Bu Hafta İçin Saatler 

11 HEŞVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5777

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:06

17:19

-----

Yeruşalayim

16:02

17:16

Tel Aviv

16:22

17:20

12 KASIM

Tel Aviv

16:18

17:17

İstanbul

17:33

18:13

2016

İstanbul

17:28

18:08

İzmir

17:41

18:30

 

İzmir

17:36

18:25

LEH LEHA-  לך לך

 

 

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Bereşit 12:1-17:27)

 


Noah'tan sonra on nesil daha geçmiştir. İnsanoğlu bir kez daha manevi düşüş içindedir. Yaratılış'ın 1948. yılında Avram doğar. Dünyayı gözlemleyerek, Avram Tanrı'nın Varlığı'na dair kaçınılmaz gerçeğe ulaşır ve sonunda Tanrı'nın kendisi ile iletişim kurmasına hak kazanır. Tanrı Avram'a ülkesini, akrabalarını ve babasının ailesini terk ederek, kendisine göstereceği bilinmeyen bir ülkeye gitmesini söyler ve orada büyük bir millet haline geleceğini vaad eder. Avram söyleneni yapar, yanına eşi Saray'ı, yeğeni Lot'u, hizmetkarlarını ve Tanrı'ya yaklaştırmış olduğu diğer insanları alarak yola koyulur. Kenaan topraklarına geldikleri zaman, Tanrı Avram'a görünür ve buranın, Avraam'ın çocuklarına vereceği ülke olduğunu bildirir.
 

Kenaan 'da kıtlık başlar ve Avram yiyecek sağlamak için Mısır'a göç etmek zorunda kalır. Avram Erets-Yisrael'e (Kenaan), Mısırlılar'ın kendisine verdiği büyük bir zenginlikle döner. Çobanları arasında çıkan "iyi otlak" kavgası sonucunda Avraam, yeğeni Lot ile yollarını ayırmaya karar verir. Lot, Yarden ovasındaki zengin, ancak sınır derecesinde yozlaşmış Sedom kentinde yaşamayı tercih eder.

Bölge krallıkları arasında patlak veren savaşta Sedom yenilgiye uğrar; Lot esir düşer. Avram, adamlarını toparlar ve kendisinden sayıca çok fazla olan karşı gücü yenilgiye uğratarak Lot'u kurtarır. Sedom kralının ganimetten pay teklifini ise reddeder.

Kehanetsel bir anlaşma ile Tanrı Avram'a, çocuklarının yabancı topraklarda 400 yıl boyunca esir olacaklarını, ancak bunun sonunda, ebedi mirasları Erets-Yisrael'e, büyük bir zenginlikle döneceklerini bildirir.

Kısır olan Saray, Mısır'lı hizmetkarı Agar'ı, aileye bir çocuk kazandıracağı ümidiyle Avram'a ikinci eş olarak verir. Agar, hamile kalır ve Yişmael'i doğurur.

Tanrı Avram'a sünnet olmasını ve Kendisi ile yapmış olduğu antlaşmanın simgesi olarak tüm nesillerinin de sekiz günlükken sünnet (Berit-Mila) olmalarını emreder. Tanrı Avram'ın ismini Avraam, Saray'ınkini de Sara olarak değiştirir. Kendisinin 99, Sara'nın ise 89 yaşında olduğu bir zamanda, Tanrı'dan, Yitshak'ın doğacağına dair söz alan Avraam, o gün içinde hem kendisi sünnet olur, hem de Yişmael ve kendisine bağlı diğer tüm erkekleri sünnet eder.

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
MAASE AVOT SİMAN LABANİM

 


Her sene Leh Leha peraşası ile birlikte atalar devrini incelemeye ve öğrenmeye başlarız. Bizler bu konuda gerçekten şanslı sayılırız. Çünkü atalar yaşam tarzları ve davranışları ile bizlere örnek teşkil eden insanlar olmuşlardır. Elbette insan olarak bazı yanlışları olsa da bizlere kazandırabilecekleri örnek davranışlar oldukça fazladır.

