETUVİM – MİŞLE

 

Şlomo Ameleh’in yazdığı kitaplardan biri olarak kabul edilir. Mişle atasözlerinden müteşekkil bir eserdir. Şlomo burada oğluna seslenmekte ve ona öğütler vermektedir. Otuz bir bölüm içeren bu kitaptan yapılan alıntılar Rabilerin çok fazla kullandığı sözleri barındırır.


“Oğlum babanın emrini koru, annenin öğrettiğini bırakma” diyen Şlomo Ameleh Tora’nın önemini “sizlere iyi bir doktrin verdim. Tora’mı bırakmayınız” sözleriyle vurgulamaktadır.

Otuz birinci bölüm her Şabat akşamı hanımefendileri öven “Eşet Hayil” ilahisidir. Burada Alef’ten Tav’a kadar mükemmel bir eşten söz edilmektedir. Midraş bu sözlerin Avraam Avinu’nun eşi Sara imenu için yazıldığını aktarır.



MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
EHA AĞITI ÜZERİNE

 

Birinci Bet Amikdaş zamanında Yirmiyau peygamber  halkın teşuva yapması için yıllarını harcar. Çünkü halk Bet Amikdaş’ın kendilerini koruyacağından emindir. Bu yüzden de Yahudiler tapınağı ruhani bir merkezden daha da fazla onore etmektedirler. Fakat peygamberi dinlemek istemeyenler Yirmiyau’yu hapsederler ve onun cesaretlerini kırdığını iddia ederler. Ne yazık ki peygamberin sözleri gerçekleşir ve Birinci Bet Amikdaş Babil ordusu tarafından yıkılır.


Eha ağıtı zamana bağlı bir yazı değildir. Birinci Bet Amikdaş’ın son zamanlarında yazılmasına rağmen bilginlerimiz benzer olayların yaklaşık beş yüz sene sonra ikinci Bet Amikdaş zamanında da gerçekleştiğini söylerler. Yirmiyau bu ağıtta gözyaşı dökerken bizler de onunla birlikte ağlarız. Çünkü eğer akıllıca ve bilinçli bir şekilde analiz edecek olursak Yahudi tarihini bu ağıtta bulmak mümkündür. Bu da Tişa Be Av’ın bir gerekliliğidir. Çünkü bu gün aslında hem gözyaşı dökmek hem de gelecek için umut etmek günüdür.

Eha ağıtı Tişa Be Av gününü Tanrı ile bir randez vous günü olarak etüd eder. Bu günde tahanunim okunmaz çünkü bu günde bir bayramın da izleri vardır.


Tanrı ile randez vous? Bayram? Yıkılış ve sıkıntıların günü için nasıl bu sözler söylenebilir? Aslında elbette ki söylenebilir. Tişa Be Av Tanrı’nın Yahudi yaşamına lakayıt kalmadığının bir ispatıdır. Biz O’nun için önemliyiz. Eğer bizler O’nun istediği ve beklediği gibi teşuva yapacak olursak O da bizler için ebedi olacak olan üçüncü tapınağı inşa edecektir.


Bilginler Maşiah’ın bir Tişa Be Av günü doğacağını bizlere öğretirler. Gelin Eha ağıtını anlayışla, içtenlikle ve umutla okuyalım. Dileyelim ki Maşiah doğmuş olsun ve önümüzdeki yıl bizler için bu günler peygamberlerin sözlerinde olduğu gibi sevinç ve bayram günleri olsun amen.

HER HAFTA İKİ ALAHA

 

*Kişi Şema duasını zamanında, kelimesi kelimesine, büyük bir saygıyla ve ağızdan çıkanları anlayarak söylemekle yükümlüdür.

*Zohar’a göre Şema duasını harfi harfine ve “kavana” yani konsantrasyon ile söyleyen bir kişiyi Tanrı kötü yazgılardan kurtarır.

HAFTANIN SÖZÜ

 

Bol tartışma fakat tek uygulama birlikteliğimiz için çok önem taşır.
(Rav Moşe Benveniste Z”L’nin yazılarından)