Haftanın Peraşası BülteniNadav ve Aviu'nun ölümünden sonra, Tanrı, "kutsal"a izinsiz giriş konusunda uyarır:

Bu Hafta İçin Saatler

 6   İYAR

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:52

   20:08

-----

Yeruşalayim

18:57

20:13

Tel Aviv

19:09

    20:11

14 MAYIS

Tel Aviv

19:14

20:16

İstanbul

19:52

    20:35

2016

İstanbul

19:59

20:42

İzmir

19:54

20:44

İzmir

20:00

20:50

KEDOŞİM-קדושים

                                                                                                                                                       

                                                                                             

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]

Kedoşim Peraşası "Kutsal olacaksınız çünkü Ben, Tanrınız, kutsalım" ifadesi ile başlar. Bu ifadeyi,Yahudiler'in kendilerini kutsal kılmak ve Tanrı'nın kutsallığına atıf yapmak üzere uymaları gereken düzinelerce mitsva takip eder. Bu mitsvalar arasında şunlar bulunur: Putperestliğin yasaklanması, iyilik yapma mitsvası, kanun önünde eşitlik ilkesi, Şabat, cinsel ahlak, iş ilişkilerinde dürüstlük, ebeveynlere karşı saygı ve korku ve hayatın kutsallığı.

Kedoşim'de ayrıca, büyük bilge Rabi Akiva'nın Tora'nın başlıca ilkesi diye adlandırdığı, İllel'in ise "Bu,Tora'nın ta kendisidir" dediği, "akranını kendin gibi sevmelisin" emri yer alır.

Mİ-DRAŞ YİTSHAK

Rav İsak Alaluf

TEHİYAT AMETİM

Kedoşim peraşası elli bir tane mitsvası ile emir sayısı yüksek olan peraşalardan biri kabul edilir. Biz yazımızda bunlardan bir tanesini "kan yeme yasağını" incelemeye çalışacağız. Normal şartlar altında bir insan bu yasağa riayet eder. Çünkü kan yemek insanlar tarafından zaten hoş karşılanmayan bir durumdur. Ancak herhangi bir içeceğin içinde sadece tek bir damla bile olsa bu yasak aynen geçerlidir. Çünkü kan miktarının azlığı ve çokluğu burada önem arz etmemektedir. Kan yeme yasağı her miktar için geçerlidir. Bu yasağın nedenini öğrenirken Or Ahayim Akadoş'un rehberliğinden yararlanacağız. Aynı zamanda buradan konuyu ruhun ölümsüzlüğüne ve ölülerin dirilmesine bağlamaya çalışacağız.

Yaşayan her canlının ruhani bir yönü vardır. İnsandaki bu ruhani yön üç kısımdan oluşur. Nefeş ruah ve neşama. Hayvanlarda ise ruhanilik "nefeş" dediğimiz can ile bulunur. Neşama gibi Nefeş de ruhanidir ve Tanrısaldır. Nefeş genellikle yemek uyumak gibi fiziksel ihtiyaçlarımız ile ilgilidir.

Bu dünya ile yukarı dünya arasında bir bağlantı vardır. Neşaması olanlar için göksel dünya ile bu ruhanilik yolu ile bağlantı vardır. Yaptığımız her mitsva yukarı dünyada hissedilir. Yarattığı olumlu havayı duyumsamasak bile yukarı alem bunu duyumsar.  Yaptığımız her yanlışın da yukarı alemde bir etkisi vardır. Yaptığımız yanlışın etkisini biz hissetmesek de sebep olduğu yıkım yukarıda mutlaka hissedilir ve etkilidir.  Pasuk "Yaakov hevel nahalato" derken insanın yukarı alemle bir bağlantı içinde olduğunu da öğretmektedir. Her gece uyuduğumuzda neşama göklere döner. Sabah olduğunda ise geri dönmek istemez. Çünkü dünyamız o neşama için arzu edilen bir yer değildir. Her gece uyumadan önce "beyade haafkid ruhi padita oti - eline ruhumu verdim beni kurtar" şeklinde bir cümle söyleriz. Yani neşama'nın göksel dünyaya geri döneceğini bilir ve geri gelmesi için Tanrı'dan ricada bulunuruz. Onun içindir ki her sabah neşama bize geri dönünce "E.lokay neşama" adlı parçayı okur ve neşama'nın geri dönüşü  için Tanrı'ya teşekkür ederiz. 

