Bu Hafta İçin Saatler

10  TAMUZ

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:10

20:26

-----

Yeruşalayim

19:07

20:22

Tel Aviv

19:27

20:28

16TEMMUZ

Tel Aviv

19:24

20:24

İstanbul

20:19

21:00

2016

İstanbul

20:14

20:55

İzmir

20:14

21:04

İzmir

20:09

20:59

      HUKAT-חקת

 

Peraşa Özeti

                                                                                                             [www.chabad.org]

Külleri, ölü bir bedenle temas sonucu tame olan bir kişiyi arındırmak için kullanılan “Para Aduma – Kızıl İnek” ile ilgili kurallar Moşe Rabenuya öğretilir.

Çölde 40 yıl dolaştıktan sonra, Bene-Yisrael Tsin çölüne ulaşırlar. Moşenin ablası Miryam ölür ve onun onuruna çölde halkla birlikte her yere gelen mucizevî su kaynağı kuruyunca halk susuz kalır. Tanrı, Moşeye bir kayaya konuşmasını ve ona su vermesini emretmesini söyler. Fakat Moşe, isyan eden Bene-Yisraele kızar ve taşa konuşmak yerine asasıyla vurur. Su yine de fışkırır; ancak Tanrı, ona ne Aaronun ne de kendisinin vaat edilmiş topraklara girmeyeceklerini bildirir.

Aaron, Or Aar adlı yerde ölür ve yerine oğlu Elazar geçer. Halkın, “Tanrı’yı ve Moşeyi eleştirdikleri” yeni bir hoşnutsuzluk dalgasından sonra, Bene-Yisraelin kampı zehirli yılanların saldırısına uğrar; Tanrı, Moşeye, pirinçten yapılmış bir yılanı yüksek bir direk üzerine yerleştirmesini ve gökyüzüne doğru bakan herkesin iyileşeceğini söyler. Halk, çölde mucizevi bir şekilde su sağlayan kuyu onuruna bir şarkı söyler. Moşe, Bene-Yisraele kendi topraklarından geçme izni vermeyen Emori kralları Sihon ve Og ile yapılan savaşlarda orduya komuta eder ve bu kralların, Yarden (Ürdün) nehrinin doğusuna doğru uzanan topraklarını fetheder.

 

                                                                                        Mİ-DRAŞ YİTSHAK

Rav İsak Alaluf

UYANIK KALMAK

“Veyikhu eleha fara aduma – kendine kızıl bir inek al.” Midraş bu cümleyle ilgili olarak Bene Yisrael’in Para ile benzeştiğini söyler. Anlaşılması zor bir peraşanın oldukça zor olan bu Midraş’ı neden bizleri bir inekle benzeştirmektedir?

Bunu anlamak için öncelikle Tanrı’nın Tora’yı bizlere vermeden önce diğer toplumlara teklif götürdüğü Midraş’ı tanımak gerekir. Bu Midraş diğer toplumların sorusunun “ma katuv ba – içinde ne yazıyor” olduğunu öğretir. Bene Yisrael ise kendine gelen teklifi “naase ve nişma” olarak kabul eder. Bene Yisrael ile diğer toplumlar arasındaki ilk fark burada ortaya çıkar.

Diğer bir farka bakalım: Birçok dinde kuralların bilimsel veya mantıksal açıklamaları vardır. Bir başka deyişle onlarda “Hukim” kavramı yoktur. Hukim sorgulamadan, açıklama beklemeden uyguladığımız kanun ve hükümlerdir ki Para Aduma bu hükümlerin en zorunu en karmaşığının adıdır. Sormadan ve sorgulamadan uygulamaya geçtikleri için Bene Yisrael Para ile benzeştirilmektedir. Kanunlar sadece Tanrı’nın kuralı olduğu için uygulanır. Bene Yisrael açıklamalar ve sorgulamalar peşinde değildir. Tanrı emrettiği için kuralları yapmak ana felsefeyi oluşturur.

