Bu Hafta İçin Saatler

 6 ŞEVAT

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:20

   17:40

-----

Yeruşalayim

16:25

17:45

Tel Aviv

16:38

    17:40

 16OCAK

Tel Aviv

16:44

17:46

İstanbul

16:46

    17:29

2016

İstanbul

16:54

17:37

İzmir

16:54

17:44

İzmir

17:01

17:51

             BO-בא

                                                                                                                                              

                                                                                             

                                                                               Peraşa Özetİ
                                                                            [www.chabad.org]

Mısır’da gerçekleşen on belanın son üç tanesi aktarılmaktadır:

-Çekirge istilası, tüm ürünleri ve bitki örtüsünü tüketir.

-Koyu ve elle dokunulabilir bir karanlık, ülkeyi etkisi altına alır .

-Nisan ayının 15’i gece yarısını vurduğu sırada Mısır’ın tüm behorları ölür.

Tanrı, Bene-Yisrael’e bir halk olarak verilen ilk mitsvayı bildirir: Ay’ın hareketlerine göre düzenlenmiş bir takvim belirlemek. Bene-Yisrael’e bunun yanında Tanrı Adına bir Pesah-korbanı getirmeleri emredilir. Buna göre bir kuzu ya da oğlak alınıp kesilecek ve Mısırlı behorları öldürmek üzere geldiğinde, Tanrı’nın Yahudi evlerini atlayıp geçmesi için, bu hayvanın kanı evlerin kapı sövelerine sürülecektir. Korbanın ateşte çevirme yapılarak pişirilen eti, matsa (mayalanmamış ekmek) ve maror (acı otlar) ile birlikte yenecektir.

Behorların ölümü, sonunda Paro’nun direnişini kırar ve Bene-Yisrael’i ülkesinden kelimenin tam anlamıyla kovar. Yahudiler ülkeden o kadar telaş içinde çıkmak zorunda kalırlar ki, yoğurdukları hamurlar mayalanmaya vakit bulamaz ve yolluk olarak yanlarına sadece mayalanmamış yiyecekler alırlar. Çıkışlarından önce Mısırlı komşularından altın gümüş ve giysiler isterler ve Mısır’ı servetinden ederler.

Bene-Yisrael’e tüm behorları kutsal olarak ayırmaları emredilir. Ayrıca her yıl, yedi [Diaspora’da sekiz] gün boyunca iyeliklerinde hiç [tahıl bazlı] mayalı yiyecek bulundurmayarak, matsa yiyerek ve kurtuluşlarını çocuklarına aktararak, Mısır Çıkışı’nın yıldönümünü kutlayacaklardır. Bunun yanında Mısır Çıkışı’nın ve bunun sonucunda Tanrı’ya olan sadakatlerinin bir hatırlatıcısı olarak kol ve başlarına tefilin takacaklardır.

 
                                                                  Mİ-DRAŞ YİTSHAK

                                               Rav İsak Alaluf

BULUNDUKLARDAKİ YERDEKİ IŞIK

Rabiler şöyle öğretir: “İbranice’de Mısır sözcüğünün karşılığı olan Mitsrayim’de yer alan iki “mem” harfi birbirinden çok farklıdır.” Bu öğretiyi düşündüğümüz zaman aslında ilk “mem” harfinin normal ikincisinin de “sofit” olduğunu söyleriz. Farklılık İbranice dilbilgisi kurallarından değil daha derinlerde olan anlamdan kaynaklanmaktadır. İlk “mem” harfinin bir açıklığı vardır. Mitsrayim yani Mısır sözcüğünün başlangıcıdır. İkinci “mem” harfinin ise hiç bir aralığı yoktur. Her tarafı kapalıdır. Bu da Mitsrayim sözcüğünün sonunda yer almaktadır. Kısacası Mısır ülkesine giriş son derece kolay olmuştur. Ancak çıkış için bir yol bulamayan İsraeloğulları bu çıkmazdan ancak Tanrı’nın yardımı sonunda kurtulabilmişlerdir. İşte bu hafta okuduğumuz “Bo” peraşası Mısır çıkışını anlatmaktadır.

