Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

30 Av

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

5772

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

6:45

7:57

-----

Yeruşalayim

6:37

7:49

Tel Aviv

7:01

8:00

18Ağustos

Tel Aviv

6:53

7:51

İstanbul

7:47

8:27

2012

İstanbul

7:36

8:16

R E E

 Hatırlatmalar:

ü  18-19 Ağustos Şabat-Pazar: Roş Hodeş Elul

ü  20 Ağustos Pazartesi: Neve Şalom Anma Günü

 

 

Bu HP .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

Peraşa Özeti (Devarim 11:26-16:17)

[www.chabad.org]

 

"Görün!" der Moşe, Bene-Yisrael'e, "bugün önünüze beraha ve lanet [seçeneklerini] sunuyorum" - söz konusu berahaya, Tanrı'nın emirlerine uydukları takdirde kavuşacaklar, aksi takdirde başlarına lanet gelecektir. Bunlar, halk Erets-Yisrael'e girdikten sonra, Gerizim ve Eval dağlarının arasında açıklanacaktır. "Tanrı'nın, İsmi'ni barındırmak üzere seçeceği yerde", halkın Tanrı'ya korbanlarını getireceği bir Bet-Amikdaş inşa edilecektir. Tanrı'ya başka bir yerde korban sunmak yasak olacaktır. Hayvanlar, korban değil de etinin yenmesi amacıyla, başka bir yerde kesilebilir; ancak kan hiçbir şekilde yenemez.

Sahte bir peygamber ya da insanları putlara tapmaları için ikna eden birinin cezası idamdır; putperest bir şehir yok edilmelidir. Peraşada, Kaşer hayvanlar için belirleyici işaretler ve kaşer olmayan kuşların listesi tekrarlanır.

Bütün ürünlerin onda biri Yeruşalayim'e getirilip orada yenmelidir. Eğer yol uzaksa, bu ürünler satılıp, parasıyla Yeruşalayim'de yiyecek satın alınır ve bunlar orada yenir. Belirli bazı yıllarda, bu onda birlik kısım fakirlere dağıtılır. İlk doğan (behor) sığır ya da davar Bet-Amikdaş'a korban olarak getirilir ve etini Koenler yer.

Yardımseverlik/Tsedaka mitsvası, bir Yahudi'ye, ihtiyaçlı olan kişiye armağan ya da borç verme yükümlülüğü verir. Şabat yılında (yedi yılda bir toprağın dinlendirildiği yıl - Şemita), bütün borçlar bağışlanır ve tüm köleler serbest kalır.

Peraşamız, herkesin Bet-Amikdaş'ta Tanrı'nın Huzuruna "görmeye ve görülmeye" gittiği, üç bayram - Pesah, Şavuot ve Sukot - kanunlarıyla son bulur.

HAYATIN SINAVLARI

[Rabi Yosef Goldman / tannentorah.com]

 

Aranızda kim gerçek peygamberse lütfen ayağa kalkabilir mi? Şu anda bir yerlerde sahte peygamberler var ve her zaman da olmuştur. Tora bile (Devarim 13) bizi her zaman peygambere benzeyen kişilerle karşılaşacağımız konusunda uyarmaktadır. Hatta peygamberler gibi mucizeler gerçekleştirir gibi görünebilirler, ancak esasında onlar sahtedir. O halde neden Tanrı sahte bir peygamberin bir mucize veya gerçekten etkileyici harika şeyler yapmasına izin verir? Bu peraşada verilen cevaba göre, Tanrı bizi sınamaktadır. Eğer Tanrı'yı tüm yüreğimiz ve ruhumuzla seviyorsak, hiçbir mucize veya harika bizi O'nun yolundan sapma yönünde etkilemeyecektir. Bu konudaki zorlu test aslında basittir: Bu sahte peygamber bizi neye teşvik etmektedir? Tanrı'nın kurallarını izlemeye mi yoksa onları göz ardı etmeye mi? Ve eğer bu "peygamber", şahsen Tanrı'nın sözüne sadık değilse, basitçe, o bir peygamber değil, bir sahtekârdır.

Eğer okul bittiği zaman hayatın sınavlarının bittiğini sanıyorsanız, bu fikrinizi tekrar gözden geçirin. Hayatta kimyadan veya fizikten çok daha zor olabilen sınavlar vardır. Ve bu tür sınavlar için hazırlanabilmemize yardımcı olacak kadar ev ödevi de yoktur.

