bulten"Yedi açılış gününü" takip eden sekizinci gün, Aaron ve oğulları "Koanim - Koenler" olarak görev yapmaya başlarlar; Mizbeah'taki korbanları yakmak üzere "Tanrı'nın Önünden" bir ateş çıkar ve Şehina, Mişkan'a yerleşir...

Bu Hafta İçin Saatler

29 Nisan

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5775

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

18:30

19:50

-----

Yeruşalayim

18:35

19:55

Tel Aviv

18:51

    19:53

18 Nisan

Tel Aviv

18:56

19:58

İstanbul

19:32

    20:15

2015

İstanbul

19:39

20:22

İzmir

19:38

20:28

İzmir

19:44

20:35

ŞEMİNİ

 

19-20 Nisan 2014-ROŞ HODEŞ İYAR-23Nisan 2014YOM AATSMAUT

 

PERAŞA ÖZETİ (Vayikra 9:1-11:47)

[www.chabad.org]

Yedi açılış gününü” takip eden sekizinci gün, Aaron ve oğulları “Koanim – Koenler” olarak görev yapmaya başlarlar; Mizbeahtaki korbanları yakmak üzere “Tanrı’nın Önünden” bir ateş çıkar ve Şehina, Mişkana yerleşir.

Aaron'un iki büyük oğlu Nadav ve Aviu, “Tanrı’nın huzurunda, Onun emretmediği yabancı bir ateş” getirirler ve ölürler. Aaron bu felaket karşısında sessiz kalır. Daha sonra Moşe ile Aaron, korbanlarla ilgili bir kanun maddesi konusunda fikir ayrılığına düşer; ama Moşe, Aaronun haklı olduğunu kabul eder.

Tanrı, yenmesine izin verilen ve yenmesi yasak olan hayvan türlerini belirleyen Kaşerut kanunlarını verir. Kara hayvanları ancak çift toynaklı oldukları ve geviş getirdikleri takdirde yenebilir; balıkların yüzgeçleri ve pulları olmalıdır. Sonrasında, Kaşer olmayan kuşların ve Kaşer olan böceklerin (dört tür çekirge) listesi verilir.

Şemini peraşasında, “Mikve”nin (belirtilen özelliklere uygun bir su havuzu) ve kaynak suyunun arındırıcı gücü dâhil, manevi saflık kanunlarının bazıları da yer alır. Yisrael halkına böylece “saf olanı ve olmayanı ayırt etmesi” emredilir.

DİVRE TORA

Rav Naftali Haleva

Koen Gadol vazifesine atanan Aaron, Mişkan’da gereken hizmeti vermek ve kurbanları organize etmek için Tanrı’dan gereken talimatları alır.

Aaron’un liderliği ve Koen gadol vazifesine atandığı bu an, onun için önemli bir dönüm noktasıdır. Büyük bir istek ve arzu ile Tanrı’nın isteklerini getirmeye hazırlanır. Birkaç pasuk sonra, Moşe Aaron’a Mizbeah’a yaklaşmasını ve Tanrı’nın emrettiği gibi kurbanları yapması gerekliliği hatırlatılır. (Vayikra 9:7) 

Moşe ağabeyi Aaron’u vazifesini yapmak üzere onu neden dürtmektedir? Rabilerimiz görev yapma arzusunda olan Aaron’un çekingen davrandığını ve bunu hisseden Moşe’nin çekinmemesi için Aron’u dürttüğünü söylerler. Onun Mizbeah’a çekinmeden yaklaşmasını söyler. Bu görev için Tanrı tarafından seçilmiş olan Aaron’un çekinmesinin sebebi ne olabilir?

