Yazdır

Haftanın Peraşası BülteniMoşe, bulunulan vaatlerin (Neder) geçersiz kılınması ile ilgili emirleri Yisrael kabilelerinin liderlerine iletir.

              Bu Hafta İçin Saatler           

21 Tamuz

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5774

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

7:10

8:25

-----

Yeruşalayim

7:06

8:20

Tel Aviv

7:25

8:28

19 Temmuz

Tel Aviv

7:21

8:23

İstanbul

8:21

9:01

2014

İstanbul

8:15

8:55

MATOT

 

Hatırlatmalar:

 

28 Temmuz günü Roş Hodeş Av

 

 

Peraşa Özeti (Bamidbar 30:2-32:42 )

[www.chabad.org]

 

Moşe, bulunulan vaatlerin (Neder) geçersiz kılınması ile ilgili emirleri Yisrael kabilelerinin liderlerine iletir. Bene-Yisrael’in ahlaki çöküşüne neden oldukları için Midyanlılar’a savaş açılır. Tora savaşta elde edilen ganimetler ve bunların halk, savaşçılar, Leviler ve Koen Gadol arasında nasıl paylaştırıldığı hakkında detaylı bir açıklamaya yer verir.

Reuven ve Gad kabileleri vaat edilmiş Ülke’de kendilerine düşen pay olarak, geniş otlaklara sahip olan Ürdün nehrinin ötesindeki bölgeyi talep ederler. İlk başta bu talebe sinirlenen Moşe, sonradan bu kabilelerin, ilk önce kardeşlerine katılıp Ürdün Nehri’nin batısını ele geçirmelerinde onlara yardım etmeleri koşuluyla isteklerini kabul eder. Daha sonra, Menaşe kabilesinin yarısı da bu iki kabileye katılır.

RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA
Rav İzak Peres

 

Bu haftanın peraşası söylenen söze bağlılık ile ilgilidir. İngiliz yasalarına ve dünyadaki pek çok hukuksal sisteme göre yazıya dökülmemiş ve iki tarafın imzasını taşımayan antlaşmaların pek bir geçerliliği yoktur.

 

Bu peraşa her ne kadar Yahudi kanun ve hayatındaki söz ve yeminlerin yasallığı üzerinde dursa da vermiş olduğu genel meşaj şudur: Söylenen söz, o kişiyi söylediği şeye bağlamaktadır. Tora, insan ilişkilerinde dürüstlüğün önemine ve ikiyüzlülük ile yalanın tehlikelerine dikkat çekmektedir. Hile yapan bir insanın nihai cezası kendini kandırmaktır.

 

Günümüzün finans piyasaları bu tür hile ve sahtekarlıklarla sarsılmaktadır. İronik bir şekilde, pek çoğu da en başta kötü niyet barındırmamaktadır. Fakat bir kez sahtekarlığa bulaştın mı, bu tuzağa yakalanırsın ve kendini bu yanlıştan kurtarmak imkansız bir hal alır.

 

‘Verdiğim söz benim senedimdir.’ sözü her türlü reklam kuruluşlarında dürüst insanların sloganıydı. Ekonominin pek çok alanında hala bu sözün yasal bir etkisi vardır ve verilen söz, bir ürünün alımında, satımında ve fiyatının belirlenmesinde hala önem taşımaktadır.

 

Yahudi rabanik ……….. sözlü taahhütlerin uygulandığı pek çok olayla doludur. Rabiler, bilge adamların ağızlarından çıkaracakları söze çok dikkat etmeleri gerektiği hususunda bizleri boşuna uyarmamışlardır. Bir söz vermek,  imzalamak demektir- Bir şey vaat etmektir ve bu bağlayıcıdır.

 

Mişna ve Talmud’un hatırı sayılır boyutta ve zorlukta iki bölümü vardır. Her ikisi de verilen sözün yasal ve ruhani önemi üzerinde durmaktadır.  Sözlerle ilgilenen Nedarim, Naşim sederinde yer almaktadır. Naşim, evlilik, boşanma ve aile ilişkileriyle ilgilenen Mişna ve Talmud’un emridir.

Burada, evlilik ve ailenin temelini oluşturan dürüstlüğün önemi vurgulanmaktadır. Karı ve kocanın birbirine vermiş olduğu söz, Yahudi hayatı ve kanunlarına göre kutsal sayılmaktadır. Bir insan, bu verilen sözlerin ciddiyetini kavradığı zaman ailesine dürüst davranma ve kendisini ailesine adama konusunda kendini eğitebilir.