Bo yani “gel” sözcüğü sayısal olaral 3 sayısını verir. Bu peraşada yer alan üç cezaya bir gönderme yapar. Bu cezalardan ikincisi karanlık yani “hoşeh” cezasıdır. Bu cezadaki ifadeye yakından bakalım:

“”Lo rau iş et ahiv velo kamu iş mitahtav şeloşet yamim – kişi kardeşini görmedi ve kişi üç gün boyunca yerinden kalkmadı.” Birkaç cümle ile verilen karanlık cezasında aklımızı karıştıran ifadeler yer almaktadır. Karanlıkta kişinin en yakınındakini görememesi çok da mümkün değildir. Gözleri alıştıktan sonra en azından yakınında birilerinin olduğunu fark edebilir. Hele yerinden bile kalkmaması akla hiç yakın değildir. Karanlıkta kalan kişi el yordamıyla bile olsa hareket ederek bir ışık kaynağına ulaşmaya çalışır. Burada neden yerinden kalkamamıştır.Midraş öğretisinde bu karanlığın yoğun hatta maddesel anlamda hissedilen bir karanlık olduğunu söylemektedir ama biz yine metnin sözcüklerini anlamaya çalışalım.

Rabiler burada yer alan “karanlık” ifadesinin aslında fiziksel değil manevi bir karanlık olduğunu öğretirler. Kişi yakınındakini, arkadaşını, kardeşini göremeyecek kadar karanlıktadır. Ona yardım elini uzatmamak için yerinden dahi kalkmamaktadır. Mısır’ın içinde bulunduğu karanlık işte bu manevi karanlıktır. Pasuk devam eder. “Ulhol bene Yisrael aya or bemoşevotam – İsraeloğullarının oturdukları yerde ışık vardı.”

Mısır esaretinin sebeplerinden bir tanesi İbranilerin birlik ve beraberlik içinde olmamalarıydı. Yukarıda verdiğimiz öğretiye paralel olarak açıklama yaparsak bu birlik ve beraberlik sorunu aşılmış görünmektedir. Çünkü bulundukları yerde karanlık değil ışık vardır.

Tsahal’ın baş Rabisi Rav Rafi Perets Yahudilerin bu gün içinde bulundukları durumun Mısır’daki karanlığı hatırlattığını ve bunun son derece korkutucu olduğunu ifade eder. Birçok Yahudi kişisel anlamda Tora ve mitsvalara bağlı bir yaşam sürer. Ancak uygulanan mitsvaların bir çoğu Tanrı’ya karşı olan görevlerimiz ile bağlantılıdır. Şabat, Kaşerut, Taharat Amişpaha gibi çok önemli mitsvalar uygulanırken insanlar arasındaki mitsvalar göz ardı edilmektedir. Kişi kardeşini, yakınını görememekte Mısır’daki karanlık cezasında olduğu gibi kardeşi için yerinden bile kalkmamaktadır. O zamanlarda bulunduğumuz yerde olan aydınlık ne yazık ki yerini şimdi karanlığa ve umutsuzluğa bırakmaktadır. Kardeşlerimiz hakkında konuşarak, onlara karşı kibir ve gurura kapılarak onlara yardım etmek yerine söz veya davranışlarımızla zarar vererek koyu bir karanlığın içine doğru girdiğimizi acaba biliyor muyuz?

Bet Amikdaş’ın yıkılış nedenlerinden bir tanesi sorgulandığında Tora öğrenimine başlarken beraha söylememek yanlışı ile karşılaşırız. Rav Rafi Perets bu yanlışın bu gün de devam ettiğini öğretir. Olay sadece berahayı ağızdan çıktığı şekliyle ifade etmek değildir. Sorun Tora öğrenimi berahasını söylerken “aşer bahar banu mikol aamim” derken kmiler için bu ifadeyi kullandığımızı anlamakta bulunmaktadır. Eğer Bene Yisrael “aşer bahar bi – beni seçtin” dese sorun olmaz. Çünkü durum kişiseldir. Ama burada “banu – bizi” ifadesi yer almaktadır. Bene Yisrael için “ben” olmaktan ziyade “biz” vardır.  Ben olmaktan çıkıp “biz” olmayı öğrenmedikçe bu karanlığı üzerimizden atmak mümkün olmayacaktır. Biz olduğumuzda ise sorun çözüm yoluna girecektir. Bu haftalar yani “Şovavim” zamanı teşuva için ideal bir zaman olarak kabul edilir. İşte bu zamanda bu yönde bir adım atmak özlediğimiz ışığı yolumuza davet etmek olacaktır.