GemaraKiduşin’de yer alan Dama ben Netina adlı birinin öyküsüne bakalım. Bir zamanlar Dama ben Netina’nın elinde Kohen Gadol’ün kıyafetinde kullanılabilecek olan bir mücevher vardır. Bilgeler bunu satın almak için ona giderler. Dama bunu satmaya hazır olduğunu ancak anahtarın babasında olduğunu ve babasının uyuduğunu ve rahatsız edemeyeceğini söyler. Bir sene sonra Dama ben Netina sürüsünde doğan Para Aduma ile Tanrı tarafından ödüllendirilir. Bilgeler bu kez de Para Aduma’yı almak için yüksek bir bedel ödemeye hazır olduklarını söylerler.

Buradan önemli bir ders çıkarmak mümkündür. Dama anne baba saygısı konusunda hassasiyet gösterdiği, mücevherden elde edeceği kazancı babasına saygısızlık etmek istemediği için reddettiğinden dolayı ödüllendirilir. Burada bir soru soralım: Bu ödül neden Para Aduma ile gerçekleşmiştir? Melekler göklerde Dama’nın yaptıkları ile Yahudiler arasında karşılaştırma yaparlar.  Dama ben Netina’nın anne baba saygısı için büyük bir parayı teptiğini söylerler ve Yahudilerin bu konudaki hassasiyetlerini sorgularlar.  Tanrı ödülü Para Aduma ile vermek suretiyle buna yanıt verir.    Dama iyi bir örnek sunmuştur ama bu bütün goyim gibi anlaşılabilir bir görevde gösterilen hassasiyettir. Halbuki Yahudiler anlaşılması son derece güç olan Para Aduma için bile büyük bir bedel ödemeye hazırdırlar. Bu da goyim ile Yisrael arasındaki farkı göstermesinden dolayı önemlidir.

Para Aduma goyim tarafından da söylendiği gibi bir gizemdir ve bunu anlamak o kadar kolay değildir. Birçok zor kuralı anlayabilen Şelomo Ameleh bile bu konuda büyük bir çaba göstermiş ancak kuralı anlamanın kendisinden çok uzak olduğunu beyan etmiştir. Bu gerçek bir gizemdir. Ancak gizemli olan bir şey daha vardır. Birçok bilge buna da yanıt verememektedir. Bu gizem de “Yisrael”den başkası değildir. Dünyada nasıl hala Yahudi varlığı mümkündür? Pogromlar, Holokost, engizisyon ve benzerlerine rağmen adı Yisrael olan devlet nasıl doğmuştur? İşte Midraş benzetmesinin bir başka yanıtını daha burada vermek mümkündür. “Para? Elu Yisrael – İnek mi? O İsrael ile benzeştirilir.”  Para Aduma kurallar açısından bir gizemdir. Yisrael ise toplumlar içinde anlaşılması güç olan bir gizemdir. Midraş işte burada bu ikisini birbirine benzetmektedir.

Mark Twain tarafından 1899 yılında yazılan makalede yer alan sözler bu büyük gizemi ortaya koymaktadır. Yazar bu büyük ölümsüzlük gizeminin ne olduğunu yazısında sorgulamaktadır. Girişte verdiğimiz Midraş bunun en güzel yanıtlarından biridir.

Bu gün Cesaria’da Roma imparatorları tarafından inşa edilen mükemmel amfitiyatro bir Yahudi tarafından gezdirilmektedir. Çünkü bir zamanlar Roma toprağı olarak tarihe geçen yerde Roma ve imparatorlar tarih olmuştur. Yahudilik hala vardır ve olmaya da devam edecektir.

