Haftanın Peraşası BülteniAazinuperaşasının büyük bölümü, 70 dizelik bir şarkıdan oluşur...

arşiv...

              Bu Hafta İçin Saatler           

3 Tişri

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5775

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

5:55

7:06

-----

Yeruşalayim

5:46

6:57

Tel Aviv

6:10

7:08

27 Eylül

Tel Aviv

6:01

6:58

İstanbul

6:41

7:21

2014

İstanbul

6:29

7:09

AAZİNU

 

Hatırlatmalar:

28 Eylül Pazar Tsom Gedalya Orucu

4 Ekim Şabat Yom Kipur Orucu

9 Ekim Sukot Bayramı

 

 

 

Peraşa Özeti (Devarim 32:1-52)

[www.chabad.org]

 

Aazinu peraşasının büyük bölümü, 70 dizelik bir şarkıdan oluşur. Bu şarkı, Moşe tarafından, dünyadaki hayatının son gününde Bene-Yisrael’e söylenmiştir.

Yeryüzü ve gökleri tanık olarak davet eden Moşe, halkı “Eski günleri hatırla / Tüm nesillerin yıllarını anlayın / Babana sor ve o sana anlatsın / Yaşlılarına [sor] ve sana söylesinler” sözleriyle teşvik etmektedir. Bahsettiği, Tanrı’nın onları çölde nasıl bir ulus haline getirdiğinin, Kendi Halkı olarak seçtiğinin ve onlara bollukla mübarek kılınmış bir ülkeyi bahşettiğinin halk tarafından hiçbir kuşkuya yer olmadan bilinmesinin önemidir. Şarkı aynı zamanda bir uyarıda bulunur: “Yeşurun [=Yisrael] şişmanladı ve tekmeledi / Yağ bağladın, kalınlaştın ve kabalaştın / Onu meydana getiren Tanrı’ya sırtını döndü / Ve kurtuluşunun Kayası’nı hakir gördü”. Bu durumun sonucu, akıl almaz felaketler olacaktır. Tanrı bunu Tanrı’nın “Yüzü’nü Saklaması” olarak tanımlar. Yine de Moşe bir söz verir: Sonunda Tanrı, Kulları’nın kanlarının intikamını alacak ve Halkı ile Ülkesi ile teselli edecektir.

Peraşa Tanrı’nın Moşe’ye, Nevo dağının zirvesine çıkması konusunda talimat vermesiyle sona erer. Moşe buradan, ölmeden önce Erets-Yisrael’i görebilecektir. Ancak oraya, Tanrı’nın Bene-Yisrael’e verdiği Ülke’ye giremeyecektir.

RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA

Rav Yeuda Leon Adoni

 

Aazinu peraşası şu sözlerle başlar: “Gökler, konuştuğumu dinleyin, yeryüzü ağızımdan çıkanları tsadik insanlar, yalnız bilge ve ahlaki sözler konuşurlar.

Tsadik, dürüst insanlar, bol meyve veren ağaçlara benzerler, aynı zamanda yaprakları ile meyvelerinin güneşten zarar görmemeleri için onlara gölge yapıp, onları korurlar. Esas olan ağaçların meyveleridir. Dürüst insanlar ,zaman zaman bilgi harici maddiyatla ilgili konuşmalar yaparak çocuklarına iş hayatını öğretirler. Fakat Tora öğrenimi ihmal etmezler; çünkü Tora ana fikirdir. Yaşamın esasını teşkil eder. İnsanın iş hayatındaki başarısı, Tora öğrenimindeki başarısını destekler. Geçim sıkıntısı çeken kişi, huzur içinde oturup Tora öğrenimini sürdüremez. Pirke avot kitabında bu konu şu sözlerle sorgulanmıştır. Un yoksa Tora olmaz,maddi bir geliri yoksa insan,Tora’ya bağlanamaz. İnsanın bedeni topraktan yaratılmıştır, canı ve ruhu Tanrı katından gelmiştir. Bu nedenle yaşayan insan iki bölümden meydana gelmiştir. Beden, toprak, yani madde, can ve ruh manevi bölümüdür. İnsan yer ve göğü kendi içinde toplamıştır. Tanrı özellik ile insanı böyle yaratmıştır. Bu nedenle Moşe Rabenu Bene Yisrael ‘e Tora ya saygınız en yüksek derecede olmalı ve bunun tanıklığını da yer ve gök yapacaktır demiştir. Peraşanın ilk cümlesinde okuduğumuz gibi gökler konuştuğumu dinleyin. Yeryüzü ağzımdan çıkan sözleri…

