Haftanın Peraşası BülteniTanrı,Sinay Dağı'nda Moşe'ye Şemita (toprağın çalıştırıldığı altı yılı takipeden yedinci "Şabat" yılı)kanunlarını verir...



Bu Hafta İçin Saatler

27 İYAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:06

20:23

-----

Yeruşalayim

19:09

20:26

Tel Aviv

19:22

20:26

 4 HAZİRAN

Tel Aviv

19:26

20:29

İstanbul

20:11

20:54

2016

İstanbul

20:17

20:59

İzmir

20:11

21:01

İzmir

20:15

21:05

   BEHUKOTAY-בחקתי

5 Haziran 2016-YOM YERUŞALAYİM  7 Haziran 2016 ROŞ HODEŞ SİVAN

Peraşa Özeti

[www.chabad.org]

Behukotay peraşasında Tanrı, Yisrael halkı emirlerine uyduğu takdirde, onların maddi refaha kavuşacaklarına ve anavatanlarında güvenli biçimde yaşayacaklarına söz verir. Kendisi ile anlaşmalarını terk etmeleri durumunda sürgün edilecekleri, zulme uğrayacakları ve başlarına başka kötülükler geleceği konusunda sert bir uyarıda bulunur. Ancak "düşmanlarının topraklarında bulundukları zaman bile onları terk etmeyeceğim; onları hiçbir zaman hor görmeyecek, yok etmeyecek ve onlara Anlaşmamı bozmayacağım çünkü Ben, onların Tanrısıyım" demekten de geri kalmaz. Peraşa, Tanrı'ya verilen çeşitli antların değerinin nasıl hesaplanacağı konusundaki kurallarla sona erer.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK

Rav İsak Alaluf

 TOLERANS

Behukotay peraşası girişindeki berahot ile ünlendiği kadar devamındaki uyarılarla da bilinmektedir. Burada yer alan kırk dokuz tane uyarıda Tanrı’nın ismi geçmez. Bu da Tanrı’nın bizim yanımızda değil yargı kürsüsünde oturduğuna işaret eder. Bu uyarılarda zikredilen felaketlerin başımıza gelmesi bir koşulda mümkün olabilmektedir. “İm behukotay timasu – kurallarımdan nefret ederseniz.”

Burada öne çıkan kavram toleranstır. Herkesin Tora ve mitsvot uyarınca yaşaması en çok arzu edilen şeydir. Ancak buna uygun yaşayanların yaşamayanlara veya yaşamak istemeyenlerin bu kurallara göre yaşayanlara karşı toleranslı olmaları şarttır. Çoğunlukla Tora’yı bir adım daha fazla uygulamak isteyenleri dindar, fanatik, geri kafalı olarak nitelendiririz. Onların uygulamak istedikleri Tanrı’nın emridir ve bu şekilde onları yargılama hakkına sahip değilizdir. Nasıl ki Tora’dan uzak yaşayanlara karşı onları yakınlaştırmak için toleranslı davranmamız bekleniyorsa Tora ve emirlerini uygulamaya çalışanlara karşı aynı şekilde davranmak esastır. Yoksa karşısında durduğumuz Tanrı’nın emirleridir ve bu emirleri küçümsemek, onları uygulayanlardan nefret etmek orada yazılı uyarıların gerçeğe dönüşmesine neden olabilir.

Peraşamızda berahalar kısmı “im” sözüğü ve “alef” harfi ile başlar. berahaların son sözcüğü “komemiyut” son harfi ise “tav” harfidir. Tanrı beraha vermek konusunda son derece cömert davranıştır. Alef’ten tav’a kadar bütün berahalar avucumuzun içindedir. Asıl önemli olan bunun farkında olmak ve elimizden kayıp gitmesine izin vermemektir. 