Bazen insanlar mucize görmek isterler. Buna verilecek en güzel yanıt “sokakta yürüyen bir Yahudi bul ve ona bak” yanıtıdır. Bu Sinay dağı kadar büyük bir mucizedir. Bu kadar büyük sıkıntılara rağmen ayakta kalabilmek, var olabilmek hatta dünyada söz sahibi olabilmek gerçek bir mucizedir. Bunun sebebi Tanrı’nın sözlerinde gizlidir. tanrı diasporada olmamıza rağmen bizleri bırakmayacağını, terk etmeyeceğini, AvraamYitshak ve Yaakov ile olan akdini bozmayacağını defaat ile tekrar etmiştir. Bu varoluşumuzun mucizesinin yegane sırrıdır. İkibin yıllık sürgüne rağmen bu gün dahi Yahudiler Tora öğreniyorsa bu da gerçek bir mucizedir.

Bizler Mısır, Babil, Pers, Yunan gibi diasporalar yaşadık ve orada ciddi engellemelerle karşı karşıya kaldık. Ne olursa olsun akıldan çıkarmamamız gereken gerçek Amerika’da bile yaşıyor olsak hala ve hala galut dediğimiz diasporanın ta kendisinin içinde olduğumuzdur. Sinagog açmak iznimiz dahi olsa, sokaklarda Sefer tora ile dans da edebilsek, özgürce fikrimizi savunabilsek biz yine diasporadayız. Eski zamanlardaki kısıtlamalar olmasa da kendimizi daha güçlü görsek de diaspora gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Basitçe bu gün Birleşmiş Milletler olarak adlandırılan kuruluşun en iyi yaptığı şey İsrael aleyhtarı kararlar almaktır. Çünkü günümüzde “mazlum” olarak gösterilen birçok devletin arkasından gidenler olsa da arkamızdan gidenlerin olmadığı akılda bulundurulmalıdır.

Tarihten ders almayanlar bunu tekrardan yaşamak zorundadırlar. Yahudiler bu sözü biraz daha farklı söylerler. Tarih öğrenebilmelidir çünkü Yahudiler mutlaka bunu tekrar yaşayacaklardır. Bilgelerimiz de bunu bizlere “maaseavot siman labanim” sözü ile öğretirler. Bir zamanlar ataların yaşadıklarının aynısını farklı ortam ve şekillerde dahi olsa yaşayacağımız kesindir. Ataların yer aldıkları peraşalar dikkatle analiz edilecek olunursa günümüzün diaspora şartlarında nasıl yaşamamız gerektiği çok daha güzel öğrenilecektir.

“İm yavo Esav el amahane aahat veikauveayaa mahane anişar lifleta – eğer Esav ilk kampa gelip onu vuracak olursa kalan kamp kaçabilecektir.” Ne zaman ki birçok yerdeki kardeşlerimiz Esav ve benzerleri tarafından saldırıya uğradılarsa her zaman geride kalanların gidebilecekleri bir yerler olmuştur. Kampların emniyet açısından ayrılması Yaakov tarafından icra edilse de tarih içinde her zaman bizler tarafından kullanılmıştır. Burada hatırlanması gereken şey açıktır. Saldırıya uğrayanlar da geride kalan bizler de diasporadayız ve bulunduğumuz yerde hiçbir şeyin garantisi yoktur.

Agada okurken her nesilde bizleri yok etmeye çalışanların varlığından söz ederiz. Her nesilde bizleri ortadan kaldırmaya çalışanlara Tanrı engel olmuştur. Rusya, Almanya ve benzeri ülkelerde yaşayanlar bunu anlayabilirler ancak özgür sıkıntısız ülkelerde yaşayanların bunu anlaması imkansız gibidir. Bunlar için Gaon Mi Vilna Agada’nın devamını getirir. “Tse ulmad – çık ve öğren.” Burada öğrenilmesi gereken Yaakov’un Lavan’ın yanındayken başına gelenlerle ilgilidir. Yaakov Lavan’ın yanında rahat gibi görünür. Kızları ile evlenir. Çocukları olur. Hatta Lavan ile zenginleşir. Bu noktada Lavan’ın oğullarının alaylarına maruz kalır. Lavan’ın oğulları “babamıza ait olanlarla Yaakov bu zenginliğe erişmiştir” demektedirler. Halbuki kısa bir süre önce herkes mutlu gibidir. Yaakov mesajı alır ve diasporaya gider. Lavan onları takip edip yakalayınca da yapmak istediği kötülükten söz eder. Ancak Lavan’ın rüyasına giren Tanrı buna engel olmuştur. Her şey süt liman gibi görünebilir. Ama diasporada şartlar çok çabuk değişir. İstediğin kadar yüksek yerlerde de olsan her şey farklı olur.

