Bu Hafta İçin Saatler 

18 HEŞVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5777

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:02

17:16

-----

Yeruşalayim

16:00

17:14

Tel Aviv

16:18

17:17

19 KASIM

Tel Aviv

16:16

17:15

İstanbul

17:28

18:08

2016

İstanbul

17:23

18:03

İzmir

17:36

18:25

 

İzmir

17:32

18:22

        VAYERA-וירא


21 KASIM 2016 /15 KASIM 2003 SİNAGOG SALDIRILARINI ANMA GÜNÜ

 

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bereşit 18:1-22:24)

 


Kendisini sünnet ettikten üç gün sonra, Avraam Tanrı tarafından ziyaret edilir. Üç melek insan şeklinde göründüğü zaman, Avraam, en ağrılı döneminde olmasına karşın, aceleyle onları karşılar ve çadırına davet ederek misafirperverliğinden yararlanmalarını teklif eder. Meleklerin ağzından bir sonraki yıl içinde bir oğula sahip olacağını duyan Sara güler. Tanrı daha sonra Avraam'a, Sedom bölgesini yok edeceğini bildirir ve Avraam af için dua eder. Tanrı bu bölgede elli dürüst kişinin bulunması halinde kararından vaz geçeceğini söyler. Avraam on kişiye kadar sıkı bir pazarlık yapar; ancak ne yazık ki on tane bile dürüst insan yoktur.
 

Lot, eşi ve kızları, Sedom ve etrafındaki şehirlere kükürt ve ateş yağmurunun başlamasından çok kısa bir süre önce kurtarılırlar. Lot'un karısı, bunu yapmamaları söylenmesine karşın, arkasına dönüp bakar ve bunun sonucunda tuzdan bir sütun haline gelir. Lot'un kızları, bu yok oluştan sadece kendilerinin kurtulabildiğini düşünürler ve insan ırkının devamı için babalarını sarhoş ederler; ondan çocukları olur. Büyük kızdan Moav, küçüğünden Amon doğar.

Söz verildiği üzere Avraam ve Sara'nın bir oğlu, Yitshak doğar. Sekizinci günde Avraam, Tanrı'nın emrine uygun olarak Yitshak'ı sünnet eder. Yitshak'ın sütten kesildiği gün Avraam bir kutlama düzenler. Yişmael'de dejenere oluşun bazı işaretlerini gören Sara, Avraam'dan, Agar ve Yişmael'i evden uzaklaştırmasını ister. Oğlunu evden atma fikri Avraam'ı rahatsız etse de, Tanrı Avraam'a, Sara'yı dinlemesini söyler. Çölde susuzluktan neredeyse ölecek olan Yişmael, bir melek tarafından kurtarılır ve Tanrı onun kuvvetli bir milletin babası olacağı sözünü verir.

Avraam'ı sınamak isteyen Tanrı o sırada 37 yaşına gelmiş olan Yitshak'ı korban olarak sunmasını emreder. Avraam, gelecek nesilleri konusundaki tüm umudu yok etme ve hayat boyu savunduğu insan-kurbanı-karşıtı söylem ve davranışlarına ters düşme ihtimaline karşın emri yerine getirmek üzere yola koyulur. Tanrı son anda, Avraam'ı durdurmak üzere bir melek gönderir. Bu sorgusuz itaatkarlığı sebebiyle Tanrı Avraam'a, Bene-Yisrael gelecekte günah işleyecek olsa bile, hiçbir zaman düşmanları tarafından tam olarak yok edilmeyecekleri sözünü verir. 

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
BRİT MİLA SONRASINDAKİ FEDAKARLIK

 

Geçen hafta okuduğumuz “Leh Leha” peraşası Berit Mila emri ile sona erer. Bu haftaki peraşamız ise Raşi’nin açıklamasına göre Berit Mila’nın üçüncü gününde Tanrı’nın Avraam’ı “Bikur Holim” ziyareti ile başlar. Tanrı burada bizlere bir mitsva yapmanın önemini de göstermektedir. Hasta bir insanı ziyaret etmek onun sıkıntılarını hafifletmek açısından son derece önemlidir.

