Yazdır

minyanı tamamlamakEvlilik, her gün tekrar tekrar inşa edilmesi gereken muazzam bir yapıdır. André Maurois

Danny bir koşucuydu. Sabah 5:30'da yatağından kalkar, koyu kıyafetlerini giyer, eşi Marti'yi daha uyurken kapının önüne çıkarırdı.

Danny, bir keresinde Marti'nin kendisine katılmamasına içerlediğini belirtmiş, bunu kendisi için çok önemli olduğunu paylaşmıştı. Ama aradan 12 yıl geçince, Marti'nin kendine göre, Danny'nin de kendilerine göre düzenleri oluşmuştu.

Danny, şehre, o kırık camlar ve parçalanmış vitrinler dünyasına doğru koşardı. Saatinin alarmı çaldığında geriye döner, sanayi binalarının oluşturduğu labirentten geçip, evine giden tanıdık yollardan birine sapardı. Daha sonra bir duş alır, giyinir, kahvesini içtikten sonra Eski Askerler Yönetim Hastanesindeki danışman ve rehberlik randevularına yetişirdi.

Pazartesi ve perşembe sabahları koşusunu erken bitirir, böylece sinagogtaki minyan'a gidebilirdi. Bu; hızlı, işe benzer bir şekilde toplanan, çoğunluğu yağlı adamların oluşturduğu ama birkaç kadın ve orta yaşlı adamın da katıldığı bir minyandı.

Sinagogu, iki senedir minyansız kalmamıştı. Bu duruma kendisinin de katkısı büyüktü.

Bir perşembe sabahı, Danny her zamanki gibi, şehrin arka sokaklarında koşuyordu. Bir köşeyi dönünce, eski evlerin ve küçük dükkânlardan oluşan bir sokakla karşı karşıya kaldı. Gölgelerin arasından bir adam öne çıktı. Danny, adamı iyice görene dek, sokağın içine kadar koşmaya devam etti. Siyah, geniş bir şapka ile uzun siyah bir ceket giyen, sakallı adam, trafiği durdurmak isteyen bir polis gibi kollarını kaldırdı. Danny'nin yolunu kesmek için sokağın ortasına durdu.

Yaşlı adam sanki Danny sağırmış gibi bağırdı: "10. ya ihtiyacımız var! Minyan'ı tamamlamak için 10. kişiye ihtiyacımız var. 10. olmak mitsvadır-iyi bir davranıştır. Sen de iyi bir davranışta bulunmak, mitsva yapmak ister misin?"

Ritmini bozmamak için yerinde koymaya devam eden Danny nefessiz bir halde konuştu: "Yapamam. Singoguma geç kalırım!" bunu söyledikten sonra, yaşlı adamın hemen yanından geçip, sokağın ilerisine doğru koşmaya devam etti.

Eve dönünce, Danny olayı tekrar düşündü ve karşılaştığı yabancının gerçek olup olmadığına bile karar veremediğini fark etti. "Öyleyse, neden minyana ihtiyacı vardı? Ne düşünebilirdim ki? Neden durmadım ki? "

Sinagogta, Danny, içerdeki kişileri selamladı, tefillinini takmaya başladı. Eskimiş deri şeritleri koluna belirli bir sayıda sarıyor, uygun zamanlarda duasını söylüyordu. Duaların güzel ezgileri başladı, melodiler içeriyi doldurdu. Farklı seslerin oluşturduğu dua şarkıları bir yükselip bir alçalıyordu. Sefer Tora, Ehal Akodeş'ten, -Kutsal Sandık'tan- çıkartıldı, dua edenlerin çevresinde dolaştırıldı. Herkes, Sefer Tora'ya Talletlerinin uçlarına veya dua kitaplarına dokunuyor, sonra onları öpüyorlardı. Birdenbire, Danny, Marti'nin de orada olmasını istedi.

O günün peraşası okundu. Dua sona erince, haham döndü ve konuşmaya başladı. Bu Danny'yi şaşırtmıştı, genelde minyan vaizler için çok aceleci davranırlardı. Fakat bu sabah farklıydı. Haham, sanki dosdoğru Danny'e bakıyordu.

"Bu sabah, okuduğum bölümde, yaşlı bir alim, her birimizin, Yüce Tanrı'dan mesaj alacağı bir fırsatı günün birinde yakalayacağını söylemektedir. Çoğumuz bu mesajı anlamayız ve yolumuza devam ederiz. Belki de bugünlerde, dostlarım, böyle bir mesaj için gözlerinizi dört açmalısınız ve eğer karşılaşırsanız, bunu elinizden kaçırmamalısınız. "

Bütün gün boyunca, bu sözler, Danny'i rahatsız etti. Öğleden sonraki randevularının hepsini iptal etti ve eve döndü. Arabasını, sabah koştuğu yollardan sürüyor, yaşlı adamla karşılaştığı yeri bulmaya çalışıyordu. Fakat hiçbir şey aynı görünmüyordu. Sabahki yolu koşmayı bile denedi ama yine şansı yoktu. Evde, Marti, Danny'nin moralinin bozuk olduğunu fark etti. "Tatlım, neyin var? " diye sordu.