Midraşın bu konuda şu açıklamada bulunur: Satan, sürekli olarak Altın Buzağı’nın şeklini Aaron’un gözünün önüne getirmekte ve onda Tanrı ibadeti için uygun olmadığı hissini uyandırmaktadır. Başka bir deyişle, Altın Buzağı günahı, bulaştığı tek günah olduğu için, Aaron’un vicdanını sürekli olarak rahatsız etmektedir. Bunun bir sonucu olarak Aaron, Mizbeah’a yaklaşma konusunda büyük bir tereddüt ve utanç içindedir. Bu nedenle Moşe onu cesaretlendirmiş, ona ‘’Neden utanıyorsun? Düşüncelerinden sıyrıl ve Mizbeah’a yaklaş! Koen Gadol mevkini doldurmak için seçildin!’’ demiştir.

Çekinmesinin diğer bir sebebi bu atanan vazifeye ve saygınlığa kendisini layık görmemesinden dolayıdır. Aaron tevazu sahibi bir kişiydi. Bu karakter yapısı Yahudilik’te en önemli ve pozitif karakter yapılarından biridir.

Aaron, onur ve şan peşinden koşmak istemeyen ve mütevazi, Tanrı’ya sessiz bir şekilde hizmet etme arzusunda olan bir kişilikti. Moşe bunun üzerine ona çağrı yaparak, bu isteksizlikten onu kurtarmak ve onun bu göreve yakışır olduğunu ve özellikle Tanrı tarafından seçildiğini kendisine hatırlatarak onu motive etmek istemiştir. 

Bilgelerimiz, eğitsel bir yaklaşımla, Moşe’nin ‘’bunun için seçildin’’ sözlerini ‘’İşte tam olarak bu utanma ve çekingenlik özelliğin sebebiyle seçildin ‘’ şeklinde açıklar. Zira Tanrı, kibirli kişileri hor görür.

Büyüklerimiz her zaman şunu anlatırlar:  Her insan bu dünyaya bir misyon tamamlamak üzere gelmiştir. Sahip olduğumuz bu misyonu gerektiği şekilde tamamlamak, kavramak için Yüce Tanrı o kişiye gerekli yeteneği verir.  Maalesef insanlar genelde yapmaları gereken bu misyonu kavrama konusunda, gereken bilinç seviyesine ulaşmadıkları gibi,  bu hedefe ulaşabileceklerine de inanmazlar.  Bu nedenle yaşamımızda bizi dürten bir güce ihtiyacımız vardır. Daima bize hedeflerimizi, tamamlamamız gereken misyonu hatırlatması için, kişi veya kişilere ihtiyaç vardır.(Moşe’nin Aaron’a yaptığı gibi) İsteksiz olma ve yapmam gereken misyonun neyse yapabileceksin. Bir kişi yaptıkları sayesinde farklılar yaratabilir.

İşte yaşam boyunca insan olarak yapmamız gereken ve Yahudi kişiliği ile topluma ve insanlığa katmamız gereken nedir? Sorularının cevabını ne olduğunu anlayabilmek ve kavramak adına gereken uğraş ve bilinci vermemiz gerekliliğidir. Bu konuda zaaflarımız, zayıf taraflarımız veya bize güçlü kılan öğelerin ne olduğunu farkına varmak en önemli hedefimiz olmalıdır. Bırakacağımız en pozitif etki hangi noktadır? En önemlisi bu misyonu tamamlamak adına yaşamamızı nasıl organize etmemiz gerektiğini ve bu konuda nasıl bir ortam oluşturmamız gerekliliğinin bilincinde olmamız gerekmektedir. 