Hayvanlarda nefeş dediğimiz ruhani kesim vardır. Hayvanlar içgüdüleri ile hareket ederler ve bunun kaynağı sahip oldukları nefeşdir. Nefeş'in üst dünya ile bağlantısı yoktur. Hayvanların canı kanlarında bulunur. Pasuk "ki adam u anafeş" derken nefeş'in bulunduğu yer hakkında bizlere bilgi vermektedir. Bir kişi kan yediği zaman hayvanın nefeş kısmı kendine geçer. Bu geçiş sırasında da neşama'nın göksel bağlantısı kesilir. Kan yemenin cezası "karet" olarak belirtilmektedir. Karet ruhun kesilip atılması anlamına gelir ki kan yiyen kişi hayvansal nefeş'e sahip olduğundan zaten göksel dünya ile bağlantısı kesilmektedir. Bu yüzden kandan arındırmayı amaçlayan "tuzlama" işlemi titizlikle uygulanmalıdır. 

İnsan ölümlüdür ama Tanrısal olan Neşama sonsuza kadar yaşar. Vefat eden biri için Rabinik literatürde "niftar" sözcüğü kullanılır. Bu sözcük "ayrılma" anlamına gelir. Çünkü beden ile ruh birbirlerinden ayrılmışlardır. Beden toprağa döner. Neşama ise ait olduğu yerde Tanrı'nın yanında bulunmaya devam eder. Gemara Rav Nahman ile ilgili bir öykü anlatır. Rabinin çalışanları arka bahçesinde kazı yaparken bir ses duyarlar ve o ses onlara kazmamalarını söylemektedir. Olay Rabiye duyurulur ve Rabi orada bir bedenin var olduğunu görür. Çalışanları bedenin nasıl yok olmadığını sorduklarında Rabi Şelomo Ameleh'in sözünü hatırlatır ve hayatı boyunca kıskançlık duymamış olanların bedenlerinin bozulmayacağını öğretir.  Buradan görüldüğü üzere neşama bazen dünya ile iletişimini devam ettirir.

Şaul ilk İsrael kralıdır ve Pelişti harbine çıkıp çıkmamak konusunda emin değildir. Kohenler'den bu konuda yanıt alamayan Şaul Tora'da yasak olan ve bizzat kendisinin de yasakladığı büyücülere baş vurarak Şemuel peygamberin ruhu ile konuşmak istediğini söyler. Bilgeler bu dünyaya gelen Şemuel',n neşama'sının korktuğunu yeniden yargı için davet edildiğini zannettiğini paylaşır. Şemuel Şaul'a savaşa çıkacağını ancak o savaşta hayatını kaybedeceğini söyler. Durum Şemuel'in söylediği gibi gerçekleşir. 

Yahudi inanç sisteminin en önemli esasları RaMBaM'ın on üç prensibinde belirtilir. Burada Tanrı'nın Tek'liği, sadece O'na ibadet edilebileceği, Moşe Rabenu'nun peygamberliğinin gerçekliği, Tora'nın gerçek ve değiştirilmemiş olduğu, insanın yaptıklarının Tanrı tarafından bilindiği, ödül ve ceza sistemi yer almaktadır. Bir Yahudi bu inanç prensiplerine inanmakla yükümlüdür. Bu prensiplerden on üçüncüsü "TehiyatAmetim - Ölülerin dirilişi" olayını ele alır. Yahudi inanç sistemi günün birinde zamanı geldiğinde Tanrı'nın ölüleri hayata kavuşturacağına inanır. Yani zaten ölümsüz olan neşama bedene bir gün geri dönecektir. Sanki neşama bedenden ayrıldığında ona bir gün geri geleceğim demektedir.

Alaha vefat eden bir kişinin mutlaka kıyafetle gömülmesi gerektiğini öğretmektedir. Ölülerin dirileceği zamanda yeniden hayata kavuştuğunda giyinik olması için alaha bunun gereğine vurgu yapmaktadır. Ölülerin yeniden hayata kavuşmasu her gün üç kez Amida duasında "mehaye ametim - ölüleri hayata kavuşturan" berahası ile zikredilmektedir.

Bazen kişi bazı nedenlerden dolayı defnedilemez. Tanrı "Mezare Yisrael" olarak bilinmektedir. Zamanı geldiği zaman ne kadar küçük olursa olsun her parça mutlaka sahibini bulacak ve Tanrı tarafından o kişi eksiksiz bir şekilde hayata döndürülecektir. Buna inanmak da o prensibin bir gereğidir. Nasıl bir mıknatıs ne kadar çok ve dağınık olursa olsun metal parçaları kendine doğru çekiyorsa zamanı geldiğinde Tanrı da o kişinin bedenini eksiksiz bir şekilde tamamlayacaktır.