Fakirlik büyük bir inanç sınavıdır. Zenginlik bile düşündüğümüzden çok daha zorlu bir sınav olabilir. Sağlıksız olmak kolay bir sınav değildir ve felâket daha da kötüdür. Her birey kendi benzersiz sınavları ve zorluklarıyla karşılaşır. Diğer kişinin sınavının bize verilmesini arzu edebiliriz ama bizim sınavlarımız bizimdir ve başa çıkmamız için sadece bize verilmiştir. Bir insanı cezbeden bir şey bir diğerini cezbetmeyebilir. Benim için zor olan şey sizin için basit olabilir veya bunun tam tersi doğru olabilir. Eğer belirli bir anın zorluğunun aslında bir sınav olduğunu hatırlarsak, onunla başa çıkmakta daha başarılı olabilir ve sınavı geçebiliriz.

Ancak bizler bunun bize karşı kişisel bir meydan okuma olduğunu, hatta belki de bütün hayatımız boyunca en önemli meydan okuma olduğunu her zaman fark etmeyiz. Ruhumuzun bu dünyaya tam da bu sınavlarla başa çıkmak için inmiş olabileceği olasılığını takdir etmeyiz.

Ve bu nedenle, bahaneler üretmek üzere mantık yürütmeye başlarız.

Eğer dünyada bir Tanrı varsa, Auschwitz'te neredeydi?

Eğer Tanrı benim parayı almamı istemediyse, neden patron kasayı açık bıraktı?

Eğer bu ilişki yanlışsa neden o kadar doğru görünüyor? Bu zavallı kadın sevgisiz bir evliliğe kilitlendi. Biraz mutluluğu hak etmiyor mu? Benim onun için orada olmam gerekmez mi?

Eğer Tanrı gerçekten Şabat'a uymamı istiyorsa, neden en büyük cirom Cumartesi günü gerçekleşiyor?

Eğer bir takke takmam gerekiyorsa neden kelim? Toka için tek bir saç teli bile bulamıyorum!

Ama eğer inanç sınavı kavramını kabul edersek, o zaman ne kadar korkunç olurlarsa olsunlar, sorunlarla başa çıkmak daha kolay olur.

Şu soru akıllara takılabilir: Tanrı bizi neden sınar? Bu peraşanın açıkladığı gibi, "gerçekten Tanrı'yı tüm yüreğimiz ve ruhumuzla sevip sevmediğimizi anlamak için mi?" Tanrı zaten bütün bunları bilmiyor mu? Biz O'nu herhangi bir şekilde nasıl aydınlatacağız? Tanrı'nın bilmediği bir şey mi vardır ki?

Amaç Tanrı'nın değil, bizim bilmemizdir. Tanrı tabii ki bilmektedir. Ancak O yolumuza sınavlar ve engeller koyar, böylece bunları yendiğimiz zaman, yüreğimizin içinde ve ruhumuzda var olan içsel ve gizli Tanrı sevgisini geliştirir ve öne çıkarırız.

Hayatın sınavlarını geçtiğimiz zaman, bu içsel güce aslında gerçekten de sahip olduğumuzu, Tanrı'ya derinden bağlı olan inanç dolu insanlar olduğumuzu ve bağlılığımızın gerçek ve hakiki olduğunu keşfederiz. Hayatın sınavlarını geçtiğimiz zaman, kendi moral gücümüze daha çok güvenir, Tanrı hakkında daha yüksek bir bilinçle zenginleşir ve yüceliriz. İşte bu nedenle, bu engellerin üstesinden geldikten sonra, onlarla karşılaşmadan önce olduğumuza göre çok daha güçlü hale geliriz.

Aslına bizler sınav peşinde koşuyor değiliz. Nitekim her sabah dualarımızda Tanrı'ya "bizleri sınama" diye dua ederiz. Ama eğer yolumuza bir günah olasılığı çıkarsa, ahlâklı insanoğulları ve sadık Yahudiler olarak bu meydan okumanın üstesinden gelmemizin, nihai başarımız için kritik öneme sahip olduğunu da takdir etmeliyiz.