                                                                                           DİVRE TORA

                                                                              Rav Berti Derofe

Bu ay sizin için ayların başı olacak, yılın aylarının ilki.”(12:2)

Hahamlarımız Mehilta’da şöyle dediler: Moşe Yisrael’e ayı gösterdi ve şöyle dedi: [Ayın] Böyle olduğunu göreceksiniz [ve kutsayacaksınız], nesillerce bu [kural bu] şekilde sabitlenmiş olacak. Buradan öğreniyoruz ki ay başlarının ve bayramların ne zaman olacağını belirleme kuvveti Yisrael Halkı’na verildi. Yalkut Şemot’ta da şöyle açıklandı: “Bunlar sizin onları kutsal olarak isimlendirdiğiniz Tanrı’nın bayramları.”(Vayikra 23) — Eğer siz isimlendirirseniz onlar benim bayramlarım, isimlendirmezseniz değillerdir.

Masehet Roş Aşana 25A bize bir keresinde Rabi Yeoşua’nın yeni ayı Raban Gamliel’in karar verdiği şekilden farklı bir şekilde belirlediğini anlatır. Bunun üzerine Raban Gamliel haber yollar ve der ki: “Sana kendi hesabına göre belirlediğin takvime göre Yom Kipur’da elinde asan ve paralarınla yanıma gelmeni emrediyorum.” Daha sonra Rabi Akiva O’na Roş Hodeş’in doğru da olsa yanlış da olsa Bet Din ne zaman karar verirse o zaman olduğunu öğretir. Hahamlarımız yine Yalkut Şemot’ta bize şunu anlatırlar: “Melekler toplanıp Tanrı’ya gelirler ve şöyle derler: “Evrenin Hakimi Roş Aşana ne zaman?” Tanrı onlara şöyle cevap verir: “Bana mı soruyorsunuz? Gelin beraber aşağıdaki Bet Din’e soralarım.”

Or Tsafon kitabı burada anlatılanların hepsinden anlaşılan takvimi belirlemek Yisrael Halkı’nın elindedir. Yani onların kararına Tanrı bile sanki müdahale etmez gibi görünüyordur. Dahası Tora Yisrael Halkı’na sadece takvimi değil yaratılış düzenini bile değiştirme kuvvetini vermiştir. Hahamlarımız Adam Arişon’un ve atalarımızın ayları güneş takvimine göre hesapladığını bildirirler. Fakat Tora burada Yisrael Halkı’na hesabı güneşe göre değil aya göre yapmayı emrederek bütün ay hesabı düzenini değiştirir. Artık eğer Bet Din “Ay Kutsanmıştır” derse yeni ay başlamış demektir ve bu kural gerçekte ayın durumuna ters düşse bile geçerlidir. Ve bu geçerlilik gerçekte hata yapmış olsalar bile değişmez. Takvimi her türlü Yisrael Halkı belirler.

Yıllar konusunda da aynı kural geçerlidir. Masehet Roş Aşana 11’de şöyle yazar: Rabi Eliezer şöyle dedi: “Dünya Tişri ayında yaratıldı.” Öyleyse yılları Tişri ayından itibaren saymaya başlamamız gerekirdi. Fakat görüyoruz ki Tora Yisrael Halkı’na ayları Nisan ayından saymaya başlamaları gerektiğini öğretiyor. Pasukta yazdığı gibi: “O ay(Nisan) sizin için yılın aylarının ilki olacak.” Dahası Yisrael Halkı yılı artık yıl ilan edip bir ay daha ekleyebilecektir ve bu da Bet Din’in insiyatifiyle gerçekleşecektir. Eğer yılı artık yıl ilan ederlerse artık o yıla bir ay daha eklenecek ve bütün bayramlar da bu takvime göre kutlanacaktır.