İspanya’daki Yahudilerin hikayesi farklı değildir. Yahudilerin uygarlıkları hiç de azımsanacak durumda değildir. Zamanın büyük bilgini Don İzak Abarbanel bakanlardan biridir. 1492 yılında birden bire kovulma fermanı gelir.

Almanya’daki Yahudiler Berlin’in Yeruşalayim’in yerini alabileceğini bile düşünmüşlerdir. Bu gün kamplarda görülen gerçekler diasporada işlerin her zaman değişebileceğini öğretmektedir.

Varlığımız bir mucizedir. Ama unutmamak gerekir ki diasporada yaşamak kolay değildir ve bizler 1945 senedir diasporadayız. Yaakov neler yaptıysa bu gün benzer şeyler başımıza gelmektedir. Uyanık olmak ve uyuyanları da uyandırmak gerekir. 

 

                                                                                                   DİVRE TORA

                                                         Rav Nafi Haleva

İsrailoğulları 40 senelik çöldeki zor koşullardan sonra İsrail topraklarına girmeye hazırlanırken susuz kaldıkları için şikayet ederler. Bunun üzerine Moşe Peygamberimiz Tanrı’ya su tedarik etmesi için dua eder.

Tanrı Moşe’ye eline asayı almasını ve halkı topladıktan sonra bir kayaya konuşmasını söyler. Tanrı, Moşe  eğer bütün bunları yaparsa ona kayadan su çıkacağının garantisini verir.

İkisinin  arasında geçen bu diyaloğun ardından Tora’da emsali olmayan çok nadir ve trajik bir olayla karşı karşıya kalmaktayız. Moşe Rabenu elindeki asayı alır, kayaya konuşmak yerine kayaya vurur. Kayadan su fışkırır ama buna karşılık Moşe kayaya konuşmak yerine ona vurduğu için Tanrı tarafından cezalandırılır.

Tanrı, Moşe’ye, İsrail topraklarına giremeyeceğini bildirir.

MoşePeygamberimiz  Tanrı’nın belirttiği bu kadar basit bir talimata neden uymadı?

Buna karşılık Tanrı’nın cezası ne bu kadar ağırdı ?

Özellikle ömrü boyunca hayal ettiği ve mücadelesini verdiği İsrailoğullarını liderlik edemeden topraklara girmesini neden engelledi?

Yahudi yorumcular, bu karışık soruyu cevaplandırmak için çok düşündüler  ve konu ile ilgili onlarca birbirinden farklı cevaplar ürettiler.18. yy yorumcularından Rabbi İsak Bernay konu ile ilgili bu cevabı verir. Kendisinin verdiği cevap aslında İsrailoğullarının 40 sene önce  çöle çıktıları günlerin ilk yıllarında yaşadıkları bir olay ile direk bir paralellik kurmaktadır. Beşalah peraşasında İsrailoğulları Mısır çıkışından bir süre sonra, susuz kaldıkları için şikayet ederler. O durumda Tanrı,Moşe’ye asasını almasını ve kayaya vurmasını ister. Moşe’de Tanrı’dan aldığı talimata uyar, asasını kayaya vurur ve kayadan su çıkar.

Bu yaşanılan olaya paralel olarak bu haftaki peraşada Moşe’nin davranışını anlamakta zorlanıyoruz. Moşe,  Mısır çıkışı sırasında susuz kalan halkın şikayeti üzerine elindeki asayı kayaya vururken burada da aynı düşünce ile kayaya vurmasından dolayı niye cezalandırılıyor? Kafamıza takılan diğer nokta ise Tanrı neden bu olayda Moşe’den farklı bir talimatla kayaya vurmak yerine konuşmasını istemiştir?

