Yazdır

Bu Hafta İçin Saatler 

4HEŞVAN

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5776

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

17:27

   18:47

-----

Yeruşalayim

17:20

18:40

Tel Aviv

17:47

    18:49

   17 Ekim

Tel Aviv

17:39

18:41

İstanbul

18:07

    18:46

2015

İstanbul

17:58

18:38

İzmir

18:23

19:00

 

İzmir

18:13

18:52

NOAH -   נח

                                                                                                                                              

                                                                                             

                                                                                  Peraşa Özeti (Bereşit 1:1-68)
                                                                                          [www.chabad.org]

Tanrı, şiddet ve yozlaşma batağına saplanmış bir dünyadaki tek dürüst insan olarak dikkati çeken Noah’a büyük ahşap bir gemi inşa etmesini emreder. Gemi, içten ve dıştan ziftle kaplı olacaktır. Tanrı, büyük bir tufanın, yeryüzünden tüm yaşamı sileceğini, fakat geminin su üstünde yükselerek, içindeki Noah, ailesi ve tüm hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere çiftlere sığınak olacağını söyler.

Kırk gün boyunca yağmur yağar ve sular, sakinleşene kadar 150 gün boyunca kabarır. Gemi, Ararat dağına oturur ve Noah, pencereden önce bir kuzgun, sonra da birkaç kez güvercin gönderir. Amaç, suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamaktır. Toprağın tamamen kuruması, Tufanın başlangıcından tam bir güneş yılı, yani 365 gün sonraya rastlar. Tanrı bunun ardından Noah’a, gemiyi terk etmelerini ve yeryüzünü tekrar nüfuslu hale getirmelerini emreder.

Noah bir sunak inşa eder ve Tanrı’ya korbanlar yapar. Tanrı, bir daha tüm insanlığı kötü davranışları sebebiyle yok etmemeye yemin eder ve insanlıkla yaptığı bu yeni antlaşmanın sembolü olarak gökkuşağını atar. Tanrı ayrıca Noaha, yaşamın kutsallığı hakkında talimat verir: Cinayet, idamı gerektirecek düzeyde ciddi bir günahtır. Ve bundan sonra insanların hayvanların etini yemelerine izin olacaksa da, bir hayvanın eti, o hala canlıyken yenemez; ayrıca kan da yenmemelidir.

Noah bir bağ diker ve ürününden elde ettiği şarapla sarhoş olur. Çıplak bir şekilde otururken, oğullarından Hamdurumdan avantaj sağlar ve bunun için lanetlenir. Babalarının çıplaklığını örten diğer iki oğlu Şem ve Yefet ise mübarek kılınır.

Noah’ın soyu, on nesil sonra tek bir dili konuşan, ortak kültüre sahip tek bir halk haline gelir. Fakat o nesilde, kendi yenilmezliklerini simgeleme amacıyla yüksek bir kule inşa etmeye kalkışarak, Yaratıcılarına karşı gelirler. Tanrı onların dillerini bozar; öyle ki, artık biri, diğerinin söylediğini anlayamaz hale gelir. Sonunda projeyi iptal etmek zorunda kalınır; insanlar, gruplar halinde yeryüzünün farklı kesimlerine dağılarak yetmiş ana ulusu oluştururlar.

Noah peraşasının sonunda, Noah’tan Avram’a [sonradan Avraam] kadar olan on nesil listelenir. Avraam’ın, doğum yeri olan Ur Kasdimden çıkıp, Kenaan Ülkesi’ne giderken Haran’da konaklamasının anlatımıyla peraşa biter.

 

                                                                                            Mİ-DRAŞ YİTSHAK                                                                                                                         Rav İsak Alaluf

                                                                                                   ÜMİTSİZLİĞE YER YOK

Bilindiği üzere tufan sonrası Tanrı Noah ve onun nesli ile bir anlaşma yapar. Anlaşma  dünyaya bir kez daha böylesi bir tufan gelmeyeceği yönündedir. Bu anlaşmanın ebedi bir işareti olarak da gökkuşağı bulunacak ve dünyanın böylesi bir şekilde yok olmayacağı bu yolla simgelenecektir.

