Bu Hafta İçin Saatler

     23  AV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:34

   19:46

-----

Yeruşalayim

18:26

19:37

Tel Aviv

18.51

    19.48

27AGUSTOS

Tel Aviv

     18:42

   19:49

İstanbul

19:31

   20:11

2016

İstanbul

19:19

   19:59

İzmir

19:29

   20:19

İzmir

     19:19

20:09

         EKEV-עקב

                                                               3-4 EYLÜL 2016-ROŞ HODEŞ  ELUL                                                                                                                                                     

                                                                                             

                                                                                    PeraşaÖzetİ
                                                                                      [www.chabad.org]

Ekev peraşasında, Moşe, Bene-Yisrael’e veda konuşmasını yapmaya devam eder ve Tora’nın emirlerini (mitsvalar) yerine getirmelerinin sonucu olarak, ele geçirip yerleşmek üzere oldukları, Tanrı’nın Atalar’a vaat etmiş olduğu Ülke’de refah içinde yaşayacaklarına dair teminat verir.

Moşe, ayrıca, Altın Buzağı olayını, Korah’ın liderliğindeki isyanı, casusların günahını, Tanrı’nın Tavera adlı yerde halkı cezalandırışını, Masa ve Kivrot Ataava’da (“Tutku Mezarları”) meydana gelen olayları hatırlatarak, onları, toplu olarak, ilk nesillerindeki hatalardan dolayı azarlar. “Tanrı’ya karşı isyankâr oldunuz” der onlara, “sizi tanıdığım günden beri.” Ama Moşe, ayrıca Tanrı’nın günahları affettiğini ve Tanrı’nın yazdığı ve pişmanlıklarından sonra onlara verdiği ikinci On emir levhalarından da bahseder.

Moşe, Tanrı’nın onlar için gökten mucizevî yiyecek Man’ı yağdırdığını anımsatarak çölde geçen 40 yılın, halka, “insanın sadece ekmekle değil, Tanrı’nın ağzından çıkan sözlerle yaşadığını” öğrettiğini söyler. Moşe, girmek üzere oldukları toprakları, “süt ve bal diyarı”, yedi ürünle (buğday ve arpa, üzüm bağları, incir, nar, zeytinyağı ve hurma) mübarek kılınmış bir ülke ve Tanrı’nın dünyadaki özel ilgi odağı olarak tanımlar. Ülke’nin eski sakinlerinin putlarını temizlemelerini ve kibirli olmayıp “bana bu zenginliği sağlayan benim kendi elimin gücü ve kudretidir” şeklinde düşüncelere kapılmamalarını emreder.

Peraşamızdaki anahtar bölüm, Şema’nın, ilk paragrafında verilmiş olan bazı temel mitsvaları tekrarlayan ve Tanrı’nın emirlerini yerine getirmenin ödüllerini ve bunları ihmal etmenin olumsuz sonuçlarını (kıtlık ve sürgün) açıklayan ikinci paragrafıdır. Bu ayrıca dua emrinin de kaynağıdır ve Maşiah zamanında ölülerin dirileceğine dair bir imayı da içerir.

 
 

                                                                                                           

                                               Mİ-DRAŞ YİTSHAK

                                                       Rav  İsak Alaluf

                                                                                                  100 BERAHA

Ekev peraşasının girişi oldukça fazla sayıda bereketle bezenmiştir. Peraşamızın devamında ise günlük uygulamalardan birine ışık tutacak bir cümle yer alır. “Ma Ad… E.loeha şoel meimah – Tanrı senden ne sorar.”

Gemara Masehet Menahot 43’de David Ameleh zamanında her gün yüz kişinin öldüğü bir salgından söz eder. nedeni bilinmeyen bu salgına çözüm David’in kendisinden gelir. Her gün yüz tane beraha söylemek yolu ile bu salgın durdurulur. Bu anlatım berabaerinde bir takım soruları da getirir. Sözgelimi Tora’da yazmayan bir şeyi David nasıl olur da bir uygulama olarak getirebilir? Rabiler Gemara’da buradaki “ma – ne” sözcüğünün “mea – yüz” olarak da okunabileceğini söylerler. Böylelikle yüz beraha söylemenin nedeni ortaya çıkar. Ancak burada başka bir soru da ortaya çıkabilir: Tora “ma” demektedir Gemara bunu nasıl “mea” diye okuyabilir? Bir başka soru ise şöyle gündeme gelebilir? Avraam zamanından beri beraha söyleme durumu vardır. David zamanında mutlaka beraha söylenmektedir ve neden böyle bir uygulamaya gereksinim duyulmuştur? Sorularımızın cevabını verirken Rabilerin Gemara kaynaklı bir açıklamasına bakacağız:

