Bizim bilge filozoflarımız derler ki: Bir şey beklemeden başkasına iyilikte bulunan bir kişi gerçekten erdemlidir. Bu hikaye böyle birinin hikayesidir.

Yıllar önce İsrael topraklarında bir köyde erdemli bir adam yaşarmış. Adı da Haham Hanina Ben Dosa’ymış. Bir gün gece yarısında iki adam köyden geçmiş. Adamlardan biri güzel kahverengi bir tavuk taşıyormuş. Haham Hanina bu iki adamı
 
görmüş, onları selamlamış ve demiş ki: “Görüyorum ki sizler köyümde yabancısınız. Vakit geç oldu ve gece yaklaşıyor. Eğer isterseniz evimde uyuyabilirsiniz. Yarın sabah da yolunuza devam edersiniz”.Yabancılar Haham Hanina’nın davetini mutlulukla kabul etmişler ve onunla evine gitmişler.Haham Hanina’nın karısı misafirlere akşam yemeği sunmuş ve yataklarını hazırlamış.Uykuya yatmadan önce iki adam güzel kahverengi tavuğu yatağın bir bacağına bağlamışlar ki kaçmasın.

Sabahleyin iki adam Haham Hanina’ya demişler ki : “Uzak bir köye seyahat ediyoruz. Geri dönene kadar tavuğumuzu sizde bırakabilir miyiz? Size çabanız için para ödemeye hazırız”.

Haham Hanina cevaplamış: “Tavuğunuzu burada bırakın. Siz dönene kadar ona bakmaktan mutluluk duyacağım. Fakat hiç para istemiyorum. İnsanlar yapabildiklerinde başkalarına yardım etmeliler”.

İki adam Haham Hanina’ya teşekkür etmişler. Güzel kahverengi tavuğu onun korumasına bırakmışlar ve yollarına devam etmişler.

Haham Hanina’nın bahçesinde birçok kendi tavuğu varmış. Bu yüzden tavuğu kendi evinde beslemeye karar vermiş. Eğer dışarı kaçarsa kendi tavuklarına karışmasın ve tanınsın diye boınuna kırmızı bir eşarp bağlamış.

Birçok gün geçmiş ve iki adam geri dönmemişler. Güzel kahverengi tavuk yumurtlamaya başlamış, her gün bir yumurta.

Haham Hanina karısına demiş ki: “Bu tavuk bizim değil. Bu yüzden yumurtaları da bize ait değil.Onları yemeyeceğiz. Onları bu özel sepette toplayacağız ve tavuğu onların üstünde kuluçkaya yatıracağız. İki adam döndüğünde onlara tavuğu ve civcivleri teslim edeceğiz”.

Haham Hanina dediklerini yerine getirmiş.

Tavuk yumurtalarının üzerine oturmuş ve küçük civcivler doğmuş, hepsi yumuşak sarı ince tüylerle kaplı imiş. Civcivler ötüşmüşler, kanatlarını sallayarak cıvıldamışlar. Bütün evi gürültü ve tüylerle doldurana kadar evin çevresinde şurada burada kanatlarını çırpmışlar.

Zaman geçmiş ve civcivler gittikçe daha büyümüş. Sonunda Haham Hanina’nın karısı demiş ki: “Her gittiğim yerde tavuklar ve civcivlerle oluyorum! Onları evin dışına çıkarmamız lazım!.”

Böylece Haham Hanina bahçede yeni bir kümes kurmuş ve güzel kahverengi tavuğu ve ailesini oraya yerleştirmiş.

Civcivler büyümüş ve güzel kahverengi tavuklar haline gelmişler. Tavuklar yumurtlamışlar ve civcivler yumurtalardan çıkana kadar üzerlerinde oturmuşlar.

Yeni civcivler güzel kahverengi tavuklar olana kadar büyümüşler. Tavuk kümesinde yer kalmayana kadar çoğalmışlar.

