Bu Hafta İçin Saatler |
25 Elul |
Gelecek Hafta İçin Saatler |
||||
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
5774 |
Şabat |
Başlangıç |
Bitiş |
Yeruşalayim |
6:05 |
7:15 |
----- |
Yeruşalayim |
5:55 |
7:06 |
Tel Aviv |
6:20 |
7:17 |
20 Eylül |
Tel Aviv |
6:10 |
7:08 |
İstanbul |
6:53 |
7:33 |
2014 |
İstanbul |
6:41 |
7:21 |
NİTSAVİM VAAYELEH |
||||||
Hatırlatmalar:
25
Eylül Perşembe ve 26 Eylül Cuma günleri Roş Aşana
24
Eylül günü en geç güneş batmadan önce Eruv Tavşilin yapılır.
27
Eylül Şabat Şuva
28
Eylül Pazar Tsom Gedalya Orucu
4
Ekim Şabat Yom Kipur Orucu
|
Peraşa Özeti
(Devarim 29:9-30:20 / 30:1-30)
[www.chabad.org]
Nitsavim perasaşında Yahudi inancının bazı en temel esasları yer alır:
Yisrael’in birliği: “Sizler – hepiniz – Tanrı’nın önünde hazır duruyorsunuz: Kabile başkanlarınız, yaşlılarınız, memurlarınız – Yisrael’in tüm erkekleri; çocuklarınız, eşleriniz, kampınızdaki Ger (Yahudi olmuş kişi); oduncundan su çekenine kadar” (Devarim 29:9).
Gelecekteki kurtuluş: Moşe, Yisrael’in Tanrı’nın emirlerini terk etmesi durumunda tecrübe edeceği sürgün ve perişanlık hakkında uyarıda bulunur, ama ardından en sonunda, “Tanrınıza geri döneceksiniz ... Eğer kovulmuşların gökyüzünün ucundaysa [bile], Tanrı seni oradan toplayacak ... ve Atalarınızın miras aldığı Ülke’ye getirecek” (Devarim 30:4).
Tora uygulaması: “Bugün sana emrettiğim emir, senin için ne ulaşılmazdır ne de uzaktır. Gökyüzünde değildir ... Denizin öbür kıyısında değildir ... Aksine sana çok yakındır; onu yerine getirmen için, ağzında ve kalbindedir” (Devarim 30:11).
Seçim özgürlüğü: “Önüne hayat ve iyiliği, ölüm ve kötülüğü koydum; böylece sana bugün Tanrı’yı sevmeni, O’nun yolundan yürümeni ve emirlerine uymanı emrediyorum ... Yaşam ve ölümü koydum önüne – berahayı ve laneti. Yaşamı seçmelisin!” (Devarim 30:19).
Vayeleh (“gitti”) peraşası, Moşe’nin dünyevi yaşamının son günlerini anlatır. “Bugün yüz yirmi yaşındayım” der halka, “artık çıkıp gelemeyeceğim”. Liderliği Yeoşua’ya devreder ve daha sonradan güvenli bir şekilde Aron Aberit’te saklamaları için Leviler’e vereceği Tora rulolarını yazar (ya da yazmayı tamamlar).
“Akel – Tüm halkı toplama” mitsvasına yer verilir: Her yedi yılda bir, Şemita döngüsünün ilk yılındaki Sukot’ta, tüm Yisrael bütün halkı – erkek, kadın ve çocuklar – Yeruşalayim’deki Bet-Amikdaş’ta toplanmalı ve kral orada halka Tora’yı okumalıdır
RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA
ŞOFAR’IN EZGİSİ
Rav Naftali Haleva
“Önüne hayat ve
iyiliği, ölüm ve kötülüğü koydum; böylece sana bugün Tanrı'yı sevmeni, O'nun
yolundan yürümeni ve emirlerine uymanı emrediyorum... Yaşam ve ölümü koydum
önüne – berahayı ve laneti. Yaşamı seçmelisin!” (Devarim 30:19)
Roş-Aşana'dan sadece bir hafta uzaklıktayız...
