1 dolar1932, 1936, 1940 ve 1944'te Franklin D. Roosevelt Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı olarak seçilmişti.

O yıllar boyunca ülke çapında, önemli şehirlerde, başkanın şerefine "doğum günü baloları" düzenlenir, bunlardan elde edilen gelir, insanı özürlü bırakan bir hastalık olan Poliomtelitis hakkında araştırmalarda kullanılırdı.

O zamanlar, bilim adamları virüs hakkında çok az bilgiye sahipti ve hastalığa yakalanmış genç ve yetişkinlere pek bir yardımda bulunamıyorlardı. Hem güvenli ve etkili bir tedavinin araştırılması, hem de Gerorgia Warm Springs'de bir hastane ve terapi merkezi kurulması için bir fona ihtiyaç vardı.

Bu konularda, günün ünlü simaları, Jean Harlow, Jeanette MacDonald, Frederic March gibi Hollywood yıldızları yardım yapmaktan kaçınmazlardı ama girişimler hiç bir zaman yeterli değildi. Daha sonra, zaman ilerledikçe, Roosevelt'in politik pozisyonu tartışmalara ve eleştirilere yol açınca, konumu da zayıflamaya başladı. Artık ismi, bir zamanlarda olduğu gibi önem ve hayranlıkla anılmıyordu. Planlama komitelerinin acilen yeni fikirlere ihtiyaçları vardı. Toplantılarından birinde, Eddie Cantor da bulunuyordu. Davet edilmesinin nedeni, herhalde Roosevelt'e duyduğu hayranlık ve ne kadar cömertçe fonlara bağış yaptığının bilinmesiydi.

Tıpkı Roosevelt gibi Eddie bir Ocak bebeğiydi ama ondan farklı olarak, güç ve ayrıcalıkla dolu bir geçmişi yoktu. Groton veya Harvard'dan mezun olmamıştı; hatta ortaokulu bile zar zor bitirmişti. New York'un Doğu tarafında yaşayan birçok Yahudi göçmenin oğulları ve kızları gibi, Eddie de yoksul kesimin çocuğuydu.

Itzak Iskowitz olarak doğan Eddie anne babasını hiç tanımamıştı. Bir yaşındayken, annesi doğum sırasında hayatını kaybetmiş, doğurduğu çocuk da ölmüştü. Bir yıl sonra, babası zatürreeye yakalanmıştı. O zaman, büyükanne Ester, iki yaşındaki çocuğu yetiştirmeye başladı. Büyükannenin Henry Sokağında zemin katta bulunan evi, Eddie'nn evi oldu. Büyükanne ona Rusça, Yidişçe ve Lehçe konuşurdu. Ester, sofralarından bir parça ekmeği eksik etmemek, evi geçindirmek için, uzun saatler, ağır kovasını merdivenleri silerken bir aşağıya bir yukarıya taşırdı. Çöpçatanlık yapardı, başkaları için temizlik yapar, yemek pişirir, etrafı çekip çevirirdi. Bu arada da, vaktini okulda oyun oynamakla, el arabalarından meyve aşırmakla ve sokak köşelerinde beş kuruş için şarkı söylemekle geçiren bu sıska oğlana bakmak için elinden geleni yapardı. Bir şekilde, oğlana İbranice öğrenmesi için, Haham'a vermesi gereken 1,5 doları kenara ayırmayı başarırdı. Her Cuma akşamı o ve sıska oğlan sevgiyle hazırlanmış bir Şabat sofrasının başına otururlardı.

Eddie'nin iyi bir eğitim almasını istiyordu. 6 yaşına geldiğinde, kolundan çeke çeke onu yakınlarındaki Devlet okuluna yazdırdı. İsmi sorulduğunda İngilizce konuşamayan zavallı Büyükanne, kendi ismini söylemişti- Kantrowitz. Kayıt yapan kişi de ne duyduysa onu yazmıştı belgelere: Kantor. "Eddie" ismi ise, daha sonradan, evlendiği Ida Tobias adındaki siyak saçlı tatlı kızın, "Itzak"ın yeterince Amerikan bir isim olmadığını düşündüğü zaman ortaya çıkmıştı.