Bir hafta kadar önce Lag Baomer gününü kutladık. Bir çoğumuz bu günün tarihsel bağlantısını biliriz. Kırk yaşına kadar okuma dahi bilmeyen Akiva ben Yosef inanılmaz bir efor ve çalışma sonucunda tarihin kaydettiği en büyük bilginlerden birisi olmuştur. Ancak bu yolculuk hiç de kolay değildir. Evlendiği Rahel adlı kız Kalba Savua adı ile bilinen çok zengin bir adamın kızıdır ve kızının Akiva ile evlenmesine kesinlikle karşıdır. O kadar ki evlendikten sonra maddi açıdan yardıma yanaşmaz ve yeni evli çift ancak yerde yatacak yer bulabilirler. Bu aslında Rahel’in gayretini ve Akiva’da gördüğü cevheri nasıl keşfettiğini gösterir. Akiva önce on iki yıl Tora öğrenir. Anlatılanlara göre bir on iki yıl daha öğrenir ve beraberinde yirmi dört bin öğrenci ile geri döner. Rabi Akiva eşine altından Yeruşalayim kabartmalı bir hediye verir. Rabi bütün Tora bilgisini eşine borçlu olduğunu ifade eder. Kayınpederi ile de barışır.

Anlatılan bir öykü daha var. Moşe Rabenu gelecekteki Rabileri görmek ister. Rabi Akiva’yı görünce “neden Tora’yı o topluma kazandırmadı o benden bile büyüktür” ifadesini kullanır. Tanrı ise Rabi Akiva’nın büyük bir Rabi olduğunu ancak Moşe’nin de bu göreve Kendisi tarafından seçildiğini söyler. Gerçekten de Rabi Akiva derslerinde sadece metni değil o metinde yer alan “tagim” dediğimiz oluşumların da sırrını anlatabilecek düzeydedir.

Büyük bir trajedi Pesah’ın ikinci gecesinden başlayarak yirmi dört bin öğrencinin ölümüne neden olur. Ölümler bilindiği gibi Omer sayımının otuz üçüncü gününde durur. Sözlü Tora nesilden nesile öğretmenden öğrenciye aktarılmak suretiyle öğretilmektedir. Bir nesilde bunu aktaracak kişi olmazsa zincir kırılır ve Tora yol olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Rabi Akiva bildiklerini bu öğrencilere aktarmıştır. Ancak onların ölümü ile büyük bir tehlike de baş göstermiş olur. Sahip olunan bilgiler hangi zaman zarfında daha sonraki nesle aktarılacaktır? Zinciri devam ettirecek kimse kalmamıştır.

Bu öğrencilerin neden öldüğü hakkında çeşitli görüşler vardır. Gemara bu konuda “birbirlerine karşı gerekli saygının gösterilmediği” açıklamasını yapar. Kısacası öğrenciler arasında “birlik” yoktur. Farklı görüşler farklı katmanları, o katmanlar da halk içinde farklı gurupları oluşturur. Bu farklı guruplar ne yazık ki günümüzde olduğu gibi insanların kutuplaşmalarına neden olur. Bu kutuplaşma Tanrı’nın yargısını harekete geçirir.   O seviyede olanlar için yargının sonunda Tanrı onların suçlu olduklarına karar verir ve onları cezalandırır.  Bu cezalandırma birden bire 33 Omer’de biter. Omer’in ilk 33 gününün bir matem havasında geçmesinin nedeni bu olay olarak kabul edilir.

Bu kadar büyük bir yıkım yaşayan Rabi Akiva Gemara’nın öğretisine göre sinirlenebilir ve isyan edebilirdi. Aklını kaybedebilir hastalanabilirdi. Kendini her şeyden soyutlayabilir yaşamını böyle tamamlayabilirdi. Bir ay içinde emeğinin bütün karşılığı olan öğrencilerini kaybeden bir kişinin doğal olarak bu tepkileri vermesi beklenir.  Ancak Rabi Akiva hiç birini yapmaz. Büyüklüğünü ve liderliğini gösterir. Yeniden başlar. beş öğrenci seçer. Şimdi kantite zamanı değil kalite zamanıdır. Bu yeni öğrencileri içinde en iyi bilinen isimlerden biri Rabi Şimon Bar Yohay’dır.

Rabi Akiva bu beş öğrenciye bldiği bütün bilgileri aktarır. Bunlardan biri olan Rişbi, Rabi Akiva ile on üç yıl boyunca Tora öğrenir. Daha sonra onun kurduğu akademinin başına geçer.  Öğrencilerine verdiği derslerde Roma hakimiyeti hakkında olumsuz konuştuğu için hayatını kurtarmak için kaçmak zorunda kalır. Bilindiği gibi oğlu Rabi Elazar ile birlikte bir mağaraya saklanır. Burada on iki yıl geçirir. Keçi boynuzu ağacı ve su pınarı Tanrı’nın bir hediyesi olarak mağarada var olur. Zohar bu ağacın Şabat günleri hurma ağacına dönüştüğünü yazar. On iki yıl boyunca Rabi Şimon ve oğlu bu şekilde beslenirler. Gemara kıyafetlerinin eskimemesi için kendilerini kuma gömdüklerini sadece dua zamanlarında elbiselerini giyerek dua ettiklerini öğretir. Bu on iki yıl içinde Tora’nın “sod – giz” olarak kabul edilen Kabala’nın temel prensiplerini ve öğretilerini öğrenirler ve bunu derlerler. Ortaya çıkan kitap da “Zohar – Aydınlık” olarak bilinir. Bu kitap maddiyattan uzaklaşılmış ve maneviyata adanmış bir ortamda ortaya çıkmıştır.

