Lütfen Peraşa Kâğıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

4 Ekim

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2008

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

5:46

6:56

-----

Yeruşalayim

4:37

5:48

Tel Aviv

6:01

6:58

5 Tişri

Tel Aviv

4:52

5:49

İstanbul

6:30

7:10

5769

İstanbul

6:18

6:58

V A Y E L E H

 Hatırlatmalar:

ü Şabat Teşuva

ü 9 Ekim Perşembe: Yom Kipur

ü 14 Ekim Salı: Sukot I (Yom Tov)

ü 15 Ekim Çarşamba: Sukot II (Diaspora'da Yom Tov)

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Devarim 30:1-30)

[www.chabad.org]

 

Vayeleh ("gitti") peraşası, Moşe'nin dünyevi yaşamının son günlerini anlatır. "Bugün yüz yirmi yaşındayım" der halka, "artık çıkıp gelemeyeceğim". Liderliği Yeoşua'ya devreder ve daha sonradan güvenli bir şekilde Aron Aberit'te saklamaları için Leviler'e vereceği Tora rulolarını yazar (ya da yazmayı tamamlar).

"Akel - Tüm halkı toplama" mitsvasına yer verilir: Her yedi yılda bir, Şemita döngüsünün ilk yılındaki Sukot'ta, tüm Yisrael bütün halkı - erkek, kadın ve çocuklar - Yeruşalayim'deki Bet-Amikdaş'ta toplanmalı ve kral orada halka Tora'yı okumalıdır.

 

DEVAR TORA

[Rabi Yisahar Frand - www.torah.org]

 

Moşe Rabenu'nun Kıskançlığı

 

Vayeleh peraşasında Tanrı, Moşe'ye üzücü haberi verir: "İşte, günlerin ölüme yaklaştı" der (Devarim 31:14). Öncelikle Midraş'ta (Yalkut Şimoni 941) kaydedilen ve güçlü mesajlar içeren şu sözlere, henüz hiçbir açıklama yapmaksızın bir bakalım:

Moşe Rabenu ölmek istemiyordu ve güneş de onun ölmesine izin vermek istemiyordu. Bu amaçla güneş bir daha batmayacağı ve doğmayacağı konusunda Tanrı'yı tehdit etti; böylece Moşe'nin önceden tespit edilmiş ölüm anı hiçbir zaman gelmeyecekti. Ne de olsa eğer Moşe'nin planlanmış ölüm günü ertesi gün ise ve güneş bir gün önce batmazsa, o zaman Moşe sonsuza dek yaşayacaktı.

O son günde Moşe her bir kabileye bir tane verilecek bir tanesi de Aron Aberit'te duracak şekilde toplam 13 Tora tomarı yazdı. Moşe şöyle düşünüyordu: "Tora hayatın kaynağıdır ve ben sürekli Tora ile ilgilenirsem, o zaman benim ölümüm için belirlenecek gün geçecek ve böylece hayatta kalacağım; hakkımdaki ölüm kararı iptal olmuş olacak."

Tora Tanrı'nın Moşe'ye, Yeoşua'yı çağırmasını emreder. Midraş, Moşe'nin Tanrı'ya bir anlaşma teklif ettiğini belirtir: "Yeoşua benim görevimi üstlensin ve Bene-Yisrael'i yönetsin, ama benim yaşamama izin ver." Tanrı şöyle cevap verdi: "Öyleyse, şu ana kadar onun seninle ilişkisi nasıl idiyse bundan böyle de senin onunla ilişkin öyle olacak. Şu ana kadar sen liderdin ve o senin öğrencindi. Bundan sonra o lider olacak ve sen onun öğrencisi olacaksın."

Midraş'a göre, Moşe Rabenu, Tanrı'nın bu teklifini kabul etmiştir. Eskiden Yeoşua Moşe'nin çadırına gelirdi. Bu kez Moşe Yeoşua'nın çadırına gitti. Sonra birlikte, "Rabi" konumundaki Yeoşua ile onun öğrencisi konumundaki Moşe, Mişkan'a geldiler. Bulut sütunu indi ve Tanrı Yeoşua'ya konuştu. Bulut tekrar yükseldiği zaman Moşe, Yeoşua'ya sordu: "Tanrı ne söyledi?"