Bu haftaki peraşada yer alan "Uvaharta
Bahayim " yani yaşamı hayatı seçmelisin öğüdüne uyarak yaşam kaynağı
" mekor hayim " olan
Tora'nın yolunda ilerleyerek beraha dolu bir yıla girebiliriz.
Yahudi düşünürleri insanın, yaşamında ve kişisel gelişiminde iki önemli etkeni
incelemesi gerektiğinden söz ederler. İlki, iç dünyamızı irdelemek ve özümüzü
görebilmek; ikincisiyse özümüzün ötesini ve yaşamını çözümlemektedir.
Kutsal yazıtlarımızda, insanın iç dünyasındaki benliğini ararken, Tanrı'nın kıvılcımını hissedecek potansiyele sahip olduğundan söz edilir. Yani insan özündeki kutsiyetle, aynı anda Tanrı'yı da bulur.
Ikinci etkenle ilgili olarak Yeşayau Peygamber şöyle der: "Başınızı kaldırıp göklere bakın. Tüm bunları kim yarattı ?" Bu sözler bize, dünyanın tek bir yaratıcısı olduğunu ifade etmekle birlikte, insanın Yaratan'ına karşı sorumlulukları olduğunu ve kişisel gelişiminde özünden ötesini irdelemesi gerektiğini hatırlatır. Tanrı fikrinin olmadığı yerde evren terkedilmiş durumundadır. Bu da insanın amaçsız bırakır ve yalnızlığa sürükler. (Tıpkı Roş- Aşana sofrasında dualarımızda ifade ettiğimiz gibi) dünyada ve ülkemizde zamanında yaşanılan terör saldırıları, ve terör düşüncesinin arttığı ve bu sebeple dünyada yaşanılan vahşet Tanrı fikrinin olmasının istenmediği, amaçsız bir evrenin göstergesidir.
Ne yazık ki, insanın kendi iç dünyasını derinlemesine incelemesini ve Tanrı'yı bulmasını engelleyen bazı sosyal kültürel faktörler vardır. Bunlardan bir tanesi, kalabalık şehirlerde modern hayat şartlarının ve teknolojik ilerlemelerin, ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkilenmesidir.
Bir diğer önemli faktör, insanın kutsallık anlayışını kaybetmesiyle birlikte, yeni bir düşünce tarzının ortaya çıkmasıdır. Dini ve manevi öğretilerden uzak bir yaşam düşüncesi, yalnızca fiziksel öğelerin hakim olduğu, maddiyata dayalı bir yaşantıyı yeğlemek demektir. Bu tür bir yaşam, sağladığı rahatlık ve konfor nedeni ile yalnızca teknolojiyi, tıbbi ve bilimi değerli etkenler olarak görürken, manevi değerleri ve uygulamalarını reddeder. Bu inançla yetiştirilen bir çocuk, kendisine rahatlık yada maddi açıdan hiçbir " yarar sağlamayacağını " düşündüğü dini ve manevi değerleri önemsemez.
Inancını manevi değerlerle pekiştirmeyen bireyler Tanrı'nın kıvılcımını asla hissedemeyecekleri gibi, zamanla bunun zararını da görürler. Ne yazık ki bazen geç kalmış olmalarından dolayı, bu zarardan geriye dönmezler ve yaşamlarının geri kalanını mutsuzluk ve huzursuzluk içinde tamamlarlar.
Zaman içinde bilgelik anlayışının değer kaybetmesi insanın ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Bilgelik, yaşamın anlamını görebilmek ve insan olmanın yollarını aramak açısından çok önemli bir rol oynar. Teilim (111:10) kitabında belirtildiği gibi; Reşit hohma yirat A-do-nay Bilgeliğin temeli, Tanrı korkusudur. Günümüz modern düşünce tarzında, Tanrısal bilgeliğin yerini teknoloji ve bilim almıştır. Artık bilgelik anlayışı başarı ve güçle tarif edildiğinden, hahamların ve düşünürlerin öğretileri demode sayılmaktadır.