Rabbi Bernay yaşanan iki olayın Yahudi tarihinde yaşanmış  birbirinden farklı iki ayrı olayı işaret ettiğini belirtir.

İlk yaşadıkları olayda Mısır çıkışından sonra çöldeki zor koşullarda  mücadele eden İsrailoğullarının varlıklarının devamının tamamen ancak mucizelere bağlı olduğunu görmekteyiz. Tanrısal korunmaya ve mucizelere bağlı kalacaklardı. Gün içinde onlara yol gösteren koruyucu bulutlar, geceleri tehlikelerden korunmaları için var olan ateş sütunu, yemek ihtiyaçlarını karşılamak için gökyüzünden yağan mucizevi olan man yemeği ile varlılarının devamlılığı sağlanabilecekti. Böyle bir ortamda susuz kaldıklarında suyun tedarik edilmesi,krizin sonuçlanması,tamamen mucizevi şekli ile gerçekleşecekti. Bu nedenle, Tanrı Moşe’ye, Mısır’dayken tüm mucizelerini gerçekleştirdiği asayı almasını ve aynı asa ile başka bir mucize gerçekleştirmesini ister. Asası ile birlikte suyu getirmesini ister.

Şimdiki durum ise bu haftaki peraşada bahsedilen  40 sene sonraki çöl yaşantısında yaşanan su krizi olayıdır. Bu durumda İsrail oğulları farklı bir konumun eşiğindeydi. Kendi topraklarına özgür bir şekilde vaat edilmiş topraklara girme aşamasındaydılar. Kendi emekleri ile varlıklarını sürdürme zamanı gelmiştir.Varlıklarını mucizelerle değil, kendi uğraşları sayesinde devam edebileceklerdi. Kendi potansiyellerini kullanma vakti gelmiş ve gerekeni yapmaları tamamen kendi inisiyatifleri sayesinde gerçekleşecekti. Bu sebeple Tanrı Moşe’ye , Tanrı’nın mevcudiyetinin işareti olan asayı elinde tutmasını isterken aynı anda kayaya konuşmasını ve bu şekilde kendi konuşması sayesinde suyu çıkartabileceğini belirtti. Bu şekilde bu olaya tanık olan İsrailoğulları bu andan itibaren yalnızca mucizelere bağlı kalınmaması gerektiğini ve ağızdan çıkan sözlerle kendi emeği ve çabası ile bir şeyler elde edilebileceğinin farkına varmış olabilecekti.

Özellikle bu haftaki peraşada üzerinde durulan odak noktası Moşe’nin kendi kelimeleri ile kayaya konuşmasıdır. Tanrı Moşe’yeşöyle der: ‘’Daber el asela- Kayaya konuş’’ Fakat kayaya ne söylemesi hakkında hiçbir bilgi vermemektedir. Tora’ya bakacak olursak sayısız kez Tanrı Moşe ile konuşmuş ve ne söylemesi gerektiği hakkında daima bilgi vermiş, yalnızca bu defalığına ne söylemesi hakkında hiçbir detay ve bilgi vermemiştir. Moşe Rabenu aslında bu olay onun sınanmasıdır. Moşe,bu iki farklı anlayışta lider olma becerisini gösterebilecek mi? Çölde bir lider olmaboyutu ve yaşanılan her anda varlılığının sürdürülmesi için  mucizelere bağlı kalmak veya İsrail topraklarına girme aşamasında lider olmada konusunda varlılığının sürdürülmesi noktasında kendi potansiyelini kullanabilme farkındalığını anlayabilecek mi ? Bu ikisi arasında geçiş yapabilecek mi? Nitekim Moşe bu aşamada ağzından çıkarabilecek sözleri bulamaz. Bu noktada bu iki farklı olaylar arasında gereken geçiş yapma noktasında zayıf kalır.