Hayatında ilk kez böyle bir soru sormak Moşe için çok aşağılayıcı bir deneyim olmuş olmalıydı. Ama Midraş'ın Moşe'ye cevap veren Yeoşua'nın ağzına yerleştirdiği cevap daha da aşağılayıcıdır: "Tanrı'nın Sözü sana geldiği zaman, ben Tanrı'nın sana ne söylediğini biliyor muydum?" Bu, Moşe'ye "Bu seni ilgilendirmez. Şu anda ben Rabi'yim ve sen öğrencisin" demenin çok nazik bir yoluydu.

Midraş, o sırada Moşe'nin müthiş bir acı hissettiğini belirtir. "Ah! Şu an hissettiğim kıskançlık acısını çekmektense, 100 kere ölmeme izin ver!" diye haykırmaya başlar Tanrı'ya...

Midraş'ın sözleri buraya kadardır. Bu Midraş'ı derinlemesine incelemeye bu noktada yer yoktur. Yukarda alıntılanan parça görüldüğü gibi, oldukça kafa karıştırıcıdır. Ancak, yine de ilk bakışta dikkati çeken iki nokta ön plana çıkmaktadır:

İlki Moşe Rabenu'nun kıskançlık hissetmesidir. Moşe, "Bütün bu yıllar zarfında Tanrı'nın o muhteşem yakınlığını tecrübe ettim. Bundan böyle bundan yoksun kalacağım. Buna bir başkası sahip olacak!" Basitçe, Moşe, Yeoşua'yı kıskanmıştır. Hiduşe A-Rim Moşe'nın Yeoşua'yı kıskanmasının nasıl mümkün olduğunu sorgular. Zira Talmud, bir kişinin herkesi kıskanmasının olası olduğunu, ama kendi oğlunu ve öğrencisinin bu olasılığın dışında olduğunu vurgular (Talmud - Sanedrin 105b). Öyleyse, Midraş'ın söylediklerini nasıl anlamak gerekmektedir? Hiduşe A-Rim buna kuvvetli bir cevap verir:

[Hiduşe A-Rim, Gur Hasidizmi'nin liderlerinden biriydi. Hasidik cemaatlerin liderleri Rebbe (Rebi) olarak anılır.] Eğer ben Rebi isem ve oğlum Roş Yeşiva (Yeşiva başkanı) olursa, onu kıskanmam. Aksine onunla gurur duyarım. Hatta bu görevdeyken benim hiç ulaşamadığım başarıları elde ederse bile bu beni etkilemez; onunla onur duyarım. Ancak, eğer oğlum "benim" işimi elimden alırsa, eğer Rebi olursa ve ben yerimi ona bırakmak ve geri çekilmek zorunda kalırsam işte o zaman durum değişir. Böyle bir durumda, bir kişinin yerini kendi oğlu ya da öğrencisi alırsa bile o kişiye büyük acı verir.

Bu Midraş'ta yapılacak olan ikinci gözlem de şöyledir: Moşe Rabenu 120 yaşındadır. Ölmek üzeredir. Buna rağmen, kendisi kıskançlık duygusuna kapıldığını hissetmektedir. Hissettiği duygunun yüz ölümden beter olduğunu kabul etmektedir. Burada şunu görüyoruz: Bir insan "Kıskanmak için fazla yaşlıyım", "Ben bunu aştım" derse, ona inanmayın. Kıskançlık duygusu bizi her dönemde yakalayabilir - mezardayken hariç. En azından Moşe Rabenu bunu fark ve kabul etmiştir. Bunu hissedecek ve "Böyle bir şeyi istemiyorum!" diye ifşa edecek kadar duyarlı ve akıllı idi.

Moşe Rabenu ile aramızdaki fark budur. Biz bunu görmeyiz. Bunu hissetmeyiz. Biz kıskançlığa sadece teslim olup tükeniriz. Midraş'ta aktarıldığı gibi, Moşe'nin sözleri bizim felsefemiz olmalıdır--ölüm kıskançlık duygusuna kapılmaktan yüz kez daha iyidir.