Farklı yaklaşımlar Tanrı’nın bu anlaşma gereği gökkuşağının bir imza gibi göründüğünü ama simgelediği şeylerin daha farklı olduğu yönünde görüş bildirir. Dünyada “daf yomi” eğitim sisteminin yaratıcısı olan Lublin’li Rav Meir Shappiro Zohar’dan esinlendiği bir yaklaşımı ortaya koyar. Zohar  Noah’ın zamanının insanlarının teşuva yapmaları için gerekli adımları atmadığını savunmaktadır. Bu haftanın Aftara parçasında okunan “me Noah – Noah suları” ifadesi tesadüfi değildir. Zohar Noah’ı tufandan dolayı sorumlu tutmaktadır. Bunun nedeni olarak da insanların teşuva yapmalarına yardımcı olmadığını söylemektedir. Noah kendi ailesine tanınan kurtulma şansını elbette çok iyi kullanmıştır. Ancak tufan gelmek üzereyken bile başka insanların bu şansı yakalamalarına yardımcı olacak iken bu adımı atmamıştır. Bu yüzden de tufan suları Yeşayau peygamber tarafından  Noah suları olarak adlandırılmaktadır.

Buraya kadar Noah’ı sorumlu tuttuk. Tamam da neden Noah’tan böylesi bir çaba beklemekteyiz? Neden bu yolda atmadığı adımları doğrudan Noah’ın sorumluluğuna vermekteyiz? Noah peygamber seviyesine ulaşmış bir insan iken insanlara sırtını dönmesi ne kadar gerçekçi olabilir?

Rav Shapiro burada Noah’ın ümidini kaybettiğini öğretir. Noah toplumun değerini ne kadar düşürdüğünü ve kendini yozlaştırdığını görmüş ve artık dönüş için çok geç kalındığı kanısına varmıştır. O nesil kendini o kadar kötüleştirmiştir ki onların dönüşü ile zaman kaybetmenin akıntıya kürek çekmek olacağını düşünmüştür. 

Bu noktada Rav Shapiro gökkuşağının sembolizmini açıklar. Rabilerimiz tufan süresince güneş ay ve yıldızların işlevlerinin durduğunu kırk gün boyunca dünyanın karanlığa gömüldüğünü öğretirler. Fakat hemen sonra sadece yeniden güneş parlamakla kalmaz. Tanrı güneşten daha da güzel bir görünüme sahip ve insanların daha kolay izleyebileceği gökkuşağını bulutların arasına yerleştirmiştir. Tanrı Noah’a ve tabii ki bize en karanlık zamanlardan sonra bile ışığın yeniden var olabileceğini göstermek istemiştir. Karanlık zamanların nasıl geldiği o kadar da önemli değildir. Önemli olan daha sonra evvelki aydınlıktan daha da güçlü bir ışığı yeniden faaliyete geçirebilmektir. Gökkuşağı ruhani karanlık bir devirden sonra parlamaya müsait bir neslin veya kişilerin potansiyelini ortaya koyan Tanrı’nın bir işareti şeklinde yorumlanmalıdır. Noah kendi neslinden ümidini yitirme suretiyle yanlışa düşmüştür ancak bizim de bu gün aynı hatayı tekrarlamamıza gerek yoktur. Gerek kendimiz gerek çevremiz ne kadar karanlık olsa da aydınlığın mutlaka geleceğine dair ışığı beklemek, aramak ve ümitle  kovalamak gerekir.

Rav Shapiro burada Pirke Avot’tan bir cümle öğretir : “İm lamadta Tora arbe al tahazik tova leatsmeha ki lekah notsarta – eğer çok Tora öğrendiysen kendini fazla önemseme çünkü bunun için yaratıldın.” Rabi şimdi de uyarısını geçer:  “Eğer çok fazla Tora öğrendiysen bunun iyiliğini sadece kendin için kullanma bu bilgiyi yaygınlaştır ve öğret çünkü bunun için yaratıldın ve bu senin ödevindir.”

