Yazdır

Bu Hafta İçin Saatler

 4 AV

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5780

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

19:05

20:20

-----

Yeruşalayim

19:01

20:15

Tel Aviv

19:22

20:23

25TEMMUZ

Tel Aviv

19:17

20:17

İstanbul

20:13

20:54

2020

İstanbul

20:07

20:48

İzmir

20:07

20:57

İzmir

20:01

20:50

DEVARİM-דברים


30 TEMMUZ 2020 PERŞEMBE TİŞA BE AV

Peraşa Özetİ
[www.chabad.org]
(Devarim 1:1-3:22)

 

Bu peraşa, Tora'nın Beş kitabının sonuncusunun başlangıcıdır. Devarim kitabı aynı zamanda "Mişne Tora - Tora'nın Tekrarlanışı" olarak da bilinir. Bu kitap Moşe'nin, hayatının son beş haftasında, Yarden (Ürdün) Nehri'ni geçerek Erets-Yisrael'e girmeye hazırlanan Bene-Yisrael'e söylediklerini kaydeder.

Moşe mitsvaları tekrar gözden geçirerek, halkın yeni ülkelerine girince başlayacağı yeni yaşam tarzını vurgular: Moşe'nin rehberliğindeki doğaüstü çöl yaşantısından, Yeoşua'nın yönetiminde, Erets-Yisrael'de, bildiğimiz yerleşik normal yaşam düzenine geçeceklerdir.

Bu hafta, peraşanın merkezi teması, casusların (Meragelim) işledikleri günahtır. Peraşa, Moşe'nin, çölde ölen bir önceki neslin günahlarına gönderme yapmasıyla başlar. Moşe casusları Erets-Yisrael'e göndermemiş olsalar ne olacağını halka açıklar. Böyle olsaydı, Tanrı, tüm ülkeyi, Akdeniz'den Fırat Nehri'ne kadar, Amon, Moav ve Edom'un toprakları da dâhil olmak üzere, hem de hiçbir çarpışmaya gerek kalmadan Bene-Yisrael'e verecekti. Moşe daha sonra, casusların günahının dolaylı olarak sebep olduğu diğer günahları açıklar ve konuyu özetler: Tüm nesil çölde ölecek ve Moşe, Erets-Yisrael'e giremeyecektir.

Moşe daha sonra, halka, Tanrı'nın kararını duydukları andaki ilk tepkilerinin, günahı affettirme amacıyla "gidip savaşma isteği" şeklinde gerçekleştiğini hatırlatır. Moşe onlara, artık düşmanlarını mucizevi bir şekilde yenme haklarını kaybettikleri gerekçesiyle gitmemelerini öğütlemiş, ancak onu dinlemeyen topluluk, toplu bir katliama maruz kalmıştır.

Moşe devam eder: Bene-Yisrael'e, Esav (Edom), Moav ve Amon milletleriyle savaşmaması emredilmiştir - zira bu topraklar o dönem için Erets-Yisrael'in parçası olarak öngörülmemişti. Kenaan'ın fethi Sihon ve Og savaşlarıyla başladığında ise, savaş doğal yollarla gerçekleşecekti.




KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ

ברכת המזון – BİRKAT AMAZON

Yahudilikte “beraha” dediğimiz kutsamalar Rabinik emirlerdir. Ancak Birkat Amazon dediğimiz yemeklerden sonra söylenen beraha Tora emridir. Tora Devarim kitabında “veahalta vesavata uverahta – yiyecek, doyacak ve kutsayacaksın” ifadesine yer verir. Buradaki “doyacaksın” ifadesi Birkat Amazon için ekmek yeme şartını ortaya koyar. Birkat Amazon’un ilk berahası Tora emridir. İkinci beraha olan “al aarets veal amazon” Yeoşua Binnun tarafından getirilir. “Bone Yeruşalayim” berahası David ve Şelomo Ameleh tarafından uyarlanır. Dördüncü beraha olan “atov veametiv” Rabinik emirle getirilir. Hüzünlü bir öyküsü vardır.

Roma imparatoru Hadrian Betar kalesini bir Tişa be Av günü ele geçirir. Komutan Bar Kohba dahil yüz bin kişi hayatını kaybeder. Hadrian ibreti alem için bu cenazelerin defnine izin vermez. Bir bağın etrafını bu cenazelerle kuşatır. Tanrı burada bir mucize yapar ve cenazelerin bozulmasına izin vermez.  Bir süre sonra bir Tu be Av günü cenazeler gerekli onur verilerek defnedilir. Bunu anmak için Rabiler Birkat Amazon’a “atov veametiv – iyi olan ve iyilik yapan” berahasını eklerler.