Tefila söylerken o duayı kavana yani konsantrasyonla yapmak büyük önem taşır. “Tefila belo kavana keguf belo neşama – konsantrasyon olmadan dua etmek ruhu olmayan bedene benzer” ifadesini savunan Rabiler o zamanlarda beraha olduğunu ancak konsantrasyon eksikliği ile yapıldığını ifade etmektedirler. Bizler beraha’nın neşama’sını yani ruhunu aldığımız zaman Tanrı da bizim ruhumuzu almaktadır. Beraha yapıldığı zaman ortama ve o yere bereket ve canlılık getirmelidir bunun için de kavana ile yapılmalıdır.

İbranice’de “ma” sözcüğü anlamsız bir şey olarak da kullanılır. Bu sözcüğün geçtiği yerde bir anlamsızlık bir boşluk vardır. İşte David zamanında söylenen beraha boş ve anlamsız yani “ma” şeklini almıştır.

İbrani alfabesinin ilk harfi olan “alef” birçok şeyi simgeler. İlk harf olması nedeniyle başlangıcı, nümerik değerinin “bir” olması nedeniyle Tanrı’nın Tek’liğini çağrıştırabilir. Aslında sayısal değeri “bir” de olsa bu harf üç harfin kombinasyonu ile müteşekkildir. “Vav” harfi ortadaki çubuğu oluştururken iyi tane “yud” harfi ona üstte ve altta eşlik eder. bu harflerin sayısal değerlerinin toplamı ise bize yirmi altı sayısını verir ki bu sayı Tanrı’nın merhameti çağrıştıran dört harfli isminin sayısal değerinin aynısıdır. İşte “ma” sözcüğüne Tanrısal isim katılınca ortaya “mea” sözcüğü çıkar ve baraha kavramına anlam getirir.

Teilim 34. Mizmoru “Le David beşanoto lifne Avimeleh vaygareşeu vayelah” sözcükleriyle başlar. David  her şeyi gerektiği için yarattığına inandığı Tanrı’nındelleri neden yarattığını anlamadığını söyler. Tanrı da günün birinde bunu anlayacağını ifade eder.

Golyat’ı savaş meydanında yenen David Golyat’ın ailesi tarafından intikam amacıyla takip edilir. Günün birinde David onların eline düşer ve aile onu zamanın Pelişti kralı Avimeleh lakaplı Ahiş’in karşısına getirir. David burada kurtulmak için istemeden de olsa deli taklidi yapar. Eşi zaten deli olan Ahiş yeniden delilerle uğraşmamak için David’i kovar.  Cümleyi şöyle okumak mümkündür: “David Avimeleh’in karşısında  duruşunu değiştirdiği zaman kovuldu ve gitti.” Nitekim mizmor “avareha et Ad… behol et – Tanrı’yı her zaman kutsal kılacağım” şeklinde devam etmekte ve David’in kurtuluşunun ardından Tanrı’ya sunduğu övgülere yer vermektedir. Bu basit anlamın ardından Hatam Sofer tarafından getirilen daha derin bir açıklama vardır.

Hatam Sofer’e göre dünyanın en akıllı ve kontrollü kişisi olsak da zaman zaman hepimizin istemsiz tabiri caizse “deli” gibi hareketler yaptığımız olur. İşte bu zamanlar kavana ile içten yürekten derinden beraha söylediğimiz zamanlardır. Sanki David’in ağzı istemsiz bir şekilde ama kavana ile beraha söylemekte ve dualar hep ağzında olmaktadır. Şemuel Anavi kitabında David için “kendini aştı” ifadesi kullanılırken “al” üzerinde sözcüğüne yer verilir. Gemara durumu farklı okur. “Al” sözcüğünün sayısal değeri de yüz sayısına denk gelir. David yüz beraha kavramını kazandıran kişidir.

Ki Tavo peraşasında doksan sekiz tane lanet yer alır. Bunlar son derece korkutucu uyarılardır. O  bölümün sonunda Tanrı “Gam kol holi vehol maka aşer lo katuv – yazılı olmayan hastalık ve sıkıntıları da” cümlesini ekler. Burada aslında yüz tane lanet bulunmaktadır. Gemara bu lanetlerle başa çıkmanın en güzel yolunun kavana ile günde yüz beraha söylemek olduğunu öğretir.