Bereşit kitabını öğrenirken RaMBaN tarafından getirilen genel bir prensip göz önünde tutulmalıdır. “Maase avot siman labanim – ataların yaşadıkları oğulları tarafından yaşanacaklara örnektir.” Atalar döneminde yaşanan bir olay, bir davranış gelecekte Yahudi ulusu için örnek teşkil etmektedir. En basit bir örnekle Avraam Mısır ülkesine gitmiştir. Onun çocukları da önce Yaakov sonra da Bene Yisrael Mısır ülkesine gitmişlerdir. Bu genel prensip özellikle Bereşit kitabının anlaşılmasında yardımcı konumundadır.

Peraşamızda 14. Bölümde yer alan küçük çaplı bir dünya savaşından söz edilir. Şinar yani Babil, Elam, Elasar ve Goyim kralları Sedom, Amora, Tsevoyim, Adma ve Bela kralları ile Yam Amelah civarında karşı karşıya gelirler. Dört kralın oluşturduğu birlik beş kralın birliğini yener ve ganimeti paylaşır. Burada akla gelen ilk soru bu savaşın neden Tora’da yer aldığıdır. Elbette Tora o çağın en önemli tarihsel kaynaklarından biridir ama harf kullanırken bile tasarruf yapan Tora alakasız gibi görünen bir mücadeleye bütün bir bölüm ayırmaktadır. Bölümün sonunda bizi daha ilgilendirebilecek gibi görünen cümleler görünür. “Vayikhu et Lot – Lot’u aldılar.” Burada Lot’un esir alındığı anlatılmaktadır. Lot Avraam ile beraber seyahat ederken kendine göre çok fazla bulduğu etik davranışlar yüzünden sıklıkla tartışmalara neden olur. Sonunda Avraam’ın teklifini ikiletmeden kabul eder ve Sedom şehrine yerleşir. Rabiler Lot’un Avraam’ın bu teklifine karşı çıkmasını ve daha iyi bir insan olmak için çaba göstermesinin doğru olacağını ama Lot’un bunu yapmadığını ve yollarını ayırdığını öğretirler. Bu arada Tora ayrıntı vermeye devam eder. “Vayavo apalit vayaged le Avram aivri – bir mülteci geldi ve İbrani Avram’a söyledi.” Burda sözü edilen mülteci birçok felaketten kendini kurtarabilen Og adlı devden başkası değildir. Midraş kaynaklı bir bilgiye göre Og tufandan da gemiye tutunarak kurtulabilmiştir.

İlk bakışta Og’un yaptığı bir “hesed” iyi davranış olarak algılanabilir. Ancak Rabiler Og gibi birinin “hesed” yapmasına kuşku ile yaklaşırlar ve Og’un esas amacını farklı okurlar. Og Avraam’a Lot’un esir düştüğünü haber vererek Avraam’ı Lot’u kurtarması için bir girişime zorlar. Bu kadar çok kralla baş etmesi de mümkün olamayacağından bu girişimde Avraam’ın hayatını kaybedeceğine inancı tamdır. Og bu kayıptan sonra dul kalan Sara ile evlenmek arzusundadır. Avraam’a haber vermesinin amacı budur. Rabiler burada bir soru daha sorarlar. Og Sara ile evlenmeyi istemektedir ama bir tsadeket olan Sara Og ile evlenmeyi nasıl isteyebilir? Burada bilginler yetserara’nın bazen insanı olmayacak düşlere ve hayallere kaptırdığını öğretirler.  Bütün bunlara rağmen bir tsadik için çaba gösteren biri olan Og Tanrı tarafından çok fazla uzun bir ömürle ödüllendirilir. Og Moşe zamanına kadar yaşar ve Başan kralı olarak katıldığı savaşta Moşe tarafından ortadan kaldırılır. Bu olay bir tsadiğe yardım etmenin nasıl bir zehut getireceğinin de göstergesidir.

Hikayemize geri dönecek olursak haberi alan Avraam üç yüz on sekiz kişiden oluşan ordusunu hazırlar. Ona bağlı bir ordunun olması Avraam’ın gücünü ve saygınlığını anlatması bakımından önemlidir. Avraam orduları bertaraf eder ve yeğenini kurtarır.

