Yazdır

Lütfen Peraşa Kağıtlarını Dua Sırasında Okumayınız

               Bu Hafta İçin Saatler              

12 Aralık

Gelecek Hafta İçin Saatler

Şabat

Başlangıç

Bitiş

2009

Şabat

Başlangıç

Bitiş

Yeruşalayim

4:01

5:16

-----

Yeruşalayim

4:04

5:18

Tel Aviv

4:15

5:17

25 Kislev

Tel Aviv

4:17

5:20

İstanbul

4:23

5:03

5770

İstanbul

4:25

5:05

V A Y E Ş E V

Hatırlatmalar:

ü Hanuka I

ü 17-18 Aralık Perşembe-Cuma: Roş Hodeş Tevet

 

Bu HP  .....'nin aziz ruhuna ithaf edilmiştir.

 

 

Peraşa Özeti (Bereşit 37:1-40:23)

[www.chabad.org]

 

Yaakov, on iki oğluyla beraber Hevron'a yerleşir. En sevdiği oğlu 17 yaşındaki Yosef'tir. Kardeşleri, babalarının Yosef'e yönelik [örneğin Yaakov'un Yosef'e yaptığı çok renkli pelerin gibi] ayrıcalıklı davranışlarından dolayı, onu kıskanmaktadırlar. Yosef, gördüğü iki rüyayı kardeşlerine anlatır. Bu rüyalar onun gelecekte kardeşleri üzerinde hâkimiyet kuracağını kehanet etmektedir. Bu da kardeşlerinin ona karşı olan kıskançlıklarını ve nefretlerini arttırır.

Şimon ve Levi onu öldürmek için plan yaparlar, ama daha sonra gelip onu kurtarmayı planlayan Reuven onu bir çukura atmalarını önerir. Yosef çukurdayken, Yeuda'nın teklifiyle onu oradan geçmekte olan bir Yişmaeli kervanına satarlar. Kardeşleri, Yosef'in özel pelerinini keçi kanına bularlar ve sevgili oğlunun vahşi bir hayvan tarafından parçalandığına inandırmak için babalarına gösterirler.

Yeuda evlenir ve üç çocuğu olur.  En büyüğü olan Er genç ve çocuk sahibi olmadan ölür. Karısı Tamar, ikinci oğul Onan ile evlendirilir. Fakat Onan da Er'le aynı günahı işlemesi nedeniyle genç yaşta ölür. Yeuda üçüncü oğlu Şela'yı geliniyle evlendirmeye isteksizdir. Yeuda'nın ailesinden bir çocuk doğurmaya kararlı olan Tamar bir fahişe kılığına bürünür ve Yeuda'yı baştan çıkartır. Bir süre sonra Yeuda gelininin hamile olduğunu öğrenir ve zina yaptığı için öldürülmesini emreder. Ama Tamar ödeme karşılığında ona vermiş olduğu bazı kişisel eşyaları ortaya çıkartınca, Tamar'ın karnındaki çocuğun babasının kendisi olduğunu kabul eder. Tamar, Perets ve Zerah adı verilen ikiz oğlanlar doğurur. Perets, Kral David'in atasıdır.

Yosef Mısır'a götürülür ve Paro'nun (Firavun) bakanlarından Potifar'a satılır. Tanrı onun yaptığı her şeyi bereketli kılar ve kısa bir süre sonra efendisinin bütün mal varlığını yönetmekle görevlendirilir. Potifar'ın karısı bu yakışıklı ve karizma sahibi genç erkeği arzular; Yosef onun tekliflerini reddedince, kocasına İbrani kölesinin ona saldırmaya çalıştığını söyler ve Yosef'i hapse attırır. Yosef gardiyanlarının güvenini ve hayranlığını kazanır, böylece hapishane yönetiminde söz sahibi olacak bir konuma getirilir.

Yosef hapishanede Paro'ya karşı suç işledikleri için hapsedilen baş saki ve baş fırıncı ile tanışır. Her ikisi de huzursuz edici rüyalar görürler; Yosef bu rüyaları, üç gün içinde sakinin serbest kalacağı ve fırıncının da idam edileceği şeklinde yorumlar. Yosef, sakiden kendisi için Paro ile konuşmasını ister. Yosef'in yorumları gerçekleşir, ama saki Yosef'i tümüyle unutur ve onun için hiç bir şey yapmaz.