Gemara Masehet Yoma 28’de Avraam’ın Tora verilmeden bütün Tora emirlerini hatta Rabinik emirleri yerine getirdiğini öğretmektedir. “Ekev aşer şama Avraam bekoli.” Bu öğreti beraberinde bir soruyu da getirir. Eğer bütün Tora Avraam tarafından icra edildiyse neden daha önce Brit Mila emri yerine getirilmemiştir? Bu soruyu yanıtlamak için bilgeler çeşitli görüşler ortaya koyarlar:

Gemara Masehet Kiduşin’in görüşüne göre bir mitsvanın emredilerek yapılması emredilmeden yapılmasından çok daha değerlidir. Aslında normal şartlar altında emredilmeden yapılan mitsvalar daha değerli olmalıdır. Ancak insanoğlu emredilenlere karşı gelme özelliğine sahiptir ve yetser ara bunun için çalışmaktadır. Avraam burada şöyle düşünür. Mitsvaları ben emredilmeden yerine getiriyorum. Emir olarak verildiği takdirde bunları tekrar yerine getirmek bir sorun olmayacaktır. Ancak Berit mila mitsvasını sadece bir kere yerine getirebilirim. Onun için emredilmesi daha uygun olacaktır.

Rabilerin bir başka görüşü daha farklı yöndedir.  Tora mitsvaları yerine getirirken kendimize veya başkasına zarar vermemizi yasaklar. Kişinin kendine zarar vermesi Tora’da yasaklanmış bir emirdir. Berit mila  mitsvasında kişi kendine fiziksel olarak müdahalede bulunur. Emredilmeden yapılması mümkün değildir.

Şela Akadoş daha da farklı bir görüş getirir. Avraam ancak Berit mila sonrasında neden mitsvaları yerine getirdiğinin bilincine varmştır. O zamana kadar çok fazla bilmeden bu mitsvaları yerine getirmektedir. Brit sonrasında Keduşa’sı çok farklı bir seviyeye taşındığından konuların daha fazla bilincine varmıştır.

Ohev Yisrael adlı kaynak Avraam’ın vücudunun çok kutsal olduğunu mitsvaları bütün vücudu ile hissettiğini ifade eder. “Avraam” sözcüğü “yap” denilen mitsvaların sayısına yani iki yüz kırk sekiz sayısına eşittir. İyov’da “mibesar ieheze E.loa” cümlesi bütün beden ile Tanrı’yı hissettiğimizi anlatır. Avraam bütün mitsvaları keduşa ile hisseder ama tuma olan “orla” orayı kapattığından bu mitsvası duyumsamaz. Bu yüzden de Tanrı ona bu emri yerine getirmesini söylemiştir.

Avraam emredilmeden bu mitsvası yapması halinde sanki Tanrı’ya “beni mükemmel yaratmadın” mesajını verecekmiş gibi düşünür. Onun için ancak emir geldikten sonra bu mitsvayı yerine getirir.

Avraam bu emri aldığında yaşlı olduğundan çekinir ve elleri titrer. Midraş bizzat Tanrı’nın Avraam’ın elini tuttuğunu ve ona yardımcı olduğunu öğretir. Her gün Tefila’da okuduğumuz “veharat imo aberit – anlaşmayı birlikte kesti” cümlesi bu olaya gönderme yapar. Her Berit mila töreninde bu anlaşma yenilenir. Bunu da orada söylenen beraha ispatlar. Beraha “koret aberit” şeklinde yani şimdiki zamanda söylenir. Bu da her Berit mila töreninin anlaşmanın yenilenmesine vesile olduğunu gösterir.