Edilen yeminlerle ilgilenen Şevuot,  Mişna ve Talmud’daki Nezikin emrinde yer almaktadır. (haksızlıklar, mahkeme ve ticari meseleler). Maliye ve ticaret  dünyasında doğruluk ve dürüstlük kişinin verdiği sözü tutmasına bağlıdır. Birinin verdiği sözden dönmesi, o işin içinde yer alan herkese zarar verir.

 

Pek çok insan, kısa süreli kazançlar için karşılarına çıkan cazip olaylara karşı koyamayıp verdikleri sözden dönerek mahvolmuştur. Bu cazip şeyler her daim çevremizde var olduğundan Tora, her türlü şart altında kişinin sözünü tutmasının ne kadar önemli olduğunun altını çizmektedir. Bu durum ‘ Ölüm ve kalım verilen söze bağlıdır.’ Sözünün doğruluğunu bir kez daha göstermektedir.

ŞABAT SOFRANIZA TATLILAR

ÖFKENİN ZARARLARI

Rav Ceki Baruh

 

Bu haftaki Matot peraşasında öfke karakterini inceleyeceğiz. Yisrael halkının sadık çobanı Moşe Rabenu'nun binbaşılara ve yüzbaşılara öfkelenmesini ve bu davranışının nelere yol açtığını göreceğiz. 

“Moşe, ordu komutanlarına, savaştan dönen binbaşılara ve yüzbaşılara öfkelendi. Onlara, ‘Tüm kadınları hayatta mı bıraktınız?” dedi (Bamidbar 31:14-15).

Moşe Rabenu Midyan ile yapılan savaşta askerlerin kızları hayatta bıraktığı için çok öfkelenir ve sonunda ne olur? Moşe Tora öğrenimini unutur! 

Moşe, Midyan ile yapılan savaştan elde edilen kapkacakların nasıl kaşer hale getirileceğini halka söyleyemesi gerekmektedir. Ancak bir türlü alahayı hatırlayamamaktadır. Ta ki Aaron Akoen'in oğlu Elazar gelip ona hatırlatana kadar – “Koen Elazar, savaşa gelen ordu mensuplarına ‘Bu, Tanrı’nın Moşe’ye emrettiği Tora hükmüdür” (Bamidbar 31-21) der ve gereken alahaları açıklamaya başlar.

Talmud, Moşe Rabenu’nun bir alahayı unutabileceği olgusu gibi akıllara durgunluk veren bir olayı şöyle açıklar, "Moşe öğrenimini Midyan Savaşı'ndan sonra yaşanan olayda çok öfkelendiği için unutmuştur, yazdığı gibi, Öfkelenen kişi bilgeyse, bilgeliği uzaklaşır; peygamberse peygamberlik gücü uzaklaşır" (Pesahim 66b).

 

Midyanlılar ile yapılan savaş, Yisrael halkının Midyan'lı kızlarla günah işlemleri ve büyük bir salgın hastalığın çıkması sonucunda başlamıştır. Böylesi bir durumda savaşta öldürülmesi gereken tabii ki ilk olarak Midyan'lı kızlardır. Savaşın sonucunda da kızların hayatta bırakılması Moşe'nin haklı yere kızmasına neden olmuştur. 

 

Ayrıca Moşe'nin kızgınlığı tamamıyla Tanrı adına, kendi isteklerini, tarafını katmamıştır. Bunun da en büyük kanıtı; Moşe'ye bu savaştan sonra vefat edeceğinin bildirilmesine rağmen, onun bu savaşa hiç gecikmeden çıkmasıdır. 

 

Tora'yı bizzat Tanrı'dan alan, Ramban'ın Tanrı'nın seçkin meleklerinden biri olarak adlandırdığı Moşe Rabenu, böylesi kızmaya haklı olduğunu düşünebileceğimiz bir olayda bile kızdığı için öğrenimini unutmakla cezalandırılmaktadır. 

 

(Yaşanmış Bir Olay)

 

Ben Yeruşalayim’in “dindar” olarak bilinen bölgelerinden birinde yaşamaktayım. Burada Yeruşalayim’in en köklü aileleri, Tora’nın emirlerini layıkıyla yerine getiren, onu hayat biçimi edinmiş kişiler yaşamaktadır. Günlerden bir gün semtimize görmeye alışık olmadığımız bir aile taşındı; koca sakalsız ve başında büyük bir kipa, eşinin başında ise baş örtüsü. Görünüşlerinden hemen baal teşuva – teşuva yapmış kişiler oldukları anlaşılıyordu.

 

Ancak bu çift ne yazık ki kime komşu olduklarından habersizdiler. Komşuları tüm semtimizce tanınan, sabırsızlık sınırlarını her zaman zorlayan, fiziksel olarak da yapılı bir vücuda sahip olduğu için çevresindekileri son derece hızlı bir şekilde uzaklaştırabilen bir kişilikti. Herkes ile arabalarının park ettiği yer, çöp torbasının yerleştirildiği yer, pazar torbalarının kendi kapısının önüne alınmak üzere kısa bir süreliğine yerleştirildiği için kavga edebilen, etmek için tartışan ve sonunda semtten uzaklaştırmak için elinden geleni yapan birisiydi. Bunda da başarılı oluyordu – beş aile sadece bu kişi yüzünden semtimizi terk etti. 

 

Baal Teşuva bir aile de tam onun damak tadına göreydi. Onun gözüne yaptıkları herşey battı ve daireye taşınmalarının daha beşinci dakikasında beş tane şikayet ile karşılarına dikildi. Ama yeni kiracılar hiç de kendilerinden öncekiler gibi davranmadılar. Her isteğini en nazik şekliyle yerine getirdiler, ağzından çıkan her kelimeyi saygıyla dinlediler ve “iyi günler” diyerek onu gönderdiler. Komşular olanlar karşısında şaşkınlık içindeydiler. Kendilerinden öncekiler bu adamla uğraşmaya çalışırken, yeni çiftimiz ona yaraşan saygınlığı veriyor ve yaşamlarına kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Ta ki o Şabat gününe kadar.

 

Şabat günü eşinin ailesi kendilerini ziyaret etmeye geldiler. Kapıda da kim dikildi? Sorunlu komşu. Henüz Şabat Şalom demeden hemen içindekileri köpürmeye başladı, “Ben olsaydım böyle bir damadı hayatta aileme almazdım. Bu yaşıma geldim, böylesi bir insan görmedim” diyerek ev sahibini kötülemeye başladı. Diğer komşular artık dayanamadılar ve araya girerek sözlerinin geçersiz olduğunu, damatlarının pırlanta bir insan olduğunu ve böyle bir komşuyla bile bu kadar zaman yaşayabiliyor olmanın bunun en büyük kanıtı olduğunu söylemeye başladılar. Ama onlar da emindiler ki, burada Şabat bitiminde artık büyük bir bomba patlayacaktı.

 

Motsae Şabat sorunlu komşu sokakta gezerken mahallenin kabadayıları olarak bilinen genç bir grup rahatsız etmeye, ona küfürler savurmaya ve dövmeye başladılar. Yeni komşu bağrışmaları duyunca hemen olay yerine gitti ve “neler oluyor burada?” diye sordu. “Sen karışma” diye cevap verdiler. Komşu bunun üzerine “Sizden rica ediyorum, lütfen semtimizden uzaklaşın” dedi. Sesi, şimdiye kadar duymaya alıştığımız saygı dolu, karşısındakini dinleyen ve isteğini yapmaya hazır tondan uzak, kendinden emin ve keskin şekilde çıkıyordu. Buna rağmen gençler, “sen kim oluyorsun da bize karışıyorsun?” deyip ona girişmeye çalıştıkları anda ilk ikisi kendini yerde buluverdi. Diğer ikisi de daha ne olduğunu anlayamadıkları için onlarda, biri tekme diğeri de yumrukla girişmeye çalıştıysa da, biri sağ taraftaki arkadaşının, diğeri de sol taraftaki arkadaşının yanında kendini buluverdi. Dört genç ne yapmaya çalıştıysalar, kendilerini bir türlü yerden kaldıramadılar. Sürekli dayak yiyorlar ve yerden kalkamıyorlardı. Durum böyle olunca, komşu önce hırpalanan komşusunu yerden kaldırdı ve “Gel, bırakalım biz bu çocukları ben sizi evinize götüreyim’ dedi. Çocuklar da ‘ne oldu? Korktun mu korkak?!” diyerek onu kızdırmaya çalıştılarsa da, o efendiliğini bozmadı ve komşusunu apartmana doğru götürmeye başladı. Kısa bir süre geçmedi ve bir araba dolusu genç değil, gerçek kabadayılar elinde demir sopalarla onu çevrelediler. Komşu, “kaç buradan” diyerek onu uzaklaştırmaya çalıştı. Sopalarıyla ona saldırmaya çalışan kabadayılar ne olduğunu bile anlayamadan kendilerini yerde acılarla kıvranırken buldular.