En yüksek seviyelerde var olan peygamberimiz olarak bildiğimiz Moşe’nin bu noktada başarısız olduğunu peygamber bir şekilde Toramız kaydeder . Kendi başarısızlığı hiçbir şekilde saklanmaz. Yanan çalı etrafında sesini işittiren Tanrı,  Moşe’ye görevi alma konusunda İsrail oğullarına liderlik olma konusunda ısrar eder. Bu ısrarlara karşı Moşe Tanrı’ya bu vazifeyi yapabilecek doğru insan ve özellikle konuşma konusunda iyi bir sözcü olamayacağını  belirtir. Tanrı bunun  üzerine endişe etmemesi gerektiğini ve senin ağzın olacağım ve ne söylemen konusunda sana yön verebileceğini ifade eder. Nitekim kırk sene boyunca Tanrı Moşe’ye her bir durumda ne söyleneceğini anlattı. Yalnızca İsrail topraklarına girmeye hazırlandıkları o aşamada her şey farklı bir bakış açışı olarak değerlendirilecekti. Maalesef Moşe bu konuda kayaya konuşmak yerine vurmakla doğru bir sözcü olmadığını göstermiş oldu. Bizler Moşe’nin düştüğü bu hataya düşmeyelim. Mucizelerle dolu bir yaşam akışı yerine bu günkü gerçek kişinin kendi varlılığının sürdürebilmesi ve kaderini oluşturması tamamen ağzından çıkan sözcükler ve olaya karşı yaptığı hareket ve davranışlardır. İnsanın kendi kaderini belirleyen bu noktalardır.

                                                                                       PİRKE AVOT

                                                        Rav İsak Alaluf

                                                            KENDİNİ TOPLUMDAN SOYUTLAMA - 1

Zamanının en büyük bilginlerinden biri olarak kabul edilen İllel şöyle der: “Kendini toplumdan soyutlama. Kendinden öldüğün güne kadar emin olma. Kendini arkadaşının yerine koymadan asla onu yargılama.” Bu mişnayı parça parça ele alarak irdelemeye gayret edelim.

Kendini toplumdan soyutlama.

Bilgin mişnasının girişinde bizlere asla toplumdan ayrılmamamızı telkin etmektedir. Bilginler Tora bilgisi konusunda çok ileri gitmiş kişilerin bile kendilerini toplumdan soyutladıkları zaman olam aba haklarını kaybettiklerini ifade ederler. Bu konudaki en güzel ifadelerden biri RaMBaMİlhotTeşuva’da yer almaktadır. RaMBaM adı geçen bölümün 3/11 alahasında şöyle der: “ Kendisini toplumdan soyutlayan kişi olam aba’daki hakkını da yitirmiş olur.” Bu alaha kişiyi sahip olduklarını şüphesiz toplum ile paylaşma konusunda motive eder.

Kişinin kendini toplumdan soyutlaması coğrafik anlamda kullanılmaz. Kişi bazı nedenlerden dolayı toplumundan başka bir yerde yaşayabilir. Ancak bu onu toplumun dahil olduğu projelere iştirak etmesinden alıkoymamalıdır. TalmudPesahim 70/B’de bu konu ile ilgili güzel bir öyküye yer vermektedir.

İki Talmud bilgesi bir alaha konusunda çoğunluğun kendi fikirlerini dışlamsı yüzünden kendilerini toplumdan soyutlama kararı alırlar. Bilgelerin başında bulunan Rav, Talmudistlere ayrılan iki kişinin de azınlık da olsa düşüncelerini gözden geçirmeyi tavsiye ettiğinde Talmudistler bizler “kendilerini toplumdan soyutlayarak ayrımcılığa neden olanların düşünceleri ile ilgilenmek istemiyoruz” şeklinde keskin bir cevap verirler.

Aslında bu cevap son derece ilginçtir. Çünkü Talmud çeşitli tartışma ve argümanların çokça kullanıldığı bir ortamdır. İfadeler zaman zaman sertleşse bile en azınlık düşünceler bile büyüteç altına alınır ve irdelenir. O halde Talmudistler neden bu kez böylesine aykırı bir cevap vermek durumunda kalmışlardır?