Berit mila ile bizler altı yüz on üç mitsvayı kabul ettiğimizin anlaşmasını yapmaktayız. Aslında kabul ettiğimiz altı yüz on iki mitsvadır çünkü bir tanesini zaten yerine getirmiş bulunmaktayız. Bu yüzden “Brit” sözcüğünün sayısal değeri de altı yüz on ikidir.

Kol Bene Yisashar ile Hagaot Maarşal adlı kaynaklar Brit Mila sonrasındaki Seuda’nın son derece önemli olduğunu vurgularlar. Gemara bu seuda’nın manevi gücünün çok yüksek, neşama için büyük bir tikun olduğunu öğretir. Yetser ara bu Seuda’ya gitmeyi engelleyen en önemli faktörlerin de başında gelir.

Melekler içinde “Sameh Mem” adlı melek özel bir yer tutar. Çünkü bu melek yetser ara olarak bilinir ve bizi birçok olumlu davranıştan engellemeye çalışır. Bu melek de diğer melekler gibi “E.l” harfleri ile sonlanır. Hatta bilgeler bu meleğin isminin “seudatmila en laasot” sözcüklerinin ilk harflerinden oluştuğunu bile söylerler. Seudat Mila bu meleğin olumsuz gücünü nötralize etmek için son derece önemlidir. Nitekim Avraam da oğlu Yitshak’ın Berit gününde büyük bir Seuda vermiştir. “Vayaas Avraam mişte gado lbeyom igamel et Yitshak – Avraam Yitshak’ın büyüdüğü günde büyük bir ziyafet yaptı” cümlesinde “büyüdüğü” olarak tercüme edebileceğimiz “igamel” sözcüğü aslında iki sözcük gibi algılanır. Son iki harfin oluşturduğu “mal” sözcüğü britmila olduğunu sembolize eder. İlk iki harfin sayısal değerlerinin toplamı da sekizdir. Yani Yitshak büyüdüğü yani Berit mila olduğu sekizinci günde Avraam büyük bir ziyafet yapmıştır.

Tsadikler Berit sonrası üçüncü günde de Seuda yapılmasının doğru olduğunu ve bu Seuda’nın Berit mila seudasından daha da yüksek değerde olduğunu savunurlar. Bunu anlayabilmek için “on” sayısının simgelediği şeylere yakından bakmak gerekir.

“On” sayısı Yahudilikte oldukça simgeseldir. Tanrı kainatı on sözle yaratmıştır. Mısırlılar on bela ile cezalandırılmış Sinay dağında on emir verilmiştir.

Tanrı büyük ve sonsuz bir ışıktır. Çok güçlü bir güneşe bakmak nasıl imkansızsa ve güneş Tanrı’nın milyonlarca hizmetkarından biri ve nuru Tanrı’nın nuru ile kıyaslanmayacak kadar küçük ise Tanrı’nın nurunun insan için neler ifade ettiğini anlatmak da imkansızdır. Güneşe bakışı kolaylaştırmak için filtreler kullanmak mümkündür. İşte Tanrı da O’na ulaşabilmemiz için bir takım “filtreler” oluşturmuş ve bunlara “sefirot” adını vermiştir. En üst Sefira “Keter” iken en alttaki Sefira da “Malhut” olarak bilinir. On ile ilgili her olay bu yolla meydana gelir. Tanrı bu şekilde açığa çıkar.

Mükemmel insanın vücudu da on Sefirot içerir. Başın kendisi “Keter”dir. Beyin iki ana lobdan meydana gelir. Sağ lob “Hohma” sol lob ise “Bina” sefira’sı ile simgelenir. Sağ kol “Hesed”, sol kol ise “Gevura” adlı Sefira’dır. Vücut “Tiferet” Sefira’sını, vücudun daha alt kısmı ise “Yesod” Sefira’sını sembolize eder. Sağ bacağımız “Netsah” sol bacağımız “Hod” ayaklarımız da “Malhut” sefira’sını tanımlar.