Kişiliğin yitirilmesi, kutsallık kavramının değerinin azalması ve temel bilgeliğin öğretilerine gereken önemin verilmemesi sonucu, bizler bugün özümüzü görememekte ve yaşamın gizemini çözümleyememekteyiz. Bu sorunlardan herkes nasibini almakta, aile fertleri arasında huzursuzluk, eşler arkasında sevgisizlik ve saygısızlık , bireysel olarak mutsuzluk görülmektedir. Bizler bu sorunların çözümlerini Tora'mızda aramak ve manevi değerlerimize sadık bir toplum olmanın gururunu yaşamak yerine, farklı çözümler arayarak zaman kaybetmekteyiz.
İç dünyamızı irdelemek, özümüzü görebilmek ve yaşamı çözümlemek için Roş-Aşana tam anlamıyla bir ilaçtır. Eğer ondan gerektiği gibi yararlanırsa, Roş-Aşana, bizleri doğru yolda yürümeye ve tüm gücümüzü harekete geçirmeye teşvik eder. Tişri ayının ilk ve ikinci günlerinde kutlanan Roş-Aşana geçen bir yıldaki yaşam biçimimiz hakkında hesap vermemiz için bize bir fırsat sağlar.
Roş-Aşana yalnızca kişisel geçmişi yargılamanın değil, Tanrısal iradeye uygun bir yaşam sürdürmenin yani hür iradesiyle Tanrı'ya boyun eğmesinin başlangıç noktası sayılmaktadır.
Bu düşüncelere paralel olarak Roş-Aşana günü çalınan Şofar'ın sesi her Yahudi'ye yeni bir ruh ve taptaze duygular kazandırır. Sefer Ahinuh'ta (Öğretiler Kitabında ) Şofar'ın çalınmasının nedenini anlamak için insan doğasını anlamamız gerektiğini belirtilir. Fiziksel bir varlık olan insan, ancak kendisini olağan ve gündelik işlerinden koparıp, ona heyecan ve ilham verecek bir araçla harekete geçer. Şofar aracılığıyla tüm yargılanacak olanlar uyanır.
Bilindiği gibi Şofar'ın bir ucu geniş, diğer ucu dardır. Şofar'ın dar ucundan çalınmasının ve çalınırken geniş ucunun yukarı bakmasının derin bir anlamı vardır.
Teilim'de şöyle der: Min ametsar karati ya aneni bemarhav ya -Seni darlıktan çağırdım Tanrım, bana genişlikten cevap ver (Teilim 118:5) Bir başka deyişle Şofar "darlığı" ve "genişliği " ile, insan ve Tanrı arasındaki bağlantıyı sağlayan bir iletişim aracıdır. Şofar'ın dar ucu çağrımızı, geniş uç ise Tanrı'nın olumlu yanıtını simgeler.
Şofar'dan üç farklı ses duyulur: Tekia,şevarim ve terua
1.Tekia : (düz ve uzun ses) Kral'ın taç giyme töreninin sesi olup, Tanrı'nın kralımız olduğunu bize ve dünyaya ilan eder.
2. Şevarim: (orta uzunlukta üç ses) Üç yakarışı, yani bağlanma, gelişme ve başarma arzusuyla dolu Yahudi kalbinin hıçkırıklarla ağlama sesini simgeler.
3. Terua: (birbirini izleyen kısa ve güçlü on ses) Saat alarmını andıran bu sesler, uyuyan maneviyatımızı, ruhumuzun derinliklerinde gizli kalmış duygularımızı uyandırır.