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
CEZADAKİ MUTLULUK

 

Tişa be Av öncesinde her sene Devarim peraşası okunur. Tişa be Av gününde okunan Eha ağıtının ilk sözcüğü olan “eha”nın bu peraşada geçmesi bu günün nedenlerinden ilki olan casusların hatasının bu peraşada işlenmesi Rabilerin bu peraşayı bu zamana denk getirmelerinin sebeplerinden biridir. Bu yüzden biz de bu günle ilgili bazı yazılara yer vermek istedik.

Öncülerin kötü haberle döndüklerini ve Bene Yisrael’in o gece “behiyat hinam” dediğimiz boş yere ağladıklarını biliyoruz. Midraş bizlere Tanrı’nın gelecekte bu gecede nesiller boyu ağlanacak nedenler olacağını söylediğini öğretir. Aslında bu karar Tanrı’nın “merhametli baba” özelliği ile hiç örtüşmemektedir.

Tanrı’nın burada kızdığı olay sadece Tanrı’ya karşı yapılan güvensizlik değildir. Aynı zamanda Tanrı Bene Yisrael’in kendilerine olan güvensizliklerine de kızgındır. Elbette Kenaan topraklarında yaşayanlar vardır, devler vardır. O şehirleri ele geçirmek hiç kolay değildir. Tanrı yardımcı olacağını da söylemektedir. Bir adım atmak bir şeyler yapmak gereklidir. İşte Bene Yisrael yapabileceği halde adım atmaktan, ileriye gitmekten imtina etmektedir. Yaşam kolaydır. Her sabah man yağmaktadır. Miryam’ın kuyusu hep hazırdır. Koruma desek en alasından hep yanımızdadır. Şimdi tutup da devlerle savaşmanın ne yeri ne de zamanıdır.

Her Tişa be Av günü aslında özgür olmadığımızın bir kez daha yüzümüze vurulduğu zamandır. Özgür değiliz çünkü ne kadar özgür gibi görünsek de “galut” şartları kendini hep hatırlatır. Özgür değiliz çünkü asıl ibadetimizi nasıl yapacağımızı bilmemekteyiz. Yapabileceklerimizi yapmadığımız, yeterince çabalamadığımız hep hazıra konma alışkanlığımız yüzünden özgür olmadığımızı hatırlatan bu günü her sene yaşıyoruz. 

Tişa BeAv. O gün oruç tutmak ve genellikle çok yakın bir akraba ölmüş gibi yas tutmak bir gelenektir. Yahudilerin, bir zamanlar, Tanrı'nın İlahî Varlığını deneyimleyebildikleri bir yerleri vardı. Bu yer kutsal şehir Yeruşalayim'deki Bet-Amikdaş'tır. Bu muhteşem bir deneyim maalesef M.S. 68 yılında Romalılar Bet-Amikdaş'ı yıkıp atalarımızı dünyanın dört bir tarafında sürünce, bütün bunlar elimizden alındı. Şimdi bu güzel yerden tek arta kalan şey bir duvardır.

Bir zamanlar neye sahip olduğumuzu ve daha sonra neyi kaybettiğimizi evlerimizde hissetmek için Tişa BeAv'da, yaklaşık beş yüz sene önce I. Bet-Amikdaş'ın yıkılışına şahit olan peygamber Yirmeyau'nun yazmış olduğu Eha (ağıt) kitabını okuruz.

Birinci Bet Amikdaş zamanında Yirmiyau peygamber halkın teşuva yapması için yıllarını harcar. Çünkü halk Bet Amikdaş’ın kendilerini koruyacağından emindir. Bu yüzden de Yahudiler tapınağı ruhani bir merkezden daha da fazla önemsemektedirler. Peygamberi dinlemek istemeyenler Yirmiyau’yu hapsederler ve onun cesaretlerini kırdığını iddia ederler. Ne yazık ki peygamberin sözleri gerçekleşir ve Birinci Bet Amikdaş Babil ordusu tarafından yıkılır.


Eha ağıtı zamana bağlı bir yazı değildir. Birinci Bet Amikdaş’ın son zamanlarında yazılmasına rağmen bilginlerimiz benzer olayların yaklaşık beş yüz sene sonra ikinci Bet Amikdaş zamanında da gerçekleştiğini söylerler. Bu bir zaman hatası değildir çünkü Yahudi tarihi bir devamlılık gösterir. Nasıl ki Tora yaklaşık 33 asır varlığını sürdürmüşse bizler için de deneyimlerimizin ışığında denebilir ki, aynı olayları tarih boyunca yaşamaktayız.