Ama Eddie'nin şarkı söylemeye ve dansa olan yeteneği, onun sokak köşelerinden mahallenin amatör tiyatro grubuna, daha sonra şarkı söyleyen garsonlara ve en sonunda da vodvile katılmasını sağlamıştı. 20 yaşına geldiğinde, Broedway'da ünlü Zeitfield Follies 'te onuyordu. Daha sonra da Hollywood'a geçti. Ama bu yoğun programa ve eşi ile beş kızına olan bağlılığına rağmen, Eddie'nin her zaman yardımsever bağış çalışmalarına ayıracak vakti olurdu.

"Eddie" dedi Başkan Roosevelt, "sence bir milyon insanın bize birer dolar vermelerini sağlayabilir miyiz?"

Eddie başını salladı. "Zaman zor Başkanım, bir dolar da büyük para... Ama yine de birçok insan size 10 cent verebilir. Radyo programımda bunun duyurusunu yapayım ve sanırım 10 milyon 10 centliği, 1 milyon dolardan çok daha hızlı elde edebiliriz. Amerika halkından, bağışlarını doğrudan sizin ofisinize göndermelerini söyleyebiliriz." Daha sonra ekledi: "Bunu 10 centlerin Marşı " diye adlandıralım.

Cantor'un önerisi Beyaz Saray'ın yönetici gruplarınca tartışıldığında bazı olumsuz eleştiriler gelmişti. Ancak, başkan ısrarcıydı ve Eddie de bu fikrini radyoda duyurdu.

Halktan gelen ilk cevap büyük bir düş kırıklığıydı. Sadece $17.50 toplanmıştı. Ve görevliler de basına resmi bir açıklama yapamayacak kadar utanmışlardı. Ancak, ertesi sabah, postane arabası yirmi üç çuval dolusu mektup getirerek Beyaz Saray'da bir kaos yarattı. Normalde bir günde 5,000' e yakın mektup gelirken, haftanın sonuna doğru sekreterler, günde 150,000 mektupla uğraşıyorlardı. 10 centler, düşünülebilecek her türlü şekilde geliyordu: Kartlara uhulanmış olarak, keklerin içinde pişmiş olarak, kolaj çalışmalarının içine katılmış olarak, vs... Ve dört ay içinde hepsi 2,680,000 tane 10 centlik etti. Bu 10 sentler Marşının birincisiydi.

Eddie her zaman bağış toplayıcı ve fon geliştirici olmuştu. 1917'de, Amerika 1. Dünya Savaşı'na girdiğinde, Eddie, Özgürlük Bonusu satıp, birlikleri eğlendiriyordu. Savaş bittiğinde, gazilerin hastanesini ziyaret etmeye devam etti. Daha sonra, 1930'larda, Almanya'da olan korkunç olayların haberleri Amerika'ya ulaşmaya başladığında, Eddie Cantor, harekete geçti. New York Şehrindeki lüks otellerden olan Waaaldorf Astoria Otelinin büyük balo salonunda gerçekleştirilen toplantılardan birinde, binden fazla kadın toplanıp, mikrofondaki küçük adamı dinlemişti. Hepsi için, dönemin en popüler komedyenlerinden birinin yüzü tanıdıktı. Ama o oraya, eğlendirmek için gelmemişti. O gece, Eddie, Avrupa'daki Yahudi çocukları Nazi rejiminin elinden kurtarmak için bağış toplamak istiyordu. Sözlerine şu şekilde başladı: "Burada size vereceğim mesajı, evlerde eşlerinize de aktarmamızı istiyorum. Eğer eşleriniz sigortaya inanıyorsa, onlara, öteki tarafta yaşayanları unutursak, kim bilir burada neler olabileceğini söyleyin. Buradaki ve dünyanın dört bir yanındaki anti-semitik gruplar bizlere bakıyor ve yenilip yenilmeyeceğimizi merakla gözlüyor. Birçok kez, beni, ailemi, çalıştığım insanları tehdit eden birçok organizasyona karşı karşıya kaldım. Tanıdığım insanları ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı... Bizler, kendi yaşamlarımız için birlik olmalıyız!"