Haham Hanina demiş ki: “Bütün güzel kahverengi tavukları satmalıyım. Aldığım para ile iki keçi alacağım. Onlar fazla yer kaplamaz. Keçileri sağacağım ve sütlerini satacağım. İki adam geri döndüğünde onlara keçileri ve paraları vereceğim.

Haham Hanina dediklerini aynen yerine getirmiş. İki keçiyi bahçeye koymuş. Her sabah Haham Hanina onları sağmış. Sütü satmış ve parayı güvenli bir kavanoza koymuş.

Fakat keçiler sık sık komşuların bahçelerine kaçmış. Çok zarar vermişler: Çitleri kırmışlar, çiçek yataklarını ezmişler ve sebzeleri yemişler. Komşular Haham Hanina’ya gelerek yakınmışlar: “ Keçilerin tarlalarımıza çok zarar veriyorlar! Onlardan kurtulmanız lazım! ”

Haham Hanina düşünmüş: “ Komşularım haklı! Keçileri satıp aldığım para ile buğday alacağım, tohumları tarlama ekeceğim , buğdayı süreceğim ve olgun olduğunda torbalar içinde saklayacağım. Güzel tavuğun sahipleri geldiğinde onlara buğday torbalarını vereceğim.”

Haham Hanina dediklerini aynen yerine getirmiş.

Ekin o kadar çokmuş ki yüz torba doldurmuş ve güvenlik için onları da ambarına saklamış.

Yıllar bir bir geçmiş. Bir gün, üçüncü yılda, güzel kahverengi tavuğun sahipleri Haham Hanina’nın köyünden geçmişler.Haham Hanina adamları hemen tanımış ve onlara buğday torbalarını göstermiş ve demiş ki: “ Bunların hepsi size ait. Onları alın ve barış içinde gidin. “

Adamlar buğday torbalarına bakmışlar ve gözleri hayretle açılmış. Sormuşlar: “Sana bir tavuk bıraktık şimdi de sen bize yüz torba buğday mı vermek istiyorsun?”

Haham Hanina cevaplamış: “Bu buğday benim değil sizindir!”

“Tavuğunuz bir çok yumurta yumurtladı, fakat onları yemedik çünkü size aittiler! Tavuk yumurtalar üzerine oturdu ve küçük civcivler yumurtadan çıktı.

“Tavuk benim değildi, yumurtalar benim değildi bu yüzden civcivler de benim değildi.

“Çevrede yer kalmayana kadar çoğalana dek tavuklara baktım. Bundan sonra tavukları sattım ve iki keçi aldım.

“Keçileri her gün sağdım ve sütü sattım.

“Fakat tavuk benim değildi, yumurtalar benim değildi, civcivler benim değildi ve böylece keçiler ve sütten aldığım para da benim değildi, sizindi!”

Haham Hanina devam etmiş: “Keçiler  komşularımın bahçelerine çok zarar verdiler.

“Böylece keçileri sattım ve buğday aldım. Buğdayı tarlama ektim.Büyüdüler ve olgunlaştılar.

“Buğdayı sürdüm ve torbalara yerleştirdim.

“ Fakat tavuk benim değildi, yumurtalar benim değildi, tavuklar benim değildi, keçiler benim değildi-- Bu yüzden torbalardaki buğday da benim değil sizin.

“Size ait olanları alın ve barış içinde gidin.”

    İki adam Haham Hanina’ya tekrar tekrar teşekkür etmişler. Demişler ki: “Senin gibi bir kimseye hiç rastlamadık”

Sonra yüz torba buğdayı vagonlara yüklemişler ve köylerine geri dönmüşler. İnsanlar onlara sormuş : “Bu kadar buğdayı nereden aldınız?”

Ve iki adam cevaplamış: “Uzun zaman önce, güzel kahverengi tavuğumuzu güvenli olarak saklaması için erdemli bir adama verdik. Sorumluluğunu o kadar ciddiye aldı ki bir tavuk yerine bize yüz torba buğday iade etti.”

Copyright © 2011 SEVIVON. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu sitede kullanılan tüm içerik ve görsellerin kullanım hakları Sevivon'a aittir.
İzinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz.