Haftanın Peraşası BülteniEmor ("Söyle") peraşası, Koenler, Koen Gadol ve Bet-Amikdaş'taki ibadet ile ilgili özel kanunlarla başlar...

              Bu Hafta İçin Saatler             

3 İyar

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5774

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

6:45

7:59

-----

Yeruşalayim

6:50

7:05

Tel Aviv

7:00

8:02

3 Mayıs

Tel Aviv

7:05

8:07

İstanbul

7:53

8:33

2014

İstanbul

7:59

8:39

EMOR

 

 

 

Peraşa Özeti (Vayikra 21:1-24:23)

[www.chabad.org]

Emor (“Söyle”) peraşası, Koenler, Koen Gadol ve Bet-Amikdaş’taki ibadet ile ilgili özel kanunlarla başlar. Bir insan, ölüyle temas ettiği takdirde, manevi saflığını kaybeder (“Tame” olur). Bu, kötü değil, aksine bazı durumlarda kaçınılmaz bir durumdur; sadece belirli bir arınma sürecini gerektirir. Normal Yahudiler’den farklı olarak, bir Koen’in ise, yakın bir akrabasının ölümü vesilesi dışında, bir cesetle temas ederek Tame olması yasaktır. Bir Koen boşanmış ya da karanlık bir geçmişi olan bir kadınla da evlenemez. Koen Gadol ise ancak bir bakire ile evlenebilir. Fiziksel bir kusuru olan bir Koen, Kutsal ibadette aktif olamaz. Kusurlu bir hayvan, korban olarak getirilemez.

Yeni doğmuş bir buzağı, kuzu veya oğlak, yedi gün boyunca annesiyle bırakılmalıdır. Bir hayvanı, yavrusuyla aynı gün içinde kesmek yasaktır.

Emor’un ikinci kısmı, yıllık Kutsiyet İlanı” Günleri’ni, yani Yahudi takviminin bayramlarını listeler: 14 Nisan’da Pesah korbanı getirilir; Pesah’ın 2. günü ilk arpa hasadından Omer korbanı getirilir. O gün Omer sayımına başlanır ve 50. günde Şavuot bayramı kutlanır. 1 Tişri’de “Şofar sesinin hatırlanması gerçekleştirilir; 10 Tişri’de kutsal bir oruç günü (Yom Kipur); 15 Tişri’de ise yedi gün boyunca çardaklarda yaşamamız ve dört tür bitki ile bazı işlemler yapmamız gereken Sukot Bayramı vardır.

Emor, Tanrıya küfrettiği için idam edilen bir adamla ilgili olay, adam öldürmenin cezası (idam) ve bir kişiyi yaralamanın veya malını mülkünü yıkmanın cezası (parasal tazminat) ile sona erer.

RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

 

Kutsal İsmim’i ihlal etmeyin. Bene Yisrael arasında kutsal kılınmalıyım. Ben, sizi kutsal kılan Tanrı’yım. Sizi, size Tanrı olmak üzere Mısır Ülkesi’nden Çıkaran- Ben Tanrı’yım .                  (Vayikra 22:32-33)

Toramız ,  dürüst ve dini bütün bir hayat tarzı benimseyip bununla yaşayarak Tanrı’nın ismini yüceltmemiz gerektiğini emretmiştir. Yapacağımız yanlış davranışlar sayesinde Tanrı’nın ismini alçaltmamamız gerekmektedir.

Tora  bize  “Ben  Sizin Kralınızım” kelimelerini defalarca tekrarlamaktadır. Bu kelimeler  bizim Tanrı’ya karşı sorumlu olduğumuzu ifade etmektedir; yaptığımız  yanlışlıklarla başkalarını  hatta kendimizi bile kandırabiliriz  ama Tanrı’yı kandırmamızın imkanı yoktur.

İnsanlar yaptıkları tüm uygunsuz ve olumsuz davranışlara rağmen yaptıkları hareketleri uygun gerekçeler  bularak kendilerini haklı bulmaya çalışırlar. Ama Tora bize, kullandığımız  kelimelerin ve yaptığımız hareketlerin etkilerini  ve davranışlarımız sonucunda oluşan tüm sonuçları gözden geçirmemizi ve değerlendirmemizi istemektedir. Çünkü bilmemiz gereken Tanrı’yı aldatamayacağımızdır. 

Her Yahudi yaşı kaç olursa olsun, ayrıcalığı ve sorumluluğu gereği, başka Yahudilerin arasında olsa da olmasa da, davranışları ile Tanrı’nın ismini kutsamalıdır. Bunu, Tora öğrenerek emirleri yerine getirerek, başkalarına iyi, düşünceli ve dürüst davranarak gerçekleştirir.

Bu şekilde insanlar Tora’nın ve onu veren Tanrı’nın ne kadar Yüce ve Mükemmel olduğunu anlarlar.  