Moşe Rabenu’nun manevi yönü daha güçlü olduğundan, önce gökler sözcüğünü kullanmıştır. Aynı zamanda Moşe Rabenu son günlerini yaşıyordu. Tanrının yanına gitme zamanı yaklaşmıştı. Yeryüzü kelimesinin ondan uzak olan kişilere kullanmış gibi idi.  Zira o maddiyattan çok uzaktaydı. Artık maddi gücü zayıflamış, Moşe Rabenu tümü ile bir manevi varlık olmuştu. Bu nedenle önce gökleri sonra yeryüzünü Bene Yisrael ‘e tanık olarak göstermiştir.Tora’yı önemsemez isek, gökyüzü ve yeryüzü tanıklarını kullanacaklardır. Gökler, Tanrının dünyayı yarattığını kanıtlar. Her gün güneşin doğudan doğduğunu ve batı yönünden battığını görürüz. Bu sistemi yöneten bir güç olması zorunludur. İşte bu dünyayı yaratan Tanrı bu sistemi aksatmadan yönetmektedir.

Moşe Rabenu, insanlara seslenerek, Tora’yı dinleyin, öğrenin, uygulayın. Buna inanınki: Tanrı dünyayı yarattı ve o yönetir. Moşe Rabenu, Tanrı nın adını söyleyerek Bene Yisrael’i mübarek kılar. Mabette her berahadan sonra, Tanrı’nın adı mübarektir, krallığı saygındır cümlesi söylenirdi. Berahalardan sonra söylediğimiz “Amen” sözcüğü Tanrı’ya gücüne ve ululuğuna inancımızı ifade eder. Moşe Rabenu’da Tanrı’ya, Tora nın tüm Bene Yisrael ‘in kalplerini ve inançlarını kapsaması için dua etmiştir.

 

ŞABAT SOFRANIZA TATLILAR

YOM KİPUR ÖZEL

Rav Ceki BARUH

 

Roş Aşana, yıl boyunca yaptığımız hareketlerin hesabının verilmesiyle geride kaldı. Ulu Tanrı’ya umutlarla dolu, yepyeni bir yıl için dileklerimizi sunduk – bal gibi tatlı bir sene, baş olup kuyruk olmayacağımız, dünyadaki ve göklerdeki tüm düşmanlarımızdan rahat bulacağımız, maddi manevi yükselişe geçeceğimiz, sağlığımıza kavuşacağımız başarılarla dolu bir sene.

 

Hahamlarımız Talmud’da (Roş Aşana 16a) şöyle derler: “İnsanın başına Yom Kipur’dan önce gelen bir sıkıntı geçen sene çıkan kararlara, Yom Kipur’dan sonra gelenler ise yeni yılda çıkan kararlara aittir.”

 

Bizler, gelecek yıl başımıza geleceklerin Roş Aşana günü karar verildiğini biliriz.  Ancak Talmud Roş Aşana’nın adından bile bahsetmemekte, sadece Yom Kipur’u gelecek yılımızın kader günü olarak ilan etmektedir.

 

Kısaltma ismiyle Ritv”a olarak bilinen Rabi Yom Tov ben Avraam Elaşvili (1250-1330) soruyu şu şekilde cevaplar. İnsan Roş Aşana günü mahkemeye çıkar ve yaptıklarının hesabını verir. Yom Kipur’da da mahkeme kişi ile ilgili kararını verir ve kararı mühürler. Bunu biraz anlayabilmek için kendi dünyamızdaki mahkemelerin işleyiş sistemine bakalım. Mahkemede hakim, önce davacı ve suçlanan tarafların savunmalarını, sonra da şahitleri dinler. Mahkeme sonlandığında davayı kimin kazandığı ortaya çıkar; ceza alacak olan cezasını öder, kazanan taraf ise evine döner. Ancak cezanın hayata geçirilmesi için tekrardan mahkeme düzenlenir. Mahkeme sanıkları ve şahitleri tekrardan dinler. Cezanın hafifletilmesi için sebepler arar ve sonunda yargı son kararını verir.

