Haftanın Peraşası BülteniNadav ve Aviu'nun ölümünden sonra, Tanrı, "kutsal"a izinsiz giriş konusunda uyarır:

              Bu Hafta İçin Saatler             

26 Nisan

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5774

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

6:40

7:54

-----

Yeruşalayim

6:45

7:59

Tel Aviv

6:55

7:56

26 Nisan

Tel Aviv

7:00

8:02

İstanbul

7:45

8:25

2014

İstanbul

7:53

8:33

KEDOŞİM

 

Hatırlatmalar:

30 Nisan ve 1 Mayıs Roş Hodeş İyar’dır.

 

 

Peraşa Özeti (Vayikra 19:1-20:27)

[www.chabad.org]

Kedoşim Peraşası “Kutsal olacaksınız çünkü Ben, Tanrınız, kutsalım” ifadesi ile başlar. Bu ifadeyi, Yahudiler’in kendilerini kutsal kılmak ve Tanrının kutsallığına atıf yapmak üzere uymaları gereken düzinelerce mitsva takip eder. Bu mitsvalar arasında şunlar bulunur: Putperestliğin yasaklanması, iyilik yapma mitsvası, kanun önünde eşitlik ilkesi, Şabat, cinsel ahlak, iş ilişkilerinde dürüstlük, ebeveynlere karşı saygı ve korku ve hayatın kutsallığı.

Kedoşim’de ayrıca, büyük bilge Rabi Akiva’nın Tora’nın başlıca ilkesi diye adlandırdığı, İllel’in ise “Bu, Tora’nın ta kendisidir” dediği, akranını kendin gibi sevmelisin” emri yer alır.

 

RAVLARIMIZ’DAN DİVRE TORA
Rav İzak Peres

 

Tora’ya göre yüceliğin ve kutsallığın, kişinin kendine ve başkalarına duyduğu saygının tanımı, o kişinin fiziksel arzularını kontrol edebilme yeteneğinde saklıdır. Tora kimsenin bekar kalmasını ya da kendini feda etmesini istemez. Tora bizden sorumluluk sahibi olmamızı ve dengeli davranışlar sergilememizi talep eder.

Tora, ruhsal ve fiziksel davranışlarımızda gerekli olan özelliklerin önemini vurgulamaktadır. Rabilerin öğretilerine göre, insanlar sadece akıllarına yanlış düşünceler girdiğinde bilerek günah işlerler.

Yahudilik her zaman cinsel ahlaksızlığa ve kötü davranışa karşı kendi başına savaşmıştır. Kenanlılar’dan Yunanlılar’a, Romalılar’a, Ortaçağın uçarlılığından modern toplumun serbest ve kontrolsüz davranışlarına kadar, geleneksel Yahudilik kişinin kendini cinsel olaylarda küçük düşürmesini kınamaktadır.

İnsanların kedoşim olmaları- yani ahlaksız davranışlardan ve yasak ilişkilerden soyutlanmış olmaları beklenmektedir. Oto kontrol sahibi olmak, tehlikeli durumlardan uzak durmak ve nihai hissin anlık zevklerden daha önemli olduğunu bilmek gerekir.

Yahudilik, bugünkü modern toplumda nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğini bize empoze eder. İnsanlık tarihinde Yahudiliğin, sağlıklı ve mutlu bir aile yaşantısı ve insanlarla daha uyumlu bir iletişim için en doğru rehber olduğu kanıtlanmıştır.

Yahudiler de dahil olmak üzere pek çok insan, kedoşim olabilecek bir toplum oluşturabilmek için Yahudi gelenekleri tarafından öngörülen koruyucu ölçüleri uygularlar. Orthodox olmayan bir dünyada, sinagogda kadın ve erkeğin karışık bir şekilde dua etmeleri beraber oturan insanlar arasında çok büyük bir fark yaratmaz. Aksine, bu durum sinagog dualarına katılımda bir düşüşe sebep olur.

Maalesef pek çok toplumda kılık kıyafet, konuşma ve davranışlarda tevazu artık kaybolmaya yüz tutmuştur. Cinsellik her noktada karşımıza çıkmaktadır.

Yahudilik, problem yaratacak ortamlardan kaçınmamızı ve bunu engelleyecek davranışlar sergilememizi öğütler. Bu tür koruyucu davranışlar eksik olduğunda karşılaşılacak tatsız sonuçlara yaşam içinde rastlamaktayız.