Görüldüğü gibi Şofar'ın sesi ve şekli bizlere ilham verme ve
özümüzü görebilme açısından çok etkilidir. Ama tabii özümüze dönmenin yolu,
Roş-Aşana bayramında duyulan Şofar'ın sesinden alacağımız enerjiyi, yapacağımız
vicdan hesaplaması (heşbon anefeş) ile birleştirmekten geçer. Selihot duaları,
Yamim Noraim Roş-Aşana bayramı ve Kipur'da ettiğimiz tüm dualar ve yaptığımız
tüm ayinler (Roş -Aşana sonrasındaki özel yiyecekler, okunan dualar, sinagogda
çalınan Şofar, kuyu başındaki Taşlih duası, tutulan oruç, verdiğimiz tsedaka ve
yapılan kaparalar) özümüze dönmemizi ve yeni yıla, yeni doğmuş bir bebek gibi
saf girmemizi sağlar.
Dualarımızdan biri olan Amida'nın sonunda şu şatırı söyleriz : "Ağzımızdan
çıkan sözler ve kalbimizdeki hisler Tanrı'nın huzurunda kabul edilsin."
Bu cümleyi söylememizin nedenine gelince.... Dualarımızı oluşturan sözcükler
toz halindeki kahveye benzer ama tek başına bir tat vermez. Tadını elde
edebilmek için sıcak suya ihtiyaç vardır. Peki dualarımızın ve bayramlarımızın
ihtiyacı olan sıcak su nedir. Yanıtı yürekten duyulan hislerdir. Işte bu hisler
içimizi doldurdukça, bayramlarımızın enerjisi ve Şofar'ın sesi ruhumuzu
ısıtacak ve bu sayede özümüzü görebilme ve yaşantımızı çözümleme fırsatını bulabileceğiz.
Bu enerjinin bütün yıl hepimize refakat etmesi ve Tizku Leşanim Rabot temennisi
ve duası ile.
ŞABAT SOFRANIZA TATLILAR
TEŞUVA YAPMAYI GECİKTİREN MANİLER
Rav Şelomo Levinstein
Tanrı
yeni yılı sağlıkla, mutlulukla, geçim kaynağı ve Tora’ya ve mitsvalarına
bağlılık berahalarıyla kutsayarak açmak ister. Ancak ne var ki, yılın ilk günü
Roş Aşana ve Roş Aşana’da geçen yıl yaptığımız tüm davranışların defterleri
açılır. Bu yüzden Tanrı, bizlere sonsuz sevgisinden dolayı, vermek istediği
iyiliklerin tümünü alabilmemiz için on değerli gün vermiştir. Bu günlere Aseret Yeme Teşuva – On Teşuva Günü denir. Bu on günde bizler geçen yıl
yaptığımız günahların muhasebesini yapar ve gelecek yıl aynı hataları nasıl bir
daha yapmayacağımıza dair kararlar alırız.
Talmud Aseret Yeme Teşuva’nın önemi için şöyle der:
“Pasukta, ‘Dirşu Aşem, Beimatseo – Tanrı’yı
bulunabildiği zamanlarda Arayın’ demektedir. Talmud sorar, Tanrı’nın
bulunabildiği ve bulunamadığı zamanlar mı var? Talmud cevap verir, ‘Evet. Tanrı,
yıl boyunca tek başına tefila yapan kişilerin tefilalarını dinlemez iken, Roş
Aşana ile Yom Kipur arasındaki on günde tek başına tefila yapan kişilerin
tefilalarını bile dinler” (Roş Aşana 18a).
Geçen haftalardaki bültenlerimizde de vurguladığımız gibi, Roş Aşana ile Yom Kipur arasındaki on günün her anı birer elmas değerindedir. Günlük yoğun programımızda bile kalpten ve kendimizi kandırmadan yapacağımız özeleştiri ile bu günlerin faydalı bir şekilde geçirmiş sayılabiliriz. Ancak ne var ki genelde böylesi kısa bir süreyi bile boş geçirebiliyor ve Yom Kipur’a tek bir hazırlık dahi yapmadan gelebiliyoruz. Buna mani olan sebepleri araştırdığımız zaman ise, bir kaç sebep yüz üstüne çıkıyor.