Başlangıçta Yahudiliğin kitabı olan Tora ile ilgisi anlaşılmayan on dört yıl süren bir savaş bir süre sonra ilginç bir şekilde Yahudilik ile ilgili olmaya başlamıştır. Aslında yukarıda açıkladığımız genel prensip uyarınca alakasız gibi görünen çatışmalar eninde sonunda Yahudi toplumu ile ilişkilendirilmektedir. 1991 yılında gerçekleşen körfez savaşında ne Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle ne de Amerika’nın buna müdahale etmesiyle İsrael veya Yahudilerin bir ilgisi yoktur. Irak ise ilk fırsatta attığı Scud füzeleri ile İsrael’i vurmuş ve Avraam’a olduğu gibi onu da savaşın içine çekmeyi amaçlamıştır. Bilginler burada Avraam’ın kaç kralla savaşıp onları yendiğini sorgularlar. Midraş bunun cevabını “dokuz” olarak verir. On dört yıl boyunca birbirleri ile savaşan krallar söz konusu bir İbrani ile savaşmak olunca anında aralarında bir anlaşma yapmışlardır. Günümüzde her konuda birbiri ile çatışan Birleşmiş Milletler’in İsrael aleyhine bir karar söz konusu olduğunda birlikte hareket ettiği bir sır değildir. Ne kadar düşman olurlarsa olsunlar İsrael ile savaşmak için mutlaka bir araya gelirler. Yukarıda açıkladığımız prensip burada da haklılığını ortaya koymuştur.

RaMBaN bu dört krallığın Yahudi tarihindeki dört sürgüne gönderme yaptığını öğrenir. Buna göre Şinar olarak adlandırılan krallık Babil sürgününü, Elasar olarak adlandırılan krallık Med ve Pers sürgününü, Elam olarak adlandırılan krallık Yunan hegemonyasını ve Goyim olarak adlandırılan krallık da Roma sürgününü karakterize eder. Bu arada Roma için “Goyim” sözünün kullanılması tesadüf değildir. Roma imparatorluğu birçok halkın bir araya gelmesi ile meydana gelir. Bu da onun “goyim – milletler” ifadesi ile anılmasının sebeplerinden biridir.

Zohar Akadoş sürgünleri bir canavara benzetir. Buna göre canavarın başı ilk sürgün olan Babil tarafından temsil edilir. Med ve Pers sürgünleri iki tane kolu simgeler. Canavarın göğsü Yunan hegemonyasına gönderme yapar. Bacaklar ise Edom ve Yişmael sürgünleridir. Avraam’ın bu kralların hepsini bozguna uğratması bu krallıkların mutlak yenilgisini ve Yahudi toplumunun zaferini ilan eder görünümdedir.

Avraam’ın üç yüz on sekiz askeri neden Tora’da yer almaktadır. Normal şartlarda bu mantıklı gelse de Tanrı tarafından kaleme alınmış Tora’da yer alan her şeyin bir anlamı mutlaka vardır. Raşi konuya farklı bir bakış açısı getirerek “Eliezer levado aya – Eliezer yalnız idi” ifadesini kullanır. Gerçekten de Gematria olarak Eliezer sözcüğünün sayısal değeri 318 sayısına tekabül eder. Rabenu Bahye bunu şöyle açıklar.

Yahudiler savaşa gidecekleri zaman Kohen onlara hitap eder. Yeni evlenenlerin, yeni bir bağ dikenlerin, yeni ev sahibi olanların veya günahlarından dolayı korkanların savaşa gitmekten muaf olduklarını ve evlerine geri dönmeleri ister. Geriye kalan tsadikler ordusu da mutlak zafere ulaşır. İşte Avraam üç yüz on sekiz askerine de böyle hitap etmiş ve geriye sadece Eliezer kalmıştır. Tanrı burada Midraşa göre büyük bir mucize ile zaferi sağlamıştır. Avraam’ı eline aldığı tozlar etrafa saçıldığında birer silaha dönüşürken orduların Avraam’ı hedefleyen silahları toza dönüşmektedir.

Rabi Tsadok AKohen mi Lublin buradan hareketle bir saptama yapar. Bir Yahudi için ümitsizliğe kapılmak yasaktır. Gemara boğaza dayanmış iki tarafı keskin bir kılıç dahi olsa Tanrı’nın merhameti konusunda ümitsizliğe düşmemek gerektiğini öğretir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında bir partizan olarak savaşan bir babanın oğlu olan bir Rabi öğrencilerine bir öykü anlatır. Çok ateşli ve savaşçı bir partizan olan babası binlerce Alman askerinin ortadan kaldırılmasının sorumlusu olarak aranmaktadır. Babası sonunda yakalanır ve oranın Nazi komutanının önüne çıkarılır. Komutan tabancasını doğrultarak binlerce Alman askerinin ölümünden sorumlu tuttuğu partizanı vurmak için harekete geçer. Gözünde korku olmayan partizan komutana “Eğer Tanrı benim ölmemi istiyorsa yapacak bir şey yoktur. Ama eğer ölmemi istemiyorsa bana asla bunu yapamazsın.” ifadesi ile meydan okur. Ateşlenen silah tutukluk yapar ve şaşkınlıktan faydalanan partizan kayıplara karışır.