Rabi Yitshak Luria, öğlen duasını yapmadan önce tüm çalışanlara gereken maaşlarını verip vermediğini gözden geçirirdi. Kendisinin bu konudaki temel prensibi bir kişinin başka insanlarla olan ilişkide gereken hassasiyeti, merhameti, dürüstlüğü göstermeden Tanrı’nın huzurunda gerektiği gibi dua etmesinin mümkün olamayacağıdır. Kul hakkının çiğnendiği, işçisine maaşını gününde ödemeyen kişilerin Tanrı’ya yaklaşmasının  ve dua etmenin doğru uygun olmayacağıdır.  Bu sebepten dolayı sabah dualarımızda, duanın başlangıcında tsedaka  kutusu dolaştırılır. İnsanlara karşı merhametli davranmayan kişi nasıl Tanrı’dan kendisi için merhamet dileyebilir? İlk önce sen insanlara yardım etmelisin ki Tanrı da senin duanı kabul edebilsin.

            Başka insanlara karşı hassas davranılması konusunda gereken titizliği gösteren ve her seferinde bunu dile getiren 19 yy bilgelerinden Rabi Yisrael Salanter, insanlara saygı konusunda gereken dikkati göstermeyen ve insan değerini takdir etmeyen kişi Tanrı’nın huzurunda dürüst bir şekilde durması mümkün olmadığını dile getirir. 

Kutsiyet boyutuna ulaşmak için büyük istek ve  çaba gerekmektedir. Dürüstlük, bütünlük ve doğruluk  unsurlarını  yaşamıza adapte etmenin dışında ve başkalarının ihtiyaçlarına ve hislerine karşılık hassas davrandığımız taktirde Kutsal olabilme adına bir adım ileri atabiliriz. Ayrıca bu yaptığın hareketle Tanrı’nın ismini yüceltmiş olursun.

19 yüz yıl zamanında bilinen bir hayırseverle ilgili şu olay aktarılır.  Hayırsever bu kişi hayır kurumlara her sene olduğu gibi söz verdiği maddi yardımı verebilmek adına Sinagog şamaşını evine davet eder. Taahhüt ettiği teberruyu sayıp vermeye hazırlanırken bir  liralık küçük bir miktar paranın eksik olduğunu fark eder.   Daha sonra parayı toplamaya gelen şamaşa bu miktarı bir ara ulaştıracağını dile getirir. Şamaşa bu kadar az bir miktar için endişe etmemesini ifade  eder. Hayırsever birden ürker ve şaşkınlık içinde şamaşa  bu paranın kendisine ait olmadığını, miktar azda olsa borçların gerektiği gibi ödenmesi gerekliliğini anlatır. Verilen bu katkıların kurumlara gittiğini ve taahhüt edilen miktar neyse aynen verilmesi gerektiği ifade edildi.  Bu paradan feragat edilmemesi gerekmektedir. Hayırsever devam eder: Benden bir lira feragat ettiğin an, bir başkasından bu miktar 3- 5 lira ve  artıkça bu miktar çok daha çok yükseklere çıkacaktır.   Bu bakımdan cemaatimize ve hayır kurumlarımıza sorumluluklarımız neyse aynı şekilde ve aynı düzende taviz vermeden yerine getirilmelidir.  Bu sorumlulukları gerektiği gibi yerine getiremeyen kişi Tanrı’nın ismini maalesef alçaltmış olur. Böyle bir insan insanlara ve kendi cemaatlerine karşı gereken sorumlulukları yerine getirme konusunda gereken hassasiyetine göstermediyse nasıl olur da Tanrı’nın huzurunda dua etmeye cesaret  edebilir?

 

ŞABAT SOFRANIZA TATLILAR
MİNYAN İLE TEFİLA
RABİ PİNHAS ERLİNGER

 

Bu haftaki peraşamız Emor, Yisrael halkının nesiller boyunca devam ettirdiği, Yahudiliğin temel taşlarından birini oluşturan minyan kavramını anlatmaktadır.

 

Hahamlarımız minyan kavramını “Venikdaşti Betoh Bene Yisrael – Bene Yisrael’in arasında kutsal kılınmalıyım (Vayikra 22:32)” pasuğundan öğrenirler. Talmud pasukta yer alan “Betoh” kelimesinin Mikets (42:5) peraşasındaki 10 kişiyi simgeleyen Betoh kelimesi ile aynı anlama geldiğini öğretirler. Bu nedenle minyan kavramının öğrenildiği “Venikdaşti Betoh Bene Yisrael – Bene Yisrael arasında kutsal kılınmalıyım” pasuğundaki Betoh kelimesi de on kişiyi simgeler.