Bu
sebeplerin ilki yetser aranın
günahlarımızı büyütmesidir. Bizleri, umutsuz bir vaka gibi gösterir ve ne
olursa olsun teşuva yapamayacağımıza inandırır: “Gel, bak sana ne söyleyeceğim. Tanrı’nın günahları affettiği doğrudur.
Ama hangi günahları biliyor musun? Hatırlıyor musun, bir keresinde Amotsi
berahasını söylediğinde üstteki ekmeği kesmek yerine alttaki ekmeği kesmiştin,
öyle günahları affeder. Ama senin günahların göğe kadar yükselmiş. Sen en iyisi
unut teşuva yapmayı.”
Yalan! Tanrı, samimi bir şekilde hatasını anlayan, onu kabul edip bir daha yapmayacağına dair karar alan herkesin günahını affeder. Talmud da bunu doğrulamaktadır: “Şabat’ı kurallarına uygun koruyan kişi, Enoş’un döneminde yaşayan insanların putlara taptıkları (gibi) puta tapıyorsa bile günahı affedilir” (Şabat 118b). Talmud’un ifade ettiği gibi, teşuva yapılmayacak günah yoktur.
Ve
işte yetser aranın bir çoğumuzun
karşı koyamadığı manilerinden biri: Teşuva
yapacak gücüm yok.
Teşuva
yapmaya gücümüzün olmadığı fikri, Tanah’ta bahsedilmektedir. Tanrı Yisrael
halkına şöyle der, “Şuvu Elay, VeAşuva Alehem – Bana dönün, Ben de size döneceğim”
(Malahi 3:7). Siz hatalarınızı araştırın, onları kağıda dökün ve bir daha
yapmayacağınıza dair karar alın, Ben de size geri döneceğim. Yisrael halkı ise
Tanrı’ya Tanah’taki başka bir pasuk ile cevap vermektedir, Tanrım, teşuva yapmaya gücümüz yok “Aşivenu Aşem, Eleha Venaşuva – Tanrım bizlere dön, biz de Sana
dönelim” (Eha 5:21).
Tanrı bizlere, “Bana dönün, Ben de döneceğim” demekte, biz de Tanrı’ya, “Tanrım bizlere dön, biz de Sana dönelim” deyip durmaktayız.
Bu durumu bir benzetme ile daha iyi açıklayalım:
Ünlü ve zengin Yahudi bir iş adamı kızını
evlendirmek ister. Kızı sokaktan geçen her hangi birisiyle evlendirmeyi aklının
ucundan bile geçirmediği için, işinde son derece uzman çöpçatanını çağırtır.
Çöpçatan işini gerektiği gibi yapar ve kısa bir süre içinde iş adamının kızına
yaraşan damat adayını huzuruna getirir. Damattan son derece memnun kalan iş
adamı, şimdi de çiftin düğünü ve geleceği hakkındaki konuları konuşmak için
babasını çağırtır. Baba, ünlü iş adamının karşısında çok heyecanlanır.
Ünlü iş adamı damadı için neler
verebileceğini söylemeye başlar: “Ben çifte bir ev, yazlık, araba, kiralayıp
geçinebilmeleri için bir apartman ve aylık da iki bin dolar veriyorum” der.
Damadın babası sunulan teklifi duyunca yüzü bembeyaz olur. Kendisi de varlıklı
birisidir ama böyle bir teklif karşısında ne yapacağını bilemez. Durumu fark eden
gelinin babası, “istersen şöyle yapalım; ben verebileceklerimi söyledim, sen de
çift için on bin dolar ver, olayı kapatalım ve düğün hazırlıklarına başlayalım”
der. Damadın babası oralı bile değildir. On bin doları bile verebilecek durumda
değildir. Gelinin babası, “dinle, eğer oğlun için on bin dolar bile veremeyecek
durumdaysan, hatta arkadaşlarından borç alabileceğin fikrini bile ortaya
atamayacak kadar çekimser isen, ben bu işte yokum. Çift birbirini görerek daha
sonradan üzülmesinler. Ama yine de kızımı sevdiğim için sana bir kaç gün süre
veriyorum. Git, düşün, arkadaşlarına danış. Belki sana iyi bir fikir
verebilecek birisi çıkar” der.