Rişbi hayatının son yıllarını Meron adlı köyde geçirir. Ölümünden önce vasiyeti ölümü için matem tutulmaması aksine şenlik yapılması yönündedir. Tsadiklerbzen ölümlerinden sonra daha etkili olurlar öğretisi gereğince Rişbi’nin ölümünden sonra bu dünyaya daha fazla beraha getirdiğine inanılır ve bu bağlamda da LagBaomer şenlikleri özellikle Meron köyünde görkemli olur.  Günümüzde dahi Meron’daRişbi’nin mezarının bulunduğu yerde bir takım mucizelerden söz edenler vardır.

Rabi Akiva ve Rişbi birlikte öğrencilerin günahı olan birlik ve beraberlikten uzaklaşmayı tamir etmişlerdir. Öğrenciler bir arada olmamak için gayret göstermişler bu da onların hayatlarına mal olmuştur. Rişbi bu günahın tamiri için büyük çaba göstermiştir.

Tsfat şehrinde yaşayan büyük Kabala üstadı Ha Ari hakkında bir öykü anlatılır. Ari Zal göklerde kendisi hakkında “ölüm kararının” verildiğini görür. Bu kararı iptal etmenin tek yolu öğrenciler ve aileleri arasında barışı sağlamaktır. Ari Zal öğrencilerinden ricada bulunur ve altı ay boyunca her şey yolunda gider. Daha sonra iki öğrencinin hanımı arasında tartışma başlar ve öğrenciler de bu yersiz tartışmaya dahil olurlar.  

Ari Zal ve öğrencilerinin Şabat karşılamak konusunda çok güzel bir gelenekleri vardır. Şabat beyaz giysilerle dağlarda karşılanır. Şabat bir gelin , bir kraliçe gibi karşılanır. Böyle akşamlardan birinde Ari Zal bembeyaz bir yüzle öğrencilerinin karşısına çıkar. Kendisi ve öğrencileri hakkındaki ölüm fermanını anlatan pasuğu gördüğünü söyler: “Gam atem gam malkehem tesafu – siz de kralınız da ölecek.” Ari Zal bu kararın tek nedeninin öğrenciler arasındaki boş tartışmalar olduğunu söyler. Birlik içinde olduklarında bu karar uygulanmaz. O yılın Av ayında bir Cuma akşamı Tiş’a Be Av’dan önce Ari Zal otuz sekiz yaşında ruhunu Yaradan’a teslim eder. Barış Yahudi toplumunun önemli kalkanlarından biridir.

Tora’da yazılı olan “veaavta lereaha kamoha – yakınını kendin gibi sev” mitsvasıPirkeAvot’ta anlatılan ve Bet Amikdaş’ta gerçekleşmiş on mucizeden birini anımsatır. İnanılmaz bir kalabalık Bet Amikdaş’ı doldurduğunda ayakta birbirlerine yapışık ve zor bir durumda durabilmek mümkün iken secde zamanı geldiğinde herkes için yer açılmaktadır. Rabiler bunun sadece Bet Amikdaş için değil hayat için önemli bir ders olduğunu söylerler.

Prensiplerle yaşamak iyi bir özelliktir. Ancak sahip olunan prensip ve kurallardan asla taviz vermemek barışı sağlamak adına bir talihsizliktir. Herkes kendi kuralında ve prensibinde esnek olmayı reddediyorsa o zaman o duvarlar arasında dimdik durarak yaşamak hiç de kolay olmayacaktır. Ancak barışı sağlamak adına bazı prensipleri esnek kılmak, affetmek, unutabilmek, hoş görmek, empati duymak oradaki yaşamı kolaylaştıracaktır. Prensiplerinden ödün vermeden dimdik durmak isteyenler Tanrı’nın sert yargısı ile karşı karşıya kalırlar. Bu yargının önünde durabilmek imkansızdır. Ancak esneklik gösterenler barışa katkı sağlayanlar Tanrı’nın daha merhametli yargısı ile yargılanırlar. Bu da insanoğlu olarak arzu edilen bir şeydir. Tanrı insanoğlunun davranışı doğrultusunda yargılar.