Bir çocuk doğduğu zaman en yukarıya çıkması için Tanrı ona her gün bir Sefira’nın kutsallığını kazandırır. Birinci gün Malhut, ikinci gün Netsah, üçüncü gün Hod, dördüncü gün Yesod, beşinci gün Tiferet, altıncı gün Hesed ve yedinci günde de Gevura kutsallığı eklenir. İlk yedi günde belli bir yere ulaşan bebek dünyevi değerlerle donatılmış gibidir. Sekiz sayısı ve sekizinci gün doğaüstüdür. Söz gelimi Hanuka’da “yağ” ile bir mucize olmuştur. İbranice’de “yağ” anlamına gelen “şemen” sözcüğü “sekiz” yani “şemona” ile bağlantılıdır. Berit mila günü en üst üç Sefira’ya ulaşan bebek Bina-anlayış Sefira’sı ile tanışır. Dokuzuncu günde yani Berit’in ertesi günü bilgelik anlamına gelen “Hohma” Sefira’sının günüdür. Onuncu günde en tepeye yani “Keter” sefira’sına ulaşır. İşte buna ulaştığı Berit’in üçüncü gününde mutlaka bir Seuda ile kutlama yapmak gerekir.

Berit mila’nın üçüncü gününde Avraam çadırın önünde otururken Tanrı onu ziyarete gelmiş ve bu seuda için de üç meleğini göndermiştir. Bu günde Avraam bu seuda’yı gerçekleştirmektedir.

Tefila kitaplarında Sefirot için anlamdaş sözcükler kullanılır. Örneğin “Gvura” için bazen “yargı” anlamına gelen “din” kullanılır. “Malhut” için Tanrı’nın “A.donay” ismi kullanılır. Malhut aynı zamanda “Tefila” ile de eş enlamlıdır. Bu yüzden Tefila’ya yani Amida duasına “A.donaysefataytiftah” cümlesi ile başlanır. “Bina” Sefira’sına ilişkin eş anlamlı sözcük ise “etsa – görüş, tavsiye” sözcüğüdür. Avraam bu emri aldığı zaman üç arkadaşına danışır. Bunlardan Aner bu emri uygulamamasını çünkü çok tehlikeli olduğunu söyler. Eşkol ise bu emri yerine getirdiği zaman güçten düşeceğini ve düşmanların bunu fırsat bilebileceklerini ifade eder. En sağlam “etsa” ise Mamre’den gelir. Mamre emri hemen yerine getirmesini ister. Mamre ismi “mulmaerrofeehaE.l – hemen mila yap Tanrı doktorundur” sözcüklerinin ilk harflerinden oluşur. Gerçekten de Avraam bu operasyonu Mamre’ye ait düzlükte onun bulunduğu yer olan “Elone Mamre adlı yerde gerçekleştirir. Raşi bunun için “U şenatan lo etsa al amila – o ona mila hakkında tavsiyeyi verendir” açıklamasını yapar.

Avraam emri yerine getirecek iken neyi danışmaktadır sorusu oldukça yerindedir. Avraam bu emri yerine ne zaman getireceğini algılamaz. Nasıl ki bir çocuk için sekiz gün bekleniyorsa ve çocuk bu süre içinde Bina Sefira’sına ulaşacak duruma geliyorsa Avraam da beklemesi gerektiğini düşünür. Ancak Mamre ona bu “etsa”yı verir ve bir anda bu seviyeye ulaşacağını belirtir.    

Moşe Rabenu Tora’yı almak için meleklerin yanındadır. Meleklerin itirazları çok fazladır. İşte bu sırada Tanrı Moşe’nin yüzünü Avraam’ın yüzüne çevirir. “Onun evinde onun yemeğini yemediniz mi” sorusu üzerine melekler direnmekten vaz geçer. İsrael toplumu Tora’yı sahiplenir. Bu Midraş için Rabiler şu açıklamayı yapar.