Ertesi sabah damadın babası sabahın erken
saatlerinde çıka gelir. Ünlü iş adam büyük bir mutlulukla onu odasına kabul
eder. “Sevgili kayınpederim acaba konuştuğumuz miktarı getirebildi mi?” diye
sorar.
Damadın babası ise, “dinle, senden bir
iyilik istemeye geldim. Oğlum için çok iyi bir gelin adayı var. Ancak işi
kapatabilmemiz için on bin dolara ihtiyacım var. Acaba bana borç verebilir
misin? Oğlum böyle bir gelin adayını kaçırırsa çok üzülür. Lütfen, benden
iyiliğini esirgeme!” diye sorar.
Tanrı
her yıl bizlere yaklaşır ve kulağımıza şöyle fısıldar, “Senin için bütün iyiliklerin toplandığı bir yıl hazırladım. İçinde
istediğin her şey var – sağlık, mutluluk, geçim kaynağı, Tora yolunda yükseliş,
çocuklarının düğününü, Bar Mitsvalarını banka kredilerine gerek kalmadan
yapabilme, başarı. Evin sahibi ve istediğin herşeyin sahibi benim, yazdığı
gibi, ‘Gümüş de altın da benim, diyor Tanrı’ (Hagay 2:8) ama sizden tek bir
isteğim var, teşuva yapın.”
Biz
de her yıl Tanrı’ya şu şekilde cevap veririz, “Yüce Tanrım, bizim teşuva gerektiren o kadar çok günahımız var ki,
hangisinden başlayacağımızı bile bilemiyoruz. Hatta teşuvanın ne olduğunu,
nasıl yapıldığını bile bilmiyoruz.”
Tanrı
da bizlere cevap verir, “Sizlerden büyük
bir şey istemedim. Sadece teşuva yapmanızı; yaptığınız günahları itiraf
etmenizi ve “yaptıklarımdan çok utanıyorum, çok pişmanım, tüm kalbimle Sana,
beni affetmen için yalvarıyorum. Sana söz veriyorum, bir daha aynı hatalara
düşmeyeceğim” demenizi istiyorum.
Bizler ise böyle bir teklife bile, “Üzgünüm
Tanrım, bunu bile yapamayız” diye cevap veriyoruz.
Tanrı
da, “çok yazık. İyiliklerle dolu bütün
bir yılınızı kendi ellerinizle kaybetmek üzeresiniz. Size düşünmeniz için on
gün veriyorum. İyice düşünün. On gün boyunca Tora derslerine katılın, Tora
kitapları okuyun, Teşuva hakkında önemli ravların derslerini seyredin. Tüm
hatalarınızdan döndükten sonra da Kipur günü sinagogda buluşalım ve şu işi
mutlulukla bitirelim” der Tanrı.
Bizler ise ertesi sabah sinagoga Selihot
duaları söylemeye gelir ve Tanrı’ya şöyle deriz, “Tanrım, elimde çok iyi bir
fırsat var. Bütün bir yılımızı en bereketli şekilde geçirebilme fırsatı;
sağlık, mutluluk, herşey. Ama yapmamız gereken tek birşey var, o da teşuva
yapmak ve onu da yapamıyoruz. Lütfen bizleri teşuvaya döndür, Aşivenu Aşem Eleha, Venaşuva – Hadeş Yamenu
Kekedem – Tanrım, bizleri kendine döndür, ki bizler de Sana dönebilelim ve
eski günlerimizi geri ver.”