Yisrael’in bu kararları sadece takvim hesabını değil aynı zamanda gerçekliği de değiştirecektir.Bir kişinin gençlik ve yetişkinlik yaşları bu hesaba göre belirlenecektir. Örnek olarak: Bet Din yılı artık yıl ilan ettiyse bar ve bat mitsva olacak çocuklar bir ay daha geç yetişkin olacaklardır. Buradan açıkça görülüyor ki Yisrael Halkı’na verilen takvime karar verme gücü doğa kurallarını ve yaratılış düzenini bile değiştirebilen bir kuvvet.

Bu gökyüzündeki cisimlere hükmetme özelliğini veren kuvvetin kaynağı Tora’daki Ay’ı kutsama mitsvasıdır. Buradan Tora’nın gücü sayesinde nasıl bütün evreni yönetebilme kudretine erişebildiğimizi ve Tora öğrenimiyle evrene nasıl büyük bir ışık yayabileceğimizi öğreniriz. Tora öğrenimi sayesinde Yisrael Halkı’na bahşedilen kuvvetin ne kadar büyük olduğunu biliyoruz. Bu yüzden özellikle Tora öğreniminin azaldığı zamanımızda, öğrenimimize bir an bile ara vermemenin ne kadar büyük bir zorunluluk olduğunu bilmemiz gerekir.

                                                        ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

                                                                      RAV ELİYAU KOEN Z’’L:MAHAZİKE-TORA

                                                                                       BİRKAT AMİTSVOT

                                                                           Mitsvalara Söylenen Berahot’lar

C- Birkat a-Levana (Yeni ay Berahası)

Dünyamız dahil, Tanrı’nın yarattığı bütün gök cisimleri devamlı hareket halindedirler. İnsan gözü bunun farkında değildir. Ancak güneşin, doğuşu ile batışı arasında devamlı yer değiştirdiğini bilir ve bunu normal görür. Ancak geceleri ve yalnız açık havalarda bazan Ay küresini göğün değişik yerlerinde ve değişik şekillerde  görür. Bu durum dikkatini çeker ve nedenini soruşturur.

Neticede Ay küresinin geceden geceye yavaş yavaş inceleşerek yok oluşunu,     bir-iki gece sonra tekrar doğuşunu ve giderek kalınlaşarak dolun-ay haline geldiğini ve bunun Tanrı’nın gücünün yaratma kudretinden kaynaklandığını anlar. Rabilerimiz ayda bir, Ay küresinin bu yeniden doğuşunu fırsat bilerek, Tanrı’nın yaratma gücüne Beraha söylememizi buyurmuşlar ve “ Birkat a-Levana “ nın metnini bize sunmuşlardır.

Talmud, bu Beraha’nın öneminden bahsederken bunun Tanrı’nın Şehina’sını karşılamak kadar kıymetli olduğunu söyler. “ Kol a-mevareh al a-hodeş bizmano,  keilu mekabel pene Şehina “  Rabi Yişmael  daha da ileri giderek şöyle der :             “ İlmale lo zahu Bene – Yisrael leakbil pene aviem şebaşamayim, paam ahat        ba-hodeş dayam “ ( Yisrael oğulları bütün Tora’ya değil de, yalnız Tanrı’nın Şehina’sını ayda bir kere karşılama mitsva’sını alsaydı, bize yeterliydi ) ( Masehet Sanedrin 42/1 )

Birkat a-Levana metni, iki bölümden oluşur. Birinci bölümün konusu,Ay küresinin yeniden doğuşu ile, Tanrı’nın yaratma gücünün methini içerir.İkinci bölüm ise, Ay küresinin ayda bir tekrar doğuşunun, Yisrael milletinin tekrar dirilişini sembolize eder. Bu sembolu David a-Meleh, Teilim kitabında şöyle ifade eder “ Ad olam ahin zareha, ubaniti ledor vador kiseha sela. Zaro leolam yiye ve kiso ka şemeş negdi. Ke-Yareah yikon olam. “ (Perek 89) [(Tanrı David a-Meleh’e) Soyunu sonsuza kadar ayakta tutacak ve tahtını her devirde inşa edeceğim. Soyun ve tahtın, güneş gibi önümde ilelebet var olacak, Ay küresinin devamlılığı da buna şahadettir.]