Danny, hikayeyi kendisine bile açıklamakta güçlük çekiyordu, başkasına nasıl anlatabilirdi? Özellikle de Marti'ye... Evliliklerinde yaşadıkları sıkıntılar son 6 ay içinde artmıştı ve araları yavaş yavaş bozuluyordu. Bazen iki yabancıya dönüyorlardı. Psikoterapist, dindar Yahudi, eski Vietnam askeri Danny, bir sinir bozukluğu yaşamıyormuş gibi görünerek oldukça savunmasız hissediyordu kendini.

"Hiçbir şeyim yok " dedi aniden. " Sadece hastanede olan birkaç olay…" Marti'nin kırılmış bir şekilde, bağını başka tarafa dönüğünü seyretti.

Bu olaydan haftalar sonra Danny, şehirdeki yokuşlu sokaklarda, o kayıp yeri arayarak, Yaşlı Adamın Sokağını bulmaya çalışarak koşuyordu. Bir harita almış, haritayı fosforlu kalemlerle, üst üste gelen çizgiler karman çorban olana kadar tekrar tekrar işaretlemiş, çeşitli bölümlere ayırmıştı. Danny durması gerektiğini biliyordu.

O gün karar verdi ve hahama gitti.
"Haham" diye sordu çok yumuşak bir sesle, " Biraz zamanınızı alabilir miyim? Şu anda müsait misiniz?"

Hahamın küçük çalışma odasında oturdular. Masanı iki yanında birbirlerine bakıyorlardı.
" Evet, Danny? "

Danny başlamakta zorlanıyordu. Ama en sonunda sözcükler ağzından döküldü ve en sonunda etraf sessizliğe büründü. Haham başını salladı." Bu belki de çok büyük bir ders... Bu adamın hayal gücünün bir ürünü olmadığını da kabul edelim. Belki, bir ailede bir ölüm yaşanmıştı ve minyan için 10. kişiye ihtiyaçları vardı. Minyan'da 10. kişi olmak, çok büyük bir mitsva olurdu. Belki de reddettiğin için kendini suçlu hissediyorsun."

Danny başını önüne eğdi.

"Fakat" diye devam etti haham alçak bir sesle, " yaşlı adamın görüntüsünün, Yüce Varlık'ın bir mesajı olduğunu düşünelim. Sence mesaj neydi?"

Danny, çoğu zaman kendi terapi hastalarına sorduğu sorunun kendisine sorulmasından rahatsız olmuştu. Ama hahamın sözleri tam yerine oturmuştu!

" Mesaj..." dedi Danny yavaşça, " yaşlı adam bana 'Seni, kendi minyanına doğru yaptığın koşunun tam ortasında olduğunu görüyorum. Ama şu anda yardımına ihtiyacım var' diyordu. Ve ben bu sözlerine rağmen, onun yanından geçip gittim."

"Evet" dedi haham, " belki de böyle bir mesajı duyman için doğru yere koşman gerekiyordu.
Buraya. " haham göğsünün üstüne dokunarak gülümsedi. " Belki de sana ihtiyacı olan yabancı biri değildir, Danny" dedi.

Danny, sinagogtan evine nasıl gittiğini hatırlayamadı. Arabasını park ettiğini veya Marti'nin seramik atölyesine nasıl koştuğunu da hatırlamadı. Kendini Marti'nin açık kapısının önünde ayakta buldu.

Marti, tezgâhından ona doğru baktı ve gülümsedi. Ellerinden killer damlıyordu. Danny, yıllar önce âşık olduğu o tatlı, kırılgan kişiyi gördü ve boğazına bir düşümün saplandığını hissetti.

"Marti, benim için bir iyilik yapar mısın?"

"Tabii ki tatlım. Her şey yolunda mı?" Seramik tekerini durdurmuştu.

"Benimle gelebilir misin? " Danny tereddüt etti, sonra kapıdan içeri adımını attı.

"Hastaneye, hastalarına ne oldu? Neler oluyor?"

"Bundan emin değilim ama sanırım çok fazla koşuyorum"

"Bir yerini incitmedin ya!?" diye sordu Marti endişelenmiş bir halde.

"Sadece kalbimden uzaklara koştuğum için incindim..." dedi Danny. " Ve senden de uzaklara doğru koştuğum için... Bir daha denememiz için bir şans verebilir misin? Koşmak için değil, sadece yürümek için..." Danny, elini uzattı.

"Beklemeye değen bir mitsva" dedi Marti sıcaklıkla. Seramik tekerinden ayağa kalktı.
Gözlerinden yaşlar akıyordu. Kollarını Danny'nin boynuna doladı:
"Seninle uzun bir yürüyüşe çıkmayı çoktandır bekliyordum..."

Hanoch McCartı.

**

Hanoch Mc Cartı, işveren- müşteri arasında güven oluşturma stratejileri, yaratıcılık, bireysel üretkenliği arttırmak hakkında motivasyon sağlayan çok aranan bir konuşmacıdır. Yaptığı iş, bütünlüğün ve iyiliğin en alt çizgisini kullanır.