Gönül ister ki hiçbir zaman sınanmayalım. Ama eğer böyle bir durumla karşı karşıya kalırsak, eğer karşımıza cazip, ama doğru olduğunu bildiğimiz yola aykırı bir şeyler çıkarsa, bunun bir sınav olduğunu hemen hatırımıza getirelim. İşte o zaman, Tanrı'nın da yardımıyla, sınavı başarıyla geçebiliriz.

DEVAR TORA

 [Rav Moşe Benveniste]

SEVAPLARI PAYLAŞMAK

 

Kol amezake et arabim, en het ba al yado, vehol amahti et arabim en maspikin beyado laasot teşuva (Pirke Avot 5/18). Kim insanların doğru yolda yürümeleri için çaba sarf ederse, Tanrı onu günah işlemekten korur. Kim insanları günah işlemek için teşvik ederse, daha sonra pişmanlık duyup Tanrıdan af dilerse de, dileği kabul edilmez.

MİŞNA'mız şöyle bir öğretiye yer veriyor:  Kişi yalnız kendisi Tora'nın buyruklarını uygulamakla yetinmez, etrafındaki kişileri de teşvik ederse sevabı büyük olur. İnançlı kişiler çoğaldıkça Tanrı'nın adı ve kutsallığı daha da yücelmiş olur.

Şöyle bir benzetme yapabiliriz. Bir Kral kendi silahşorlarını savaşa yollar, her biri canla başla görevlerini yaparlar. Onlardan biri her gittikleri yerde başka silahşorlar bularak onları kralın hizmetine girmeleri için ikna eder. Zafer ile döndüklerinde kral her birine ödüller verir, ancak yeni adamları getiren kişiye verdiği ödüller çok daha değerli olur.

Aynı şekilde bir kişi yalnız kendisi yapmış olduğu doğru icraatlarla yetinmeyip etrafındakileri de teşvik ederse ödülü daha büyük olur.

İnsanları doğru yola teşvik eden kişi, insan sevgisi ile dolu olduğunun işaretidir, çünkü Tanrı tarafından verilecek ödülleri arkadaşıyla paylaşabilmektedir.

Rabilerimiz şöyle demişlerdir: Kol amease et havero lidvar mitsva maalin alav keilu asaa (Sanedrin 93/B). Kim arkadaşına bir iyi icraat yaptırırsa yüce Tanrı sanki kendisi yapmış gibi kabul eder.

Etrafındakilere MİTSVA- SEVAP yaptıranın ödülü, kendisinin günah işlemeyeceğidir. Aslında bu bir ödül müdür? Yoksa doğal bir netice mi?

Doğal bir netice olabilir, çünkü başkalarına sevap yaptıran kişi kendisi günah işlemekten çekinecektir. Çünkü insanlar şöyle derler: Kendisi uygulamaz başkasından ister.

Hasidism kuşağından RABİ ELİMELEH hakkında şöyle bir olay anlatılır: Rabi yaşamı boyunca etrafındaki kişilere bir MİTSVA- (Tora'nın bir emri ) yapmaları için büyük çaba sarf ederdi.

Bir gün YETSER ARA- KÖTÜ DÜRTÜ ona şöyle bir teklifte bulunur: Ben senden tamamen ayrılıp seni serbest bırakacağım, istediğin kadar Tora öğrenimini sürdürüp emirleri rahatça uygularsın. Sadece bir şartım var. Sende etrafındaki kişileri doğru yolu göstermekten vazgeç.

Rabinin cevabı şöyle olur: Ben seni gayet iyi tanırım, sen kimseyi rahat bırakmazsın, şu anda dahi beni yanlış yola sürüklemek istiyorsun, ben senle mücadele etmeyi bilirim. Etraftakilere doğru yolu göstermek benim ödevimdir.

MİŞNA'mızın öğretisini şöyle özetleyebiliriz: Her birimiz hem kendimiz, hem etraftaki kardeşlerimizin MİTSVOT UMAASİM TOVİM- Tora'daki emir ve buyrukları elimizden geldiğince uygulamalıyız. Hiçbirimiz MOŞE RABENU veya RABİ AKİVA değiliz, ancak elimizden geldiği kadar Tanrı'nın buyurduğu doğru yolda önce biz sonra etrafımızdakileri teşvik ederek ilerlememiz gerekir.