Melekler Avraam’ı mila operasyonunun üçüncü yani en acılı gününde ziyaret ederler. Avraam misafirperverlik mitsvasını yerine getirmek için inanılmaz bir fedakarlık ile çalışır. Bunun sonunda da onlara bir onuncu günün seudasını verir. Tora’nın eş anlamlarından biri Keter’dir. Rabiler Keter’e ulaşmak için fedakarlığın şart olduğunu öğrenirler.

Gerçekten de Tora’ya sahip olmak ve onu uygulamak için fedakarlık gerekir. Sabah erken kalkarak Tefila yapmak, yemek sınırlamalarına dikkat etmek, arzularımızı sürekli kontrol altında tutmak, Şabat günü maddi birçok şeyden uzaklaşmak gibi fedakarlıklar günlük hayatımızın temeli haline gelmelidir. Çünkü Tora’ya sahip olmak için Avraam’dan bu yana fedakarlıklar hız kesmeden gelmiş bu uğursa birçok can feda edilmiştir. “Veine şeloşaa naşim nitsavim alav – ve üç kişi onun üzerindeydi” diyen Tora meleklerin statüsünün başlangıçta Avraam’ın üzerinde olduğunun sinyalini vermektedir. Seuda gerçekleşmiş ve Avraam büyük bir fedakarlıkla onuncu günde Keter’in, Tora’nın seuda’sını vermeyi başarmıştır. Pasuk bu durumda “veu omed aleem – ve o onların üzerinde duruyordu” ifadesine yer vermektedir.

Fedakarlıkla Tora yoluna adanmış bir yaşam seviyemizi çok daha yukarılara taşıyacaktır.

 

DİVRE TORA
Rav Berti Derofe

 

Peraşamızda Tora bize Avraam Avinu’yu Berit Mila mitsvasını gerçekleştirdikten sonra en sancılı olan üçüncü günde üç tane melek ziyaret ettiğini iletir. Her birinin ayrı elçilikleri vardır. Biri Sara’nın Yisthak’a hamile kalacağını, ikincisi Sedom ve Amora şehirlerinin yok edileceğini bildirir. Üçüncü melek ise Avraam’ı iyileştirmek için gelmiştir. Tora bize Sara’nın hamile kalacağı haberini duyduğunda gülerek içinden “Menopoza girmeme rağmen kalbimin isteğine [gerçekten] kavuşabilecek miyim? Kocam da yaşlandı!” dediğini söyler.

 

Bunun üzerin Tanrı Avraam’a şöyle der: “Sara neden ‘Yaşlanmış olmama rağmen gerçekten doğuracak mıyım?’ diyerek güldü? Tanrı’nın yapamayacağı bir şey var mı? Belirlenen vakitte sana döneceğim ve Sara’nın bir oğlu olacak”.

 

Bu iki bölümü incelediğimizde gözümüze çok önemli bir nokta çarpar. Sara, Tanrı’nın söylediği gibi kendisinin yaşlandığını değil, kocası Avraam’ın yaşlandığını söylemiştir. Fakat Tanrı, bu olayı Avraam’a, Sara’nın “yaşlanma” kelimesini Avraam hakkında değil de sanki kendi hakkında söylemiş gibi aktarmıştır.

 

Hahamlarımız bu noktada Tanrı’nın bize çok önemli bir ders vermek istediğini öğretirler. Barış, Tanrı’nın gözünde o kadar önemlidir ki, Kendisi bile Sara’nın sözlerini değiştirerek anlatmıştır. Avraam Avinu gibi birinin, Sara’nın sözlerinin ne olduğunu tam olarak duyması sonucunda hiç bir problem yaşanmayacağı açıktır. Fakat Avraam’ın kalbinde Sara’ya karşı en ufak bir kırgınlık olmasın diye Tanrı sözleri değiştirmiştir. Tora bize Tanrı’nın mührünün “Emet” yani “Gerçek” olduğunu öğretir ve “Yalandan uzak dur” diye uyarır. Buna rağmen Tanrı bize, bir şey duyduğumuzda, duyduğumuzu direkt olarak anlatırsak tartışmaya yol açacağını hissettiğimiz anda, eğer anlatmak zorunda isek barış adına bazı detayları değiştirebileceğimizi, çünkü barışın O’nun gözünde çok önemli olduğunu öğretir.