Güçsüz ve yetersiz kaldığımız nokta her neyse onları yenmenin çarelerini aramalıyız. Misyonumuzu kavrama işi; çok ciddi, samimi ve sabır isteyen bir iştir. Bununla birlikte yaşamımızı paylaşan her bir bireyin misyonunu gerçekleştirirken hayatımızda önemli bir rol oynadığını ve işin sonucunda daha iyi, mutlu, huzurlu ve anlam dolu bir yaşam elde edeceğimizi bilmemiz çok önemlidir. Kendi kendimize hatırlatmamız gereken bir başka noktada büyük işler genelde sessiz, bize özel, idealist, ruh cömertliği ve merhamet  özellikleri ile pekiştiği taktirde ayrı bir boyut kazanır. Bu misyonu elde etme yolunda, söylenecek anlamlı bir söz veya hareket, insan ve Tanrı sevgisi öğeleri başkalarının hayatlarına mutluluk ve anlam katacağından yaşamımızın ayrılmaz öğeleri olmalıdır. Bunun sonucunda başkalarının yaşamlarına renk ve anlam kattığımız gibi esas olan kendi yaşamımıza katacağı huzurun boyutu çok yüksek seviyelerde olacaktır. Birkaç sene önce okumuş olduğum bir yazıda insanları etkileyen en önemli 10 kişinin kim oldukları ile ilgili soru sorduklarında cevap olarak bazıları ünlü siyasetçileri, zengin hayırseverleri dile getirirken çoğunluk ise yaşamlarını etkileyen kişilerin aile üyeleri, öğretmenleri, din adamları ve arkadaşları olduğunu ve zor anlarında bu kişilerin yardımlarına koştuklarını belirtiler. Sormamız gereken misyonumu ve hedefleri inşa etme yolunda rol olarak seçeceğim model kim olacak? Neden onu seçtim ve doğru seçim mi? Şayet doğru seçimse yaşamımda ne kadar onu taklit edebildim?

Gerçekten bir kişi çok şeyi değiştirebilir mi?

Cevap: Evet, değiştirebilir.

Bir kişi misyonunu kavradığı an, o misyonu tamamlayabilir?

Cevap: Evet, tamamlayabilir.

Bir kişi manevi anlamda büyümesi için idealizm, yardımseverlik, merhamet öğelerini ön planda tutarak gereken gelişimi sağlayabilir ve etrafa pozitif ışık saçan bir model olabilir mi ve bunu başarması mümkün mü?

Cevap: Evet, mümkün.

Bir kişi mütevazi ve dürüst bir şekilde yürüyerek Tanrı ile bağlantı kurabilir mi?

Cevap: Evet, kurabilir.

Yolunuz açık olsun…  

NEDEN KAŞER OLMAYAN YİYECEKLERİ YEMEK YASAK?

Rav Berti Derofe

“Otsar Ahayim” kitabında Abarbanel’in Tora’nın, yenmesinin yasakladığı yiyeceklerin yasak olma nedenini sağlıklı olmamaları olarak açıklayıp izinli olan yiyeceklerin de sağlıklı, vücuda faydalı ve iyileştirici olduğunu söyleyen kişilere karşı çok sert çıkıştığı kaydedilir.

Abarbanel şöyle der; “Halila! Tanrı insanı böyle birşeye inanmaktan korusun! Bu şekilde konuşarak Tanrısal kaynaklı Kutsal Tora’yı ufak bir sağlık kitabı seviyesine düşürüyorlar! Kutsal Tora’nın bu yasakları koyarken ki amacının derinliğinin sağlık sebepleri olduğunu söylemek kesinlikle yanlıştır. Zaten kendi gözlerimizle görüyoruz ki bütün dünya ulusları domuz, sürüngen, fare, tame uçucular, kara hayvanları ve balıkları yiyorlar ve hepsinin de gücü kuvveti yerinde ve çok da uzun ömürler sürüyorlar. Dahası Tora’da yasak olarak sayılmayan bir çok insan sağlığına zararlı hayvan ve zehirli bitki türleri var.”

“Buradan görüyoruz ki Kutsal Tora’mız bu emirleri bizim sağlığımızı koruyup vücudumuzu bizi iyileştirmek için değil, içimizdeki Neşama’nın sağlığını koruyup onu kutsallaştırmak için verdi.”