Dr. Twersky bu sorunun cevabını ayrılan Talmudistlerin tutumuna bağlar. Talmud dönemlerinde bazen azınlık düşünceye sahip olanlar bu düşünceyi izlemek konusunda serbesttirler. Alaha çoğunluğa göre bile olsa bu genel olarak kabul edilse bile Talmudik dönemlerde bazı kişiler azınlığın görüşünü takip etme imkanına sahip olmuşlardır. Buradaki asıl nokta kişilerin açık bir dünya görüşüne ve hoşgörüye sahip olmaları, inatsal ve keskin tavırlarla hareket etmemeleridir. Kendilerini toplumdan soyutlayan bu iki Talmudist dogmatik bir davranış içine girmişler ve diğer Talmudistler ile olan fikir ayrılığından dolayı farklı düşüncelere kendilerini kapatmışlardır. Talmud başkalarının fikrine önem vermeyen, başkalarının düşüncelerine kendini kapatan kişilere karşı durmaktadır. Çünkü bu tip kişiliklerin toplumda ayrımcılığa sebebiyet vereceğinin bilincindedir.

Ne yazık ki bu tür düşünceler insanın kibirinden ve boş şeylerle düşüncelerini meşgul etmesinden kaynaklanmaktadır. Toplum içinde insanlar çok farklı düşünceler içinde olabilirler ve onların düşünceleri her zaman bizimkisiyle paralel gitmeyebilir. Gerçek, terbiye ve saygı kurallarının bulunduğu bir ortamda karşındakinin fikrini ancak dinleyerek ve anlayarak, ciddi bir tetkik ve araştırma ile bulunabilir. Gerçek ortaya çıktığında da herkes bunun ne olduğunu saygı ile kabul etmelidir.

                                                                                         MİMAYAN

                                            

                                                     Rav İSAK ALALUF

                                                                              ÖNCESİ VE SONRASI

"Anitsanim niru baarets et azamir igia vekola tor nişma beartsenu - dünyada çiçekler görüldü, şarkı söyleme zamanı geldi ve ve kumruların sesi dünyada duyuldu" (ŞirAşirim)

Yukarıdaki Şir Aşirim cümlesi Zohar kitabında  şöyle açıklanmaktadır. Tanrı kainatı ve dünyayı yarattığı zaman hiç bir şey insan olmadan faaliyete geçmemiştir. Nihayet Adam Arişon geldiğinde çiçekler ortaya çıkar ve kumruların sesi duyulur. Çünkü Adam yani bir anlamda dünyayı yönetecek kişi yaratılmıştır. Ancak Adam bekleneni vermez ve günah işleyerek Eden'den kovulur. Adam için ekmeğini çalı ve dikenlerin muhalefetine rağmen kazanma zamanı gelmiştir. Tanrı on nesil bekledikten sonra benzer bir başarıyı Noah'dan bekler. Tufan sonrasında dünyayı yeniden Noah ve ailesi oluşturacaktır. Noah da bekleneni veremez ve tufan sonrasında şarap bağı diker, sarhoş olur ve zor durumda kalır. Tanrı yine on nesil beklemek zorunda kalır. Kipur gününde Musaf'ta yer alan bir Tefila’da söylendiği gibi dünyanın yaratılışının 1948. yılında Avraam bir yıldız gibi parlayarak ortaya çıkar. Şimdi çiçeklenmenin ve kumruların sesinin duyulma zamanı gelmiştir. Hele AvraamBerit Mila emrini yerine getirdiği zaman onunla çok daha düşük düzeyde iletişim kuran Tanrı artık çok daha üst düzeylerde iletişim kurmaya başlar. "Vayera elav Ad... -  Tanrı ona görünür.

 

          “

                                                                        HAFTANIN SÖZÜ

                            

Rabi Meir şöyle der:  Testiye  bakıp aldanmayın içindekine bakın. Yeni testi olaki eski  şarap dolu  olabilir. Bazen eski testide üzüm suyu dahi olmayabilir.