 

Pirke Avot’ta şöyle yazar: “Barışı seven ve barışı kovalayan Aaron’un öğrencilerinden ol.” Barışı herkes sever ama Aaron Akoen aynı zamanda barışı kovalardı. Onu özel yapan da buydu. Hahamlarımız bize Aaron’un izlediği yolu anlatırlar. Aaron iki kişinin arasında bir tartışma olduğunu gördüğünde önce iki tarafın da sakinleşmesi için biraz beklerdi. Daha sonra taraflardan birine gidip kavga ettiği arkadaşıyla konuştuğunu ve arkadaşının pişman olduğunu söylerdi. Aaron Akoen gibi saygıdeğer bir kişi bu şekilde konuştuğu zaman dinleyen kişi de aslında kendisinin de pişman olduğunu fakat nasıl aralarını tekrar düzelteceklerini bilmediğini söylerdi. Bunun üzerine bu lafı duyan Aaron hemen diğer tarafa gidip kavga ettiği arkadaşının pişman olduğunu ama tekrar aralarını nasıl düzelteceğini bilmediğini söylediğini anlatırdı ve iki tarafı buluşturup aralarındaki barışı sağlardı. Gördüğümüz gibi Aaron da barış olması adına gerçeği biraz değiştirerek anlatırdı.

 

Buradan görüyoruz ki, gerçek, Tanrı’nın gözünde çok değerli ve önemli olmasına rağmen, barış olması adına Tanrı gerçeği değiştirmeye izin verir. Çünkü Tanrı’nın gözünde barış, gerçekten önce gelir. O’nun gözünde en değerli olan Yisrael Halkı'nın arasındaki kardeşlik ve birliktir.

 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar
SARA GÜLDÜ

 

“Sara “Menopoz’a girmeme rağmen kalbimin isteğine kavuşabilecek miyim?” diyerek içinden güldü, “Kocam da yaşlandı!”. Bereşit 18:12


Sara misafir kılığına girmiş meleklerin Avraam’a çocuklarının olacağını söylediği zaman çadırın girişinin arkasından onları dinliyordu. Ve bu olayın gerçekleşebileceğine inanmadığından dolayı gülmüştür; çünkü misafirin söylediklerini Tanrı’dan haber olarak değil, çok nazik, fakat anlamsız bir beraha olarak görmektedir.


İlerlemiş yaşına bakarak, doğurmasına olanak verecek bir gençleşmenin, ancak ölülerin dirilmesi gibi büyük bir mucize olacağını ve bunu sadece Tanrı’nın yapabileceğini düşünmektedir.
Sara bu haberin Tanrı’dan geldiğini bilmemesine rağmen, Tanrı Sara’nın tepkisine kızmıştır? Ne de olsa, Sara gibi üst düzeydeki birinin doğum mucizesinin olabileceğine inanması gerekmektedir.

En azından ‘Amen; umarım gerçekleşir’ demesi gerekiyordu.    

 

YAZILI VE SÖZLÜ TORA
Rav İsak Alaluf
HAKİMLER (ŞOFETİM)

 

Daha önceki yazılarımızda Moşe Rabenu’nun kendisinden sonra bir lider arayışına girerek toplum içinde karmaşayı önlediğini yazmıştık. Yeoşua’nın bunu gerçekleştirmediğini ve bu yüzden de karmaşa ve dalgalanma devri olarak kabul edebileceğimiz Hakimler devrinin başladığını eklemiştik. Gerçekten de Yeoşua sonrasında kimin başa geçeceği belli değildir. Urim ve Tumim sayesinde başa geçecek kişinin Yeuda kabilesinden olacağı öğrenilir.