Bizler sadece kendimiz için ruhani anlamda birikim yapmamalıyız. Bu yanlışa düşmek Noah ile aynı yanlışa düşmek anlamına gelir. Birikimimizi ve ruhsal zenginliğimizi paylaşmak ve geniş kitlelere ulaştırmak kendimizi yalnızlığa mahkum etmekten bizleri korur.

Gökkuşağı maneviyatı paylaşmanın önemini, karanlığın nereden geldiğine bakmaksızın onu dağıtmanın gereğini ve bu yolda ümitsizliğe yer olmadığını bizlere öğretmektedir.

                                                                                         DİVRE TORA

                                                                                       RAV İzak Peres

                                                             TANRI İNSANLARIN TÖVBE ETMESİNİ SABIRLA BEKLER

                                                                            

Adam’la Noah neslinin arasında on nesil vardır. Maalesef her bir nesil bir öncekinden daha kötüye gitmiştir. İnsanoğlu ahlaki yönden giderek kötüleşmiştir.Buna reğmen Tanrı onları cezalandırmak istemedi. İnsanların yapmış oldukları kötü davranışlardan pişman olacaklarını umarak bekledi. Birkaç tsadikin yaptıklarını örnek alarak geri adım atacaklarını umdu. Fakat bu tsadikler, diğer insanları yanlarına çekmeyi başaramadılar ve  insanlar kötü yollarını devam ettiler.

 O dönemde yaşayan,Hanoh adında bir tsadik vardı. Tora’da kendisinden “Hanoh Tanrı yolunda yürüdü.” Şeklinde bahsedilir.

Fakat Tora’yı incelediğimizde Tanrı’nın Hanoh’un hayatına zamanından önce son verdiğini görürüz. Çünkü Tanrı Hanoh’un bir şekilde bu kötü neslin etkisinde kalarak kötülük yapmaya başlayacağından endişe etmiştir. Bu şekilde Hanoh bir tsadik olarak hayatını tamamlamış ve gelecek hayatta da bir ödülü hak etmiştir.

Noah  zamanındaki insanlar önceki nesillerden daha  da kötüydü ve Tanrı dünyanın büyük bir değişimden geçmesi gerektiğini biliyordu. Tüm kötü insanları bir tufanla yok etmeye ve insanlığı yeniden kurmak adına onu ve ailesini hayatta bırakmaya karar verdi.

Tanrı  Noah’a bir gemi yapmasını emretti. Bu işlem tam 120 sene sürdü. Bu kadar işe ne gerek vardı? Tanrı’nın Noah’I kurtarmasının pek çok başka yolu vardı. Aslında bu Tanrı’nın planının bir parçasıydı. Tanrı insanlara tövbe etmeleri, pişman olmaları için bir şans daha sunmuştu.

Noah’ın uzun sure bu kadar çok çalıştığını gören insanlar ‘ Ne yapıyorsun? ‘diye sordular. “Eğer hatlarınızı telafi etmezseniz Tanrı dünyaya bir tufan iie son verecek. Bu yüzden tufandan kurtulmak için bir gemi inşa ediyorum. O yüzden çok geç olmadan tövbe edin” dedi. Tanrı, geminin inşasının uzun sürmesini sağlayarak, insanlara tövbe etmeleri için bir şans sunmak istedi. Fakat Noah’ın uyarısını kimse dikkate almadı.

Tanrı tövbe edenleri kabul etmek için sabır gösterir. (PirkeAvot 5:1) Bunu sağlamak için her şeyi yapar. Neviim yani Peygamberler sırf bu sebeple gönderilmişlerdir. İnsanları Tanrı adına uyarıp tövbe etmelerini sağlamaya çalışırlar,yoksa yıkım ve sürgünün kaçınılmaz olur.

Yona kitabında bu konuyla ilgili bir olaya şahit oluruz. Tanrı Peygamber Yona’yı Ninova şehrine ordaki insanları günahlarından arınmaları konusunda ikna etmeye gönderir. Yona insanlara Tanrı yoluna dönmelerini, aksi takdirde şehrin 40 gün için de yıkılacağını söyler. Ninova halkı Yona’nın uyarısını dikkate aldı, ve tüm şehir bir araya gelerek tövbe ettiler ve kurtuldular.