 

Ritv”a şimdi de sorumuzu cevaplar: Tişri ayı terazi burcudur. Roş Aşana günü Tanrı, mitsvalarımızı, günahlarımızı, iyi ve kötü davranışlarımızı teraziye koyar. Eğer mitsvalarımız günahlarımızdan çok ise Hayat Kitabı’na, günahlarımız mitsvalarımızdan çok ise Ölüm Kitabı’na yazılırız. Ancak Tanrı, bizlere olan sonsuz sevgisinden dolayı Aseret Yeme Teşuva – On Teşuva Günü’nü vermiştir. Bu son derece kutsal on günde mitsvalarımızı maksimum düzeye çekmeye çalışırız; sabah sinagoga birinci gelmeye, tallet tefilin berahalarını kelime kelime söylemeye, Birkat Amazon duasını kitaptan okumaya, daha çok Tora öğrenmeye ve daha çok Teilim okumaya gayret ederiz. Daha çok tsedaka veririz, insanlara gülümser ve bizleri Yom Kipur gününde Tanrı’nın huzurunda savunacak bir çok iyilik daha yaparız.

 

Ve ardından Yom Kipur günü gelir. Roş Aşana günü gelecek yıl boyunca başımıza gelecekler ve nasıl bir yıla sahip olacağımızın kararı verilmişti. Ancak kişi Roş Aşana’dan sonra yaptığı mitsvalarla, iyilikleriyle mahkemenin huzuruna bambaşka bir kişi olarak çıkar. Roş Aşana günü günahlarıyla gelen kişi gitmiş, yerine tsadik diye adlandırabileceğimiz bir kişi gelmiştir. Mahkeme kararını bir kez daha gözden geçirir ve bizleri şimdi gerçekten, tüm tsadiklerle birlikte Hayat Kitabı’na yazar ve mühürler.

 

Şimon artık on üç yaşını tamamlamış ve Bar Mitsva olacağı günü büyük bir heyecanla beklemektedir. Babasıyla birlikte en seçkin mağazalardan birine giderler ve oradan takım elbise alırlar. Takım elbise Şimon’un üzerine tam oturur ve baba kasaya doğru ilerlemeye başlar. Şimon sevinçten havalarda uçmaktadır. Arkadaşlarına takım elbisesini gösterir ve onlarla heyecanını paylaşır.

 

Şimon o kadar heyecanlıdır ki, Bar Mitsva’dan önce takım elbisesini bir kez daha denemek ister. Tam oturmaktadır. Ancak sonra kıyafeti çıkarmak yerine, dalar ve sokağa çıkar. Arkadaşları onu top oynamaya davet ederler. Şimon maç sırasında arkadaşından sert bir darbe alır ve yere düşer. Bütün takım elbisesi çamur içinde kalır ve pantolonu yırtılır. O anda ne yaptığını fark eden Şimon, biraz uzakta olanları seyreden ve kendisinden hiç hoşlanmadığı komşularını görür. Komşuları büyük bir sevinçle Şimon’un babasına olanları anlatmak için hızlı adımlarla yürümeye başlamıştır bile. Şimon da bunu görünce hemen eve doğru koşmaya başlar. Şimon eve gelir ve babasına hıçkırıklarla ağlayarak, “baba! Bak ne oldu?! Üzerimdeki kıyafetin Bar Mitsva kıyafeti olduğunu fark etmemişim, arkadaşlarla top oynamaya gittim ve pantolonum yırtıldı ve ceketim lekelendi. Lütfen bana kızma, istemeden oldu. Söz veriyorum bir daha yapmayacağım.” Komşu, Şimon’u ağlayarak babasına yalvardığını görünce, işinin başkaları tarafından yapılmasına sevinir ve oradan uzaklaşır. Baba olanlar karşısında daha fazla dayanamaz ve kalbi merhametle dolar. “Canım oğlum. Sen merak etme. Eğer gerçekten söz veriyorsan..” Şimon babasının sözünü keser, “Evet baba! Gerçekten söz veriyorum, bir daha yapmayacağım” deyince, “Ben de sana yeni bir takım elbise almaya hazırım” der.

 

Yom Kipur günü Tanrı’nın merhametinin en yüksek noktaya ulaştığı gündür. Teşuva yapmamızı, yaptıklarımızdan pişman olmamızı ve bizleri yepyeni bir seneye bembeyaz sayfada yazmak ister. Bilindiği gibi İbranice’de şeytan anlamına gelen Asatan kelimesinin sayısal değeri 364’tür ve 365. Gün olan Yom Kipur’da, Asatan günahlarımızı kabul ettiğimizi görünce, o da artık kendi işinin başkaları tarafından yapıldığını görür ve mahkemeden ayrılır. İşte o an Tanrı ile baş başa kalırız. Kalbimizi dökeriz ve günahlarımızın affedici sebepleri olabildiğini, aslında amacımızın Tanrı’ya karşı gelmek olmadığını söyleriz. Tanrı’dan da bizleri affetmesini dileriz.

