Bu Hafta İçin Saatler

4 Şevat

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5775

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

16:26

17:46

-----

Yeruşalayim

16:33

17:53

Tel Aviv

16:46

    17:48

 24 Ocak

Tel Aviv

16:52

17:54

İstanbul

16:55

    17:39

    2015

İstanbul

17:04

17:47

İzmir

17:01

17:52

İzmir

17:09

18:00

                 BO

                                                                       

                                                           PERAŞA ÖZETI (Şemot10:1-13:16)

                                                                                     [www.chabad.org]

Mısır’da gerçekleşen on belanın son üç tanesi aktarılmaktadır:

-Çekirge istilası, tüm ürünleri ve bitki örtüsünü tüketir.

-Koyu ve elle dokunulabilir bir karanlık, ülkeyi etkisi altına alır .

-Nisan ayının 15’i gece yarısını vurduğu sırada Mısır’ın tüm behorları ölür.

Tanrı, Bene-Yisrael’e bir halk olarak verilen ilk mitsvayı bildirir: Ay’ın hareketlerine göre düzenlenmiş bir takvim belirlemek. Bene-Yisrael’e bunun yanında Tanrı Adına bir Pesah-korbanı getirmeleri emredilir. Buna göre bir kuzu ya da oğlak alınıp kesilecek ve Mısırlı behorları öldürmek üzere geldiğinde, Tanrı’nın Yahudi evlerini atlayıp geçmesi için, bu hayvanın kanı evlerin kapı sövelerine sürülecektir. Korbanın ateşte çevirme yapılarak pişirilen eti, matsa (mayalanmamış ekmek) ve maror (acı otlar) ile birlikte yenecektir.

Behorların ölümü, sonunda Paro’nun direnişini kırar ve Bene-Yisrael’i ülkesinden kelimenin tam anlamıyla kovar. Yahudiler ülkeden o kadar telaş içinde çıkmak zorunda kalırlar ki, yoğurdukları hamurlar mayalanmaya vakit bulamaz ve yolluk olarak yanlarına sadece mayalanmamış yiyecekler alırlar. Çıkışlarından önce Mısırlı komşularından altın gümüş ve giysiler isterler ve Mısır’ı servetinden ederler.

Bene-Yisrael’e tüm behorları kutsal olarak ayırmaları emredilir. Ayrıca her yıl, yedi [Diaspora’da sekiz] gün boyunca iyeliklerinde hiç [tahıl bazlı] mayalı yiyecek bulundurmayarak, matsa yiyerek ve kurtuluşlarını çocuklarına aktararak, Mısır Çıkışı’nın yıldönümünü kutlayacaklardır. Bunun yanında Mısır Çıkışı’nın ve bunun sonucunda Tanrı’ya olan sadakatlerinin bir hatırlatıcısı olarak kol ve başlarına tefilin takacaklardır.

RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA

Rav Naftali Haleva

TARİHİ YOLCULUK VE ANILARIMIZ

Bu haftaki peraşada Tora’mız nesiller arasındaki iletişim ve bilgi aktarımından söz etmektedir.

Çocuklarımız Mısır çıkışı ve Pesah bayramının uygulamaları hakkında detayları sorduğunda ebeveynlerin vazifesi , onlara detaylı bilgiyi aktarmaktır. Nesiller arasındaki bu iletişim çok özel bir şekilde ve doğrudan   gerçekleşmelidir.

Ebeveyn ,tüm  hikayeleri çok yalın bir şekilde değil, detayları ve duygusal boyutunu ve  hikaye ile birlikte kazanımları ve değer boyutlarını birlikte aktarması gerekmektedir. Nesilden nesile bugüne kadar geleneklerimizin aynı şekilde korunmuş olmasının sırrı da böyle bir aktarımın gerçekleşmiş olmasıdır. Bu aktarım sırasındaki en hassas nokta çocuklarımızın zihinlerinde nasıl bir iz bıraktığımızdır. Çocuklar ve torunlar arasında Yahudi geleneklerine bağlı olarak yaşanan duygusal anılar ile birlikte tarihsel, kültürel anlamda bir ilişki kurmayı başarabildiysek o zaman ulaşmamız gereken başarıyı elde etmiş oluruz.