DEVAR TORA

["Kol Hakollel" / Rabi Pinhas Avruh - www.torah.org]

 

Nükleer Tepkime

 

Bu haftaki peraşa bize Yosef'i ve onun kehanet içeren rüyaları hakkındaki görüşlerini tanıtır. Yosef, ağabeyleriyle, Yaakov'un ona gösterdiği iltimas yüzünden zaten gergin olan ilişkilerini daha da geren iki rüya görür. İlk rüyada (Bereşit 37:5-7) kardeşlerinin tarlada tahıl demetleri yaptıklarını ve Yosef'in demetinin dimdik durduğunu, kardeşlerinin demetlerinin ise onunkinin etrafında eğildiklerini görür. Kardeşler bunu duyduklarında ona "Bizim kralımız mı olacaksın yani? Bizim üzerimizde hâkimiyet mi kuracaksın?" diyerek ondan daha da çok nefret ederler (37:8). İkinci rüyada Yosef güneşin, ayın ve on bir yıldızın onun önünde eğildiklerini görür (37:9). Kardeşleri bu vizyon karşısında kıskançlığa kapılırlar (37:11).

Üstünkörü bir okuma bu iki rüyanın, gelecek haftaki peraşada Paro'nun inekler ve başaklarla ilgili gördüğü iki rüya gibi (41:1-7) birbiriyle benzer mesajlar içeren iki rüya olduğunu düşündürebilir. Ancak daha derin bir anlayış Yosef'in iki rüyası arasında birçok farklılık olduğunu ortaya koyacaktır. İlk rüyada kardeşler değil, demetler vardır. Ve bu demetler Yosef'in kendisinin değil, ona ait demetin önünde eğilmektedirler. Ve bu, Yosef'in ailesini temsil eden güneş, ay ve on bir yıldızın Yosef'in önünde eğildikleri rüyadan farklıdır. Nitekim Yaakov orada bu sembolik ilişkiyi bariz bir şekilde dile getirmiştir (37:10). Bu değişiklik önem taşımakta mıdır? Bunun yanı sıra, ilk rüya nefrete yol açarken, ikinci rüya kıskançlığa yol açmıştır. Neden?

1820-1892 yılları arasında, Volojin Yeşivası başkanı olan, on dokuzuncu yüzyılın en tanınmış Talmud bilgelerinden, Slutzk ve Brisk'in hahamı Rabi Yosef Dov A-Levi Soloveitchik ya da eserinin adıyla anıldığı şekilde Bet A-Levi, ilk rüyanın fiziksel zenginlik, ikinci rüyanın ise manevi gelişim ve başarı ile ilgili olduğu açıklamasında bulunur. Tahıl demetleri geçim kaynağını simgeler ve Yosef'in kardeşlerinin, beslenmek için ona güvenmek zorunda kalacakları mesajını içerir. Bu ikinci rüyadan farklıdır, zira orada yıldız kümelerini ve evrenin ilahi düzenini, kısacası manevi âlemi ima eden yıldızlar ve gök cisimleri vardır.

Rabi Soloveitchik, kardeşlerin, bir insanın değerlendirmesinde parasal başarının anlamsız olduğunu anladıklarını açıklar; sonuçta fakirle zenginin arasında özde bir fark olmadığını iyi bilmektedirler. O dönemde şöyle bir tabir vardı: "Benim dolabım seninkinin önünde, benim iskemlem seninkinin önünde utanabilir, ama benim senin önünde utanmam için bir neden yok." O halde, bu rüyada Yosef bir üstünlük iddia etmiyordu. İddianın kardeşlerle hiçbir ilgisi yoktu, sadece demetleriyle, fiziksel zenginlikleriyle ilgisi vardı. Ancak aradaki farklılık manevi nitelikli olduğu zaman, yani Tora öğrenimi ve Tanrı hizmetiyle ilgili olduğunda, bu, insanın gerçek değerini konu almaktaydı. Kardeşler âlemde kendilerini incinmiş hissetmişlerdir. Bu onların özüne meydan okumaktaydı; zira eğilenler sadece dış özellikleri değil, kendileriydi; kendi özleriydi.

Rabi Soloveitchik farklı reaksiyonları bu şekilde değerlendirir. Kardeşler bir birlik oluşturdukları için, birinin diğerine efendilik taslamasını arzu etmiyordu.  Bu nedenle, Yaakov'un belirgin bir şekilde Yosef'e iltimas göstermesi onları rahatsız etmişti ve demetlerle ilgili rüya onları daha da kızdırmıştı. Ancak ikinci rüya gelene kadar kıskançlık için hiçbir neden yoktu. Yosef'in manevi anlamda üstünlük iddia etmesi nefrete yol açmamıştır, ama kıskançlığa neden olmuştur. Ama o zaman bile, onların kıskançlığı bizim anladığımız anlamdaki kaba, insanın kötü doğasından kaynaklanan bir kıskançlık değildi. Mişle kitabı (23:17) yapıcı gıptayı över ve kutsal arayışlara yol açar. "Yüreğinizin günahkârlara gıpta etmesine izin vermeyin, daha ziyade gün boyunca Tanrı'ya hürmet edenlere gıpta edin."