Tehiyat Ametim inanması zor bir kavramdır. Bunu kanıtlamak için Rabiler yine insan vücudundan yararlanırlar. İnsan vücudu Tanrı'nın varlığını  en iyi görebileceğimiz yerlerden biridir. 

Bir bebek doğduğu zaman dişleri yoktur. Belli bir zaman geçtiğinde süt dişleri şeklinde tabir edilen oluşumlar ağızda belirir. Bu sevinçle karşılanır. Bir zaman sonra süt dişleri dökülmeye başlar. boşluklar oluşur. Sanki bir kez daha gelmeyecekmiş gibi bir görünüm hakimdir. Ancak kısa bir süre sonra asıl dişler yeniden belirmeye başlar.

Benzer bir şekilde insan yaşamını tamamladığı ve ebediyete intikal ettiği zaman bir matem sürecidir. Ancak yeniden diriliş bir gün gelecektir. İnsan vücudunda dişlerimizi yenileyerek Tanrı bizlere bu mesajı vermeye çalışmıştır. Teilim "samehenu kimot initanu" derken üzüldüğümüz günler olabileceği gibi bu üzüntülerimizi unutturacak sevinçli zamanlardan söz etmektedir.

Rabiler Tehiyat Ametim gerçeğine inanan insanların bu olayı yaşayacağını inanmayanların ise yaşamayacaklarını öğretirler. Babil ülkesinin büyük bilgelerinden Şimon Agasi kitabında Tehiyat Ametim'in nasıl gerçekleşeceğini anlatır. Onun verdiği bilgiye göre olay öncelikle Erets Yisrael'de başlayacaktır. Bunun için Rabi orada yaşamanın ve özellikle yaşlandığımız zaman orada bulunmanın ve orada defnedilmenin büyük bir zehut olduğunu paylaşır. Erets Yisrael dışında olanlara ise Tanrı öncelikle kısmi bir canlılık verecek. Bu kişiler tünellerden bu canlılık sayesinde Erets Yisrael'e gelecek ve dirilişlerini orada tamamlayacaklardır.

Bunun zamanı ile ilgili olarak Gemara Masehet Taanit'te şöyle der: "Tanrı'nın elinde üç anahtar vardır ve bunları kimseyle paylaşmaz. Bunlar yağmurların anahrarı, doğum yapacak olan kadının anahtarı ve ölülerin yeniden hayata kavuşmasının anahtarıdır.

Aynı yerde Gemara bu anahtarların nasıl bilindiğini sorgular. Tehiyat Ametim ile ilgili olarak Gemara Yehezkel peygamberin otuz yedinci bölümünde söylediği cümleyi getirir. Bu cümlede peygamber mezarlarımızın Tanrı tarafından açılacağını ve böylelikle bizleri yeniden hayata kavuşturanın Tanrı olduğunu bileceğimizi bildirmektedir.

DİVRE TORA

Rav Berti Derofe

Anne babandan korkacak ve Şabatlarımızı koruyacaksın...(19:3)

Yıllar önce Bene Berak'ta sakinlerinden bir adam vefat eder. Birkaç hafta sonra adamın oğlu da aniden vefat eder. Hemen, zamanın en büyük bilgesi olan Hazon İş'e giderler ve buradaki tesadüfün neden kaynaklandığını sorarlar. Hazon İş onlara "Vefat eden baba bana kaç kere gelip, oğlunun kendisine yaptığı kötülükleri gözyaşları içinde anlattı biliyor musunuz?! Şimdi de baba ölünce oğlunu yukarıdaki mahkemeye çağırdı..." der.

Rabi Hayim Kanyevski bu hikayeyi kitabı "Orhot Yoşer"de getirir ve kişi ebeveynlerine ne şekilde davranırsa, çocuklarının da kendisine öyle davranacağını söyler. Ayrıca bu kısasa kısas gerçeğini günümüzde kendi gözlerimizle de görebileceğimizi ekler.

Buna karşın ebeveynlerine saygı gösteren kişinin çocukları da kendisine saygı gösterecektir. Bunu Esav A-Raşa'dan öğrenmek mümkündür. Esav, babası Yaakov'a abartılı bir şekilde saygı gösterir ve  onurlandırırdı. Onun için Tora'da "ויבא לאביו"(babasına getirdi) yazar. Bu harfler hem baştan sona hem de sondan başa doğru aynı şekilde okunur. Bunun bize verdiği mesaj açıktır. Kim ebeveynlerine iyilik ederse karşılığını alacaktır.