Şelomo Ameleh tarafından söylenen bir pasuğa yakından bakalım: “Kamayim panim lepanim kenleva adam veadam.” Bu pasuğun açıklamasını şöyle yapalım. Nasıl ki suya baktığın zaman kendi aksini görürsen sen karşındaki kardeşine karşı neler hissediyorsan bil ki o da sana karşı benzer şeyler hisseder. Kalpler birbiriyle konuşur. Bir gülümseme karşındakini de gülümsetir tabii ki tersi de mümkündür.

Şelomo Ameleh’in pasuğunu farklı bir şekilde anlamaya çalışalım. Hepimiz karşımızdakinin duygularını değiştirme şansına sahibiz. Bizden hoşlanmayan biri  hakkında hissedeceğimiz iyi hisler, onun hakkında düşüneceğimiz iyi dilekler dalgalar halinde onun neşama’sını etkileyecek belki de bize karşı olumu duygular beslemesine vesile olacaktır. Bu elbette ki bir anda olmayacaktır. Ancak zaman içinde bunun olabileceğini görmek mümkündür.

Şelomo Ameleh bu deyişi söylerken sudaki aksimiz yerine pekala aynadaki aksimizi de kullanabilirdi. Hatta ayna daha iyi yansıttığından bu daha anlamlı olurdu. Şelomo’nun insanın yüzünü aksettirdiği şeyi betimlemek için neden “su” öğesini kullanmıştır?

Aynaya baktığımız zaman dimdik dururuz. Sudaki aksimize bakmak için ise biraz eğilmemiz gerekir. İşte anahtar buradadır. Dimdik ödün vermeden durmak karşındaki hakkındaki olumsuz görüşlerini değiştirmede yardımcı olmaz. Önce suya kendi yüzümüzün aksine bakar gibi birazcık eğilmek, esnek olmak gerekir. O zaman karşımızdaki kişinin hakkımızdaki olumsuz  düşüncelerini etkileyebilme şansına sahip oluruz.

Çevremizde işimizde evimizde gereksiz dimdik duruşlar yüzünden sürekli olarak tartışma ortamları yaratmaktayız. Haklı olsak bile esnek olmak bizleri mahloket yani tartışmalardan uzak tutacaktır. Yirmi dört bin büyük bilge bunun yüzünden hayatını kaybetmiş topluma da büyük manevi kayıp yaşatmıştır. Günümüzde hala Yahudi dünyasında derin anlaşmazlıklar vardır. Bunlardan bir kısmı “leşem şamayim” olsa da çoğunluğu bu amaca hizmet etmemektedir.  Tanrı’nın çok sert yargısının işareti olarak hiçbir şekilde adının geçmediği 49 tane lanetin okunduğu Behukotay peraşasının okunduğu günde esnek olmanın yararları konusunda biraz düşünmek gerekir.

Rabi Hayim Palaçi öğretilerinde şöyle der: Eğer iki kişinin kavga ettiğini görüyorsanız oradan geçmeyi bile düşünmeyin. Çünkü orada tuma vardır. 

Pasuğa geri dönelim. “Veaavta lereaha kamoha – yakınını kendin gibi sev.” Bu pasukta yer alan “kamoha – kendin gibi” sözcüğünün sayısal değeri 86’dir ve Tanrı’nın yargı ile ilgili ismi olan E.loim ismi ile aynı değerdedir. Rabiler şöyle öğretir. Eğer karşındakini, akranını, kardeşini “kendin gibi” seversen o zaman yargı Tanrı’nın merhamet ile ilgili ismi olan A.donay’a döner. Çünkü pasuk o şekilde bitmektedir. Karşımızdakini yargıladığımız gibi Tanrı da bizleri yargılayacaktır. Cemaatte birlik olmadığı zaman beraha o topluma girmez. Bunu sağlamanın yolu bir arada birlik içinde olabilmektir.