Eddie sözlerine şöyle devam etti: "Burada bulunan her kadının, gelecek sene içinde, Almanya'dan bir çocuğu kurtarmak için $360 vermemesi için hiç bir sebep yoktur. Eğer bu odadaki her kadın bir çocuğu kurtarabilse, tam bin tane çocuğu kurtarmış olursunuz! Bana lütfen yardımcı olacak mısınız?" O anda büyük bir alkış koptu ve kadınlardan biri "Peki şarkı söyleyecek misin Eddie?" dedi.

"$500 dolar verirsen bütün gece şarkı söyleyebilirim".

Alkışlar ve bağışlar ardı ardına geldi. Daha sonra bu küçük adam, aynı dileğini, Amerika ve Avrupa'da 20 den fazla şehirde katıldığı toplantılarda yineledi. Genç Aliya programına katkıda bulunabilecek herkesle görüştü. Hitler, Avrupa'da yürürken, Eddie de programlarını yoğunlaştırdı.

Eddie, çok fazla çalıştığı için uyarılınca, hayır işlerine devam edebilmek için kendi işlerini azalttı. "Kimse, çocuklara yardım edemeyecek kadar meşgul değildir" derdi. Çocuklar da Eddie'nin çabalarını hayranlık ve memnuniyetle karşılardı. 1938'de, Filistin Topraklarındaki Hedera yakınlarında bulunan bir kooperatif köyündeki çocuklar, Yeni evlerine onun şerefine Kibutz Arieh (Eddie'nin tercümesi) adını verdiklerini bildiren bir açıklama yapmışlardı. Çocuklar, İbranice adı olan "Itzak" ı kullanabileceklerini fark etmemişlerdi. Itzak, "gülen kişi" anlamına geliyordu.

Birçok Amerikalının sessiz kaldığı bir dönemde, Eddie, radyoda yayın yapan Rahip Coughlin ve sanayici Henry Ford gibi Amerikalı Nazi sempatizanlarına karşı mücadele etti. Hatta bazı Amerikan Devlet Kurumlarında çalışan resmi görevlileri Nazi sempatizanları olarak suçladı ve mesleğine mal olsa da tarihi yok sayamayacağını beyan etti. Bunun sonucunda üç sene boyunca şantajla tehdit edildi. En sonunda arkadaşı Jack Benny yeniden işe alınmasını sağladı.

2. Dünya Savaşı sırasında, Eddie yine, Amerikan Hazine Bonları satıyor, kan bağışları için Kızıl Haça yardım ediyor, askeri hastanelerde gösteriler yapıyordu. Savaştan sonra, dikkatini yeni İsrael devletine çevirdi. Birçok bağış kampanyası ile altmış milyon dolar topladı.

10 Eylül 1952'de, Eddie sezonun ilk televizyon programını hazırlarken kalp krizi geçirdi. Hastanede kaldığı altı hafta boyunca, askerlerden ve eski askerlerden geçmiş olsun kartları aldı. Onun desteklediği birçok olaya, onun adına bağışlar yapıldı. O zamanda bile, "İsrael devleti için endişelenirken, sağlığım için endişelenmek zor" demişti.

Günümüzde, medyada bağış kampanyaları denince akıllara Jerry Lewis ve daha sonra televizyon ve radyoda gerçekleştirilen kampanyalar gelir. Ancak bütün bunları başlatan kişi zar zor hatırlanır...

Miriam Biskin

**

Miriam Biskin, emekli olmuş İngilizce öğretmeni ve yazardır. Kitapları arasında, bir çok çocuk hikayesi, Rebecca Gratz'ın biyografisi ve deneme kitabı, "My Life Among the Gentiles" sayılabilir.