Psikologlara göre, özellikle internet ortamındaki pornografi okullardaki en yeni bağımlılık halini almıştır. Bu tür durumlar, toplumumuza zarar verir ve düzgün işleyiş göstermeyen bir nesil ve toplum yaratır.

İnsanların hayvani arzuları yüzünden eğlence dünyası kirlenmiş durumdadır. Yine de, Tora bizim kedoşim olmamız konusundaki arzusunu muhafaza eder; bizim dalgalara karşı yüzmemizi ve bizim yüce ve kendini adayan insanlar olma yolunda ilerlememizi sağlar.

ŞABAT SOFRANIZA TATLILAR
LEHTE YARGILAMAK
RABİ PİNHAS ERLİNGER

 

Hahamlarımız, insanlar arasındaki ilişkilerin önemli temellerinden birini, bu haftaki peraşamız Kedoşim’den öğrenirler. Pirke Avot’ta Rabi Yeoşua ben Perahya şöyle der, “Kendine bir öğretmen yap ve kendine bir arkadaş edin. Ve her insanı lehte yargıla (Avot 1:6).”

Rabi Yeoşua ben Perahya, her insanı her durumda ve her zaman lehinde yargılamamız gerektiğini peraşamızdaki – “akranını adaletle yargılamalısın (Vayikra 19:15)” pasuğundan öğrenmektedir. Pasuğun basit anlamı adaletin korunmasıdır. Dünya sadece dürüst ve adil yargı sayesinde ayakta durabilir. Yargının Tora kanunlarına “hakim” bir kişi tarafından yapılması gerekliliği de, gerçek adaletin tecellisi için kaçınılmaz bir şarttır.

Öte yandan “adalet” anlamındaki sözcük, Tsedek, aynı zamanda doğru, dürüst manası da taşır. Dolayısıyla basit anlamına ek olarak pasuk, “Akranını, dürüst yanlarını göz önünde bulundurarak yargıla” demektedir. Başka bir deyişle bir kişi, haklı olabilecek yanı ön planda tutularak yargılanmalıdır. Talmud da, dürüst bir kişiliğiyle sahip kişinin yargılanması hakkında şöyle der, “akranını adaletle yargılamalısın – her insanı lehte yargıla” (Şevuot 30a).

 

Hahamlarımız, akranını adaletle yargılamalısın pasuğunun sadece yargıçlara değil, insanlara karşı da hitap ettiğini nereden bilmektedirler?

 

Maaral, Gur Arye adlı eserinde, pasuğun sadece yargıçlara hitap etmesi durumunda, “adaletle yargılamalısın” demesinin yeterli olacağını belirtir. Ancak pasuk “akranını adaletle yargılamalısın” diyerek “akran” terimini vurguladığı için insanlara karşı da hitap ettiğini anlıyoruz.

 

NEFRETİ SEVGİYE ÇEVİRMENİN YOLU

“Akranını adaletle yargılamalısın” pasuğundan herkesi lehinde yargılamamız gerektiğini öğrendik. İnsan karşısındakini her durumda olumlu şekilde yargılamaya kendisini alıştırdıktan sonra Tora’nın hemen ardından emrettiği yasağını da çiğnememesi daha kolay bir hal alacaktır: “Halkın içinde ispiyoncu bir şekilde dolaşma (Vayikra 19:16).”

 

Sadece bu da değil! Karşısındakini olumlu şekilde yargılayan, onun lehine kararlar çıkartan kişi, dışardan arkadaşı göründüğü gibi, kalbinin en derinliklerinden de arkadaşı olarak görünecek ve böylece Tora’nın, “kalbinde kardeşinden nefret etme (Vayikra 19:17)” emrini de kolaylıkla yerine getirecektir.

 

Karşısındakini olumlu şekilde yargılayabilen kişi, sadece nefret ve ispiyonculuk gibi negatif özelliklerden arınmakla kalmayacak, kalbi sürekli sevgiyle dolacak, kalbini sevmeye, iyiyi görmeye alıştıracak ve böylece Tora’nın, “arkadaşını kendin gibi sev (Vayikra 19:17)” mitsvasını da yerine getirecektir.

 

 

ARKADAŞININ YERİ NEREDE?

 

Hahamlarımız mişnada şöyle derler, “Akranını onun yerine ulaşana kadar yargılama” (Avot 2:4). Mişna’da geçen “yerine” ifadesinin anlamı acaba onun durumuna gelmekten mi bahsediyor?