Hep birlikte Tanrı'nın yolunda ilerlemek dileğiyle.

Tekrar görüşmek  üzere,

Rav Moşe  Benveniste

 

 

MAASE

 

"Eğer yol senin için çok uzunsa; öyle ki, sen onu taşıyamamaktasın, çünkü Tanrı'nın Kendi ismini yerleştirmek için seçtiği yer senden uzaktır, zira Tanrın seni kutsamış olacaktır..." (14:24)

"Eğer yol senin için çok uzunsa" dedikten sonra, "çünkü o yer senden uzaktır" demek gereksiz değil midir?

Dubnov'lu Magid (vaiz) bunu kısa bir öykü ile açıklar. Pasukta şöyle denmektedir: "Ama sen Bana seslenmedin, ey Yaakov, benden bıktın, ey Yisrael!" (Yeşayau 43:22).

Bir keresinde birisi bir paket almak için bir ulak gönderir. Daha sonra ulak, ücretin, taşıdığı ağır yük için çok az olduğunu iddia ederek önerilen ödemeyi reddeder. Paketi gönderen kişi şaşkınlık içinde şöyle der: "Eğer paket sizi yorduysa, belli ki paketi siz taşımıyordunuz. Çünkü benim paketim çok küçüktü ve içinde değerli taşlar vardı."

Aynı şekilde peygamber de Yahudilere şöyle demiştir: "Eğer Benim mitsvalarımı yerine getirmekten bıktıysanız ve yorulduysanız, belli ki Bana seslenmedin Ey Yaakov; yani bu mitsvaları Benim onuruma yapmadın; çünkü benim mitsvalarım birer yük değil, zevktir."

Bizim pasuk da şöyle demektedir: "ki yirbe mimeha adereh, ki lo tuhal seeto" - yani "Eğer yol senin için çok uzunsa; öyle ki, sen onu taşıyamamaktasın" - eğer kişi Tora ve mitsvalar etrafında dönmesi gereken Yahudi yaşamını çetin bir yolculuk ve taşınması zor bir yük olarak görüyorsa, sorun bellidir: "ki yirhak mimeha a-Makom" - yani "çünkü Makom [="yer"; ancak bu aynı zamanda Tanrı'nın bir Sıfatıdır] senden uzaktır". Başka bir deyişle, Tanrı ile aranda büyük bir mesafe var. Zira Tanrı'ya yakın olup, Tora ve mitsvalarıın birer mücevher olduğunu fark edenler Tanrı'nın isteğine göre yaşamayı zevkli ve keyifli bulurlar.

PERAŞADAN DERSLER

[Rabi Şelomo Ressler - www.weeklydvar.com]

Ree peraşasından öğrendiğimize göre, "Koşullar nasıl olursa olsun, hiçbir peygamber puta tapmayı savunamaz. Eğer öyle yaparsa, mucizeler yapabiliyorsa bile, sahte bir peygamber sayılır" (Devarim 13:2-6). Bariz bir soru: Sahte bir peygamber nasıl mucize yapma yeteneğine sahip olabilir?

Rabi Akiva (Talmud - Sanedrin 90a), Tora'nın mucize yaptığını söylediği peygamberin sahte değil gerçek bir peygamber olduğunu öne sürer. Ancak bu gerçek peygamber daha sonra yanlış yola sapmıştır. Ama sahte bir peygambere dönüştüğü zaman artık mucizeler de gerçekleştiremez.

Rabi Avi Weiss'ın çıkardığı sonuç gibi, bu cevap, özellikle Elul ayında, yani Yamim Noraim başlamadan önceki otuz günlük iç gözlem döneminde, Yahudilikte önemli bir kavramın altını çizer: Kişinin önceki başarıları veya manevi seviyesi ne olursa olsun, bu hep aynı kalacak diye bir garanti yoktur: Bir sahte peygamber örneğinde olduğu gibi, ciddi bir düşüş yaşama olasılığı gibi, tam tersi yönde, Roş Aşana'dan önce samimi bir teşuva yapma suretiyle büyük gelişimler gösterme olasılığı da daima mevcuttur. Evet, peraşa düşmüş bir peygamberi tanımlamaktadır; ancak yükselmek de aynı derecede olasıdır. Tıpkı o peygamber gibi, bir zamanlar nerede olduğumuza göre değil, şimdi olduğumuz yere göre, ne kadar gelişim gösterdiğimize göre yargılanacağız.

ALİHOT OLAM

[Sefer Yalkut Yosef - Rabi Yitshak Yosef]

 

Elul Ayı

 

1. Aşkenazlar Elul ayı boyunca Şahrit duasının sonrasında Şofar çalmayı âdet edinmişlerdir. Bu geleneğin sağlam kaynakları vardır ve amacı, halkı teşuvaya uyandırmaktır. Pasukta söylendiği gibi: "Şehirde şofar çalınır da halkı titreme almaz mı?"

2. Roş Hodeş Elul'dan Oşana Raba'ya kadar her sabah duasından sonra "Ledavid AD... Ori Veyişi - David'in [bir şarkısı:] Tanrı, ışığım ve kurtarıcımdır" mizmorunu söylemek güzel bir gelenektir. Hahamlarımızın açıkladıkları üzere Tanrı, Roş Aşana'da "ışığımız" ve Yim Kipur'da "kurtarıcımız"dır. Mizmorun devamındaki "Ki Yitspeneni BeSuko - Çünkü beni çardağında gizledi" sözleri de Sukot bayramını ima etmektedir.

3. Elul ayı içinde sabah erkenden Selihot dualarını söylemek için kalkanlar, kek veya meyve gibi bir şey yemek istiyorlarsa dikkat etmelidirler, zira eğer şafak söktüyse, tefilayı bitirene kadar, su, çay veya kahve haricinde bir şeyi ağza koymak yasaktır. Kutsal Zoar kitabına göre, gece uyuyan bir kişi, şafak sökmeden önce bile kalktıysa, tefila söylemeden önce ağzına bu söylenenler haricinde hiçbir şey koymamalıdır.

4. Elul ayı, insanın eylemlerini tekrar gözden geçirmesi, Tora öğrenimi ve iyi eylemleri arttırması ve gerek yanlış davranışlarından, gerekse de olumsuz karakter özelliklerinden dönerek teşuva yapması için uygun bir zamandır.

5. Amida'daki "Aşivenu" paragrafı bu ay içinde özellikle konsantre olunarak söylenmeli, Tora'nın yolundan uzak yaşayan kişiler ve özellikle de yakınlar için dua edilmelidir, zira bu günlerde bu duanın etkili olma ihtimali yüksektir ve Tanrı bu kişilere Göklerden özel bir ruh göndererek teşuva yapmalarına yardımcı olabilir.

6. Tanrı'ya gönülden bağlı kişiler, Elul ayı içinde tefilin ve mezuzalarını kontrol ettirmeyi âdet edinmişlerdir; yine de bu alahanın esasından kaynaklanan bir uygulama değil, bir gelenektir. Eğer tefilin uzman bir Sofer tarafından yazıldıysa, temel kurala göre, aradan yıllar geçmişse bile kontrol edilmesi şart değildir. Mezuzalarda ise alahaya göre her üç buçuk yılda bir kontrol yapılmalıdır ve bunda titiz davranarak her yıl Elul ayında kontrol ettirmek yüksek düzeyli bir gelenektir.

7. Eğer Roş Hodeş Elul, Şabat gününe düştüyse, Sefaradlara göre Tişa Beav'la Roş Aşana arasındaki haftalarda okunan yedi teselli aftarasının düzeni bozulmaz ve yine "Aniya Soara" aftarası okunur ve sonuna Roş Hodeş'e özgü aftaranın (Aşamayim Kisi) ilk ve son pasukları eklenir. Aşkenaz geleneğine göre ise Roş Hodeş aftarası okunur.

8. Elul ayı içinde arkadaşına mektup yazan bir kişinin, mektubun başında "Leşana Tova Tikatevu veTehatemu - İyi bir yıl için yazılın ve mühürlenin" dileğini yazması güzel bir gelenektir.

Haftanın Sözü

[www.weeklydvar.com]

                                                                                                                       

İki insanının birbirlerinin değerine tamamen ikna olduğu bir arkadaşlığı hiçbir mesafe veya zaman uzunluğu bozamaz.

Haftanın Peraşası'nı, t e b e r r u d a b u l u n a r a k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 38 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.