Tora bu yiyecekleri yiyerek kendinizi tame yapmayın yani manevi olarak kirletmeyin der. Gemara bunun üzerine ibranice tame olursunuz yani venitmetem bam olarak değil venitamtem bam yani aptallaşırsınız olarak okuyun der ve hahamlarımız bu durumu şöyle açıklarlar: Bir kişi kaşer olmayan bir yiyecek yediği zaman o kişinin kalbi sertleşir ve kutsiyete kapanır. Tora’nın sözleri o kişinin üzerinde etki gösteremez. Kendini tame yapmış bu kişi artık ihtiyaçlılara karşı hassasiyetini kaybeder. Doğru ile yanlışı ayırmakta güçlük çeker. Ruhunu kirletir. Kutsiyeti iter ve tumayı üzerine çeker. Bu şekilde Tanrı’dan her geçen dakika daha da uzaklaşır. Vücudu lezzetli yiyeceklerin keyfini sürerken içerisindeki Tanrısal kaynaklı Yahudi Ruhu yani Neşaması zehirlenmekte ve acı çekmektedir.

Burada bahsedilen sadece yasak olduğunu bile bile yenilen yiyecekler değil izinli bir şekilde yenmiş yiyecekler de insan üzerinde aynı etkiyi göstermektedir. Kişi hastalığı nedeniyle yasak bir yiyeceği yemek zorunda olsa bile Tora’ya göre hiç bir yasak geçmemesine rağmen bu ruhani zehiri vücuduna aldığı gerçeğini değiştirmez ve bu zehir ruhun üzerinde etkisini gösterecektir. Nitekim bu yüzden bir insanın ruhunun yasak yiyeceklerle kirlenmemesi için daha anne karnındayken bunlara dikkat etmesi gerekir. Yani bir anne karnındaki bebeğin ruhunun en ufak bir şekilde tame olmamasını istiyorsa yediği her yiyeceğe dikkat etmesi gerekir. Bebeğini emzirdiği dönemde yediği yiyecekler de bebeğe etki edecektir. Tora’ya göre yükümlülüğü olmamasına rağmen bir bebeğe sadece ve sadece kaşer yiyecekler verilmesine dikkat eden kişi övgüye layıktır.

Gaon Hasid kitabında Magid MiKelem’in anlattığı bir hikaye yazar. Bu hikaye ile Tora ve mitsvalarını küçük görmeye başlayan ve yasak yiyecekleri kendilerine caiz kılan halka bir ders vermek istemiştir.

Hikaye şöyledir:

Soğuk bir gecede evimde otururken kapıdan sesler geldiğini duydum. Kapıyı açtığımda eve büyük bir köpek sürüsü girdi ve iddialarını dile getirmeye başladılar.

“Bu şehirdeki insanlar kaşer olmayan yiyecekler yiyorlar”

“Peki bundan size ne?” dedim onlara.

“Ama bu şekilde bizim hakkımızı yiyorlar. Tora Terefaları köpeklere verdi. Pasukta yazdığı gibi: “Köpeklere atın” Onlar terefa yedikleri sürece bizden bizim hakkımızı çalıyorlar.”

Onlara, “Tek taraflı bir yargı yapamam.” dedim.

O köpekler bu sefer gittiler ve yanlarında kendilerini eğitimli olarak nitelendiren bu kişileri getirdiler. Onlara döndüm ve durumu bir de onlardan dinlemek istediğimi söyledim.

Bana, “Doğrudur ki Tora terefa etlerin köpeklere verilmesi gerektiğini yazar fakat bu köpekleri dört ayaklı köpekler olduğunu nereden biliyorsunuz? Sonuçta biz de hayvanlardan geldik. Belki de bizim gibi iki ayaklılardan bahsetmiştir.” dediler.

Köpekler hemen cevap verdiler: “Tabii ki Tora bizden bahsediyor. Çünkü Tora’nın terefa etleri köpeklere hediye etmesinin sebebi Tora’da açıkça yazdığı gibi Mısır’dan çıkış sırasında hiç bir köpeğin Yisraeloğullarına havlamamasıdır. Siz her fırsatta Tora yolunda ilerlemeye çalışan Yahudilere laf atıyor, onlar hakkında dedikodu yapıyor, iftira atıyor ve onları küçük görüp hakaret ediyorsunuz. Buna göre tabii ki Tora sizden değil sadece bizden bahsetti!”