Komşu elindeki sopayı yere atarak, “Ben silahsızım, dövüşmek mi istiyorsunuz? Dövüşelim. Ama eğer kendinize biraz olsun saygınız varsa, burada neler olup bittiğini iyice bir anlamaya çalışın” dedi. Kabadayılardan biri ona yaklaşarak, “Sen Avi Koen misin? (değiştirilmiş isim)” diye sordu. “Evet benim” dedi. “İnanamıyorum!?! Teşuva mı yaptın?”. “Baruh Aşem, evet üç yıldır Teşuva hayatı yaşıyorum.” “Beyler! Siz burada kime dalaştığınızın farkında mısınız? Dünyaca ünlü boksör, olimpiyatta madalyaları bulunan, çıktığı her ringde kazanan birisi” dedi ve tüm arkadaşları çevresine başlarını eğerek toplanmaya, birer birer kendisinden özür dilemeye başladılar. Acı bir şekilde başlayan buluşma, sarılmalarla ve öpüşmelerle sonlandı.

 

Apartmana doğru ilerleyen dünyaca ünlü komşuyu, bir zamanların sorunlu komşusu olarak bilinen, şimdi ise en yakın dostu karşıladı. “Hakkındaki övgü dolu sözleri ve sporunu duydum. Ama bana neden anlatmadın?” diye sordu. O da, “çünkü tüm bunlar artık benim için bir gurur kaynağı değil. Tora’yı tanıdıktan sonra, Tora’nın tadını aldıktan sonra artık böyle şeylerin anlatılması gereken, insana saygınlık veren şeyler oluğunu düşünmüyorum” dedi.

 

O akşamdan sonra bu iki komşu en yakın dost oldular.

 

Bu olayı her aklımdan geçirdiğimde, o insanın kendisini herkesin önünde kötüleyen komşusu karşısındaki duruşunu, sesini yükseltmeden verdiği cevapları hatırlıyor ve aslında her birimizin olmak isteyeceği türden bir olimpiyat şampiyon olduğunu düşüyorum: Eze U Gibor? Akoveş Et Yitsro – Güçlü olan kimdir? Kendi kötü dürtülerine hakim olabilen.”

 

YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

ÜÇ ACI DOLU HAFTA

 

Şiva Asar BeTamuz ile Tişa Beav arasındakihaftalarına Ben Ametsarim denir. Bilindiği gibi Tişa Beav günü iki Bet Amikdaş’ımız yani Kutsal Mabedimiz yıkılmıştır. İkinci Bet Amikdaş’ımız aramızdaki sebepsiz nefret yüzünden yıkılmış ve yaklaşık binlerce yıldır bu günahı tamir edemediğimiz için Bet Amikdaş tekrardan kurulamamıştır. Bunun üzerine Şiva Asar BeTamuz ile Tişa Beav arasındaki haftalarda mutluluğu arttıran olaylardan uzaklaşmak, insanlar ile aramızdaki ilişkileri kuvvetlendirmek, teşuva yapmak gerekir.

 

YÜZME

Şiva Asar BeTamuz’dan (bu yıl 5774 14 Temmuz) itibaren mutluluk verici olaylardan sakınmamız gerekir. Yüzme konusunda sadece Tişa Beav’ın düştüğü hafta yani 2 Ağustos Cumartesi akşamından itibaren 5 Ağustos’a kadar denize veya havuza girilmez, zevk için duş alınmaz.

DÜĞÜN

Üç hafta boyunca düğünler yapılmaz. Ancak aileler arasında müzik kullanılmadan söz kesme yapılabilir.

MÜZİK DİNLEMEK

Üç hafta boyunca Tanrı’ya övgü içeren müzikler bile dinlememek gelenekselleşmiştir.

 

EVDE TADİLAT YAPMAK

Üç hafta boyunca, evde, eğer önceden başlanmış bir tadilat varsa bu günlerde devam edilebilir.

 

 

 

 

Haftanın Sözü

    (aish.com)

 

Merdivenin neresinde olduğunuz değil, kaç basamak çıktığınız önemlidir.