Yahudilikte yalnızca geçmiş olayları hatırlamak veya anmaktan  öte, zihinlerde olayın duygusal anlamda yaşanması gerekmektedir. Geçmiş ile gelecek arasında bitmeyen güçlü bir bağ mevcuttur. Bütün başarının sırrı bu bağın kişisel anlamda gururla ne kadar bizi ilgilendirdiğidir.

Bütün bahsettiğimiz bu güçlü bağın ne olduğunu ve ne anlama geldiğini Rav Josef Soloveçik’in babası anısına yazdığı bir makalede şu şekilde tarif etmektedir. Rav Soloveçik Talmud’un bir sayfasını okurken yaşadığı deneyimi ve hislerini şu şekilde açıklar. Boş bir odada, Talmud’un bir sayfası masasında okumayı başladığı an, ismi geçen tüm bilgelerin sanki huzurunda hazır bulunduğunu, hepsinin o anda konuştuğunu ve sanki tartışma boyutunda hepsinin kendi sesi ile kulağında fısıldadığını hisseder gibiydi. Tüm tartışmalar ve tüm karşıt fikirler ve tüm yorumlar odanın içinde sanki gözleri önünde gerçekleşiyordu. Talmud yorumcularında Raşi odaya girmiş ve konu ile ilgili yorumunu dile getirmişti. O anda Rabenu Tam, konu ile ilgili soruları sorar ve tartışmaya yorumları ile farklı bir boyut getirir. Tüm diğer Rabi’lerin sesi odada yankılanıyor ve Tora’nın gücü ve bilgeliği tüm odayı sarmış durumdaydı. Rabi Soloveçik o anda kendi büyükbabası ve babasının odaya girdiğini ve aralarında konu ile ilgili tartıştıkları hayal etmeye başlar. Her birisi konuya getirdikleri yorumlarla konuya farklı bir boyut kazandırırlar.

Bahsedilen bu dramatik görüntü yaşanılan deneyimin ne kadar güçlü olduğunu bize tarif etmektedir. Burada adı  geçen bilgeler, ömürleri boyunca bir araya gelmiş ve Tora’nın kudretli kelimelerini büyük bir şevkle öğrenmişler ve gelecek nesillere aynı azimle aktarmışlardır. 

Bu bilgeler çok seneler önce yaşamış olmalarına rağmen, manevi güçleri ve öğretileri hala bizimle olduğunu bilincinde olmamız gerekir.  Seslerini istersek işitebilir ve tartışmalarını ve yorumları sanki yanımızda yapıyorlar gibi hissedebiliriz.

Tarih, Yahudiler için, her zaman için şimdiki zamanla bağdaşabilen bir kavramdır. Geniş bir tarih geçmişine sahip olan Yahudiler, sahip oldukları bu geçmiş tarihin sayfalarını kendi yaşam kareleri ile bütünleştirmeleri gerekir. Yaşam boyunca atalarımızı sanki yaşamımızın bir parçasıymış gibi yaşamımıza dahil etmemiz gerekmektedir. Ama ideal olan bu bağlantı, maalesef gün geçtikçe Yahudi aileleri bireyleri arasında azalmaktadır.  

Profesör Yosef Yeruşalmi, Zahor(Hatırla) başlığı altında yazdığı makalede tarih ile anı arasındaki kavramları şu şekilde tarif etmektedir.  Yaşanılan tarih, akademisyenler tarafından toplanan ve geçmişte ortaya çıkan bu bilgilerin uzman kişiler tarafından yorumlanmasıdır. Ve genelde tarafsız, bazen ise belli bir amacı hedefleyen, soğuk, sıkıcı ve hissiz bilgilerin toplamıdır. 

Diğer taraftan, yaşanılan anılar ise sıcak ve özel karelerin toplanmasıdır. Profesör Yeruşalmi, bu noktada biz Yahudiler için tarih ile anıların bir bütün olması gerektiğini, bu iki kavramın ayrı bir şekilde tarif edilmemesinin gerekliliğin öneminden bahseder. Maalesef, 21 yy Yahudi insanın bu konuda ciddi bir ikilem yaşadığını dile getirerek, Yahudi tarihini detaylı olarak bilen gençlerin tarihteki o karelerle duygusal anlamda bir bağlantı kuramamanın probleminden bahseder.

Tarihi çalışmanın yolu toplanan dökümanların, kazılar eserlerin incelenmesi yolu gerçekleşir. Ama bu toplanan eserlerle, tekstlerle duygusal anlamda bir bağ olmadığı taktirde bunların gelecek nesillere aktarılması mümkün olamayacaktır. Yahudi kimliğinin güçlü olması, millet olarak devamlılığımız sağlanması, ancak geçmişte yaşadığımız tüm bu olaylarla ve tüm tarih kareleri ile doğrudan bir duygusal bir bağlantı gerekir. Bu duygusal bağlantının kopması, devam eden Yahudi zincirinin halkasının kopması anlamını taşır. Yahudi tarihini bilmekten öte o tarih sayfaları ile kendi anılarımız arasında bir bağlantı olması gerekir. Çocuklarımıza aktarmamız gereken noktada, bu sahip olduğumuz bağlantıyı onlara gururla iletmektedir.

İleride çocuğun sana, ‘Bu ne?’ diye sorduğunda, ona şöyle cevap vermelisin: ‘Tanrı bizi Mısır’dan –köle evinden – zor kullanarak güçlü eliyle kurtardı.’ (13:16) 

Rav Berti Derofe

“Sürülerimiz de bizimle gelecekler! Tek bir toynak bile kalmayacak. Çünkü Tanrımız Aşem’e ibadet etmek üzere [hayvanları bunların] arasından seçeceğiz. Hem, oraya varışımıza kadar Tanrı’ya ne [tür ve miktarda hayvanla] ibadet edeceğimizi bile bilmeyeceğiz.”(10:26)

Rabi Eliezer Papo “Elef Amagen” kitabında yukarıdaki pasuğu incelerken şu soruyu sorar: Biliyoruz ki Tanrı’ya ibadet için iki farklı yolu takip edebiliriz. Bunlardan birisi sabahtan akşama kadar sadece Tora öğrenmek yani Kolel(Evlilerin Tora öğrendikleri yer)’de bir Avreh(sadece Tora öğrenen evli kişiler) olmak ya da normal hayata açılıp çalışmak ve bunun yanında Tanrı’ya olan ibadetini de eksiksiz yerine getirmek. Peki bu yollardan hangisini izlersek “Gelecek Dünya”daki seviyemizi daha fazla yükseltebiliriz? Hangi yolu takip etmek bizi gerçek dünyada daha büyük bir mutluluğa ulaştırır?

Bunu anlayabilmek için yukarıdaki pasuğu inceleyebiliriz. Karanlık belasının sonrasında Paro Moşe’yi çağırtır ve Tanrı’ya ibadet için gidebileceklerini hatta yanlarına çocuklarını bile alabileceklerini söyler. Bunun üzerine Moşe yukarıdaki pasukta yazanları dile getirir ve sürülerinin de onlarla gelmesi gerektiğini açıklar. Bu pasuk bize aynı zamanda hangi ibadet şeklinin daha yüksek seviye olduğunu da öğretmektedir. 

Pasuk “vegam miknenu yeleh imanu” yani “sürülerimiz de bizimle gelecek” diyerek başlar. Rabi Papo der ki: Kişi eğer geçim için uğraşılarının, iş dünyasının da Tanrı’ya ibadet olarak sayılmasını arzuluyor ve Gelecek Dünya’da buna karşılık ödül almak istiyorsa, “lo tişaer”—“Lo” yani yapılmaması gerekenleri yapmamalı, Tora’nın kurallarına uygun şekilde yaşamalıdır. Pasuğun devamındaki “parsa” kelimesi de “paras-e” olarak açılabilir. “E” harfinin sayısal değeri beştir. Rav “Tanrı’ya beş ver” der, yani günde üç kez minyanla tefila söyle ve gece ve gündüz Tora öğren. Son olarak da “ki mimennu nikah laavod et Aşem” yani “Tanrı’ya ibadeti bunlarla yapacağız”. Kişi ne yaparsa yapsın sadece ve sadece Leşem Şamayim yani Tanrı Adına yapmalıdır. Örnek olarak, kişi yatmaya giderken aklında uyku sayesinde gücünü toplayıp Tanrı’ya ibadet edebilmek olmalıdır. Çalışırken aklında geçimini sağlayıp aklında geçin sıkıntısı olmadan Tora öğrenebilmek, kazandığı parayla Tora’nın mitsvalarını yerine getirebilmek olmalıdır. Yemek yerken yine gücünü toplayıp Tanrı’ya sakin bir şekilde ibadet edebilmek olmalıdır. Eğer kişi bu şekilde yaşarsa işte o zaman atacağı her adım mitsva olarak sayılır ve bu şekilde yaşarken bütün gün oturup Tora öğrenen birinden bile daha yüksek bir seviyeye gelebilir.