Ben de kararı verdim. “Köpekler haklıydılar…”

ASE   LEHA   RAV : KENDİNE RAV SEÇ

Rav ELİYAU KOEN ZT’’L: RAV MAHAZİKE-TORA

MİTSVAT ALVAAT KESAFİM

(Borç para verme mitsvası)

B- Borç para vermenin asgari ve azami miktarı var mıdır?

Borç para verme mitsva’sını yerine getirmek için asgari veya da azami bir limit var mıdır? Borcu verecek kişi, zengin biri ise, şüphesiz elinden gelebildiği kadar yardımda bulunmalı ve muhtaç kişiyi, başkalarına başvurarak utandırmaktan kurtarmalıdır. Problem normal geçimini sağlayan biri sözkonusu olduğu vakittir. Böyle biri borç para vermek için tasarruflarını kısıtlamalı mıdır, kısıtlaması gerekirse ailesinin geçiminden de mi indirerek muhtaca borç para vermeli midir?

Buna basit bir cevap vermek tabii ki zordur. Herkesin parasal durumu bir değildir ve herkesin yaşam şekli ve seviyesi aynı değildir. Belli bir miktar para, filâncanın bir aylık normal geçimi için yeterli ise de, aynı miktar para başka biri için yetersiz olabilir. Bu bakımdan belli bir rakkam ileri sürülemez. Herkes kendi hesabını yapmalı ve kendini fazla sıkmadan bir miktarı ayırabildiği takdirde, onu arkadaşına borç olarak vermelidir. 

Tsedaka mitsva’sı ile borç para verme mitsva’sı birbirlerinden değişiktir. Tsedaka`ya gelirinin % 10 unu (maaser) ayırmak mecburiyeti varken ( ençok   % 20), borç para mitsva’sında böyle bir kısıtlama yoktur. Tora bunda bizleri serbest bırakmıştır. Durum çok çok ciddi ise ve hele borcu isteyen kişi, yakın akrabalardan biri ise, borç para miktarının yüksek olmasında bir mahzur yoktur. Nihayet para geri verilecektir. Diğer taraftan borcu veren kişi, karşı taraftan parasını geri alacağına dair garantiler almasına hakkı vardır. Bunun için ondan, emaneten değerli eşya ve benzeri şeyler istiyebilir. Ancak bunları iyi muhafaza etmeli ve katiyetle kullanmamalıdır.

Borcu geri verme süresine gelince, bu süre taraflar arasında varılan anlaşmaya göre, ya kısa veya da uzun olabilir. Ancak borcu alan kişi, sözünde durmaya çalışmalı, hatta zamanından evvel bile geri vermeye çaba göstermelidir. Zoraki bir sebep göstermeden, zamanını aşan borç sahibinin, cemaat içindeki itibarı sarsılacak ve ilerde yeni bir yardıma ihtiyacı olacağı vakit, yardımına koşanlar olmayacaktır.

Alaha’ya göre taraflar arasında belli bir süre tespit edilmemişse, normal borç süresi 30 gündür. Bu sürenin sonunda alacaklı parasını geri istemeye hakkı vardır. Ancak bu durumda da şu noktayı unutmamak gerekir. Borcunu zamanında ödemeyen her kişi, kötü insan değildir. Onu sıkıştırmadan evvel, bunun sebebini öğrenmeye çalışılmalıdır. Hastalık, işsizlik ve benzeri gibi insanın elinde olmayan mücbir sebepler varsa, tatlılıkla hareket edilmeli ve süreyi uzatmaya çalışılmalıdır. Nihayet herşeyin Tanrı’nın elinde olduğu unutulmamalıdır. Zengin veya (haşa) fakir olma O’nun yetkisindedir. Problemi çözme O’nun elinde olduğundan, durumu O’na havale etmelidir

                                                                       YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

                                                                          El Gid Para El Pratikante

RABİ ŞELOMO BEN ADERET [RaBA]: Ramban’ın ve Rabenu Yonan en önde gelen öğrencisi olan Raşba, 5005 [1245] yılında doğmuş ve Barselona’da, Aragon krallığının başhahamlık görevinde bulunmuştur. Ünü her yere yayılmıştır. Alaha konusunda sadece İspanyadan değil, Fransa, Almanya ve Kuzey Afrikadan da kendisine sorular gelirdi. Raşbanın bu sorulara verdiği 3000in üstünde cevaptan oluşan bir kolleksiyon mevcuttur. Dini baskının Batı Avrupayı kasıp kavurduğu, T almud kitaplarının Fransada yokedildiği, Baale Atosafotun yeivalarının yıkıldığı, Almanyada onbinlerce Y ahudinin katledildiği, Rotenburglu Rabi Meirin hapsedildiği o günlerde, Raşba dünyanın o bölgesindeki en önde gelen Rabinik otoriteydi.

Üstün zekası sayesinde, kendisine uzaklardan yazılmış her türlü soruya, soruya yol açan çevresel faktörleri de algılayarak cevap bulur, Alahayı kesin ve net bir şekilde belirlerdi. Kararları Geonim, Rif, Rambam, Raşi ve Baale Atosafotun Alaha öğretilerini temel almakta olmasına karşın, bazı durumlarda farklı cevaplar verdiği de olurdu. Yazdığı cevapların yanında, Torat Abayit isimli önemli bir Alaha eseri mevcuttur. Raşba, Rionimin (Geonim sonrası dönem otoriteleri) en önde gelenlerinden biri olarak kabul edilir.

Yüksek mevkii, Raşbanın toplumsal olaylar, özellikle de yargısal ve parasal konulara yoğunlaşmasına neden olmuştur. Bunun yanında Yahudilike yönelik iftiralara karşı kutsal dini savunan makaleler ve Yahudi inancına aykırı felsefi akımların olumsuz etkilerinden gençleri koruma amaçlı yazılar yazmıştır.

Raşban, Rabi Yom Tov Ben Avraam [Ritba] isimli, çok önemli bir öğrencisi vardı. Ritba, Talmud üzerine yazdığı açıklamaları ile ünlüdür ve bunlar genelde Raşbanın öğretileriyle birlikte öğrenilirler. Raşba 5070 [1310] yılında vefat etmiştir.

Rabi Aşer Ben Yehiel [Roş]2 Almanyada yaşamıştır ve Tosafotun yazarlarının sonuncularındandır. İspanyada, Rabi Yitshak Alfasininki [Rif] ile aynı yapıda oluşturduğu bir Alahot kitabı yazmıştır. Bu kitapta Aşkenaz ve Sefarad hahamların gelenek ve kanunlarını birleştirmiştir.

RABENU AER BEN YEHEL [RO]: 5010 [1250] yılında Almanyada doğdu. Bir Hahamlar ailesine mensuptu. Rabenu Gerşon Meor Agolanın neslindendir. Rabenu Aşerin babası Rabi Yehiel, zamanının Aşkenaz Hasidleri arasında yer alır. Roş, Torayı ve ulusunu çok seven bir insandı; bu bakımdan çocuklarına ve devrinin tüm insanlarına Torayı öğretip, mitsvaları yerine getirmelerini sağlamayı başarmıştır. Rabenu Aşerin annesi, Alman hükümetinin acımasız bir kararı sonucu, öldürülmüş ve Tanrı’nın İsmini Kutsal kılmıştır (KiduAem).