Peraşamızda Tanrı’nın bizden bütün hastalıkları uzaklaştıracağına dair bir pasuk vardır. “Veesir Ad… mimeha kol holi.” Tanrı bunu yapacağını söylemekle beraber nasıl yapacağını dile getirmemektedir. Rabiler bunun yolunun pasuğun içindeki sözcüklerde bulunduğunu yazarlar. Bütün anlamına gelen “kol” sözcüğü sayısal olarak elli sayısına denk gelir. Hastalık anlamına gelen “holi sözcüğünün “het – lamed – yud” harfleriyle yazımı kırk sekiz sayısını, beraberce iki sözcük doksan sekiz sayısını verir. Buna iki kelimeyi de eklersek Ki Tavo peraşasındaki yüz lanetin sayısı ortaya çıkar. bunlardan kurtulmanın yolunu da “mimeha – senden” sözcüğünün sayısal değerinde yani yüz sayısında görüyoruz. Bunlardan kurtulmanın yolu yüz beraha’nın kavana ile söylenmesidir.

Şabat Şahrit duasında şöyle bir pasuk göze çarpar: “En em yodu vivarehu – onlar ve onlar teşekkür edip beraha söylediler.” Gerek “en” sözcüğü gerekse “em” sözcüğü İbranice’de “onlar” anlamına gelir. Biri eril diğeri dişildir. Bu sözcüklerin sayısal değeri birlikte yüz sayısını verir ki bu da günlük beraha sayısına denktir.

ŞefahTal adlı kitabın yazarı Tanrı’ya ulaşmanın yollarını anlatırken “veatem adevekim B’Ad… E.loehem Hayim kulehem ayom” pasuğuna dikkat çeker. Tanrı ile yapışık olanların yaşamı yakaladığını anlatan bu pasuk Tanrı’ya nasıl ulaşılacağının yolunu göstermemektedir.

ŞefahTal’in yazarı Tanrı’nın dört harfli ismini ikiye böldüğümüzde karşımıza “yud ve he” harflerinden oluşan bir başka isim ile “vav ve he” harflerinden oluşan bir sözcük çıktığını öğretir. “Yud ve he” harflerinden oluşan Tanrı’nın isminin sayısal değeri onbeştir ve bu sayıyı iki harfle yazmanın üç değişik yolu vardır. “Tet ve vav (9+6),”zayin ve het” (7+8) ile “Yud ve he” (10+5) hep aynı sayıyı yani onbeşi verir. Diğer sözcük olan “Vav ve he (6+5) on bir sayısını verir. İki harf kullanarak bunu da yazmanın beş farklı yolu vardır. “Vav ve he (6+5), “het ve gimel” (8+3), “tet ve bet” (9+2), “yud ve alef” (10+1) ile “zayin ve dalet” (7+4) on bir sayısını verir. Tanrı’nın “yud ve he” harfleriyle yazılan isminin üç ile çarpımı yani 15x3 bize “em” sözcüğünün sayısı olan kırk beşi verir. Diğer sözcüğün değeri olan on bir sayısının beş farklı yazım ile çarpımı da 11x5 olarak elli beş sayısını yani “en” sözcüğünün sayısal değerini verir. Bu iki sözcük beraberce yüz sayısını oluşturur. Günde yüz beraha Tanrı’ya ulaşmanın bir yoludur.

Bütün bu anlatılanlar güzel ve anlamlıdır ancak günde yüz beraha’nın kavana ile yapılması hiç de kolay değildir. O havayı yakalamak gerekir. Aslında insan olarak korktuğumuz bu berahalar’ın değeri ve karşılığında aldıklarımızdır. Daat ZekenimTosafot’a dayandırdığı görüşünde günde bir beraha’nın kavana ile gerektiği gibi yapılması durumunda Tanrı’nın kalan berahalar için kredi verdiğini öğretir. Bu beraha da Amida duasında yer alan “Modim” berahası’dır. “Modim” sözcüğünün sayısal değeri de yüz sayısını verir. Burada Tanrı’ya bütün iyilikleri için “erev – akşam”, “boker – sabah” ve “tsaorayim - öğle” teşekkür ettiğimizi söylemekteyiz. Bu da Arvit, Şahrit ve Minha dualarına tekabül etmektedir. Teilim’in son pasuğu olan “kol aneşama tealel Y.a aleluy.a” gereğince her “neşima – nefes” ve neşima için Tanrı’ya teşekkür etmek gerekir. Arvit duasında kavana ile söylenen Modim berahası Arvit ile Şahrit arası nefesler, Şahrit Modim berahası Şahrit – Minha arası nefesler ve Minha Modim berahası da Minha – Arvit arası nefeslerin teşekkürünü kapsamaktadır.