Yisrael oğullarının güneşe benzetilmesi, onların sosuzluğunu gösterir. Ay küresine  benzetilmeleri ise, bağımsızlıklarının inkitaa uğrayabileceğini (ara verebileceğini), bunun yok olmalarına delalet etmeyip ( yok olmalarını değil ), tersine Ay küresi gibi, tekrar doğuşlarını sembolize eder, Bundan dolayı, “ Birkat a-Levana “ metninde, “ David Meleh Yisrael hay ve kayam “ ( Kral David devamlı hayatta var olacaktır) cümlesi birkaç  kere tekrarlanır.

                                                                           TARİHİMİZDEN

                                                                     RABİ AVRAAM LEVİ

Şimdiye kadar hayatlarından kısaca söz ettiğimiz bilgelerimiz aslında “Hahambaşı” olarak resmen ilan edilmemiş Rabilerdir. Osmanlı İmparatorluğu 1835 yılında yaklaşık üç asır sonra ilk kez “Hahambaşı” sözünü resmen kullanmaya başlamıştır. Kendisinden önceki benzer durumda olan Rabilerden daha farklı ve üstün yetkilerle donatılmış olan Rabi Avraam Levi “Hahambaşı beratı”nı da alan kişidir. Rabi Avraam Levi Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan bütün Yahudiler’in temsilcisi olarak kabul edilmiştir. Rabi aynı zamanda dini konularda çözüm mercii olarak da ilan edilmiştir. Rabi Avraam Levi bu göreve getirildikten bir yıl sonra İstanbul’da vefat eder. vefatı Takvim-i Vekayı gazetesinde de haber olarak duyurulur.

                                                                                   MİMAAYAN

                                                                            KAYNAKLARIMIZDAN

                                                                                    Rav İsak Alaluf

                                                                              BİR ÖYKÜ BİR DERS

Duvardaki çatlaktan bakan fare, çiftlik sahibi ile karisinin bir paket açtıklarını görür. “İçinde yiyecek mi var” derken bir bakar ki fare kapanı. Hemen bahçeye koşar ve alarmı verir: “Evde kapan var evde kapan var.”  

Tavuk gidiklar ve kafayı kaldırır “bay fare” der: “Bu sizin için ciddi bir sorun olsa da ne yazık ki şahsen beni ilgilendiren bir tarafı yok.”

Fare bu sefer dönüp koyuna “evde kapan var evde kapan var” der. Koyun ilgilenir görünür ama kendi hesabına. “Üzgünüm bay fare” der. “Emin ol senin için dua edeceğim.”  

Fare şansını öküzden yana dener. Aynı alarmı ona da verir. “Evde kapan var evde kapan var.” Öküz üzüldüğünü belirtmekle yetinir ve “benim burnumu sokacağım bir şey değil” der.

Zavallı fare başını eğip gider. Yalnızlık ve çaresizlik içinde fare kapanı ile tek başına başa çıkmanın yollarını düşünmeye başlar.

O akşam evde alışılmadık bir ses duyulur. Sanki bir kapan avının üzerine kapanmıştır. Sese koşan çiftçinin karısı kapana bir yılanın kuyruğunu kaptırdığını görmez yılan da kadını oracıkta ısırır. Kadın hastaneye götürülür ve tedavi sonrası eve gelir. Artık nekahat dönemindedir ve hastalara ilk ve verilir? Evet sıcacık bir tavuk çorbası. Tavuk acilen kesilir ve pişirilir. Kadının hastalığı bir türlü geçmiyormuş. Gelen giden de çok olunca bu sefer koyun kesilip misafirlere ikram edilmiş. Derken kadıncağız iyileşememiş ve ölmüş. Cenazedir tesellidir derken gelen kalabalığı doyurmak lazım bu sefer de öküz kesilip ikram olarak sunulmuş. Fare ise olan biteni duvardaki çatlağın ardından izler dururmuş.

Söylememiş olmayalım: Karşımıza bazen bizi pek de ilgilendirmeyen sorunlar çıkabilir. Bir durup düşünmek gerekir. Birimiz risk altındaysak hepimiz aynı durumda olabiliriz.

                                                                     HAFTANIN SÖZÜ

Çoğu kişiler ellerindeki olanakların farkında olmazlar. Sonsuz ihtiras içinde olan kişi sahip olduğu nimetleri kaybetme tehlikesi içinde olur.

                                        (Talmud Sanedrin 106/1 – Rav Moşe Benveniste (Z’’L)  nin çevirisiyle derlenmiştir)