Eha ağıtı Tişa Be Av gününü Tanrı ile bir randéz vous günü olarak etüd eder. Bu günde tahanunim okunmaz çünkü bu günde bir bayramın da izleri vardır.

Tanrı ile randéz vous? Bayram? Yıkılış ve sıkıntıların günü için nasıl bu sözler söylenebilir? Aslında elbette ki söylenebilir. Tişa Be Av Tanrı’nın Yahudi yaşamına lakayıt kalmadığının bir ispatıdır. Biz O’nun için önemliyiz. Eğer bizler O’nun istediği ve beklediği gibi teşuva yapacak olursak O da bizler için ebedi olacak olan üçüncü tapınağı inşa edecektir. Eha kitabının son iki pasuğunda, (5:21-22) Yirmeyau Tanrı'ya haykırır: "Ey Tanrı, bizi geri döndür ve biz geri döneceğiz. Bir zamanlar yaptığın gibi yaşantımızı yenile. Çünkü eğer bizi tamamen reddettiysen, bize olan gazabın çok büyük demektir."

19. yüzyılın sonlarında, Volojin Yeşivasının meşhur müdürü Netsiv bu iki pasuğun akışını şu şekilde açıklar: Bir adamın ona isyan eden bir hizmetkârı vardır. Efendisi öfke içinde ona vurur ve zindana atar. Bu iki cezanın ağırlığı, bu efendinin gelecekte bu asi hizmetkârla ne yapacağına bağlıdır. Eğer hizmetkârdan kurtulmayı düşünüyorsa, ona çok fazla vurmamak için kendini frenleyecektir, çünkü hizmetkâr başka birine satılacağı için, onu fazla berelemek akıllıca değildir. Efendisi hizmetkâra sadece isyan anında vuracak, sonra da onu, uzun bir süre, biri onu satın almayı isteyene kadar zindana atacaktır.

Diğer taraftan, eğer efendisi hizmetkârını tutmaya niyetli ise, onun isyankâr mizacına rağmen, hizmetinden hoşnutsa, o zaman efendinin alacağı ceza önlemleri tam tersine olacaktır. Hizmetkâr çok kısa bir süre için zindana atılacak, ama ciddi bir şekilde cezalandırılacak ve vurulacaktır. Böylece gelecekte bu şekilde davranmamayı öğrenecektir. O halde, efendinin vurma şiddetine göre, onun hizmetkârını emri altında tutma niyetlerini anlayabiliriz.

Yirmeyau, Tanrı'ya şöyle demişti: "Bizi hâlâ seviyor ve hiçbir zaman reddetmemek üzere, Senin halkın olarak istiyor olmalısın. Çünkü eğer niyetin bizden kurtulmaksa, o zaman neden bize bu kadar öfkelendin? Bize verdiğin acının büyüklüğünden, hâlâ bizi istediğin apaçık ortada. O halde, Ey Efendimiz, bizi Sana geri getir, gerçekten Sana geri döneceğiz!"

Tora bize, yasaklanmış meyveden almasına Hava'yı ikna eden yılanın, bedeninin üstünde sürünmeye ve toprağın tozunu yemeye mahkûm olduğunu anlatır. Hahamlarımız buna şöyle bir açıklama getirirler: Yılanın yiyeceği her zaman mevcut olacaktı.

Büyük Hasidik Haham Pşisha'lı Rabi Simha Bunim, yılan için topraktan gelecek yiyeceğin, hiç aramasına gerek kalmadan, her zaman onun için mevcut olmasının ne biçim bir lânet olduğunu sorgular. Keşke hepimiz bu kadar şanslı olsaydık! Yiyeceği için hiç çabalamasına gerek yoktur! İstediği anda önündeki toprakta mevcuttur! Bu ne biçim bir lanettir? Cevap olarak, Tanrı'nın yılana şunları söylediğini anlatır: "İşte hayatta kalmak için ihtiyacın olan yiyeceği ve her şeyi al; benimle konuşma ve benden bir daha hiçbir şey isteme! Artık seninle hiçbir diyalog istemiyorum!" İşte bu, en büyük lanettir. Tanrı ile olan iletişimin ebediyen kopması anlamına gelir.

Bazen Tanrı bize vurur ve biz bunu sevmeyiz. Ama Yirmeyau peygamberin sözlerini hatırlamalıyız. Ve Gökler'deki Babamız'ın çocukları olarak, hiçbir cevap duymamaktansa, cevabın "hayır" olmasını tercih etmemiz gerekir.