 

Gaon Rabi Eliyau Eliezer Dessler dünyaca ünlü Mihtav MiEliyau kitabında “akranını onun yerine ulaşana kadar yargılama” mişnasını şu şekilde açıklar:

 

Reuven Şimon’u herkesin önünde utandıracak bir hareket yapmıştır. Bunun üzerine Şimon da kendini tutamaz ve o da Reuven’i utandıracak bir hareket yapar. Tüm bu olanları kenardan izleyen Levi, “Şimon’un Reuven’e cevap verdiğine inanamıyorum. Aynısı bana olsaydı, öncelikle kendime hakim olur, Reuven’i bir kenara çeker ve kendisine bir kez daha bu şekilde davranmaması gerektiğini anlatırdım” diye içinden geçirir. Levi’nin bu düşüncesi, herkes tarafından, “Akranını onun yerine ulaşana kadar yargılama” olarak bilinen ifadenin basit anlamıdır.

 

Ancak bu mişna, Rav Dessler’in öğreteceği gibi, çok daha derin bir anlama

sahiptir.

 

İnsanın davranışlarını etkileyen birçok etmen vardır; içinde bulunduğu toplum, karakteri, psikolojisi, ailesi gibi. Yani, kişi herhangi bir olaya verdiği tepkinin içinde tüm bu etmenlerin bir karışımı bulunmaktadır. Hahamlarımız da Talmud’da bu kavramı pekiştirecek bir ifadede bulunurlar, “Dünyadaki herkesin görünüşleri farklı olduğu gibi, düşünceleri de farklıdır (Berahot 58a)”

 

Rav Eliyau Eliezer Dessler bu öğretisiyle, insanın karşısındakini yargılayabilmesi için onun yerine yani onun bakış açısına, o andaki psikolojisine ulaşması gerektiğini ve ancak sonra onu yargılayabileceğini söyler. Dünya üzerinde de böyle bir insan bulunmadığı için insanın karşısındakini, “onun yerinde ben olsaydım öyle davranmazdım”, diyerek yargılamamalıdır.  

 

Breslav’lı Rabi Nahman da bu temeli eğitsel bir şekilde açıklar:

 

Tanrı için kullanılan ifadelerden biri “yer” anlamına gelen “Makom”dur. Buna göre, “akranını onun yerine ulaşana kadar yargılama” mişnasındaki yerine kelimesi Tanrı’yı kastetmekte ve kişi ancak Tanrı gibi olayların tüm arka planlarını, gerçek amaçlarını, gizli taraflarını bilenin yerine ulaştığı zaman akranını yargılayabileceği anlamına gelmektedir.

 

 Yeruşalayim’li tsadik olarak tanınan Rabi Arye Levine’in göze çarpan en önemli özelliklerinden biri, en imkansız durumlarda bile karşısındakini lehinde yargılayabilmesiydi. Olayın her yönü kişiyi aleyhinde yargılanmasını gerektiriyorsa bile, o ne eder, lehinde yargılanmasını sağlayacak bir yön bulurdu. Peki o kendisinde bu gücü nereden buluyordu? Kendi ağzından anlattığı başından geçen bir olay ile:

 

Rabi Arye Levine, Yeruşalayim’in önde gelen tanınmış gabyalarından biri ve aynı zaman İhtiyarlar Yurdu’nun yönetiminde onlarca yıldır çalışan Rabi Eliezer Riblin’in cenazesine katılmıştı. Vefat edenin can dostu otuz yıl boyunca beraber çalıştığı ortağı Rabi Şemuel Kook ise cenaze sırasında, başka zaman kalmamış gibi, çiçekçi dükkanına giriyor ve oradan bir saksı çiçek alıyordu.

 

Rabi Arye Levine’in gözleri şaşkınlıktan yerinden çıkacak gibiydi. İşte Rabi Şemuel Kook elinde bir saksı çiçekle cenazeye katılıyor ve yürümeye devam ediyordu.

 

Cenaze biter bitmez Rabi Arye Levine soluğu Rabi Şemuel Kook’un yanında alıyor ve onu şaşkınlık içinde bırakan davranışını için bir açıklama bekliyordu. Rabi Şemuel Kook ise verdiği cevap ile Rabi Arye’nin ağzını açık bırakıyordu.