 

DEVAR TORA

[Rabi Eli Mansour - www.dailyhalacha.com]

 

Teşuva Zorunluluğu

 

Hahamlarımız bize, Roş Aşana ile başlayıp Yom Kipur'la sona eren "Aseret Yeme Teşuva - On Teşuva Günü" sırasında, kendimizi Teşuva, yani "Tanrı'ya dönüş" konusuna adamamız gerektiğini öğretirler. Yılın bu en önemli döneminde, dikkatimizi özeleştiriye, hatalarımızı tespit edip itiraf etmeye, Tanrı'dan af dilemeye ve günahlarımızı hiçbir zaman tekrarlamama konusunda kesin bir karar almaya odaklamamız gerekir.

Kipur gününde olumlu bir yargı elde etmek için neden bu yorucu Teşuva sürecinin gerekli olduğu sorusu ortaya çıkmaktadır. Öyle ya; her bir insanın davranışı bir terazinin iki tarafında tartılır: mitsvalarımız bir tarafa, hatalarımız ise diğer tarafa yerleştirilir. Mitsvalarımızın ağırlığı hatalarımızı geçerse, o zaman bize olumlu bir hüküm bahşedilir. Tanrı korusun, eğer günahlarımızın sayısı mitsvalarımızı geçerse, o zaman hakkımızda zalim bir yargıya varılır. O halde, görünen odur ki, o on gün boyunca mitsvalarımızı arttırmak ve böylece mitsvalarımızın günahlarımızı geçmesini garantilemek yeterli olabilmelidir. Teşuva yapmak yerine, kişi daha fazla iyilik yapabilir, daha fazla bağış verebilir ve bu süre zarfında Tora öğrenimine daha fazla zaman ayırabilir. Değil mi? Teşuva ne de olsa zor ve hayal kırıklığı yaratan bir maceradır. Ne de olsa her yıl kendimizi genellikle bir önceki yıl "kesinlikle yapmayacağım" diye karar aldığımız günahların aynılarını itiraf eder halde bulmuyor muyuz? Önceki Kipur günlerinde ettiğimiz ve daha sonra bozduğumuz aynı vaatleri sıralamıyor muyuz? Öyleyse neden teşuva yapmak gereksin? Bu hem zor hem de görüldüğü kadarıyla pek etkili değil; öyle değil mi? Nitekim Rambam (Rabbi Moşe ben Maymon, İspanya- Mısır, 1135-1204) Teşuva'nın nasıl uygun bir şekilde yapılacağını bize öğreten tam on bölüm yazmıştır. Rabenu Yona (İspanya, 1180-1263) karmaşık ve zor bir çaba olarak addettiği teşuva konusunda bütün bir kitap -Şaare Teşuva - derlemiştir. O halde, tartıyı lehimize çevirmek üzere fazladan mitsvalar yapmak yerine, neden daha zor olan yöntemi, teşuvayı tercih etmeliyiz?

Bu soruya cevap vermek için, Aseret Yeme Teşuva boyunca içinde bulunduğumuz durumu, bizim için belki daha aşina olan bir alacaklı-borçlu örneği ile açıklamaya çalışalım. Bir milyon lira borcu olan ve bu parayı ödeyemeyen bir borçlunun durumunu düşünün. Sonunda alacaklı ona gider ve bir öneride bulunur: "Yarından itibaren on gün boyunca sana özel bir şans tanımak istiyorum. Eğer bu on gün içinde borcunu ödersen senden her lira için sadece on kuruş alacağım. Yani borcunu bu on gün içinde ödersen sadece yüzde onu ödemen borcu kapatacak." Şimdi; borçlunun bu on gün boyunca gelmediğin, ama on birinci günde elinde yüz bin lira ile alacaklının kapısını çaldığını düşünün. Alacaklı nasıl tepki verecektir? "Sana muhteşem bir indirim önerdim. Ama sen borcunu bu zamanda bile ödemeyip erteledin. Öyleyse hakkını kaybettin. Asıl borcundan tek kuruş indirmiyorum!"

Aseret Yeme Teşuva süresince Tanrı bizim gerçekten de reddedemeyeceğimiz bir öneride bulunmaktadır. İşlediğimiz günahlar için, "asgari bir maliyetle" bize affımızı bahşetmeye hazırdır. İlahi adaletin kesin kurallarına göre hak ettiğimiz hiç de hoş olmayan karşılıkları çekmeden affedilme fırsatı vardır. Bu eşsiz fırsatı boşa harcamak aptallık olacağı gibi, bir anlamda da arsızlığın kenarından geçmektedir. Böyle bir öneriyi geri çevirme ve böyle cömert bir "anlaşmayı" reddetme lüksünü kendimize nasıl tanıyabiliriz?! Eğer Tanrı bu kadar iyi ve merhametli ise, O'nu geri çevirmek ve "borcumuzu ödemeyi" on günlük dönemden sonraya ertelemek doğru mudur? Kuşkusuz, bu dönemde pişman olmayı başaramamak, yıl boyunca işlediğimiz diğer kabahatlerden çok daha büyük bir kabahat anlamına gelmektedir. Teşuva karşılığında, Tanrı'nın bağışlama önerisini geri çevirmek sicilimizdeki herhangi bir kabahatten çok daha büyüktür.

Bu nedenle, Teşuva Günleri boyunca ilave mitsvalar yapmak da şüphesiz çok iyi ise de, yeterli değildir. Tartımıza kaç tane ilave mitsva eklersek ekleyelim, hiçbiri Tanrı'nın teşuva çağrısını geri çevirme kabahatini, O'nun bağışlama konusundaki cömert önerisini elimizin tersiyle itme günahına karşı ağır gelemez. Bu dönemde kaç tane mitsva yaparsak yapalım, sadece bu kabahat bile tartıyı aleyhimize çevirmek için yeterlidir.

Peygamber Yeşayau (55:6) bunu mükemmel bir şekilde açıklamıştır: "Tanrı'yı O [kolayca] bulunduğunda arayın; O'na O yakın olduğu zaman seslenin." Hahamlarımız, bu sözlerin tam olarak Roş Aşana'dan başlayıp Yom Kipur'la sona eren on güne atıfta bulunduğunu öğretirler. Bu dönemde Tanrı, Kendini, senenin diğer günlerinden daha ulaşılır kılar. Sanki Kral'ın şehrimize geldiği ve her birimizin O'na şahsen ve doğrudan yaklaşmamıza izin verdiği bir dönemdir.

Yukarıdakilerin ışığı altında, Peygamber Yeşayau'nun çağrısı sadece bir öneri değildir; kesin bir uyarıdır. Kral bizi görmeye geldiği zaman, affımızı kabul etmeye hazır olduğunu açıkça söylediği zaman bunu yine de yapmamak, Kral'a hakarettir. Teşuva sadece bir imtiyaz değildir; senenin bu döneminde kesin bir yükümlülüktür. Bunu yapmayı reddedersek, o zaman yaptığımız mitsvalar bile Yom Kipur'da tartıyı lehimize çevirmeye yeterli olmayacaktır.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Mekor Hayim - Rabi Hayim David Alevi]

 

Teşuva

 

1.      İster "yap" ister "yapma" şeklinde olsun, Tora'nın her mitsvası için, bir kişi onu bilerek ya da bilmeyerek ihlal ettiği takdirde, Teşuva yapacağı ve günahından döneceği zaman Tanrı'nın önünde bu günahını itiraf etmekle yükümlüdür. Bu itiraf (Viduy) Tora'nın "yap" şeklindeki emirlerinden biridir. Viduy'un temel nüshası şöyledir: "Yalvarıyorum Aşem Huzurunda hata ettim, günah işledim, isyan ettim ve şunu şunu yaptım. Ama işte pişmanım; yaptığımdan utanç duyuyorum ve bir daha bunu tekrarlamayacağım". Bu temel nüshadır. Ve bunu genişleten ve Tanrı'nın önünde pişmanlığını, itirafını arttıran kişi övgüye layıktır.

2.      Teşuva nedir? Kişinin günahı terk edip düşüncelerinden atması, kalbinde bunu tekrarlamayacağına dair kesin bir karar alması, geçmiş hakkında pişmanlık duymasıdır. Bunun samimiyetini, insanın kalbinin en gizli kısımlarını okuyan Tanrı değerlendirecektir. Teşuva yapan kişi, kalbinde verdiği kararı ve hakkında pişmanlık duyduğu günahları sözel olarak, dudaklarıyla telaffuz etme suretiyle dile getirmelidir. Kalbinde karar vermemiş olup sadece itirafta bulunan kişi, elinde bir tuma kaynağı tutarak mikveye dalan kişiye benzer. Böyle bir dalış hiçbir arınma sağlamadığı gibi,, bu kişinin teşuvası da geçersizdir. Dalışın geçerli olması için mikveye dalan kişinin elindeki tuma kaynağını atması gerekir. Aynı şekilde, teşuva yapan kişi de günahını terk etmelidir.