Adam Arişon yaratıldığı zaman boyu yeryüzünden gökyüzüne erişmekteydi. Günah sonrasında Tanrı onun boyunu yüz ama (yaklaşık kırk sekiz metre) ile sınırlamıştır. Gemara kaynaklı bu Midraş aslında farklı şeylerden söz etmektedir. Adam yaratıldığında elbette boyu yerden göğe kadardı çünkü Tanrı ile arasında doğal bir iletişim mevcuttu. Günah sonrası bu iletişim kopar. Tanrı iletişimi sağlamanın yolunu günde yüz beraha olarak öğretir. Adam zamanından beri günlük yüz beraha kişisel anlamda işlevseldir.

Adam bin sene yaşayacak iken yetmiş yılını David’e hediye eder. David, Adam gibidir. Adam’ın kişisel anlamda gerekli kıldığı yüz berahayı David toplumsal anlamda gelenekselleştirmiş ve Adam tarafından başlatılan işi onun devamı olarak tamamlamıştır.

Günde yüz beraha yapmak zor mudur? Yahudi yaşam tarzını benimsemiş bir kişi için günde yüz beraha yapmak son derece kolaydır. Sadece Amida duasında ondokuz beraha olduğunu ve günde üç kez Amida söylediğimizi hatırlatırsak elli yedi beraha’nın nereden geldiğini kolayca anlayabiliriz. Buradaki temel nokta istekli ve kararlı olabilmektir. 

                                                                                DİVRE TORA

                                                                                  Rav Berti Derofe

 

וְהָיָה עֵקֶב תִּשְׁמְעוּן, אֵת הַמִּשְׁפָּטִים הָאֵלֶּה, וּשְׁמַרְתֶּם וַעֲשִׂיתֶם, אֹתָם-וְשָׁמַר יְהוָה אֱלֹהֶיךָ לְךָ, אֶת-הַבְּרִית וְאֶת-הַחֶסֶד, אֲשֶׁר נִשְׁבַּע, לַאֲבֹתֶיךָ

 ‘’VEAYA EKEV TİŞMEUN;ET AMİŞPATİM AELLE;UŞMARTEM VAASİTEM;OTAM-VEŞAMAR  A-DO-NAY  ELOEHA LEHA,ET ABERİT VET AHESED,AŞER NİŞBA LAAVOTEHA’’

Ekev kelimesi, Türkçe’de akabinde manasına gelir. Yani pasuk bize eğer Tanrı’nın mitsvalarının yolunda giderseniz bunun akabinde hangi berahalara nail olacağımızı öğretmektedir.

Raşi “ekev” kelimesine farklı bir açıdan bakar. “Ekev” kelimesi İbranice’de aynı zamanda “topuk” anlamına da gelir. Raşi pasuğun bize, insanların genellikle topuklarıyla ezdikleri küçük mitsvalardan bahsettiğini öğretir.

Küçük mitsvalar derken Tora bize bizim gözümüzle küçük gördüğümüz mitsvalardan bahsetmektedir. Bu mitsvaların ne olduğunu kendi dönemimize göre açıklamamız gerekir.

Yaşadığımız dönemde iki farklı uç grup ile karşı karşıyayız. Genel çoğunluğu oluşturan bu iki farklı grup için, iki farklı küçük görülüp ezilen mitsvalar grubu oluşturabiliriz.

Rambam bize insanın her zaman orta yolda ilerlemesi gerektiğini öğretiyor. Orta yol tabii ki “Mitsvaları yapabildiğin kadar yap gerisinde iyi insan ol(!)” demek değildir. Mitsvaların hepsini en ufak detayına kadar yapmak hepimizin görevidir. Kişinin maneviyatta yükseldiği ve bazen de düştüğü zamanların olması çok doğaldır. Fakat hepimizin hedefinde her an düştüğümüz noktada kendimizi geliştirmek olmalıdır.