Yahudi tarihi aslında buna paralel gelişir. Yahudilik eğer Avraam ile başlamışsa devam etmesi için soyun da devamı gerekir. Ancak Avraam 99 yaşına geldiğinde bile onu devam ettirecek asıl kişi hayatta değildir. Sara 89 yaşındadır. Bu yaştan sonra doğurması mümkün değilken Avraam “lu Yişmael yihye lefaneha” diyerek ümidini Yişmael’e bağlar. Fakat her şey bitmiş gibi göründüğünde “ayipale MeAd… davar” sözü gerçekleşir ve olmadık anda Yitshak doğar.

Mısır esareti boyunca İbraniler Tuma seviyelerinin kırk dokuz tanesini geçerler. Zohar ellinci seviyeye ulaşılması halinde neşama’nın bir daha geri dönülmeyecek şekilde zarar gördüğünü öğretir. Yine Zohar Mısır’da bir saniye daha kalmaları halinde ellinci seviyenin geçilebileceğinden dem vurur. En umulmadık anda “ekmeklerin mayalanmasını dahi beklemeden” Tanrı onları özgürlüğe kavuşturur.

Zaman zaman hepimiz çocuk sahibi olmak, iyi bir geçime kavuşmak, sağlıklı olmak konusunda ümitsizliğe kapılırız. Ancak Rabi Tsadok’un öğrettiği gibi “yeuş – ümitsizlik” bir Yahudi için yasaktır. Ümitsizlik yasak olmasına yasaktır ama ümidi taze tutmak için kudret nerede bulunmaktadır?

“Yeuş” sözcüğünün sayısal değeri üç yüz on yedidir. “Tanrı’m yardımımdır”  anlamına gelen Eliezer sözcüğü daha önce söylediğimiz gibi üç yüz on sekiz sayısını verir. Tanrı’nın merhametini ve yardımını göreceğimize dair inanç yani Eliezer ümitsizliğin hemen bir adım üzerindedir. Bir basamak üstte olmak ve buna ilişkin inanç bize ümitsizliğe kapılmamızı yasaklar. İşte Rabi Tsadok bu yüzden üç yüz on sekiz askerin Tora’da belirtildiğini anlatmaktadır.

Yahudi tarihinin en büyük felaketi olan Holokost sonrasında zamanın Kongre başkanı Hayim Weizmann İngiltere başbakanı Churchill’e yazdığı mektupta Yahudilerin durumunun ümitsiz olduğunu Avrupa Yahudiliğinin hemen hemen yok olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Churchill “muzaffer devletlerin barış masasına oturmasından sonra” konu ile ilgileneceğini söyleyince ümitsizlik bir takım hareketlerle ümide dönüşür. Avrupa yeni antlaşmalarla sınırları çizmeye çalışırken yepyeni bir devlet dünyayı selamlamaktadır. 5 İyar 5708 tarihi ümidin zaferi olarak bir kez daha tarihe geçmektedir.

Günümüzde hemen her şeyden ümitsizliğe kapılan kırılgan bir nesil ile karşı karşıyayız. Bu neslin acil olarak Eliezer sözcüğünün anlamı konusunda eğitilmesi ve bunu kavraması gerekmektedir. Bir Yahudi için ümitsizlik olmaması gereken en önemli şeydir.

RaMBaM prensiplerinde de her Yahudi mutlaka Maşiah’ın geleceğine inanır, gecikse dahi onu beklemeye devam eder. Günümüzde Auschwitz gibi kampların müze haline getirildiği ve dünyaya gösterildiği yerlerde bu söz defalarca herkese anlatılmaktadır.