Tişa BeAv'ın, senenin en üzücü günü olmak yerine, Maşiah'ın gelmesi ile en mutlu bayram olarak kutlanacağı dönemi görmeye layık olalım. Bunun hemen ve günümüzde gerçekleşmesi için dua edelim. Amen!

GÜNLÜK YAŞAMDAN
Kaynak: www.hidabroot.org
Rav İzak Peres

Tora öğrenimi mi, mitsvaları yapmak mı?

Talmud Tora yani Tora öğrenimi her şeyin üzerindedir. Ancak Rabiler “lo amidraş ikar ella amaase” derken eylemin esas olduğunu belirtirler. Kişinin önünde hem mitsva yapmak hem de Tora öğrenmek fırsatı varsa ve o mitsvalar başkaları tarafından yapılamıyorsa öncelikle o mitsvalara odaklanması ve yerine getirmesi gerekir. Ancak önüne gelen mitsvalar başkaları tarafından yapılabiliyorsa Tora öğrenimine devam edebilir.  

 

DİVRE TORA
Rav Albert Gerşon

 

Devarim  peraşası ile ‘Mişne Tora ‘ olarak isimlendirilen Toramızın beşinci kitabına başlıyoruz.
TANRI’m sağlıkla bitirmemizi de nasip etsin. Devarim peraşası her zaman Tişabeavdan önce okunur ve sonrasında okunan HAZON YEŞAYAU aftarsı da kaybettiğimiz, ancak kaybını çok hissedemediğimiz Bet Amikdaşımızı bize hatırlatır. David Ameleh Teillim kitabında yıkılan Bet Amikdaş için ‘Mizmor Leasaf Bou Goyim Benahalateha…’’ adlı mizmoru yazmıştır. Rabilerimiz yıkım için bir ağıt yazılmalı, neden mizmor (şarkı) yazıldı ki? Sorusuna cevap ararlar. Akadoş Baruhu evini yani Bet Amikdaşı çok severdi. Ancak ondan daha çok çocuklarını yani biz Bene Yisrael’i sever bu yüzden günahlarımız yüzünden Akadoş Baruhu bizi yok etmek yerine evinin yıkılmasını uygun gördü. Bunu daha iyi anlamak için şöyle bir benzetme yapabiliriz. Uzun süre tedaviler sonucunda çocuk bekleyen bir çift doğum zamanı yaklaştıkça büyük heyecan duyarlar.  Nihayet doğum günü gelir baba adayı, dışarıda teilim okuyarak doğumun iyi sonuçlanması için dua ederken doktor üzgün bir ifadeyle baba adayına zor bir seçim yapması gerektiğini söyler. Doğum zor olacaktır maalesef. Ya bebek ya da anne bundan sağ çıkabilecektir. Baba bunu duyduğunda sarsılır sonra bu kararı annenin vermesi gerektiğini söyler. Anne seçimini, kendini feda ederek bebekten yana kullanır. Baba bebeğini tek başına büyütecektir. Avelut bitince, sekizinci gün berit, ayı bitince, otuzuncu gün pidyon aben mitsvalarını gerektiği gibi yapar. Çocuğu her zaman annesinin onun için yaptığı fedakarlığı anlatarak büyütür. Bar mitsva günü bütün yaşıtları tam bir kutlama yaparken, o annesinin ilk Kadiş duasını yapmak zorundadır ve her sene doğum günü kutlama yerine Kadişe devam etmelidir. Bu durum onu üzer. Babasına “Babacığım, annemi çok özlüyor ve takdir ediyorum; ama hiç tanımadığım anneme kadiş okumaya çok konsantre olamıyorum. Neden doğum günümü kutlamak yerine buna devam etmeliyim?’’ şeklinde bir soru sorunca babası önce üzülür sonra hatayı kendinde bulur. Annesini oğluna iyi anlatamadığı için böyle bir soruyla karşı karşıya kaldığını anlar. Bu benzetmedeki gibi Akadoş Baruhu bu fedakar anne gibi bizi yaşatmak için evinin yıkılmasına göz yumdu. Bize düşen bu fedakarlığı sürekli aklımızda tutmak ve öğreneceğimiz Toramızla evimize tekrar kavuşmaktır. Tanrı bizim neslimizde görmeye nasip etsin. AMEN

HAFTANIN SÖZÜ

 

“Görgüsüz olanda yedi, bilge olanda da yedi özellik vardır.” (Pirke Avot 5)