 

“Hastanede yıllardır kendisine yardımcı olduğum bir cüzzam hastası vardı. Bugün de kendisi vefat etti. Hastanın doktoru da, vefatın ardından hastanın kullandığı kişisel eşyalarını yakacağını, böylece hastalığın kimseye bulaşmayacağını söyledi. Ancak doktor Yahudi olmadığı için kutsal eşyalar ile günlük eşyalar arasındaki farkı bilemiyor. Bu yüzden vefat eden kişinin tefilinini de yakmak istiyor. Onu ne kadar ikna etmeye çalıştıysam bir türlü başarılı olamadım. Ancak uzun bir tartışmadan sonra doktor ile anlaşma noktasına geldik ve saat 12’ye kadar eğer bir saksı toprak getirirsem, tefilini o toprağa gömebileceklerini söylediler. Bu nedenle cenazenin bitmesini bekleyemezdim ve o anda satın almam gerekiyordu” diyerek Rabi Şemuel Kook hızlı adımlarla oradan ayrılarak hastaneye, tefilini gömmeye gitti.

 

Rabi Arye Levine, “bu olayı duyduktan sonra, kesinlikle hiçbir olayda kişinin aleyhine bir taraf bulamıyorum” dedi.

 

YAHUDİLİKTE KAVRAMLAR

HAHAMLARA YAPIŞMAK

(Şalom Laam Peraşa Bülteni’nden alınmıştır)

 

İnsanın, içinde bulunduğu çevreden etkilendiği bilinen bir gerçektir. Bu etkilerin karşısında durabilen ve kendi kişiliğini koruyabilen kişilerin sayısı oldukça azdır. İnsanlar genellikle fikirlerini, giyim tarzlarını, konuşma ve davranış biçimlerini topluma uydururlar. Çevreden etkilenmenin iyi yönleri olabileceği gibi, “ne de olsa herkes yapıyor” adlı klişeifadenin arkasına saklanıp kötü yönleri de beraberinde getirebilir. 

 

Tora, “O’na yapış (Devarim 10:20)” demektedir.  Hahamlarımız sorarlar, “Tanrı’ya yapışmak mümkün müdür ki?” Tanrı, tüm Yüceliğiyle ve Ululuğuyla bizler gibi et ve kemikten yaratılmış canlılara yapışması mümkün müdür? Dahası, Tora’nın kendisi, O’nun hakkında [yakan] tüketen bir ateş (Devarim 4:24) tanımlaması yaparken, bizler nasıl Tanrı’ya yapışabiliriz?

 

Ve cevap olarak, bu emrin özellikle Tora otoritelerine, yani Hahamlarına bağlanmayı belirttiğini söylerler; zira hayatlarını Tanrı’nın Torası’nı inceleyip öğrenmeye adamış olan kişilere bağlanmak, onların öğretileri sayesinde insanı Tanrı’ya bağlayacaktır. Bu doğrultuda, Tora konusunda derin ve sağlam bilgiye sahip olan uzmanlara bağlanmak, Tora’nın 613 emrinden biridir.

 

Hahamlara bağlanmanın amacı, onların her durumda nasıl davrandıklarını gözlemlemektir. İnsan, bir hahamın her bireye gösterdiği yakın ilgiyi, saygılı ve sakin bir ses tonuyla konuştuğunu, Tora öğrenimini aksatmadan devam ettiğini, sinagogda her gün duasını büyük bir konsantre ile, her kelimesini anlayarak söylediğini görünce, o da bu pozitif özelliklerin kendisinde olmasını isteyecek ve davranışlarını iyileştirmeye başlayacaktır.

 

Pirke Avot’ta okuduğumuz gibi, her kişi kendisine bir rav seçmelidir (1:6). Rav seçmenin amacı Tora öğrenimini düzenli bir şekilde yapabilmek, kuralları doğru bir şekilde fikir ayrılıklarına mekan bırakmadan uygulayabilmek ve manevi yükselişini düşüşe neden olmayacak şekilde yapabilmektir.

 

Tüm bu nedenlerden dolayı, hahamalar ve Tora öğrencileri davranışlarıyla çevrelerine pozitif etkiler yaydıklarından dolayı, onların çevrelerinde bulunmak insanları kendilerini iyi yönde geliştirmelerine olanak sağlayacaktır.

 

 

Haftanın Sözü

    (aish.com)

Düşmanlarımı arkadaşım haline getirdiğim zaman onları yok etmiyor muyum?

 

Abraham Lincoln