Pasuğun sonunda “vaanahnu lo neda ma laavod et Aşem ad boenu şama” yazıyor, yani “çünkü biz oraya varana kadar Tanrı’ya ne ile ibadet edeceğimizi bilmiyoruz”. Başka bir deyişle hangi yol bizi daha mı ileriye götürecek? Biz bunu bilmiyoruz fakat bildiğimiz tek şey hangi yolda ilerlersek ilerleyelim o yolun hakkını verebilirsek işte o zaman Gelecek Dünya’daki payımızdan emin olabiliriz.

ASE LEHA RAV: KENDİNE RAV SEÇ

RAV ELİYAU KOEN: MAHAZİKE-TORA

İLHOT BİRKAT A-GOMEL

A-Gomel Berahası

A – Giriş:

Dört kişi Agomel Beraha’sını söylemelidir:

1-Deniz yolculuğundan dönen.

2-Çöl yolculuğundan yerleşim bölgesine gelen .

3-Ağır bir hastalıktan kurtulan.

4-Hapishaneden çıkıp hürriyetine kavuşan.

Dünyamızda Tanrı’dan habersiz hiçbir şeyin olmadığı ve başımıza gelen her şeyin O’nun isteği doğrultusunda cereyan ettiği (aşgaha peratit), imanımızın temel kurallarından biridir. Bu temel kuralı devamlı hatırlamak ve günlük hayatta bunun nasıl gerçekleştiğini fark etmemiz için, Rabilerimiz asgari bir minyan (10) kişi huzurunda Tanrı’ya teşekkür etmek amacı ile A-Gomel Berahasını söylememizi uygun görmüşlerdir.

Beraha’nın metni şöyledir: “Baruh Ata Ad.E.M. Aolam agomel lehayavim  tovot, şegemalani kol tuv” (Günahkârlara iyilik bahşeden, evrenin kıralı sen Ad. Bana her türlü iyiliği bahşettiğin için mübareksin.) Beraha’yı duyan minyan bireyleri “Amen” der ve şu cümleyi söyler: “A- El şegemalha kol tuv, u yigmolha kol tuv sela” (sana iyilik bahşeden Tanrı, her zaman sana iyilik bahşetsin.)

Bu Beraha’nın anlamını biraz açıklamaya çalışalım. Genellikle biz insanlar, yapımız itibariyle, arzularımız ve çeşitli his ve duygularımızı tatmin etmek için, isteyerek veya istemeyerek, çeşitli günahlar işler ve karşılıklarında değişik cezalara lâyık oluruz. Merhametli ve şefkatli olan Tanrı, tehlike anında bunları görmemezlikten gelir ve bize iyilik bahşederek, hayatımızı tehlikeden kurtarır. Hayatın normal gidişatı (şigra), Tanrı’nın her an bize yaptığı iyilikleri görmemize engel olur. Bunun dışına çıkıldığında, olayların alışılmış düzeni bozulur ve onunla mücadele etmemiz gerekir. Bu mücadelede, Tanrı’nın yardımı olmadan, başarılı olmamız mümkün olmaz.

1-Deniz yolculuğu esnasında karşılaştığımız dalgaların sebep olduğu sarsıntılar, fırtınalı zamanlarda çektiğimiz sıkıntılar, bizlerin tabiatın kuvveti ve kudreti karşısında ne kadar aciz olduğumuzu görürüz. Sonunda karaya çıktığımızda, hayatın güzelliğini görür ve Tanrı’ya müteşekkir oluruz.

2-Çölde insanlardan uzak yalnız başına kaldığımızda toplum hayatının ne kadar önemli olduğunu fark ederiz. Yerleşim bölgesine döndüğümüzde, yiyecek veiçeceklerin bolluğu, hastalık anında yardımımıza koşacak sağlık personeli, bizleri bir yerden bir yere yorulmadan götüren ulaştırma vasıtaları vs. gibi şeylerin varlığı bizleri Tanrı’ya müteşekkir olmamızı sağlar.