Kardeşlerin varlıklarının temel niteliği, maddi dünyanın yanıltıcı değerini ve manevi gelişimin zorunluluğunu kavramış olmalarıydı. Bu gerçek onların varlıklarının özüne o kadar işlemişti ki, bir kardeşin eşsiz zenginliğinin "tehdidi" olsa olsa rahatsız ediciydi, ama onun Tanrı'ya yönelik muazzam bağlılığı bir gıpta sebebi ve kendi gelişimleri için örnek alacakları önemi bir fırsattı.

Peki ya bizler nasıl tepki verirdik?

İKİLEM

Bu kısımda bazı ikilemler ve sorular sunacağız. Bunları Şabat masasında ailece tartışma konusunun bir parçası yapabilirsiniz. Peraşa broşürünün sonunda bu soruya Yahudilik'in bakış açısıyla verilebilecek bir cevabı bulabilirsiniz.

 

Sınıfımdaki bir öğrenci öğretmeni üzen çocukça bir şey yaptı ve o öğrencinin kim olduğunu bilen tek kişi benim. Okul müdürü onu açığa çıkarmamı istiyor. Oysa suçlu olan, sadece bu kez hata yapmış olan ciddi bir öğrencidir. Benim o öğrenciyi ifşa etmem, onun okuldan atılmasına neden olabilir ve okulu terk edenler listesine gereksiz yere eklenebilir. Yapılacak en doğru şey nedir?

 

MİŞNE TORA

[Rambam'ın Sözlü Tora'nın tüm konularını kapsayan devasa kanun kodeksi Mişne Tora'nın çok kısa bir özeti. Hazırlayan: Rabi Dr. Azriel Rosenfeld]

Önemli Not: Bu yazı dizisinin amacı Tora'nın tüm kanuni konuları hakkında okuyucuya bir fikir vermekten ibarettir. Okuyucu, pratik Alaha konusunda burada yazılacak - hem de çok kısa bir özet olan - kanunları bir temel olarak kullanamayacağını bilmelidir. Alaha konusundaki pratik uygulamalar için uzman bir Haham'a danışmak gerekir.

 

Beşinci Kitap: KEDUŞA / KUTSİYET

 

"Beşinci kitaba yasaklanmış cinsel ilişkiler ve yasaklanmış yiyeceklerle ilgili kanunları dâhil edeceğim, çünkü Tanrı biz Yahudiler'i bu iki konuda kutsamış ve özel kılmıştır. Nitekim Tora özellikle bu iki konu hakkında "Ben, sizi [diğer] halklardan ayırmış olan Tanrınız Aşem'im... Benim Adıma kutsal olmalısınız; zira Ben, Aşem, Kutsal'ım ve sizi [diğer] halklardan, Bana ait olmanız için ayırdım" (Vayikra 20:24 ve 26) demiştir. Bu beşinci kitaba Kutsiyet Kitabı adını verdim" (Rambam).

 

27. İsure Bia - Yasak İlişkiler

 

a) Arayot

 

Tora bir erkeğin [1] annesi (Vayikra 18:7) veya üvey annesi (Vayikra 18:8), [2] halası (Vayikra 18:12-13) veya amcasının [özellikle babanın baba tarafından kardeşinin] eşi (Vayikra 18:14), [3] kız kardeşi, yarı-kız kardeşi (Vayikra 18:9,11) veya baldızı (Vayikra 18:16,18) [4] kızı, gelini (Vayikra 18:15) veya kız torunu (Vayikra 18:10) [5] karısının annesi, karısının büyükannesi, karısının kızı veya karısının kız torunuyla (Vayikra 18:17) ilişkiye girmesini yasaklamıştır. Evlilik yoluyla oluşan ek akrabalıklarda da ilişki, evlilik artık sona ermişse bile yasaktır. Bunun istisnaları, bir erkeğin çocuk sahibi olmadan ölmesi durumunda kardeşlerinden birinin dul kalan baldızıyla evlenmesi (Yibum) ve bir erkeğin, karısı öldükten sonra baldızıyla evlenebilmesidir. Yukarıdaki yasaklar her ne kadar erkeğe göre verildiyse, ilişkinin her iki tarafı için de geçerlidir.

 

MODERN ÇAĞ Ve TORA

["Şabat BeŞabato" - www.zomet.org.il]

 

"Baş saki Yosef'i hatırlamadı ve onu unuttu" (Bereşit 40:23).