 

Öte yandan dünyada geçen her yıla baktığımız zaman, gelişmelerin hiç de Tanrı’nın bizleri affettiği yönünde gelişmediğini görüyoruz. 11 Eylül 2001’de Amerika’daki Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıdan beri, her yıl terör güçlenmekte, savaşlar durmadan artmakta. Kapanan işler, fabrikalar, artan boşanma yüzdeleri, asimilasyonun önlenemez yükselişi ile “Tihle Şana veKeliloteya – Geçmek üzere olan sene tüm lanetleriyle beraber gitsin” diye haykırmak geliyor içimizden. Ancak bilmemiz gereken, tüm bu felaketler Yom Kipur günü bizler teşuva yapmadığımız için mühürlendi.

 

Peygamber, Tanrı’nın affedici özelliğinin en yüksekte olduğu bu kutsal günler için, “Dirşu Aşem, Beimatseo – Tanrı’yı aramızda bulunduğu günlerde arayın” der. Eğer yargıç davalıya mahkemeden olabilecek en az cezayla çıkması için sürekli değişik opsiyonlar sunuyorsa, suçlayan tarafı mahkemeden uzaklaştırıyorsa, günün sonunda nasıl böyle acılarla dolu bir yıla yazılma kararı çıkabiliyor?

 

Bu soru hepimizin kalplerini titretiyor. Çünkü hepimiz geçen yılın hatalarına bir daha dönememek ve bu yıl gerçekten Hayat Kitabı’na tüm bereket dolu berahalarla beraber yazılmak istiyoruz.

 

Tora bu soruyu ve cevabı da bizlere sunmaktadır. Tora da yazılı olmayan bir şey yoktur. Peygamberler (Yeşaya 58:3) kitabında halk Tanrı’ya oruç tutmalarına rağmen neden dualarının kabul edilmediklerini sormaktadırlar, Diyorlar ki, ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor, İsteklerimizi denetlediğimizi neden farketmiyorsun?” Tanrı da cevabını veriyor, “(Çünkü siz) oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyorsunuz.” Tanah’ı açıklayan bilgelerden biri olan Metsudat David, Tanrı’nın halka verdiği cevabı şu sözlerle açıklar, “Her biriniz orucu hafifletebilmek için çareler arıyorsunuz; biriniz sinagoga eski arkadaşlarını görmek için gelirken, diğerleri bayrama özel duaları dinlemeye geliyor ve hiç biriniz yanlış yollarınızı düzeltmeye yeltenmiyorsunuz. Hakim, her ne kadar merhametli bile olsa, sanık koltuğunda oturan suçluyu bir iki selihot şarkısı mırıldandıktan sonra arkadaşıyla koyu bir sohbete girdiğini görünce onu nasıl Hayat kitabına yazabilir?

 

Yoel peygamberin sözleri bizlerin gitmesi gereken yol hakkında güzel bir öğüt niteliği taşıyor, “Tanrı ordusunun başında gürlüyor. O'nun orduları ve buyruğuna uyan güçlüdür. Tanrı’nın o büyük günü ne korkunçtur! O güne kim dayanabilir? Tanrı diyor ki, “Şimdi oruç tutarak, ağlayıp yas tutarak bütün yüreğinizle bana dönün. Giysilerinizi değil, Yüreklerinizi paralayın. Ve Tanrınıza dönün. Çünkü Tanrı lütfeder, acır, tez öfkelenmez, sevgisi engindir, cezalandırmaktan vazgeçer. Kim bilir, belki size acır da kararından döner. Ardında bereket bırakır – Amen.