Naftali Imbert Hirsch de sanki Rabilerle aynı görüşte olduğunu “umut” adını verdiği şiirinde anlatmaktadır:

“Od lo avda tikvatenu”

 

DİVRE TORA
Rav İzak Peres

 


BİLGE İNSANLARLA BİRLİKTE YÜRÜMEK
Leh leha meartseha- Ülkenden git (12:1)

 Kral Şelomo şöyle der (Mişle 13:20) Bilge biriyle yürüyen kişi bilgeleşir, fakat aptallar insana zarar verir. Bu pasuk bize, insanların bilge ve dindar insanlara yakın olmaları ve kötü insanlardan uzak kalmaları gerektiğini öğretmektedir. Bilge kişiye yapışan kimse Tanrı’nın varlığını sürekli aklında tutar. Halbuki, kötü birine yakın duran kişi de Tanrı’yı unutur ve birlikte olduğu o kötü kişinin yaptıklarını taklit eder. ‘oy laraşa, oy lişheno.’- ‘Vah kötüye, vah komşusuna.’

Avram, Tora’ya uymak ve Tanrı’ya en uygun biçimde hizmet etmek istiyordu. Gimara’da, Avram’ın tüm emirlere uyarak Tora’yı yerine getirdiği yazmaktadır. Bu yüzden Tanrı, Avram’a ‘Ülkenden git. Babanın evinden git.’ Demiştir, çünkü o topraklarda yaşayanlar kötüydü.

Ravlar, Avram’ı kötü kokulu bir yerde saklanan, güzel kokulu bir parfüm şişesine benzetirler.  Fakat insanlar bu güzel kokunun aromasının farkında değildirler. Ancak ortadan kaybolduğunda, bu kokunun eksikliğini fark ederler. Buna benzer bir şekilde, tsadik Avram, putlara tapan insanlar arasında yaşamaktaydı. Bu yüzden Tanrı ona ülkesinin terk etmesi gerektiğini, böylelikle iyiliğinin herkes tarafından fark edileceğini söylemiştir.

ÇOCUKLAR-SERVET-ŞÖHRET

Veesha- legoy gadol: Sizi büyük bir millet yapacağım. (12:2)

Ravlar şöyle demektedir:  Bir adam seyahat ettiğinde üç şeyden mahrum kalır:Seyahat ederken çocuk sahibi olamaz. Para kaybeder ve iyi bir şöhret edinme fırsatını da kaçırır.

Tanrı bu yüzden, Avram’a emrine uyması durumunda bir şey kaybetmeyeceğine dair söz verir. Aksine; ‘Sizi büyük bir millet yapacağım.’ der. ‘Gelmiş olduğun topraklarda çocuk sahibi olmayı hak etmiyordun, fakat burada çocuk sahibi olacaksın.’ ‘Ve isminizi yücelteceğim.’-  ‘Size şöhret getireceğim.’ ‘Sizi kutsayacağım:’- ‘Zenginlikle kutsanacaksınız.’

 

GENÇ NESİLDEN ÖĞRENİYORUZ
Beri Bahar
YİŞMAEL  

 

               

“Avraam Tanrı’ya, “Keşke Yişmael Senin önünde yaşasa!” dedi.” Bereşit 17:18

Tanrı Avraam’a Yüz yaşında Baba, Sara’nın da doksan yaşında Anne olacağını söyler. Avraam Tanrı’nın bu sözlerin üzerine yukarıdaki sözü söyler.

Avraam’ın söylediği bu söz iki yönlüdür.

(1.) “ 100 yaşında baba, 90 yaşında anne olmak! Ben bu kadar büyük bir ödülü hak etmiyorum!”

(2.) “Sadece Yişmael senin önünde dürüst bir kişi olarak yaşasa; bu bile bana yeter.”

Rabi Samson Raphael Hirsch’in açıklamasına göre, Avraam, Tanrı’nın Yişmael’i reddeden imasını duyunca şoka girmiştir. Ne de olsa bu noktada Yişmael’i çok sevmektedir ve Avraam’a verilmiş manevi görevin meşalesini onun taşımasını istemektedir.

Ramban’ın açıklamasına göre ise Avraam, yeni oğlunun doğması ile Yişmael’in hayatının sona erebileceğini düşünmüş ve bu yüzden dileğine, Yişmael’in hayatta kalması konusunda bir dua eklemiştir.