 

DİVRE TORA

Rav Leon Adoni

 

Tanrı’nın bize, Tora yolu ile  verdiği bir çok emir ve önerileri vardır. Bunları yerine getirdiğimiz takdirde bizlere bir çok vaatte bulunur.

Geçimimizi, yağmurları huzur ve sağlığımızı garantilemektedir. Tora’nın sözleri  cennet, huzur ve yaşamından söz etse dahi, bu dünyayı da hak edersek, cennete çevireceğini vaat etmektedir.

Bizlere  refah dolu bir geçim, onurlu bir yaşam refah içinde geçen bu hayatımızda Tora yolunda gidip, Tora’yı öğrenme ve uygulamada hiçbir engelle karşılaşmayacağımızı vaat etmektedir.

İşte peraşamızın başladığı pasuk İm BehukotayTelehu benim kurallarım doğrultusunda hareket ederseniz yani iyi insanlar olup, saygınlıkla hareket ederseniz, yağmurlarınızı zamanında yağdıracağım, böylece bol ürün alacaksınız, kıtlık açlık nedir bilmeyeceksiniz. Huzur ve barış içinde yaşayacaksınız; Hiçbir zaman, işte bolluk içinde yaşıyorum fakat huzurum yok demeyeceksiniz, zira huzur olmadığı takdir de hiçbir şeyin değeri yoktur.

Peraşamızda: Tanrı şöyle diyor:

Her zaman sizlerle beraber olacağım sizin aranızdan mevcudiyetimi eksik etmeyeceğim. Cennette sizlerle beraber olacağım. Bu peraşa da bu dünyanın nimetlerini ve aynı zamanda Cennetin nimetlerini Tanrı vereceğini müjdeliyor. Hatta Maşiah’ın geleceğini söylüyor.

Midraş şöyle der, Behukotay peraşasın da güzel temenniler birkaç pasukla, fakat kurallara uymaz isek gelecek felaketleri çok uzun bir şekilde anlatmıştır. Güzel temenniler sürekli bizlerle beraber olacaktır. Tanrı’mız bizlerden eksik etmiyecektir. Fakat felaketler karşısında bizler Teşuva yapıp Tanrı bizleri bağışlayacaktır. Bu nedenle Et  Mitsvotay Tişmoru, yani mitsvalarıma sahip çıkın diye Tanrı bizleri uyarıyor. Peraşamız bizlere bir şey daha hatırlatmaktadır. Mitsvaları geciktirmeden uygulayın. Bilgelerimizin dediği gibi im ba mitsva beyadeha, al tahmetsena. Bir  mitsva ile karşılaştığın zaman, hamets olmamasına dikkat et , Matsa hamuru fazla bekletilirse Hamets olur.

 Peraşamız da herkese göre güzel temennilerle karşılarız.

Toprakta çalışanlara yağmurlarınızı zamanın da vereceğim.

Çalışmayıp rahat bir hayat sürdürmek isteyenlere sizlere huzurlu bir hayat vereceğim oturup Tora öğrenmek isteyenlere  venatati mişkan ıbetohehem veitalahti betohehem.

 Mekanım aranızda olacak ben de sizler ile olacağım.

 

 

 

PİRKE AVOT

PİRKE AVOT’A BAŞLARKEN (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

Talmud Yeruşalmi Masehet Nedarim 9/4’de Rabi Akiva Tora’nın “veahavta lereaha kamoha – yakınını kendin gibi sev” ilkesinin Tora’da büyük bir genel ilke olduğunu söylemektedir. Yahudi toplumuna yakınlık duymak onlara sempati ile yaklaşmak Tora öğrenmeden önce bile edinmemiz gereken bir edimdir. Bu ilkeye gereken önemi vermemek ve kendimizi toplumdan dışlamak Tora ile olan bağımızı zayıflatacaktır.