 

Yosef baş sakinin rüyasını çözümledikten sonra, ona bir şart koşmuştu: "Beni de kendinle hatırla. Lütfen bana bir iyilik yap ve Paro'ya benden bahset. Belki beni [hapsedildiğim] bu yerden çıkarabilirsin" (Bereşit 40:14). Baş saki daha sonra Yosef'i unuttuğu için eleştirildiyse, olasılıkla şöyle bir cevap vermiştir: "Ne olmuş? Alt tarafı söz verdim. Söz vermek yanlış mı ki?" Acaba bu örneği, şu gerçek olayla bir tutabilir miyiz? Bir keresinde mahkûmlar hapishanedeki koşulların düzelmesi için isyan edip bazı gardiyanları rehin almışlardı. Yetkililer mahkûmlara bazı vaatlerde bulundukları zaman ise istenen sonuç elde edilmiş, mahkûmlar teslim olmuş, ancak sonrasında, verilen sözler bir kenara atıldığı gibi, mahkûmlar bu yaptıkları nedeniyle ayrıca yargılanmıştı. Acaba iki örnek benzer nitelikler taşımakta mıdır?

 

İşin gerçeği, baş sakinin verdiği tipteki bir sözün bağlayıcı olup olmadığı açık değildir, çünkü bir sözün kesin bağlayıcı olabilmesi için maddi bir şeye bağlanmış olması gerekir (örneğin bir para verme yönündeki vaat gibi). Baş sakinin sözü ise böyle bir söz değildir, bu, belli bir hareketi yapmak ya da yapmaktan imtina etmek şeklindeki daha soyut nitelikli bir sözdür.

Öte yandan mahkûmların durumu farklı olabilir. Onlara verilen söz her ne ise, yetkili makamlar adına verilmiştir ve bu özelliği nedeniyle imzalanmış bir anlaşma veya bağlayıcı bir karar kadar geçerlidir. Bu mantıkla aynı doğrultuda düşünürsek, eğer resmi bir makam bazı insanları vergi veya harç ödeme zorunluluğundan muaf tutmaya karar verirse, verilen söz, soyut bir vaat bile olsa, bağlayıcıdır. Mahkûmlara verilen söz de "Ülkenin kanunu, kanundur [yani bağlayıcıdır]" prensibi dâhilindedir (ancak bazı otoriteler, böyle bir sözün bile maddi bir şeye bağlanmadığı sürece bağlayıcı olmayacağı görüşündedir).

Ancak bu özel örnekte, devletin temsilcileri anlaşmanın, muhafızların zarar görme tehlikesi yüzünden baskı altında yapıldığını, vaatlerinde söylediklerini yerine getirmeye ise en baştan beri niyetli olmadıklarını öne sürmüşlerdi. Her ne kadar anlaşmayı yapanlar şahsen tehdit altında değil idiyseler de, gardiyanların kendi istekleri dışında esir tutulmaları bile, verilen vaadin bağlayıcı kabul edilmemesi için yeterli olmuştur. Diğer taraftan yetkililer sözlerini tutmaya yine de yükümlü olabilirler, zira mahkûmlar gardiyanları serbest bırakarak anlaşmada onlara düşeni yapmışlardır. Zira Tora'nın bir kanununa göre, bir armağan zorla verdirilmişse bile, iyelik değişimi geçerlidir, çünkü bu konuda "Bir malın sahibi, zorlanmışsa bile iyeliğinden feragat etmiş sayılır" prensibi geçerlidir. Fakat burada da mahkûmların durumu ile daha genel durum arasında fark vardır: Armağan ve zorlama aynı fiil değildir ve genellikle baskının ortadan kalkması ile ödülün verilmesi aynı anda gerçekleşmeyebilir. Oysa bu örnekte, devlete verilen cevap ve gardiyanların serbest bırakılması, baskının ortadan kalkması ile aynı anda gerçekleşmiştir ki bu durumda tekrar yetkililerin vaatleri bağlayıcı olmaktan çıkabilmektedir.