Bu peraşada Iki günahkar nesil karşımıza çıkmaktadır; Dor Amabul (Tufan Nesli) ve Dor Apalaga (dağılma nesli). Tufan nesli Tanrı korkusunu yitirmişti. Her türlü ahlaksız ve yıkıcı eylemin içinde yer alıyorlardı.  “Dünya hırsızlıkla  soygunlarla doldu” (Bereşit 6:11) Tora’nın tufan neslinin tanımı çok kötüdür. Dağılma nesli ise kendini daha da fazla kaybetmiştir. Tanrı’nın otoritesine karşı isyan ettiler. Bir kule inşa etmeye, göklere erişmeye ve gökleri fethetmeye niyetlendiler. Resmen meydan okudular.

Fakat aldıkları cezaları incelediğimizde  ilginç bir sonuçla karşılaşırız. Tufan nesli yok oldu, dünyadan silindi. Öte yandan, dağılma nesli sadece dağıldı. Halbuki onlar daha büyük bir cezayı hak etmiyorlar mıydı? Neden Tanrı onlara bu kadar hafif bir ceza verdi?

Konuyu bilginlerimizin gözüyle değerlendirelim: Dağılma neslinin hafif bir ceza almalarını sağlayan çok önemli bir meziyetleri olduğunu görüyoruz. Bu meziyet  Şalom yani barıştır. Tanrı’ya karşı ne kadar kötü ne kadar isyankar olurlarsa olsunlar kendi aralarında barış ve uyum vardı. Bu yüzden Tanrı cezalarını hafif tutmaya karar verdi. Ama tufan nesli suçlarla ve hırsızlıkla doluydu. Dağılma  neslinde ise özellikle “ben adam lehavero – insan ile insan arasında birlik ve uyum vardı.

Bir zamanlar bir Rav bir kasabaya gitti.  Tişa Be Av günü iki grup arasında bir kavga olduğunu öğrendi ve kendisinden arabuluculuk yapması istendi.

“Bu gün oruç günü olduğunudan, grubun her ikisini de dinlemek istemeyeceksinizdir” şeklinde kendisine sorulunca “tam aksine” şeklinde cevap verdi. “Bet Amikdaş “sinas hinam”- yersiz nefret yüzünden yıkıldı. Böyle bir günde kardeşliği ve barışı sağlamaya çalışmaktan daha uygun ne olabilir?”

Toplumsal barışı sağlamak Bet Amikdaş’ın yeniden yükselmesi için ciddi bir adım olacaktır.

 

                                                                                  ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

                                                                          RAV ELİYAU KOEN Z’’L:MAHAZİKE-TORA

B – Birkat BORE MİNE MEZONOT

Tahıl unu (Patates ve mısır hariç) yağ, yumurta gibi şeylerden yoğrulan hamurla yapılan börek, kek, pasta, simit (beygale) ve biskoço gibi fırınlanmış şeylere “Baruh A.Ad.E.M.A.Bore mine mezonot” berahası söylenir. Bu çeşit hamurların üstüne patates ,peynir ve benzeri şeyler koyup, üstünü aynı hamurla örterek yapılan borekitas ve börek çeşitlerine de, içlerinde berahaları değişik şeyler olmasına rağmen, yine de “Mezonot” berahası denir.

Makarna ve şehriye çeşitleri su ve yağla tencerede pişirilip fırına verilmemelerine rağmen, ekmeksiz yenildiklerinde “Mezonot” berahası söylenir. Yenilen önemli miktarın (en azından “Kazayit” takriben 27 gr) sonunda da “Al amihya “ berahası denir. Pirinçle yapılan çeşitli pilâvlara da “Mezonot” berahası denir. Sonunda  söylenen beraha “Bore nefaşot” tur.