Bahsettiğimiz iki gruptan birincisi, Tora’dan uzak olan, önemli olanın sadece iyi bir kalp olduğunu iddia eden kesimdir. Genellikle görüşleri “Tanrı Şabat günü Şabat’ı ihlal etmişsin, yemekte kaşer olmayan yiyecekler yemişsin buna mı dikkat edecek? Önemli olan kalbin temiz olsun! İnsanlarla arandaki ilişkilerde dürüst ve duyarlı ol. İyi insan ol bu dünyadaki amaç bu…"

Diğer kesim ise Tora’ya aşırı derecede bağlı, mitsvaları en ufak detayına kadar yerine getiren, bütün detayları öğrenip etrafındakilere empoze etmeye çalışan, fakat insanlarla arasındaki ilişkilere dikkat etmeyen, kendinden olmayanı kabullenmeyen, dışlayan ve durmadan eleştiren bir kitle.

Bu iki kitleyi ele aldığımızda, “Ekev” pasuğunu açıklarken, iki farklı grup için de iki farklı liste çıkartmak mümkündür. 

Peraşamız “Ve şimdi Yisrael Tanrı’n Aşem senden ne bekliyor? Sadece O’ndan korkmanı…” pasuğunu bize öğretir. Gemara sorar: “Yirat Şamayim yani Tanrı korkusu o kadar basit birşey mi? Cevap: Evet Moşe Rabenu’ya göre basit birşey.” Hahamlarımız bu gemaranın üzerine sorarlar: “Tora sadece Moşe Rabenu’ya mı verildi? Tora herkese verildi. Ne demek Moşe Rabenu’ya göre?” İbranice’de “legabe Moşe” kelimelerini “Moşe Rabenu’ya göre” değil de “Moşe Rabenu’yla beraber olan kişilere göre” olarak da anlayabiliriz. Onunla beraber olan kişiler için Yirat Şamayim kolay birşeydir. Çünkü her an mucizelerle, Tanrı’yla birebir iletişim içerisinde olan Moşe’yle birlikte yaşıyorlardır. Bu açıklamanın üzerine anlamamız gereken şey, kişinin her an Tanrı’nın onunla beraber olduğunun bilincine varması gerekir ve ancak o zaman bu korkuya sahip olabilecek ve Tanrı’ya doğru bir şekilde hizmet edebilecektir.

Raban Yohanan Ben Zakay ölüm döşeğindeyken öğrencileri ondan beraha isterler. O da onlara: “Tanrı’nın isteği olsun ki hepiniz insandan korkutuğunuz kadar Tanrı’dan korkun” der. Öğrencileri “Sadece o kadar mı?!” diye sorarlar. Rav cevap verir; “Keşke o kadar korksak…"

Biz de aynı şekilde Yirat Şamayim’e ulaşmak istiyorsak mitsvaların ödül ve cezalarını sanki gözümüzle o anda görüyormuşuz gibi yaşayamaya çalışmalıyız. Hayal gücümüzü kullanarak ödül ve cezaları aklımızda canlandırmalıyız.

Gemara Masehet Şabat 31A bize Tora bilgisinin, Tanrı korkusu olmadan hiç bir özelliği olmadığını öğretir. O yüzden her zaman Tanrı korkusu olan kişi, bilgili fakat Tanrı korkusu olmayan kişiden her zaman daha önceliklidir.Kişi bütün Tora’yı biliyor olabilir. Bütün mitsvaları detayıyla yerine getiriyor olabilir. Ama Tanrı korkusu yoksa evde eşiyle başbaşayken davranışları Tora’nın istediği gibi değilse, arkadaşlarıyla arasındaki ilişkilerde hassas değilse, etrafındakilere selam vermemek için görmemezlikten geliyor, Tanrı’yla insan arasındaki mitsvaları kendisi kadar büyük bir hassasiyetle yerine getirmeyen kişileri acımasızca, empati kurmadan eleştirip dedikodu yapıyorsa, o zaman bu kişide de malesef Yirat Şamayim yok demektir. Çünkü Tanrı insanın kavodunu, yani onurunu bir çok mitsvanın üzerinde tutar. 

Diğer yandan aynı şekilde kişi etrafında çok sevilen, sayılan, kimseye zarar vermemiş biri olarak tanınırken, Tanrı’nın verdiği mitsvaları önemsiz görüp, düşüncesizce kendisine her an sonsuz iyilik ve bereket yağdıran Yüce Tanrı’nın emirlerini geçiyorsa, bu kişi de malesef çok yanlış bir yolda ilerliyor demektir. 