YAHUDİLİKTE
KAVRAMLAR
ASERET YEME TEŞUVA YOM KİPUR ARİFESİ
GELENEKLERİ
EL
GİD PARA EL PRATİKANTE
- Yıl içinde kişi sürekli işlerinin peşinde koşturur. Bu yüzden kalbini bir gün içinde Teşuva’ya yoğunlaştırması elbette çok zordur. Hahamlarımız bundan dolayı Kipur’dan önceki, Roş Aşana’yla başlayan 9 günü de “Teşuva günleri” olarak belirlemişlerdir. Bu günlerin amacı, kişinin kendi ruhunu mükemmelleştirmesi ve kutsal Kipur gününe hazırlanması için onu uyandırmaktır. Bu süre zarfında, yapmış olduğu iyi olmayan hareketleri düşünmeli ve bunun hesabını vermeye hazırlanarak hatalı yolundan dönme kararını vermelidir. Roş Aşana ile Kipur arasındaki on güne “Aseret Yeme Teşuva – 10 Teşuva Günü” adı verilir.
- 10 Teşuva Günü süresince, Amida’da Zohrenu
ve Mi Kamoha eklemeleri yapılır, AE-l Akadoş yerine Ameleh
Akadoş ve Aşiva Şofetenu paragrafında Meleh Oev Tsedaka Umişpat
yerine Ameleh Amişpat değişiklikleri yapılır. Ayrıca Modim paragrafından sonra
[Vialelu’dan hemen önce] Uhtov Lehayim Tovim, [Sim
Şalom’dan hemen sonra ise] Uvsefer Hayim eklenir.
- Aseret Yeme Teşuva boyunca Şahrit ve Minha’da okunan
Amida duasının ardından Avinu
Malkenu parçası okunur.
- Kaparot:
Yisrael halkında Yom Kipur arifesinde kaparot yapmak gelenekselleşmiştir. Bazıları bunu para ile,
bazıları da horoz kestirerek yaparlar.
Horoz ile kaparot nasıl yapılır?
Erkekler
için erkek horoz, bayanlar için de dişi horoz alınır. Horozların beyaz
olmalarına özen gösterilmelidir. Ancak bu bir şart değil, sadece iyi bir
davranıştır. Kapara yapılan kişi erkek ise, erkeğin başının üzerinde horozu
döndüren kişi, “Zu Halifatha, Zu
Temuratha Zu Kaparatha – Bu horoz senin yerine geçmektedir; bu horoz benim
değerime karşılıktır; bu horoz benim affımdır” , kadın ise kadının başının
üzerinde döndüren kişi, “Zu Halifateh, Zu
Temurateh Zu Kaparateh” der. Kadın hamileyse ve maddi durum el veriyorsa
kadın için iki horoz alınmalıdır. Kişi içinden, aslında günahları yüzünden
ölümü hak edenin kendisi olduğunu ve bu horozun kendi yerine Kapara olduğunu düşünmesi gerekir. Bu
düşüncelerin ardından şu sözler söylenir, “Atarnegol aze, Yeleh Lamita, Veani Ekanes
Lehayim Tovim Vearukim Ulşalom – Bu horoz ölüme gidiyor; ben ise iyi, uzun
ve barış içinde bir hayata giriyorum”. Kaparalar’ı fakirlere verme adeti
vardır. Alternatif olarak bunun parasal karşılığı fakirlere takdim edilir ve en
iyisi budur. İstanbul cemaatinde de son kuş giribi salğınından sonra kaparanın
parasal karşılığı Matan Baseter Bikur Holim kurumuna bağışlanmaktadır.
- Erev Kipur öğleden sonra tüm vücut yıkanır ve en iyi – Şabat’a özgü – elbiseler giyilerek Minha duasına gidilir.
- Sinagoga yağ getirip kandil yakmak
gelenektir.
- Minha Amidası’nı bitirmeden – E-loay
Netsor’dan hemen önce Aşamnu Bagadnu [Viduy] ve Al
Het bölümleri okunur. Fakat Hazan
Amida’nın tekrarı sırasında Viduy söylemez.
Haftanın Sözü
(Malahi 3:7)
Şuvu Elay, VeAşuva Alehem – Bana dönün, Ben de size döneceğim