Çeşitli krakerlerin üstüne konan tuzlu balık, zeytin veya tatlıları yemeden evvel, ne beraha söylemek gerektiği hakkında, aşağıdaki kurala göre hareket edilmelidir:

“İkar ve Tafel, mevarehim al aikar upotrim et atafel” açıklaması: Kişinin yeme arzusuna göre, biri esas diğeri ikinci derecede, bir arada bulunan iki yiyecekten, yalnız esasa beraha söylenir, diğeri de o beraha ile hova`dan çıkar. Yukarıdaki krakerin üstündeki tuzlu balık örneğinde kişi, krakeri açlığını biraz gidermek için yiyorsa, esas yiyecek o olur ve “Mezonot” berahası söyler. Eğer canı, tuzlu balık yemek istiyorsa ve krakeri de tuzluluğunu hafifletmek maksadı ile yiyorsa, bu sefer tuzlu balığa “Şeakol “ berahası söyler ve krakeri hova`dan çıkarmış olur. (Kitsur Şulhan Aruh Mekor hayim 39/11).

Bu kurala başka bir örnek, külâhta dondurmadır. (Korneto) Dondurmaya “Şeakol” berahası denir, külâh da onunla hova`dan çıkar.

Bu kural iki yiyeceğin birlikte yendiğindedir. Ayrı ayrı olduklarında örneğin biskoço, bisküvi ve benzeri yiyecekler, kahve, çay  veya süt ve mits (meşrubat) eşliğinde yenildiklerinde, önce unlu yiyeceklere “Mezonot” berahası, sonra da içeceklere “Şeakol” berahası denir.

Buğday tane tane bulgur gibi veya da ateşte kavrulduklarında, berahası “Mezonot” değil, “Bore Peri a-Adama” dır. Buğday unu (nişasta), pirinç unu veya irmikle (halva de semola) yapılan muhallebilere “Bore  mine  mezonot” denir.

                                                                                             

                                                                          TARİHİMİZDEN

                                                                    RABİ ELİYAU MİZRAHİ

Rabi Eliyau Mizrahi İstanbul’da doğdu. “Reem” lakabıyla bilinir. Romaniot kökenlidir. Eliya Halevi ve Yeuda Minz’den ders aldı ve yetişti.  Talmud bilgini olmasının yanı sıra Matematik ve Astronomi konusunda çalışmalar da yaptı. Arapça ve Yunanca lisanlarına çalıştı. Hahambaşı Rav Moşe Kapsali’nin vefatından sonra Hahambaşı olarak atandı. Birçok kitabın yazarıdır. İstanbul’daki Karay cemaatine yakın olması ve onlara Talmud öğretmesi ile bilinir.

                                                                                                   

                                                                                  MİMAAYAN

                                                                                         KAYNAKLARIMIZDAN
                                                                                              Rav İsak Alaluf

                                                                                      Arılardan neler öğreniriz?

Rabi Yaakov Menaşe şöyle öğretir:

Biz insanlar dünyadaki en gelişmiş canlılarız. Anlayışımız ve bilgi alma yeteneğimiz bizleri toplum içinde yaşayabilir kılmaktadır. Fakat buna rağmen etrafımızda yaşayan canlılardan öğrenebileceğimiz çok fazla şey vardır.

 Kol Sason adlı kaynak konuşmamalarına rağmen insanların hayvanlardan bile birçok şey öğrenebileceklerine dikkat çeker. Örneğin arılardan Dereh Erets yani iyi bir yaşam tarzı konusunda çok şey öğrenmek mümkündür.

 Arılar birlikte yaşarlar. Kendi evlerini hemen diğerinin yanına inşa ederler. Hatta yanındakine evini inşa etmesi için yardım ederler. Her ev bir diğerinin aynısıdır. hepsi aynı boyutta inşa edilmiştir.

 Aksine insanlar genellikle evlerini yanında yaşayan kişiden daha büyük ve gösterişli şekilde inşa etmeye çalışırlar. Onlar yanlarında sanki başka biri yokmuş gibi yaşamayı düşünürler. Halbuki Şelomo Ameleh Kohelet adlı eserinde kişinin bir karıncadan bile çok şeyler öğrenebileceğini öğretir. Gerçekten karıncalar işbirliğinin ve birlikte yaşamanın arılar gibi çok güzel örneklerini öğretir.

                                                                                                             HAFTANIN SÖZÜ

                                                                                            İsteğin önünde hiç bir engel durmaz           

                                                                                                                     Talmud