Rabi Yehezkel Levinşteyn şöyle derdi: Çık ve öğren! İnsan ebeveynlerine gösterdiği saygıyla gelecek nesilleri nasıl etkileyebilir. Esav'ın babasına gösterdiği saygının seviyesi herkes tarafından bilinir. Purim hikayesinde karşımıza çıkan kötü adam Aman da Esav'ın soyundandır. Aman da çocuklarını aynı ilke ile büyütmüştür. Aman'ın çocuklarının babalarına olan aşırı saygısını Purim'in hikayesinden görebiliriz. Aman, Mordehay'ı kralın atına bindirip gezdirirken, Aman'ın kızı atın üzerindeki kişiyi babası, atı çekeni de Mordehay zannedip evdeki lazımlığı Mordehay yerine Aman'ın kafasına boca eder. Daha sonra lazımlığı kafasına boşalttığı kişinin Aman olduğunu öğrenince pencereden atlayarak intihar eder. Başka bir ailede böyle bir olay gerçekten utanca ve belki binlerce kez özüre sebep olabilirdi. Fakat Aman'ın ailesinde ebeveyn saygısı kalplerine öyle bir işlemiştir ki, böyle bir durumla karşı karşıya kalan kızın ilk tepkisi, aslında babasına binlerce kez daha büyük bir acı verecek ve kesinlikle çok büyük bir günah olan bir hareketi yapmasına sebep olmuştur.

Tabii ki yukarıdaki hikayeden de anlayacağımız gibi her hareketimiz ve karakter özelliğimizde dengeli olmalı, sınırı bilmeli, iyilik yapayım derken çok daha büyük bir yanlışa düşmemeye de özen göstermeliyiz.

Aynı mesajı bize pasuğun devamı vermektedir. "Ve Şabatlarımı koruyun" yani ebeveynlerinize saygı göstereyim derken benim mitsvalarımı sakın ihlal etmeyin, sırf aileniz istiyor diye Tanrı'nın istemeyeceği şekilde hareket etmeyin!

Örnek olarak, Anne baba saygısı mitsvası ne kadar önemli olursa olsun, Şalom Bayit yani eşler arasındaki barış konusunda ebeveynler dinlenmemelidir.

"Gaon ve Hasid" kitabı bir hikaye anlatır: Dvinsk şehrinde iki rav arasında Get verme, yani boşanma seromonisi hakkında görüş ayrılığı vardır. Or Sameah ve Rogoçover lakaplı iki rav Get sürecenin nasıl olması gerektiği konusunda farklı görüşlere sahiptir.  Or Sameah, Get verme işlemini uzatmak ve bu sayede çiftin belki de boşanmaktan vazgeçmelerine sebep olmak gerektiğini savunurken, Rogoçover, bu işlemi uzatmanın, zaten boşanma noktasına gelmiş olan çifte daha büyük sıkıntılar verebileceğini öne sürer. Bu yüzden de boşanmak isteyen çiftlerin çoğu işlemi hemen bitirmek için Rogoçover'e gitmeyi tercih ederler.

Bir gün Rogoçover pencereden bakar ve kendisine bir çiftin geldiğini görür. Fakat gelen çift yalnız değildir, kadının kayınvalidesi de onlara eşlik etmektedir. Rav boşanma isteği sebebini hemen anlar ve çifti içeri almadan sadece kocayı çağırır ve ona sert bir şekilde "Dinle! Ne kadar ebeveynlerimize saygı gösterme zorunluluğumuz olsa da Şalom Bayit konusunda ebeveynleri dinlemek yasaktır! Şimdi çık ve eşinle birlikte olması gerektiği şekilde yaşa!" der.

ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

RAV ELİYAU KOEN Z''L:MAHAZİKE TORA

Emet (8)

G- Utanç duymamak için, bazı şartlarda, hakikatları değiştirerek anlatmak.(geçen yazının devamı)

Eğitim ve öğrenim  gören her seviyedeki öğrenci ( orta okul, lise, üniversite) öğretmenlerine  her zaman doğru konuşmalıdırlar.Dersini veya ödevini neden yapmadığını  veya  imtihana gerektiği şekilde neden hazırlanmadığının esas sebebini söyleyeceği vakit utanç duyacak ve hatta ceza görecekse bile, yine de doğruyu söylemelidir.