 

Minyan kavramı on Bar Mitsva yapmış erkeğin bir araya yerine getirilir. Tanrı’nın İsmi’ni kutsal kılan Keduşa ve Barehu sadece minyan huzurunda söylenir. Öte yandan her ne kadar Şahrit, Minha ve Arvit duaları için minyan olmadan da okunabiliyorsa da, kişinin yaptığı dua göklere on kişinin tefilası ile beraber yükselir ve kabul görme şansı daha fazla olur.

 

Talmud (Roş Aşana 18a), minyan ile tefila yapmanın önemini vurgulayan bir öğreti sunar:

 

Rav Şemuel, Rav’ın adıyla şöyle sorar: “Tanrı katında cemaate yönelik çıkartılan olumsuz bir kararın hiçbir zaman mühürlenmediğini nereden biliyoruz?” Gemara sorulan soruya anlam verememekte; Yirmiyau kitabında,Suçun önümde yine leke gibi duruyor (Yirmiyau 2:22)yazmakta ve bu pasuktan cemaate yönelik çıkartılan olumsuz bir kararın bile mühürlendiğini öğrenilmektedir. O zaman nasıl Rav Şemuel böyle bir soru sorabilir?  Gemara soruyu farklı bir şekilde sormaktadır: “Bir cemaate yönelik çıkan olumsuz karar mühürlendikten sonra bile yırtılabildiğini nereden biliyoruz? Çünkü pasukta, ‘Zira kim, Kendisi’ne her seslenişimizde [bize yakınlık gösteren] Tanrımız gibi kendisine yakın bir tanrısı olan büyük bir ulustur? (Devarim 4:7)’ yazmaktadır. Böylece Tanrı katında olumsuz karar çıktıktan ve mühürlendikten sonra bile Tanrı’ya yakarışımız sayesinde kararın yırtılabileceğini öğreniyoruz.

 

Gemara Yeşayau kitabında yazan ve öğretimizle çelişir gibi gözüken bir pasuğu getirir, “Tanrı’yı, bulunduğu zaman arayın (55:6).” Bu pasuğa göre Tanrı’yı, Devarim kitabında yazdığı gibi, “Kendisi’ne her seslenişimizde” değil, sadece belirli zamanlarda arayabildiğimizi öğreniyoruz. O zaman nasıl oluyor da, Devarim kitabında karar mühürlendikten sonra bile yapacağımız dua ile kararın yırtılabileceğini öğrenebiliriz? Gemara bu çelişkiyi şöyle çözümler, “Devarim’de yazan “Kendisi’ne her seslenişimizde” minyan ile yapılan tefilayı, Yeşayau kitabında yazan “Tanrı’yı, bulunduğu zaman arayın” pasuğu ise kişinin tek başına yaptığı tefilayı öğretmektedir.

 

Gemara bu tartışmayı şu şekilde sona erdirir, “Minyan ile yapılan tefila yılın her gün göklere ulaşır. Tek başına yapılan tefila; yıl boyunca ancak büyük kontrollerden geçirildikten sonra, Roş Aşana ile Kipur arasında ise minyan ile tefila yapmış gibi göklere ulaşır.”

 

Midraş minyan ile tefila yapmanın getirilerini şu sözlerle dile getirir:

“Minyanın içinde Tora’dan uzak ve günah işleyen kişiler var ise bile, sadece Tora’ya bağlı kişilerin değil, uzak olan kişilerin de tefilası kabul olur! Öte yandan Tanrı katındaki hakimler, tek başına tefila yapan kişinin tefilasını didik didik edinceye kadar araştırırlar ve ancak kişinin kendisi duasının kabul edilmesine uygun bir kişi ise duası kabul edilir.”

 

Zoar da tek başına tefila yapan kişinin tefilasının, sadece anlayarak, atlamadan ve konsantrasyonunu kaybetmeden okuduğu takdirde Tanrı huzuruna çıkabileceğini söyler. Öte yandan minyan ile yapılan tefila tüm bu gereksinimlere gerek yoktur.

 

Sinagogda tefila yapan kişinin duası direk Tanrı katına ulaştığı gibi, cevap verdiği Kadişler, Keduşa, Amen ve verdiği tsedaka da yanına kâr olarak kalır.

 

Rambam (Tefila Alahaları 8:1), minyan ile tefila yapmanın önemi ile ilgili şöyle der, “Cemaat ile yapılan tefila, Tanrı katında her zaman işitilir. Cemaatin içinde Tora’nın emirlerini ihlal eden kişiler varsa bile, Tanrı cemaatin duasını geri çevirmez. Bu nedenle kişi cemaat ile tefila yapmalı, minyan ile tefila yapabileceği her durumda, [bu fırsatı değerlendirmeli] tek başına tefila yapmamalıdır. Kişi sabah, akşam sinagoga gitmelidir çünkü sadece sinagogda yapılan tefila Tanrı katında işitilir.” 