Rabenu Aşer, Poseklerin ilklerindendir. İlk öğrenimini babası Rabi Yehiel ile yapmıştır; fakat asıl öğretmeni Rotenbergli Rabi Meirdir. Rabenu Aşer, Semaha (Rav diploması) aldığı zaman Vermizaya Bet-Din üyesi olarak atanmıştır. Mahkemelerde hocasının önünde hakimlik yapardı. Sonraları, Kölne yerleşmiş ve orada Rabi Şelomo Yudlinin kızı Yota ile evlenmiştir. Rabenu Aşerin öğretmeni Rotenbergli Rabi Meir, krallık tarafından, Yahudilerin yüklü bir fidye ödemeleri için yüksek bir kuleye hapsedilmişti. Rabenu Aşer onu kurtarma amacıyla gerekli parayı toplamak için çok çalışmış, ancak istenen para çok abartılı olduğu için para toplanamamış ve ne yazık ki Rabi Meir hapiste ölmüştür.

Rotenbergli Rabi Meirin ölümünden sonra, Rabenu Aşer tüm Almanyanın başhahamı olmuştur. O zamanlarda Yahudilere çok eziyet yapılmaya başlandığı için Rabenu Aşer ailesiyle beraber Provence şehrine kaçmak zorunda kalmıştır. Orada az bir süre kaldıktan sonra Barselonaya geçmiştir. Burada Rabenu Aşer, Raşba ile birlikte 8 sene Tora öğrenmiş, oradan da Toledoya Roş-Yeşiva görevine atanmıştır. Tora öğrenimi konusunda, öğretmenleri olan Baale Atosafot gibi hareket etmiştir.

Rabenu Aşer, değerli kitabı “Piske ARoş – Roun Kararları”nı İspanyada yazmıştır. Alahalar’ı Talmud Bavlinin Masehetlerine uygun olarak Rav Alfesin [Rif] çalışmasına göre düzelemiştir. Bu kitabında, Rabenu Aşer o devirde geçerli olan tüm Alahalar’ın özetini yapmış ve bu eseri herkes tarafından takdir edilmiştir. Ondan sonra gelen tüm Posekler onun ışığından yararlanmışlardır.

Derlediği Alahot kitabının dışında, Roş, başka çalışmalarının yanında Orhot Hayim ya da Anagot ARoş olarak bilinen etik kitabını da yazmıştır.

Rabi Yosef Karo Bet-Yosef adlı büyük kitabının önsözünde, Yisrael Ulusunu ayakta tutan üç temel direğin bulunduğunu söyler. Bunlar: Rif, Rambam ve Roş’ tur. Rabenu Aşer, 5088 [1328] yılında MarHeşvan ayında Toledoda ölmüştür.

                                                                          ŞABAT KANDİLLERİ ALAHALARI

                                                                                           Rav Berti Derofe

27.Şabat’ı kayınvalidesinde geçirecek olan bir gelin Şabat kandillerini berahalı bir şekilde yatak odasında yakar. Evin hanımı ise yemek yenilecek ortamda yakar. Aynı kural Şabat’ı annesinde geçirecek evli bir kadın için de geçerlidir.

28.Şabat’ı tanıdığı birinin evinde geçirecek birisine yatmak üzere özel bir oda verildiyse, kişi yemeğini ev sahibiyle yiyor olsa bile odasında berahalı bir şekilde Şabat kandillerine yakar.

29.Şabat’ı otelde geçirecek biri için de yukarıdaki kural geçerlidir. Fakat oteldeki odada güvenlik sebebiyle ateş yakılması yasak ise bu durumda yemeğin yenileceği yerde berahalı bir şekilde yakılır. Fakat eğer başka birisi orada önceden berahayla kandilleri yakmışsa bu durumda kişi kandilleri yakarken beraha söylemez.

30.Şabat akşamı yemeğe davetli olan biri yemekten sonra eve dönecekse bu durumda evine geri döndüğünde kandilleri hala yanarken bulacak şekilde ayarlayarak yakmalıdır. Yani eğer yağ ile yakıyorsa yağı ona göre ayarlamalı, mum yakıyorsa da ona göre daha uzun süre dayanacak mum yakmalıdır

                                                                                 HAFTANIN SÖZÜ

                                                                   Ne kadar çok et, o kadar çok kurt.