 

YAZILI VE SÖZLÜ TORA
Rav İsak Alaluf
HAKİMLER (ŞOFETİM)

 


Geçen hafta yazımızda belirttiğimiz gibi Yeoşua öğretmeni Moşe’den farklı davranarak kendinden sonra gelecek bir lider tayin etmemiş ve iniş ve çıkışlarla dolu Hakimler devrinin başlamasına neden olmuştur. Bu devirde sürekli bir yönetici yoktur. İhtiyaç olduğunda “hakim” seçim veya tayin ile halkın başına geçmekte ve görevini icra etmektedir.

 

Hakimlere yakından baktığımız zaman iki tür hakim olduğunu görebiliriz. Bunlardan birincisi savaş kazanmış veya bazı kahramanlıklar yapmış olan guruptur. İlk hakim olan Otniel ben Kenaz, Gera’nın oğlu Eud, Anat’ın oğlu Şamgar, bir kadın hakim ve peygamber olan Devora Aneviya, Yoaş’ın oğlu Gideon, Şimşon gibi hakimler bu guruba dahildir. Yazılarımızda bu hakimler ile ilgili kısa bilgiler de vereceğiz. 

 

İkinci gurup hakim ise savaş veya kahramanlık göstererek başa geçmemiş olanlardır. Bet Lehemli İvsan, Gilad şehrinden Yair, Pua’nın oğlu Tola, İllel’in oğlu Avdon gibi hakimleri bu gurupta toplayabiliriz.  Önümüzdeki hafta kahramanlık öyküleri olan bazı hakimlerin yaptıklarına kısaca yer vereceğiz.



MİMAAYAN
Rav İsak Alaluf
TARAFINI BELLİ ETMEK

 

 

Bilginler Avraam’ın neden Terah’ın oğlu olarak bu dünyaya geldiğini sorgularlar. Bunun cevabını midraşik kaynaklarda bulmaktayız. Avraam’ın artık bu dünyaya gelmesi gerekmektedir ve Tanrı onu bu göreve hazırlamıştır. Ancak bunu istemeyen güçler sürekli olarak sorun çıkarmaktadır. Sonunda Tanrı Avraam’ın bir putperest olan Terah’ın oğlu olarak gelmesine karar verilir. Güya raşa bir babanın oğlunun tsadik olması mümkün değildir. Halbukiraşa bir babanın Avraam gibi tsadik bir oğlu olabilir. Hizkiyau gibi tsadik bir kralın da Menaşe gibi Raşa bir oğlu olabilir. 

 

Terah oğlunu putları kırdığı gerekçesi ile zamanın kralı Nimrod’a şikayet eder. Bu suçun cezası bellidir ve ateşte yakılmak sureti ile idamdır. Nitekim Avraam ateşe atılır. Bütün melekler onu kurtarmak için sıraya girmek isterken Tanrı bizzat olaya müdahale eder ve Avraam gibi bir tsadiğin Tanrı tarafından kurtarılmasını hak ettiğini bizlere öğretir. Bu arada Avraam ateşin içinde iken bazı kişiler ellerine su doldururlar ve ateşin yanında beklerler. Bunun ne olduğunu soranlara Avraam yanarsa üzerine su atmak için diye yanıt verirler. Diğerleri ise bu duruma gülerler. Çünkü ortada büyük bir ateş vardır ve bir avuç su ile söndürülmesi mümkün değildir. Suyu toplayan kişi “elbette mümkün değil” der. “Ancak hiç olmazsa hangi tarafta olduğumu belli edebilirim.” Bizler de belki bütün mitsvaları yapamayabiliriz. Ancak en başta önemli olan Tanrı’nın yanında olduğumuzun belirtilmesidir.

 

 

HER HAFTA İKİ ALAHA

 

 

*Eller yıkanmadan önce ağza, buruna, gözlere ve özellikle açık bir yaraya dokunmamak gerekir.

 

*Netila şu şekilde yapılmalıdır: Su dolu kap sağ elden sol ele verilir. Onunla sağ ele su dökülür. Sonra sağ elle sol ele dökülür. Bu işlem üç kez tekrar edilir. Eller ovuşturulur ve şu beraha söylenir: Baruh ata Ad….E.loenu meleh aolam aşer kideşanu bemitsvotav vetsivanu al netilat yadayim – emirleriyle bizleri kutsayan ve bizlere ellerimizi yıkamamızı emreden evrenin kralı Sen Tanrı’mız mübareksin.”

 

HAFTANIN SÖZÜ

 


Çabuk  öfkelenme çünkü  öfke  akılsızların  bağrında barınır. (Kohelet 7/9)