Öğretmen, öğrencilerinin başarısı için çalıştığından, bu başarıyı görmediği vakit, sebebini  bilip ona göre  çare arayacaktır. Hastanın, doktoruna  doğruyu  söylemesi gerektiği gibi, öğrenci de öğretmenine başarısızığının  sebebini açık olarak  ve utanmadan söylemelidir. Ancak bu şekilde  hem doktor hem de öğretmen gereken işlemleri yapacak ve bu işbirliğinden en başta  hastanın  ve de öğrencinin kendisi fayda görecektir.

Utanmayı asgariye indirmek için yapılabilecek tek şey, nasıl ki hasta ile doktor    yalnız başlarına görüştükleri gibi,  öğrenci  de  öğretmeni  ile yalnız başına görüşmeli, arkadaşları yanında olmadığı zaman  öğretmenine giderek  sebebini açıklamalıdır.Aynı şekilde, askerlik görevinde bulunan her asker ve subay, komutanlarına  doğru ifade vermelidirler. Eğer yaptıkları yanlış bir uygulama sonucu, utançlarından dolayı doğru ifadeden kaçınırlarsa, yaptıkları yanlışlık düzeltilmeyecek ve bundan herkes zarar görecektir.Soru: Imtihan zamanında, öğrencilerin kopya çekmeleri doğru mudur ? Kopya çeken biri sonradan öğretmenine giderek, kopya çektiğini söylemelimidir ? Cevap: Kopya çekmek doğru bir hareket olmayıp, bundan son derece kaçınılması gerekir.. Sebebine gelince:, bunu yapan kimse, öğretmenini veya  imtihanı yapan merciyi aldatmakta, onun aklını çalmaktadır . ( Genevat daat ) Öğrenci bu bilgiden yoksun olduğu halde,  öğretmeni veya  imtahanı yapan merci, onun  konuya vakıf olduğunu sanacaktır.Esasında uzun vadade bundan zarar göracak olan, öğrencinin kendisidir. Gerçi  o anda yüksek not alıp başarıya ulaşmıştır ama, konuyu gerektiği gibi bilmediğinden ileride bunun zararını görecek ve gireceği sınıfta veya işte  gerekli  başarıyı gösteremeyecektir. Oysa  kopya çekmiyen başka bir öğrenci, başarısız olmuşsa da, ilerde konuya daha iyi hazırlanacak, ona tam olarak vakıf olacak ve  ileriki imtihanı gerçek bir başarı ile  sonuçlandıracaktır.İmtihanlarda kopya sonucu diploma alan bir doktor veya mühendis, hayatta iyi bir doktor veya iyi bir mühendis olamıyacağından, en başta  kendisi bundan zarar görecektir. Bu bakımdan  Arav  Aviner  kendisine sorulan bir soruya cevaben,  kopya sayesinde yüksek not alan bir öğrenci, bu imtihanı iptal etmeli, konuyu iyicene öğrendikten sonra, tekrar bu imtihanı başarı ile vermeye çalışmalıdır.

TARİHİMİZDEN

İZMİR'İN BÜYÜK BİLGELERİ

RABİ YEOŞUA ŞELOMO ARDİTİ

Yeoşua Şelomo Arditi 1789 yılında İzmir'de doğar. Babası Rabi Hayim Nisim Yaakov Arditi oğlunu mükemmel bir eğitimle yetiştirir. Rabi Şelomo Av Bet Din konumuna kadar yükselir. Yaşamı sıkıntılarla dolu geçer. Hatta büyük bir bilge olarak anılan oğlu Rabi Rafael Yaakov'u da kaybeder. Seksen yedi yıllık yaşamı boyunca Tora ve öğretilerinden ayrılmaz. Talmud ve Alaha konusunda otorite kabul edilir.

Hina ve Hisda adını verdiği kitabı ile bilinir. Geleneğe göre devam ettiği Kal Kadoş Algazi sinagogunda kendi yazdığı bir Sefertora bulunmaktadır. Sinagogun son hazanlarından merhum Ribi Yeuda Leon Hakim'in verdiği bilgi ışığında bu Sefertora bu sinagogta özellikle Yamim Noraim günlerinde okunur. 

Çağdaşlarından Rabi Nisim Hayim Modai "Drişa Mehayim" kitabında kendisinden övgüyle söz eder. Zamanın en büyük Rabilerinden olan Rabi Avraam Palaçi de "Şama Avraam" ile "Avraam et Yado" kitaplarında Rabi Şelomo Arditi'den söz eder. 