 

 

YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

YOM KİPUR GELENEKLERİ VE BEŞ YASAĞI

Maran Haham Ovadya Yosef – Hazon Ovadya kitabı

 

  1. Yom Kipur orucu yılın en kutsal günüdür. Özellikle bu yıl (5775, 2014) Şabat ile birlikte denk düşmesi kutsiyetini daha da artırır.
  2. Yom Kipur arifesinde bu yıl (5775-2014) mum yakmadan önce şu beraha söylenecektir, “Baruh Ata AD... ELOENU Meleh Aolam Aşer Kideşanu Bemitsvotav, Vetsivanu Leadlik Ner Şel Şabat ve Yom Akipurim.” Buna ek olarak 25 saat süren mumlardan yakılması gerekir. Bu mum ile Kipur bittikten sonra Avdala yapılacaktır.
  3. Yom Kipur’da Şabat günü yapılması yasak olan her şey aynı şekilde yasaktır. Şabat güneş batmadan başladığı gibi, Yom Kipur orucu da güneş batmadan başlar. Şabat günü her hangi bir obje taşınmadığı gibi Yom Kipur’da da taşınmaz. Talletler sinagogda bırakılır, anahtar, kimlik gibi şeyler bile taşınmaz. Her hangi bir muktseye dokunulmaz. Şofar muktsedir ve Yom Kipur bitmeden şofara dokunulmaz. Ancak  tek farkı; Şabat günü ihlal edildiğinde cezası sekila – taşlama iken Yom Kipur günü bir yasağı ihlal etmenin cezası sadece karettir.  Buna ek olarak yenmez, içilmez, kremler, losyonlar sürülmez, yıkanılmaz, bez ayakkabı giyilir. Cinsel ilişkiye girilmez. Crocs gibi deri içermeyen plastik terlikler giyilebilir. Yom Kipur günü makyaj yapmak yasaktır. Sadece arifesinde yapılabilir.
  4. Yom Kipur günü oruç tutmak Tora’nın bir emridir. Bu nedenle hamileliğinde her hangi bir problem olmayan, emziren kadınlar bile orucu tamamlamakla yükümlüdürler.
  5. Hasta bir kişi doktor tarafından oruç tutması yasaklandığı takdirde, kendini oruç tutabilecek durumda hissetse bile, doktoru dinlemesi ve yemesi gerekir. Hayati tehlike endişesi olan durumlarda ise oruç tutması yasaktır.
  6. Doğum yapmış bir kadın doğum anından itibaren üç gün sayar ve bu üç günden biri Yom Kipur’a denk geliyorsa, yemek yemesi şarttır. Üç günden yedinci güne kadar ise, açıkça oruç tutmak istediğini belirttiyse tutabilir. Böyle bir bildiride bulunmadıysa oruç tutturulmaz ve yemek verilir. Yedinci günden itibaren de her insan gibi oruç tutacak duruma gelir.  Bahsettiğimiz doğum anı kavramı doğumun gerçekleştiği andır. Örneğin  Salı günü öğleden sonra saat 4’te doğum yaptıysa, Cuma günü saat dörde kadar, Yom Kipur bile olsa, yemek yemesi şarttır. 
  7. Yom Kipur’un yasaklarından biri cinsel ilişkidir. Ancak Kipur günü sadece cinsel ilişki değil, eşler, kadın ile erkeğin birbirine yasak oldukları nida dönemi gibi davranmaları gerekmektedir. Bundan dolayı aynı yatakta yatılmaz. Ayrıca eşlerin birbirlerine dokunmama ve elden ele her hangi bir eşya vermeme geleneği vardır. Zor durumda kalındığında ise elden ele bir eşya verilebilir.
  8. Sabahleyin yapılan Netilat Yadayim sırasında su ellerin tümüne değil, sadece parmaklara dökülür. Aynı şekilde Koenler Birkat Koanim öncesinde ellerini parmaklarına kadar yıkarlar.
  9. Yom Kipur ylın en kutsal günü olduğundan dolayı meleklerin yemek yemeyip, içmedikleri gibi bizler de bu davranışları yapmayız. Bizler böylesi kutsal bir seviyeye yükseldiğimiz için Arvit duasında, tüm yıl boyunca tallet giymememize rağmen, Yom Kipur akşamı giyeriz. Ancak tallet giymek her ne kadar mitsva da olsa, tallet giyme mitsvası sadece gündüzdür ve berahası sadece güneş batmadan önce söylenebilir. Yom Kipur’da tallet giymemizin nedeni sadece meleklere benzemek, dualarımıza daha iyi konsantre olabilmek ve Tanrı korkusunu daha iyi hissedebilmek içindir. Akşam olduktan sonra artık tallete beraha söylenmez.

 

 

Haftanın Sözü

    (Vayikra 16:30)

Bu günde sizi arındırmak üzere sizin için onarım sağlayacaktır. Tanrı’nın Huzuru’nda tüm hatalarınızdan arınacaksınız.