3-Başımıza gelen tehlikeli hastalıktan kurtulduğumuzda

4-Hapishaneden çıkarak hürriyete kavuştuğumuzda,

Tanrı’ya ne kadar müteşekkir olmamız gerektiği hususu da gayet açıktır.    

                                                  

                                                                          YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

                                                                              El Gid Para El Pratikante

Amoraim: Tanaim’den sonraki Talmud dönemi otoriteleridir. Mina ve Baraytalar’daki sözleri açıklarlardı. Amoralar bu açıklamaları mutlaka söyleyenlerin isimleriyle açıklarlardı. Tanalar’ın öğrettikleri Alahalar’ı kendi öğrencilerine öğretirlerdi. Sözlü Tora söz konusu olduğunda Tanaim ve Amoraim arasında fark yoktur. Sadece Tanalar sözlerine Tora’dan ve geleneklerden, Amoralar ise Mişna’dan kanıt getirirler.

RABİ YOHANAN BEN NAPAHA: Erets Yisrael’deki Amoralar’ın reisi ve “Talmud Yerualmi Yerualayim Talmudu”nun derleyicisidir. 3940 [180] yılında Tsipori’de doğmuştur. Annesi kendisine hamileyken babası ölmüş, annesini de doğum sırasında kaybetmiştir. Rabi Yohanan Ben Napaha, Rabi Yeuda Anasi’nin akademisinde okumuştur. Rav ile Rabi kanun konusunda münazaraya girdiklerinde o henüz çok ufaktı ve bunlardan hiçbir şey anlamıyordu. Ayrıca Rabi Yanay, Rabi Hanina Bar Hama ve Rabi Oşaya’nın yanında öğrenim görmüştür. Rabi Yohanan çok kanun öğrenmiş ve çok müstesna bir Rav olmuştur. Talmud’un en büyük Hahamları’ndan biridir. Rabi Yohanan büyük yeivasını Teverya’da kurmuştu ve bu, Erets-Yisrael’deki neredeyse tek yeiva idi. Çok uzun bir yaşam sürmüştür. Dört nesil Amoralar onun yeivasında hizmet vermişlerdir. Tıpkı Rabi Yeuda Anasi’nin göklerden bir melek gibi gelip Mina’yı kazandırması gibi, Rabi Yohanan Ben Napaha da Yerualayim Talmudu’nu kazandırmıştır. Tıpkı Rabi Yeuda Anasi’nın, kendi neslinde ulusun başkanı olması gibi, Rabi Yohanan da kendi neslinin lideriydi. Rav ve Şemuel’in Babil’de ölümlerinden sonra, Rabi Yohanan Ben Napaha, hem Erets-Yisrael’de hem de Babil’de ulusun başı olmuştur.

Cuma Akşamı Sederi Alahaları

Rav Berti Derofe

75. Seuda sırasında Tanrı’ya övgüler sunan şarkılar söylemek ve Divre Tora konuşmak güzel birer adettir.

76. Birkat Amazon bitene kadar masa örtüsü ve ekmekler kaldırılmaz.

77. Yemeğin sonunda sofrada ekmek bırakmaya özen göstermek gerekir.

78. Gemara bize yemek sonunda sofrasında ekmek bırakmayan birisinin hiç bir işinden beraha görmeyeceğini öğretir.

79. Fakat yine de sofraya Birkat Amazon için bütün ekmek getirilmemelidir.

80. Yemeğin sonunda sofrada ekmek kalmamışsa bir parça koparılmış ekmek getirilebilir. Eğer koparılmış ekmek  yoksa, o zaman bütün bir ekmek getirilir, ondan bir parça koparılıp yendikten sonra Birkat Amazon söylenebilir.

81. Kazayitten küçük ekmek parçalarını çöpe atmakta problem olmamasına rağmen bu parça veya kırıntıları insanların üzerinden geçeceği bir yere atmak fakirlik yapar.

HAFTANIN SÖZÜ

Küçük bir mitsvayı yaparken bile sanki büyük bir mitsva yapıyormuş gibi özenli ol çünkü mitsvaların ödülünü bilmiyorsun.

Rabi Yeuda A-Nasi