 

Yeoşua’nın ölümünden sonra savaşlardan yorgun düşen halk kendilerine verilen topraklara yaşamaya gider. O zamanın bilgelerinin ölümünden sonra putperestlik yavaş yavaş ortaya çıkar. Kenaan toplulukları bütün samimiyet ve yakınlıklarına rağmen ellerinden gelen kötülüğü yapmaya devam ederler. Aram kralı KuşanRişatayim bölgeyi işgal eder ve uzun yıllar bu boyunduruk devam eder. Bu sırada halkın başına Yeuda kabilesinden Otniel ben Kenaz geçer. Mükemmel bir bilge ve lider olan Otniel halka tesir ederek büyük bir ordu toplar, Aram Naarayim’e sefere çıkar ve işgali sona erdirir. İlk hakim olan Otniel sayesinde kırk yıl boyunca toplum rahat eder. Midraşın verdiği bilgiye göre Otniel Moşe Rabenu’nun ölümünden sonraki ilk ay içinde unutulan çok sayıdaki kural ve alahayı bilgeliği ile yeniden tesis eden büyük bir bilgedir.

 

Hakimleri anlatmaya devam edeceğiz.

MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
CENNET VE CEHENNEM

 

 

Irwin Yaalom'un grup psikoterapisinin teori ve pratiği adlı kitabından çok hoş Tanrı'yla cennet ve cehennem üzerine sohbet yapan bir hahamla ilgili eski bir Yahudi öyküsünü paylaşıyoruz. Bu öyküyü benimle paylaşan Daryo Levi kardeşime teşekkür ediyorum.

Tanrı, "sana cehennemi göstermek istiyorum" der ve hahamı çevresinde açlıktan ölen umutsuz bir grup insanın oturduğu çok büyük yuvarlak bir masa bulunan bir odaya bırakır. Masanın ortasında herkese yetecek büyüklükte bir kazan vardır. Kazandan yayılan koku nefistir ve hahamın ağzını sulandırır. Ancak kimse yemek yememiştir. Masanın çevresindeki insanların ellerinde kazana erişerek kaşık dolusu yemek alacak, fakat sapı ağza götüremeyecek kadar uzun kaşıklar vardır.
Haham acılarının gerçekten büyük olduğunu görür ve acıma duygusuyla başını eğer.


Tanrı, "şimdi sana cenneti göstereceğim" der ve ilkinin tamamen aynısını bir başka odaya girerler aynı büyüklükte yuvarlak bir masa, aynı büyüklükte bir yemek kazanç ve aynı uzun saplı kaşıklardan burada da vardır.


Burada neşeli bir hava esmektedir, herkes iyice yemek yemiş, halinden memnun ve coşku dolu görünmektedir. Haham neler olup bittiğini anlamaz ve Tanrıya bakar. "Basit bir şey fakat altında ustalık yatıyor." der Tanrı. "Görüyorsun birbirlerini beslemeyi öğrenmişler. "Fedakarlığı, başkalarını düşünmeyi ve bencil olmamayı da öğrenmişler. Paylaşarak devam etmeyi de bilmişler…

HER HAFTA İKİ ALAHA

 

 

*Netila yapmak için ayrılan suyun daha önce hiç kullanılmaması gerekir. Netila kabının hiçbir deliğinin olmaması ve kenarlarının da zedelenmemiş olması gereklidir.

 

*Netila kabının en az yüz yirmi gram su alması istenir.

 

HAFTANIN SÖZÜ

 


Çabuk öfkelenen kişiler  bilgilerini unutur,  aptallıkları ise artar. (Gemara Masehet Nedarim 22/B)