Sonuç olarak, alahaya göre, mahkûmlar örneğinde, devlet yetkilisi verdiği söze bağlı kalmayı reddetme hakkına sahipti. Başka bir soru da şudur: Yetkililerin tutmaya niyetli olmadıkları bir sözü vermeye hakları var mıydı? Bunun cevabı evettir. Bu Talmud'da verilen bir örnekten öğrenilebilir. Bu örnekte firardaki bir mahkûmun önüne bir nehir çıkmıştır ve tam o sırada bir tekne harekete geçmek üzeredir. Tekne sahibi firariden aşırı miktarda para ister ve mahkûm, başka bir seçeneği olmadığı için bu fiyatı kabul eder. Talmud bu örnekte, firarinin, karşı kıyıya geçtikten sonra, tekne sahibine "seni kandırdım" diyip normal nehir geçiş fiyatından daha fazlasını ödememe hakkına sahip olduğunu belirtir; zira bu da çaresizlikle verilmiş bir sözdür. [Not: Bu örnekte firari bir mahkûma yer verilmesi, "zorda olma" konusunu ön plana çıkarma amaçlıdır; kanundan kaçmanın kabul edilir bir şey olduğuna dair bir mesaj verme amacı yoktur.]

Kaynak: Rabi Yoezer Ariel, "Tehumin" cilt 21, s. 155-163.

 

YAHUDİ EVİNİN TEMELLERİ

[Dini Uygulama Rehberi - Rabi Nisim Behar]

 

Eti Tuzlama ve Tuzundan Arındırma Kuralları

 

I. Aşama: Eti Suda Bekletmek

 

1. Et tuzlanmadan önce suda dinlendirilmeye bırakılır. Bu, etin içine emilen kanın kolaylıkla çıkması içindir.

2. Eti tuzlamak için özel bir kap bulundurulmalı ve bu kap başka şeyler için kullanılmamalıdır.

3. Tenceredeki su bütün et parçalarını örtmek için yeterli olmalıdır.

4. Et suda yarım saat kalmalıdır.

5. Bazı adetlere göre eti suda bir müddet bıraktıktan sonra onu tersyüz edip suyun her tarafa nüfuz etmesi sağlanır.

6. 24 saatten fazla suda kalan bir et, tuzlanamaz, ateşte ızgara yapılamaz ve dolayısıyla yenemez. Çünkü 24 saat suda kalan bir et kanıyla birlikte pişmiş gibidir. Bununla beraber, benzeri bir durumda uzman bir Rav'a danışıp ne yapılması gerektiği hakkında bilgi edinilmelidir.

7. Kesilen bir hayvanın etini üç gün içinde suya koymak gerekir. Çünkü üç gün sonra, ette kalan kanı, su çıkartamaz. Bu yüzden tuzlamadan önce üç gün içinde suya konmayan et, ancak ızgara yapılabilir.

8. Et sudan çıkarıldıktan sonra tuzlamadan önce parçalar haline getirilmek istenirse, parçaladıktan sonra tekrar suya koymak gerekir.

 

İKİLEME CEVAP

[Rabi Mendel Weinbach / gatewaysonline.com]

 

Hafets Hayim Kültür Mirası Fonu tarafından desteklenen ve eğitimcilere verilen, Laşon Ara'dan sakınmakla ilgili bir konferansta, konuşmacılardan bir tanesi sizinkine benzer bir olay anlatmıştı.

Bu gerçek öyküde de bu kişiden sınıf arkadaşını açığa çıkarması talep edilmekteydi ve o da sizin kaygılarınızı taşıyordu. Bu kişi Yeşiva başkanının isteğini defalarca reddettikten sonra, Haham iskemlesinden kalktı, ona bir öpücük vererek şöyle dedi:

"Aferin! Ben yapılması gerekeni yaptım, sen de yapılması gerekeni yaptın."

Yeşiva başkanının söylemek istediği şuydu: Böyle bir ele vermenin gerçekten iyi bir öğrenciye vereceği zararın, okulun onu cezalandırarak elde edeceği kazançtan fazla olacağı konusunda gencin muhakemesine güvenmekteydi. Sınıf arkadaşınızın davranışı başka öğrenciler için ciddi bir tehdit teşkil etmedikçe, bu tür hesaplar yapıp dilinizi tutmanız yerinde olacaktır. Ama eğer bir tehdit teşkil ediyorsa, okul yetkilileri ile işbirliği yapmak zorundasınız.

Haftanın Sözü

["Shabbat Shalom Weekly" - Rabi Kalman Packouz]

 

Bazıları bilgi pınarından içerler, başkaları ise sadece ağızlarını çalkalarlar.

 

Haftanın Peraşası'nı, t  e  b  e  r  r  u  d  a     b  u  l  u  n  a  r  a  k, ölmüşlerinin ruhuna veya hasta bir yakınının şifasına ithaf etmek isteyenlerin,

 ilgililer (050 - 38 41 30) ile temasa geçmeleri rica olunur.

Peraşa kağıtları Tora ile ilgili yazılar içerdiğinden çöpe atılmamalıdır.

Lütfen Geniza'ya getiriniz.