Kabri İzmir Gürçeşme mezarlığında bulunmakta ve ziyaretçilerin sıklıkla ziyaret ettiği bir yer olarak bilinmektedir. 

MİMAAYAN

Rav İsak Alaluf

HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ MİDİR?

Bu yazımızda sizlerle bir öyküyü paylaşmak istedik. Kısa bir süre önce bu öykü sosyal medya yolu ile birçoğumuza ulaştı. Çoğumuza tanıdık geleceğini bildiğimiz bu öyküyü Pirke Avot'ta yer alan bilgilerle desteklemek istedik. 

Öğretmen bir gün denizin ortasında batmak üzere olan bir gemide  seyahat eden bir çiftin hikayesini sınıfta öğrencileriyle paylaşır. Gemideki çift cankurtaran botunun yanına gelir ve sadece bir kişilik yer olduğunu görür.   O an adam, karısını geride bırakır ve bota atlar.Batmak üzere olan gemideki kadın eşine bakar ve son cümlesi şu olur.
Öğretmen bir an durur ve öğrencilerine, "Sizce kadın, kocasına ne demiş olabilir?" diye sorar.

Öğrencilerinin çoğu: "Senden nefret ediyorum. Nankör herif!" demiştir şeklinde aslında mantıklı bulabileceğimiz cevap verir.
Öğretmen, köşede sessizce oturan bir çocuk görür ve aynı soruyu ona da sorar. Çocuk, "Öğretmenim bence ‘Çocuğumuza iyi bak demiştir'" der.

Öğretmen şaşırarak çocuğa daha önceden bu hikayeyi duyup duymadığını sorar ve olumsuz yanıt alınca cevabı nereden bildiğini öğrenmek ister. Çocuk da annesinin babası vefat etmeden önce kendisine aynı şeyi söylediğini paylaşır. Öğretmen de üzgün bir ifadeyle cevabın doğru olduğunu sınıfa söyler. 

Gemi batar, adam evine gider ve kız çocuğunu tek başına yetiştirir.Yıllar sonra çocuk vefat eden babasının günlüğünü bulur.Meğerse, çift gemi seyahatine çıktıklarında kadına ölümcül hastalık teşhisi konmuş. O kritik anda, baba ölmek üzere olan eşi yerine kendini bota atmıştır. Baba günlüğünde, "Denizin dibine beraber batmayı o kadar isterdim ki... Ama çocuğumuz için, yaşamak zorunda kaldım." yazmış.

Çoğumuz aslında olaylara yüzeysel bakarız. Ön yargılarımız bizleri yönlendirir. İyi ve kötüyü ayırt etme çizgisinin aslında ne kadar ince olduğunu düşünemeyiz.

Günün birinde hesap geldiğinde hesabı ödeyen bir arkadaşımız, zorunlu hissettiği için değil arkadaşlığa paradan daha çok önem verdiği için bunu yapar.

İş hayatında sürekli inisyatif alanlar bunu aptal oldukları için değil sorumluluğun ne demek olduğunu bildiklerinden yaparlar.

Tartışma sonrasında ilk özür dileyen kişi bunu suçlu olduğu için değil etrafındakilere değer verdiği için yapar.

Bir gün hepimiz sevdiklerimizden bir şekilde ayrılacağız. Sohbetlerimizi ve beraber kurduğumuz hayalleri özleyeceğiz.

Bir gün çocuklarımız eskilerden bir fotoğraf görecek ve "Bunlar kim?" diye soracaklar. İçimiz kan ağlayarak "Bunlar, hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim insanlar." diye cevap vereceğiz.

PirkeAvot bu dünyada değeri olmayan bir şeyin olmadığını öğretirken aslında sahip olduklarımızı kaybetmeden onların kıymetini bilmemiz konusunda da bizleri uyarmaktadır.

Yine PirkeAvot arkadaşımızın onurunun en az kendimizinki kadar önemli olması gerektiğinin mesajını paylaşmaktadır.

Yine PirkeAvot otoritenin olmadığı bir yerde sorumluluğu alarak liderlik etmemizin önemine vurgu yapmaktadır.

Ve yine PirkeAvot insanları olumlu değerlendirmemiz gerektiği konusunda bizleri uyarmaktadır.

HAFTANIN SÖZÜ

Hocalarımdan çok bilgi edindim, fakat öğrencilerimden çok daha fazlasını öğrendim..

(Rabi Yeuda - Gemara Masehet Makot 10/A)