 

Dünyaca ünlü alaha kitabı Mişna Berura minyan ile tefila yapmanın önemini belirten bir olayı anlatır.

 

“Hamburglu, Tora alanında hakim olma seviyesine yükselmiş değerli ravlarından biri Rav Zalman Mirliş, üzerinde tallet tefilin ile sinagoga şahrit duasına gitmektedir. Yolda onu tanıyan ünlü bir elmas üreticisi karşılar ve hemen evine gelmesini, elinde çok değerli elmaslar olduğunu söyler. Rav Zalman, sinagogda tefilasını bitirdikten sonra kendisine uğrayacağını ve o ana kadar kendisini beklemesini söyler. Elmas üreticisi ise onu dinlemez ve başka bir müşteri bulup elmasları satar. Rav Zalman kulaklarına inanamaz ve elmas uğruna minyan ile tefila yapmayı kaçırmadığı için çok sevinir.”

 

Rav Zalman’ın sevincinin köklerinde derin bir sebep yatmaktadır.

İnsan hayatının birçok evresinde mitsvaları yerine getirme uğruna seçimler yapmak zorunda kalır. Tam işini kapatıp minha duasına gidecek iken bir müşteri gelir; tam Birkat Amazon söylerken telefon çalar, tam tallet tefilin giyerken birisi bir şey sormak ister. İnsan böylesi her durumda yaptığı seçimle o mitsvaya verdiği değeri gösterir. Birkat Amazon uğuruna o telefona cevap vermediyse, demek ki Birkat Amazon’u o telefon ile gelebilecek fırsattan daha önemlidir. Öte yandan kişi eğer Minha duasına gidecek iken gelen müşteri için dükkanı tekrardan açar ve Minha’yı kaçırırsa, demek ki gözünde Minha’nın, satın alıp almayacağı bile şüpheli olan bir müşteri kadar değeri yoktur.

 

Rav Zalman, elmas satıcısını geri çevirdiği zaman, aslında tefilayı minyan ile söylemenin kendisi için elmaslardan bile daha değerli olduğunu gördü. Sevincinin de asıl kaynağı buydu.

 

 

YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

AMİDA DUASI

Şalom Laam Peraşa Bülteni’nden alınmıştır.

 

Neden Amida’nın sonunda üç adım geri atıyoruz?

Amida duası Tanrı ile yüz yüze yaptığımız en önemli duadır. Kişi bu dua sırasında düşüncelerini kontrol altına almalı, duasını anlamalı ve bir başkasıyla kesinlikle konuşmamalıdır. Amida duası bittikten sonra Kral’a saygı anlamında, hemen sırtımızı çevirip gider gibi gözükmemek için, üç adım geri atarız. Ayrıca Amida’nın başındaki Baruh Ata AD..., Magen Avraam berahası ve Modim berahalarında ritüele uygun şekilde eğilinir. Bu berahalarda eğilme ritüeli şudur: Baruh kelimesinde gövde, Ata kelimesinde baş ve Tanrı’nın İsmi’nde tekrardan ayağa kalkılır. Ancak bacaklar Sefarad geleneklerine göre hiçbir şekilde bükülmez. Modim’de ise durum biraz farklıdır. Modim Anahnu Lah kelimelerinde gövde, Şeata U kelimesinde baş ve Tanrı’nın İsmi’nde ayağa kalkılır.

 

Cemaat Amida duasını bitirdikten sonra neden hazan Amida duasını tekrardan okuyor?

Eski zamanlarda günümüzde olduğu gibi birçok çeşit sidur adını verdiğimiz düzenli dua kitapları yoktu. Bu nedenle herkes de okumayı çok iyi bilmiyordu. Bu nedenle hahamlarımız Amida duasını tekrardan söylenmesi kuralını koydular. Günümüzde ise her ne kadar dua kitaplarımız var ise de, Keduşa’ya ve tüm berahalara Amen diyerek cevap vermek için Amida’nın tekrarlanması çok önemlidir. Ayrıca Kabala’ya göre Amida’nın tekrarı, sessiz okunandan daha değerlidir.

Ayrıca Keduşa sırasında söylediğimiz Kadoş Kadoş Kadoş cümlesi Tora’nın bir emridir. Bu cümle söylenirken kişi Tora’nın, “Venikdaşti Betoh Bene Yisrael – Bene Yisrael’in arasında kutsal kılınmalıyım” emrini yerine getirdiğini düşünmesi gerekir.

 

HAFTANIN SÖZÜ

(aish.com)

Beş yaşındayken annem bana hayatın anahtarının mutluluk olduğunu söylemişti. Okula gittiğimde, büyüdüğümde ne olmak istediğimi sordular, ben de mutlu olmak istiyorum dedim. Onlar da beni anlamadıklarını söylediler. Ben de onlara hayatı anlamadıklarını söyledim.

John Lennon