Bu sayede Rambam’ın bizim neslimize ne söylemek istediğini şimdi daha iyi anlayabiliriz. Uç olmamalıyız. Hem insanlarla aramızdaki ilişkilerde, hem de Tanrı’yla aramızdaki ilişkilerde aynı derecede hassas davranmalıyız. Eğer ikisini dengeye koyabilirsek, işte o zaman gerçek Tanrı korkusuna erişebiliriz. Bunu da yapabilmek için hem Tora’daki mitsvaların öğrenimine hem de musar yani yine Tora öğreniminin içinde etik kuralları öğrettiği bölümlerin öğrenimine eşit derecede zaman ayırmalı ve uygulamaları konusunda eşit derecede hassas olmalıyız. Eğer bu dengeyi sağlayabilir ve peraşamızda bahsedilen küçük görüp topuklarımızla ezdiğimiz mitsvalara değer verip, uygulamaya başlarsak, işte o zaman pasuğun devamında yazdığı gibi Tanrı aramızdaki anlaşmayı hatırlayacak ve bizi Tora’nın bütün berahalarıyla kutsayacaktır.

                                                                                 PİRKE AVOT

                                                         Rav İsak Alaluf

                                                                        

YARGI – GERÇEK – BARIŞ - 3

Rabi Mendy Chitrick Şalom gazetesinde yayınlanan yazısında bir Holocaust kurtulanı olan ElieWeissel’in Lubawitch’lerin Rebbe’si ile olan dialoğuna yer verir. Yazar Rebbe’ye “Holocaust sırasında Tanrı neredeydi” şeklinde bir soru sormakta Rebbe de soruyu bir başka soruyla yanıtlamaktaydı: “Holocaust sırasında insan neredeydi?”  Nazi suçluları olarak kısaca tanımladığımız kişilerin birkaç diploma, yüksek lisans veya doktora sahibi oldukları bir gerçektir. Böyle “medeni” insanların böylesine bir vahşeti “legal” kılmalarının sebep ve sonuç ilişkisini araştırmak yıllardır bu konu ile ilgilenenleri meşgul etmektedir. Ancak sonunda Dr. Twerski’nin kitabında okuduğumuz basit anlatıma dönmekteyiz. O zamanlarda değer yargıları, sistem bu yöndeydi. Yahudiler önce  insan olmaktan  çıkarılmış, aşağılanmış ve ondan sonra bu akıl almaz dehşet plan devreye sokulmuştur. Yakalanan Nazi liderlerinden Eichmann’ın olayları sanki bir gazete okurcasına sakince anlatmasının nedenlerinden biri de budur.

Aslında gerçek dediğimiz şey göreceli değildir. İki ve ikinin dört ettiği binyıllardır bilinir ve bilinmeye devam edecektir. Gerçek yargının temeli olmalı ve buna göre yargı işlemelidir. Yargı değiştirilemez temel değerlerle işletilmelidir.

                                                                                       MİMAAYAN

                                                                                   Rav İsak Alaluf 

                                                TU BE AV

Geçen hafta kutladığımız Tu be Av ile ilgili birkaç söz söyleyelim:

Tu Be Av  modern zamanlarda "sevgi günü" olarak kutlansa da çok güzel anlamları olan bir gün olarak geleneklerimizde yer alır.

Gemara MasehetTaanit son bölümde bu günün Yahudiler için en iyi iki günden biri olduğunu söyler. Diğeri ise Yom Kipur’dur. Bir Midraş’a kulak verelim:


Çölde kutsal topraklara girme yasağı başladığında her yıl 9 Av'da herkes kendi kabrini kazarak içine yatardı. Sabah kalkanlar yola devam ederken kalkamayanlar defnedilirdi. Kırkıncı yılda o sabah herkes kalkar. Tarih şaşırması olmasın diye altı gün daha buna devam ederler. Ay dolunay olduğunda ise artık Tanrı'nın bu gezerasının bittiği anlaşılır. O gün de Yahudi tarihi için olumlu ve güzel bir gündür.


                                                                            HAFTANIN SÖZÜ

        Akılsıza kendi anlıyacağı gibi cevap ver.Aksi halde kendisinin büyük  bilge  olduğunu zannedecektir. (Mişle 26/5)