Klal Yisrael ile birlikte hareket etmek için her şeyden önce onun bir parçası olmak gereklidir. Bunun için toplumsal yaşamda aktif olarak görev edinmek en iyi yollardan bir tanesidir. İnsanın yaptığı en kolay şey karşısındakini eleştirmektir. Bu eleştiriler haklı bile olsalar yapıcı olmaktan uzaktır çünkü amaç karşısındakinin eksiklerini ortaya çıkarmaktır. Halbuki eleştiri yapmadan kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymak onun gibi düşünebilmek bir meziyettir. Bununla ilgili olarak Midraş şöyle bir öyküyü nakleder:

Talmud Bavli’nin tamamlayıcıları bu işi bitirmek üzereyken öğrencilere de ders vermektedirler. Rabi yarın “arkadaşlarımız” hakkında konuşacağız der ve dersi bitirir. Öğrencilerden biri arkadaşına sorar. Arkadaşlarımız kimdir? Diğer öğrenci de yanıtlar. Bunlar tarihimizdeki büyük günahlar işlemiş üç kraldır. Yarovam, Ahav ve Menaşe. O gece Rabi’nin rüyasına kral Menaşe girer. Sitem ederek şöyle der: Her şeyden önce ben senin arkadaşın değilim. Sen mademki bir bilgesin söyle bakalım amotsi ekmeğin neresine söylenir. Bilge şaşkınlıkla bilmediğini söyleyince kral ekmeğin ilk pişen parçasına yani köşesine der. Rabi merakını yenemez ve sorar. Madem ki bu kadar bilgiliydiniz nasıl oldu da “avoda zara – putperestlik” denen bataklığın içine düştünüz? Kral da cevabını verir. Zamanın ve krallığnı koşullarını bilmeden hüküm verme. Sen de bu devirde yaşasaydın belki de koşa koşa avoda zara yapmaya giderdin.

Klal Yisrael’in bir parçası olmak sadece birlikte yaşamak anlamına gelmez. Tora fertlerden fedakarlık yapmalarını ve toplumsal bütünlüğü asla bozmamalarını ister. Bunun için de kişisel egoların kontrol altına alınması ve alçakgönüllülüğün yaşamın bir parçası olması gereklidir.

İnsanoğlu hayvansal ihtiyaçları olan bir vücut ile çok yüksek manevi bir ruhla yaratılmıştır. İnsan maneviyatı için çoğunlukla rahatını bozmayı ve fedakarlık yapmayı istemez. Buna basit bir örneği bazen hepimiz yaşarız.

Arkadaşlarımızla beraber konuşmaktayız. Birden saatimize baktık ve arvit saatinin geldiğini gördük. Şimdi ne yapmak lazım. Ya fedakarlık ederek arvit duasını yapmak için kala gideceğiz ya da bu fedakarlıktan kaçınarak sohbete devam edeceğiz. Bilginlerimiz elbette ki bir aslan gibi doğrulmamızı ve arvit duasını söylemek için kala gitmemizi salık verirler. Böylece maddi isteklerimizin önüne geçerek manevi anlamda yükselecek ve Tanrı’nın isteğini yerine getireceğiz.

Sözlerimizi yine PirkeAvot’ta yer alan  5/23’de Yeuda ben Tema’nın bir Mişna’sı ile noktalayalım: Göklerdeki babanızın isteklerini yapmak için bir leopar kadar cesur, kartal kadar hafif, geyik kadar hızlı ve aslan kadar güçlü olun.

 

MİMAAYAN

Rav İsak Alaluf

5 ARAVA DALI


OşanaRaba günü Tefila’dan sonra  herkes beş tane Arava dalından oluşan sıkı bir demet alır ve beş kez yere çarpar.

Aravaları çırpma adeti son peygamberler, Hagay,Zeharya ve Malahi zamanından kalmadır.

Kabalistler, bu geleneğin amacının bu son günde hakkımızda yazılmış kötü kararları bozmak için olduğunu söyler.

Hahamlarımız burada Aravanın kullanılmasını iki nedeni olduğunu belirtir: Birincisi Arava Tora bilgisi olmayan ve iyilik yapmayan Yahudileri temsil eder ikincisi yapraklarının şekli insanın dudaklarını ve ağzını andırır. Sanki bu beş arava dalı bizlere hem toleranslı olmayı hem de sözlerimizi dikkatli seçmeyi çağrıştırmaktadır. Tolerans eksikliğinin, laşon ara gibi yanlışların hayatımızdan götürdükleri bir kez daha düşünülürse mesaj sanırız daha iyi anlaşılacaktır.

Rabi Nisim Behar (Z’’L)’ın öğrettiği gibi  dökülen yapraklar gibi günahlarımızın ve yanlışlarımızın  uzaklaşması temennisiyle…

 

 

                                   HAFTANIN SÖZÜ

KimYeruşalayim için yas tutarsa, onun tekrar yapılanması ve ihtişamını görüp büyük bir mutluluk ve sevinç duyacaktır. (Mişna)