3.      Teşuva her zaman yapılabilir. Ancak Roş Aşana ile başlayıp Yom Kipur'la sona eren on gün içinde (ki bu günler "Aseret Yeme Teşuva - On Teşuva Günü" olarak adlandırılır) bu konuda daha güçlü ve etkilidir. Bu nedenle herkes bu günlerde sene içindeki davranışlarını süzgeçten geçirmeli, hatalarını bulup onlar hakkında teşuva yaparak Kipur günü bunları itiraf etmelidir. Yom Kipur'un, Teşuva yapan bir kişiyi temizleme şeklinde özel bir gücü vardır. Ama teşuva yapmayan kişi için bir etki sağlamaz.

4.      Teşuva ve Yom Kipur, sadece insanın Tanrı'ya karşı işlediği suçları onarır. Ancak başka insanlara karşı işlenen suçlar, bunun tazminatı gerçekleşip, o kişinin affı sağlanmadığı sürece affedilmez. Kişi, diğerinin affını elde etmek için gerekirse tekrar tekrar gitmeli, araya hatırı sayılır kişiler koymalıdır. Eğer üç kere gitmişse, hala af sağlamadığı takdirde tekrar gitmesine gerek yoktur. Ama zarar verdiği kişi bir Tora otoritesiyse, gerekirse bin kere gitmelidir.

5.      İnsan başına gelenlerin boş yere olmadığını, her şeyin Tanrı tarafından yönlendirildiğini düşünmeli ve kendisinden af dilemeye gelen kişiyi geri çevirmemelidir. Başkalarını affeden kişi, Tanrı'nın affını kolayca hak edecektir (elbette teşuva yapması kaydıyla).

6.      Teşuva çok büyüktür; çünkü insanları Tanrı'ya yakınlaştırır. Günahkâr kişi Tanrı tarafından ne kadar dışlanır ve nefret görürse, teşuva yaptıktan sonra da o derece yakınlık ve sevgi görecektir. Tanrı merhametlidir diyerek teşuva yapmayan ve günah işlemekten kaçınmayan kişi, başını büyük derde sokmuş olur. Ama samimi bir şekilde teşuva yapan kişiye karşı Tanrı elbette sonsuz merhamet gösterecektir. GMAR HATİMA TOVA.

Haftanın Sözü

[Mişna - Yoma 8:9]

 

"Günah işleyeyim; sonra teşuva yaparım; Günah işleyeyim; sonra teşuva yaparım" diyen birine teşuva fırsatı verilmez. "Günah işleyeyim; Yom Kipur affeder" diyen birine Yom Kipur kefaret sağlamaz. Tanrı'ya karşı işlenen kabahatler, ]teşuva yapıldığı takdirde[ Yom Kipur'da af bulur. İnsanlara karşı işlenen kabahatler, kabahatin işlendiği kişinin affı elde edilmediği sürece Yom Kipur'da af bulmaz. Pasukta söylendiği gibi: "Lifne Ad... Titaru - Tanrı'nın Huzuru'nda Arındırılacaksınız" [=Yom Kipur, sadece Tanrı'nın Huzuru'nda, O'na karşı işlenmiş günahlar için onarım sağlar; insanlara karşı işlenenler için ise, onlar affetmedikçe onarım sağlamaz. Rabi Akiva şöyle dedi: Ne mutlu size Yisrael! Kimin Huzuru'nda arındırılıyorsunuz? Sizi kim arındırıyor? Göklerdeki Babanız! Pasukta söylendiği gibi: "Üzerinize saf su serpeceğim ve arınacaksınız"; ve başka bir pasukta şöyle denmektedir: "Tanrı, Yisrael'in Mikvesidir". Mikve nasıl tame insanları arındırırsa, Kutsal ve Mübarek Olan Tanrı da Yisrael'i arındırır.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 538 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.